2006 yılı Yönetim Bilimleri programı mezunumuz Emir Uzunoğlu, Türkiye’de girişimcilik ekosistemini yakından tanıyan ve startup’ların başarılı olabilmeleri farklı alanlarda destek hizmetleri sunan bir ekosistem paydaşı. Girişimcilik alanına ilgisinin Sabancı Üniversitesi’nde aldığı ders ile başladığını söyleyen Uzunoğlu, 2012 yılında University of Chicago’da girişimcilik ve disiplinlerarası temalı yüksek lisans tezi hazırladıktan sonra bu alanda birçok projeye liderlik etti.
Şu anda Microsoft Türkiye’de Startup Program Yöneticisi olarak çalışan Uzunoğlu, girişimciliğin bir bilimden çok bir sanat olduğunu düşünüyor.
Emir Uzunoğlu ile girişimcilik dünyasındaki deneyimlerini konuştuk.
gazeteSU: Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Girişimcilik alanında şimdiye kadar yaptığınız çalışmaları özetleyebilir misiniz?
Emir Uzunoğlu: 2006 yılında Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri programından mezun oldum. Boğaziçi Üniversitesi’nde 2009 yılında Yazılım Mühendisliği alanında tezsiz yüksek lisans programını tamamladım. 2012 yılında University of Chicago’da girişimcilik ve disiplinlerarası temalı bir yüksek lisans tezi yazdım. 2014 yılında bir vakıf üniversitesinde girişimcilik ve uygulama araştırma merkezinin kurucu müdürlüğünü üstlendim ve Silikon Vadisi tarihi konusunda akademik makaleler yazdım. 2017-2022 yılları arasında 52 farklı startup’ın Keiretsu Forum Melek Yatırım Ağı kanalı ile yatırım süreçlerini yönettim. Son 10 aydır da Microsoft Türkiye’nin Startup Program Yöneticisi olarak görev yapıyorum.
Girişimcilik alanına yönelmenizde Sabancı Üniversitesi’nin nasıl bir etkisi nasıl oldu? O süreci biraz anlatır mısınız?
2006 yılında Dilek Çetindamar’dan Girişimcilik dersi almıştım. O derste girişimciliğe olan ilgim arttı. O dönem Sabancı Üniversitesi Türkiye’deki üniversiteler arasında girişimcilik dersi veren sayılı üniversitelerden biriydi. Bu dersin ardından kariyerimi teknoloji girişimciliği alanında şekillendirmeye karar verdim. Girişimcilik, teşebbüs hürriyeti ve yenilikçilik kültüründen beslenir. O yıllarda, Kurucu Rektörümüz Tosun Terzioğlu’nun üniversite içinde oluşturduğu özgürlük ortamı ve üniversitenin kuruluş felsefesindeki yenilikçi yaklaşımı, girişimcilik kavramının benim adıma daha anlamlı bir içerik kazanmasına olanak tanıdı.
Dünyada ve Türkiye’de girişimcilik dünyasının ne yöne evrildiğini düşünüyorsunuz? Gelecekte bu alanda ne gibi gelişmeler gözlemleyeceğiz sizce?
2000’li yılların ortalarına kadar Türkiye’de girişimcilik KOBİ çerçevesinde algılanıyordu. Geleneksel ekonomi içinde yenilikçi yaklaşım geliştirerek yeni bir şirket kurmak olarak yorumlanıyordu. 2000’li yılların sonu 2010’lu yılların başından itibaren özellikle Bulut Bilişim ve yazılımda SaaS iş modelinin yaygınlaşmasıyla ‘Startup’ kavramı ortaya çıktı. Eskiden “İş Planı” eğitimi verilirken, üniversitelerde, artık “İş Modeli” tuvali doldurulmaya başlandı. Girişimcilik literatüründe, Geleneksel ekonomiden kopuşla birlikte teknoloji girişimciliği odaklı bir yaklaşım güçlenmeye başladı. 2020’li yıllarından itibaren ise girişimcilik dünyasında odak, fikir aşamasından daha çok yatırım terminolojisinde yer alan kavramlarla açıklamak istersek “tohum” ve “tohum sonrası” aşamaya kaydı. Yani, fikrin ne olduğundan daha çok nasıl uygulandığına odaklanıldı. Eskiden girişimlerin operasyonel anlamda karlı olması orta vadede beklenmezken, şimdi, operasyonel karlılığa ulaşma hızı sorgulanmaya başlandı.
Gelecekte artık dijital dönüşümden bahsetmeyeceğimizi, her şeyin teknolojide doğacağını öngörüyorum.
Girişimci olmak veya sizin gibi girişimcilik alanında çalışmak isteyen öğrenci ve mezunlarımıza tavsiyeleriniz neler olur?
Girişimcilik bir bilimden daha çok bir sanat. İster girişimci, isterse girişimcilik ekosisteminde girişim sermayesi (VC) veya teknoloji hızlandırma merkezi yöneticisi olun, bu işi sevmeniz gerek. Yenilikçi olmak, açık görüşlü ve farklı bakış açılarına uyumlu olmak, sahip olunması gereken en önemli yetkinliklerden. Sabancı Üniversitesi’nin disiplinlerarası eğitim sistemi bu konuda öğrenciler için çok büyük bir şans.