Selçuk Artut'un kişisel sergisi 'Duvarların Dili Olsa da Sussa'

Selçuk Artut’un kişisel sergisi  ‘Duvarların Dili Olsa da Sussa’yı sunmaktan mutluluk duyar. Artut’un Zilberman’daki beşinci kişisel sergisi ‘Duvarların Dili Olsa da Sussa’, 18 Eylül ve 2 Aralık 2020 tarihleri arasında Zilberman’ın ana galeri mekânında görülebilir. 
 
Artut, sergisinde deneyim, ses ve hafızayı teknoloji ve dijital yeniliklerin katkısıyla kesiştirdiği yeni ses yerleştirmesi projesini sanatseverlere sunmayı amaçlıyor. Artut, ışık ve ses teknolojilerini güncel sanatın ifade olanaklarıyla kesiştirdiği ‘kinetik ses heykeli’ni, sergiye özel olarak mimari şekilde dönüştürülen bir atmosferde paylaşacak. 
 
Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Gate 27 Çağdaş Sanat Platformu Danışma Kurulu üyesi Artut , sergiyle ilgili kaleme aldığı kavramsal metinde, projesinden şöyle söz ediyor:
 
“Sessizlik bir rastlantı. Bazen bir anda içinde buluveriyor insan kendini. Etrafında onca ses varken insan hiçbirini duymaz hale geliyor. Bir an için dalıveriyor bir boşluğa hayattan koparcasına. O görünmez perdenin arkasına usulca saklanıveriyor. Belki de bu sayede insan aklına mukayyet olabiliyor. Derin sessizliği dinleme hali tüm keşmekeşten kendini uzak tutmanın bir çeşit istemsiz tepkisi oluveriyor. Sessizliğin sesi nerede saklı, onu arıyor insan sonuna varamayacağını bile bile.
 
Duvarlar örülü etrafımızda, tüm mahrem yaşantılarımızı bir ağacın dibine gömüp gizlemeye çalışsak da biz onlar filizlenip çıkıveriyorlar gün yüzüne. Oysa duvarlar hiçbir şeyi gizlemek istemiyorlar. Onların kendine has renkleri, kokuları, dokuları olduğu gibi hiç duymayacağımızı sansak da sesleri de var. Seslerini duyurmak için çabalamıyor belki ama aslında bütün duvarların dili var. Hem de işin güzel yanı asla yalan söylemiyorlar. Ne olup bittiğini, tüm hainlikleri ve yaşanan gazapları kimseden gizlemek gayretinde değiller. Duvardan kaldırılmış resimlerin arkasındaki soluk izler, üstü sıvanmış delikler, rengi tutmayan yama boyalar hep bir şeyleri taşıyorlar bugüne, yarına, bize ve bizimle olmayana.
 
Eğer dikkatle kulak verirseniz o sessiz görünen duvarların aslında size neler anlatmaya çalıştığını fark edebilirsiniz. Yıllarca sessiz duran bir piyano klavyesindeki tuşlara dokunulduğunda bir anda sessizliğini bozar ve sahip olduğu tüm sesleri bonkörce dile getirir. Sese dönüşen çoğu zaman bir müziktir ama duyduklarımız aynı zamanda sese dönüşmüş bir bellektir. İşte tam bu yüzden ses yalan söyleyemez. Ses kendini anlatır, bize düşen onun çabasını fark etmektir. Senin içinde döner durur o sesler ama seni asla sıkmamaya özen gösterirler. Sonra çıkıverir kimi zaman bir ses, sana birşeyler fısıldar durur. Duyduklarına aldırış etmek istemezsin. Başkasına hiç bahsedemezsin. Duydukların herşeye şahit olduğun andır. Unutmak istersin, unutursun.”