Kemal İnan'dan 20 Yılın Hikayesi

Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile  üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar. 

Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Kemal İnan oldu.

 

Kemal İnan 1 Şubat 1998 tarihinden beri Sabancı Üniversiteli. 22 yıldır Sabancı Üniversitesi’nde Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi olarak görev yapan ve Şubat 2011 tarihinden beri Emeritus Öğretim Üyelerimizden olan Kemal İnan, Şubat 1998 – Temmuz 2007 tarihleri arasında (MDBF)’nin Kurucu Dekanlığını da yaptı. 

Kemal İnan’a sorduğumuz dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz… 

Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı?

K.İ: O kadar çok var ki bir sıralamaya koymam çok zor. Nedeni şu : Sabancı Üniversitesine katılmam aynı anda yaşamımda birçok radikal değişiklik ile bir arada yer aldı.

Bunlar içinde şimdiki eşim Gülten ile yaşamımı bütünleştirmem, ilk kez uzun dönemde İstanbul’a yerleşmem ve tabii çok güvendiğim yakın dostumun, rahmetli Tosun Terzioğlu’nun Rektörlüğünü üstlendiği iddialı bir üniversitede MDBF Kurucu Dekanlığı gibi sorumluluğu yüksek idari bir göreve başlamam yer alıyor. 

Radikal ve evrensel ölçekler altında imrendirici ilkeleri, yani Sabancı Üniversitesi gibi yenilikçi bir dünya üniversitesinin kuruluş ilkelerini, hayata geçirebilme fırsatı herkese her zaman nasip olan birşey değil.  

Anılarım çok olduğu için belirli bir hikayeyi anlatabilmem zor ve anlamlı değil. Şu kadarını söyleyeyim. 

En heyecan duyduğum ve de kendimi verdiğim anlar, büyük ölçüde sorumluluğunu üstlendiğim ve üniversite giriş sınavları sırasında öğrencilere ve ailelerine yaptığım Sabancı Üniversitesinin tanıtım konuşmalarıydı. Sonraları çeşitli vesilelerle üniversitemize giren öğrencilerden bu konuşmaların üniversitemize katılma kararlarında oynadıkları belirleyici rolü öğrenmek beni mutlu etmiştir.  

Bunun dışında aklımda kalanlar öğretim üyesi seçebilmek için gittiğim UC Berkeley, Stanford ve MIT gibi ABD üniversitelerinde, ama asıl Silikon Vadisinde, doktoralarını tamamlayan veya doktora sonrası çalışma yapan öğrencilere ve mühendislere Türkiye’deki üniversite sistemini ve bu sistem içinde yeni parlayan bir yıldızı yani Sabancı Üniversitesini tanıttığım konuşmalardı.

20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız?

K.İ: 20 yıl önce 58 yaşındaydım. 2007 yılında 9 yıl süren Kurucu Dekanlığım sona erdi. 2009 yılında da rahmetli dostum Tosun Terzioğlu’nun Rektörlüğü sona erdi.  

Bundan sonra geçen süre içinde kuruluştaki heyecanın ve gelişmenin ne ölçüde sürdüğü sorgulanabilir. Heyecanda olası bir durulmanın sorumlusu olarak  sadece idaricileri görmek haksızlık olur diye düşünüyorum. 

Daha önce öğrenci ve asistan kapasitesinde kuruluş heyecanını yaşadığım iki üniversite vardı: Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve doktorama başladığım İngiltere’deki Warwick Üniversitesi.  

Bu deneylerimden şunu öğrendim. İddialı üniversitelerin ilk kuruluş aşamalarına aşırı iyimser bir ideoloji hakim olur. Zaman içinde, özellikle parasal olanaklar ve kadroların oluşmasında yer alan beklentiler ile gerçekler genelde çatışmalı bir sürece girer. Bu nedenle bir süre sonra başlangıç iyimserliğinin yerini gerçekçi ve yapıcı bir anlayışın alması gerekir. İlk 12 yıl sonrası böyle gerçekçi ve yapıcı bir sürecin yer alıp almadığını bu süreci yönetici düzeyinde yakından yaşayanlara bırakıyorum. 

Dekanlığı bıraktıktan ve daha sonra Emeritus Profesör unvanı ile emekli olduktan sonra sorulmadığı sürece üniversitenin yönetimi konusunda ‘gölge etme başka ihsan istemem’ ilkesine uyarak görüş beyan etmedim ve halen de etmiyorum. 

20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir?

K.İ: Sabancı Üniversitesi deyince sadece benim değil yeni üniversite kurma iddiasında olan çok sayıda idareci ve akademisyenin aklına gelen Sabancı Üniversitesinin kuruluş ilkelerini yaşama geçirmeye çalışmak olmuştur. Başta çeşitli disiplinlerin içiçe geçerek bazen bütünleşip bazen bölündüğü disiplinlerarası bir ortamda : (i) bölümsüz ve disiplinlerarası etkileşimi gerçekleştiren bir üniversite ve (ii) öğrencilerin kendi meslek alanlarını özgür olarak seçebilmesi gibi ilkeler bu ilkelerin başında geliyor. 

Ben bu süre içinde kendi özel tarihim sonucu çok farklı disiplinlerden geçmiş bir birey olarak Sabancı Üniversitesinde 6 yıllık bir süre içinde 4 kez verdiğim ve tüm öğrencilere açık Teknoloji ve Toplum (Technology and Society) adlı yeni bir ders açtım. Bu dersi açtığım ilk dönemden sonra yoğun bir çalışma sonrasında Teknolojik İş(lev)sizlik adlı kitabımı yazdım. 2012 yılında İletişim Yayınları tarafından basılan bu kitabın ikinci baskısı, 2019 yılının başında eklenmiş yeni bir bölümle yer aldı. Otomasyon ve yapay zekâ teknolojilerinin neden olduğu işsizlik ve bu nedenle bilgi toplumuna geçişin zorluğunu inceleyen bu kitap sanırım 2015 yılında üniversitede okuma kulübünün seçtiği ve incelenmek üzere öğrencilere dağıtılan ve incelenen bir kitap oldu. 

Bugün için bu konu öylesine hayati bir konu ki yakın geçmişte bu kitaptaki fikirlerimin tekrar tartışma masasına yatırılacağı kanısındayım. 

Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz?

K.İ: Bu soruyu yanıtlamak için kâhin olmak gerekir. Ama herhalde yine bir üniversite ortamında olurdum. Bunun nedeni kesinlikle öğretme tutkumdan değil, öğrenme tutkumdan geliyor. Yani kopamadığım tutku öğrencilik!