Sabancı Vakfı, Metropolis Sevenler Derneği (Meseder)'in yürüttüğü Metropolis Kazıları'na destek veriyor.
1990 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Celal Bayar Üniversitesi adına sürdürülen Metropolis Antik Kenti kazı çalışmaları Celal Bayar Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Aybek başkanlığındaki kazı ekibi tarafından yürütülüyor. Kazılar kent yaşamı hakkında bilgilerin alınacağı kamu yapıları ve sivil alanlar üzerinde sürdürülürken yeni yapıları keşfetmek amacıyla sondaj çalışmaları da yapılıyor.
İzmir’in Torbalı ilçesine bağlı Yeniköy ve Özbey mahalleleri arasında kalan Metropolis Antik Kenti kazılarına Philip Morris onbeş yılı aşkın bir süredir destek olmuştur. Sabancı Vakfı da 2003 yılı itibariyle MESEDER’e katkıda bulunarak bilimsel kazılara destek vermeye başlamıştır.
Metropolis’in tarihi, Geç Neolitik Çağ'daki ilk yerleşim izlerinden Klasik Çağlar'a, Helenistik Çağ'dan Roma ve Bizans dönemlerine, Beylikler ve Osmanlı tarihine kadar uzanmaktadır. Kazılarda elde edilen heykeller, sikkeler, yazıtlar, cam ve seramik objeler bugün İzmir Tarih ve Sanat, İzmir Arkeoloji ve Selçuk Efes müzelerinde sergilenmektedir.
Foto galeri için tıklayın
2015 yılı kazılarının sona ermesi ile kazının ilk yıllarından itibaren kaydedilen küçük eser sayısı 11 bin'in üzerindedir.
Metropolis'te Antik Helen Mitolojisinin Baş Tanrısı Zeus İçin İnşa Edilmiş Kült Alanı Ortaya Çıktı
2015 yılında sürdürülen kazı çalışmaları esnasında Metropolis Antik Kenti’nde önemli buluntular ortaya çıkarken ilk defa Antik Helen mitolojisinin baş tanrısı Zeus için inşa edilmiş bir kült alanı keşfedildi. Kent merkezinde yer alan ilk ve tek tapım merkezi olarak kayıtlara geçen bu alan, Ana Tanrıça Kenti olarak tanınan şehirde başka inanışların bulunduğunu da gösterdi. Arkeolojik çalışmalar kutsal alanda gerçekleştirilen, dini tören ve ritüellere ilişkin önemli arkeolojik bulguları da ortaya koyuyor.
Kazı alanında yapılan çalışmalarda bölgenin bir tapınma merkezi olduğunu gösteren yazıtlı sütun parçaları, bir sunak parçası ve heykel kaidesi bulundu. Kazı ekibinin yaptığı detaylı çalışmalar sonucunda ise bu alanın Zeus Krezimos’a adanmış bir kült alanı olduğu ortaya çıktı.
Spa Merkezlerinin Köklerini Barındıran Hamamlar, Romalılar İçin Sosyalleşme ve Cazibe Merkezi
Roma Hamamı ve Palaestra olarak tanımlanan büyük yapı kompleksinde sürdürülen 2014 yılında sürdürülen çalışmalarla hamam yapısının en görkemli iki salonu ortaya çıkarıldı. İlk salon, Roma hamamlarının en temel bölümlerinden biri olan “frigidarium” oldu. Soğuk su banyosunun yapıldığı bölüm olan ve “soğukluk” da denilen frigidarium, ince ayrıntılarla bezenmiş tasarımı ve mimari açıdan kaliteli işçiliğiyle göze çarpıyor. Frigidarium bölümünün yanındaki diğer salon ise yan yana dizilmiş beş odası ve mozaikli zemini ile hamam yapısının ana mekânlarından biri olarak dikkat çekiyor.
Arkeologlar, mozaikli odalardan birinde bulunan çok sayıda pişmiş toprak ve cam günlük kullanım eşyasına dayanarak, buranın davet ve yemek ziyafetleri için kullanılmış bir salon olabileceğini düşünüyor.
Metropolis’in Gizemli Koridorları
2013 kazı sezonu sonunda hamam yapısının kuzey, güney ve batı dış duvarlarına paralel inşa edilen 40 metre uzunluğunda tuğla tonozlu koridorlar çok iyi korunmuş halde gün ışığına çıkarıldı.
Metropolis’te ilk kez karşılaşılan bir yapı olan koridorlar, 2 bin yıl önceki toplumsal yaşama ait ipuçları sunuyor. Özellikle Roma İmparatorluğu döneminde hamam yapılarında karşılaşılan ve servis koridoru olarak hizmet etmesi amacıyla hamamın dış duvarına paralel olarak inşa edilen bu yapıların, hamam çalışanları ve hizmetlileri tarafından kullanıldığı biliniyor.
Metropolis, Uyuyan Güzelini Gün Işığına Çıkardı
2012 kazı çalışmalarında, sur duvarına gömülmüş 2 bin 500 yıllık başsız bir kadın heykeli ortaya çıkarıldı. Kadın heykeli, Geç Hellenistik Çağın en iyi korunmuş nadir örneklerinden birisi olan Meclis Binasının ortasından geçen sur duvarının içinde yüzyıllardır gün ışığına çıkarılmayı bekliyordu. Heykel ve bu yılki kazılarda ortaya çıkarılan 72 adet envanterlik ve 175 adet etütlük eser İzmir Arkeoloji Müzesi’ne teslim edildi.
Metropolis’de Üçüncü Hamam Heyecanı
2011 sezonunda sürdürülen kazı çalışmaları, kentin Roma çağı yayılım alanı ve sınırlarını ortaya çıkarabilmek amaçlıydı. Bu doğrultuda kazılar, 2009 yılında başlanan “Han Yıkığı” mevkiindeki Roma hamamı ve onun doğusundaki mermer avlulu alanda yoğunlaştı. Çevresi mozaiklerle çevrili, tabanı mermer kaplı, Palaestra (Güreş Alanı) tamamen açığa çıkarıldı.
Palaestra’nın kuzeyinde tespit edilen, yeni bir hamam yapısı sezonun en heyecan verici buluntusu oldu. Bu yapı ile beraber tüm kompleksin yaklaşık olarak 1000 m²’lik alanı kapladığı anlaşıldı. Kazı çalışmaları sırasında hamam içinde mermer parçaları ve pencere camı parçaları bulundu. Bu alanda bulunmuş çok sayıda kandil ve diğer küçük buluntular da hamamdaki canlı sosyal yaşamı göstermektedir.
Roma Hamamı ve Palaestra (Spor Alanı) gün ışığına çıkıyor
2010’da yapılan kazı çalışmaları sonunda, kentin geçmişteki parlak sosyal yaşantısını aydınlatan önemli veriler elde edildi. Özellikle Roma Hamamı ve Palaestra kazıları sonunda büyük oranda planı belirlenen yapılar ve geometrik bezemeli taban mozaikleri ve birçok metal, pişmiş toprak, kemik ve camdan yapılan küçük eserler bulundu.
Metropolis 2009 yılındaki çalışmalar ile büyük bölümü ortaya çıkarılan Peristilli Ev olarak adlandırılan mermer avlulu özel konutun güney sınırları belirlendi. Antik Çağda üstü kapalı uzun yürüyüş mekanları olarak tanımlanabilecek Stoa kısmındaki çalışmalarda da üzerine yıkılmış olan Geç Antik Çağ duvar parçaları kaldırılarak batı duvarı tamamen açıldı. Ayrıca yapının temellerini bulmak için yapılan kazılarda 2 adet pithos (depolama küpü) ve birçok Hellenistik dönem seramikleri bulundu.
Kadınların süslenme merakı yüzyıllar öncesine dayanıyor
2009’da yapılan kazı çalışmalarında M.Ö. 150 yıllarına ait bozulmamış bir mezar içinden bir genç kadın iskeleti etrafında, 41 adet koku şişesi, aynalar, bir çift küpe ve pullar ortaya çıkarıldı.
20 yıldır devam eden Metropolis kazılarının 2009 yılı çalışmalarında, kadınların süslenme merakının yüzyıllar öncesine dayandığına ilişkin bulgular elde edildi. Kazı ekibi kazılara başlandığı günden bu yana ilk kez bozulmamış bir mezara ulaştı. Yaklaşık 2500 yıl öncesine tarihlenen mezarın, iskelet üzerinde yapılan incelemeler sonucunda 25 yaşlarında genç bir kadına ait olduğu anlaşıldı. İskeletin etrafında, bulunan 41 adet koku şişesinin yanı sıra üzerlerinde Erkek başı ile arı kabartması bulunan iki altın pul, bir çift altın küpe, bronz aynalar, kemikten ve gümüşten kozmetik kaşıkları, kadınların yüzyıllar öncesinde de süslenmeye ne kadar önem verdiğini bir kez daha ortaya çıkardı.