Girişim Ekosisteminde Sabancılılar

Sabancı Üniversitesi'nin girişimci mezunları laboratuvar ortamında elmas üretiyor. Sabancı Üniversitesi mezunları tarafından kurulan Appsilon Diamond, Hollanda merkezli yatırım fonu DCP'den 1.5 milyon Avro çekirdek fon desteği aldı.

Appsilon

Türkiye’nin ilk bölümsüz üniversitesi olan Sabancı Üniversitesi, eğitim dünyasına girişimcilik ruhuyla bir yenilik getirdi.  Sabancı Üniversitesi; akademik faaliyetlerinde ve toplumla etkileşiminde girişimcilik konusuna özel bir önem verdi. Ülke ekonomisine katma değer sağlayacak girişimciler yetiştirmek, girişimcilere destek olmayı amaç edindi.

Türkiye’nin ilk teknoloji ticarileştirme/hızlandırma ve çekirdek fon şirketi İnovent ve Sabancı Üniversitesi Teknoloji Tabanlı Girişimleri Hızlandırma Merkezi SUCool gibi girişimcilere destek veren yapıların yanı sıra, girişimci, mentör ve melek yatırımcı mezunları ve öğrencileri ile de Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine katkıda bulunuyor.

Sabancı Üniversitesi’nin girişimci mezunları tarafından kurulan başarılı bir girişim örneği de Appsilon Diamond. Henüz birinci yılını tamamlamasına rağmen, Hollanda merkezli yatırım fonu Diffision Capital Partners (DCP) tarafından 1.5 milyon Avro’luk bir çekirdek yatırım aldı. Appsilon’un ilginç diğer bir özelliği ise kuruluş aşamasında da melek yatırım almaları…

Appsilon, laboratuvar ortamında elmas üreten bir girişim. Temelde doğal elmastan ince bir kesit alarak, üzerine karbonları ekerek elmas üretiyorlar. Appsilon bu alanda Türkiye’deki tek şirket, dünyadaki altı şirketten biri. Ürettikleri elmas sadece kuyum sektöründe değil, savunma sanayinden kozmetiğe birçok alanda kullanılıyor.

Kuyum alanında kullanılan laboratuvar elmasları tip 2 olarak tanımlanıyor ve iki önemli pırlanta sertifikasyon kuruluşu olan GIA ve HRD tarafından da sertifika veriliyor. Sertifikada doğal pırlantadan farklı olarak “Lab Grown” olarak belirtiliyor.

'Girişimcilik Ekosistemindeki Sabancı Mafyası'

Appsilon’un kurucu ortakları; Alpcan Erdoğan, Buğra Kuloğlu, Gökay Hamamcı, Melih Türkay Beşikçi ve Taylan Erol. Melih dışında hepsi Sabancı Üniversitesi mezunu. Ayrıca melek yatırımcıların Arısan İnce de Sabancı Üniversitesi mezunu. Bu nedenle kendilerine Sabancı Mafyası diyorlar.

Appsilon kurucu ortakları işleri anlatırken gözlerindeki ışığı görmemek imkansız. Başarılarının sırrının ise yaptıklarını “iş olarak görmemek” olduğunu söylüyorlar. Gerçekleştirdiğimiz sohbette şirketin kurucu ortakları ile buluşsak da sohbetimizde en çok söz alan, heyecanını gizleyemeyen Buğra oldu.

Buğra Sabancı Üniversitesi’nde esas olarak elektronik mühendisliği okumuş ancak aynı anda fizik, malzeme mühendisliği ve enerji programlarını da okumuş. Elektronik mühendisliği ve malzeme mühendisliği çift ana dal ile fizik ve enerji çift yan dal öğrenimi görmüş. Buğra ayrıca burslu olarak öğrenim gördüğünü de sözlerine ekliyor.

Alpcan da Sabancı Üniversitesi elektronik mühendisliği mezunu. Alpcan üniversitenin ilk yılından bu yana sürekli staj yapmış. Appsilon’a da iş problemini getiren Alpcan olmuş. Savunma sanayinde yaptığı staj sırasında ısınma problemini görmüş ve buna bir çözüm üretilmesi gerektiğini belirtmiş. Elmas da dünyanın en iyi ısı ileten malzemesi bu nedenle elmas üzerine çalışmaya karar vermişler. Buğra, Alpcan’ı anlatırken “ekibin vizyoneri” diyor. Buğra, Alpcan ile ilişkisinden söz ederken, gülerek, okul yıllarında Alpcan’dan hoşlanmadığını gülerek anlatıyor.

Gökay’ın ekibe katılması ise ilginç bir hikaye. Gökay, Sabancı Üniversitesi’deki Özgür Proje kapsamında fon alan ilk öğrencilerden biri. Ayrıca, ABD’deki önemli bir hızlandırma programına Türkiye’den kabul alan tek kişi. Gökay ile Appsilon’un ilişkisi ilk aşamada mentorluk olarak başlıyor daha sonra Gökay da kurucu ortaklara dahil oluyor. Gökay girişimin ticarileşmesinde önemli destekler sunuyor.

Ekibin Sabancı Üniversitesi mezunu olmayan tek üyesi Melih, Kocaeli Üniversitesi mezunu. Ancak Sabancı Üniversitesi kültürü Melih’e de işlemiş.

Taylan Erol, mekatronik mühendisliği öğrenimi görmesine rağmen alaylı bir malzemeci olarak tanımlanıyor. Sabancı Üniversitesi’ni Iron Man yapma motivasyonu ile tercih eden Taylan, bunun için birçok ders alıyor. Not ortalaması olarak çok başarılı bir öğrenci olmasa da ilk yıldan itibaren laboratuvarda çalışmaya başlıyor. UCLA’ye staja giden Taylan, orada grafen ile tanışmış. Sabancı Üniversitesi’nde birinci sınıfta grafen ile tanışmış. Geri döndüğünde Canan Hoca’nın da yönlendirmesiyle İsmet Hoca’nın laboratuvarında çalışmaya başlamış. Taylan, ASELSAN’da, Türkiye’de, hatta dünyada ilk grafen bazlı OLED ekranın geliştirildiği projede mühendis olarak çalışmış. Tek sorumluluğu grafen sentezi ve karakterizasyonuymuş. Bu nedenle tecrübelerinin Appsilon’a büyük katkıları olmuş. Buğra, yine gülerek, ilk tanığıdında Taylan’ı da hiç sevmediğini söylüyor.

Şirketin ismi Buğra’nın öğrencilik yıllarından bu yana hep hayaliymiş. Bir gün bir şirket kurarsa isminin “Appsilon” olacağını söylermiş. Arkadaşları da onun bu isteğini kırmamış ve şirket ismi olarak Appsilon’u seçmişler. Appsilon basit bir anlatımla sınırları zorlamak anlamına geliyor. Buğra “İnsanların bir limiti olabilir ama bu limiti çok çalışarak zorlayabilirler” diyor.

Appsilon’cular bir girişim kurmak amacıyla yola çıkıyorlar ancak ne yapacaklarını bilmiyorlar. Buğra, Appsilon’un kuruluş hikayesini “tümden gelim” olarak nitelendiriyor. Üniversitenin ilk yıllarından itibaren bir girişim kurmak istediğini ancak ne yapacağı konusunda bir fikri olmadığını da sözlerine ekliyor. Ancak Sabancı Üniversitesi’nde öğrenim gördükleri yıllarda, gerek aldıkları eğitim gerekse laboratuvar çalışmaları sayesinde şirket fikrinin altını doldurduklarını söylüyorlar. Buğra, şu anda malzemeyi ‘single cristal’ olarak sentezlediklerini söylerken, Taylan’ın tecrübesinin büyük katkısı olduğunu sözlerine ekliyor. 

Appsilon’un yolculuğu

Appsilon ilk kurulduğunda malzeme üzerine çalışmaya karar vermişler. Bu aşamada ekip ABD’ye vizyon turuna gitmişler. 15 gün süren turda Boston’dan Miami’ye başarılı Türk akademisyen ve işinsanlarıyla buluşmuşlar. Amaçlarını yaklaşan treni yakalamak olarak tarif ediyorlar. 15 gün süren bu yolculuğun ekip ruhuna çok katkısı olduğunun altını çiziyorlar. Yolculuk sırasında birbirlerinin en kötü hallerini gördüklerini ve dostluklarının pekiştiğini vurguluyorlar. Bu turun sadece bir vizyon turu olmadığını, görüştükleri insanların networklerini oluşturduğunu da sözlerine ekliyorlar.

Ana alan laboratuvar elması üretmek

Appsilon’un şu anda ana alanını laboratuvar elması oluşturuyor. Morgan Stanley, bugün 3 milyon dolar olan laboratuvar pırlantası pazarının, 2021-2022 gibi 2 milyar doların üzerine çıkacağını belirtiyor. Laboratuvar pırlantası pazarı ABD’de çok normalleşmiş halde. ABD’de Leonardo Di Caprio’nun da aralarında bulunduğu 12 milyarderin yatırım yaptığı Diamond Foundery pazarın en önemli oyuncularından biri.

Laboratuvar elması üretmeye başladıklarında ilk hedeflerinin elektrik devresindeki ısı problemini çözmek olduğunu söylüyorlar. Appsilon laboratuvarında üretilen elmas, yüksek güçlü lazerlerde optik lens olarak kullanılabiliyor. Elmas ısıyı çok iyi ileten ve genleşmeyen bir malzeme olması nedeniyle tercih ediliyor.

Buğra şu ana kadar dört ürün denediklerini, beşinci olarak da bir boya projesi üzerinde çalıştıklarını söylüyor. Artık seri üretime geçtiklerini belirtirken, seri üretimin belli zorlukları olduğunu da söylüyorlar. Hem finansal planlamanın yapılması, bilimsel planlamanın yapılması ve her parçada aynı kalitenin tutturulması vs.

Stajyerinden girişimci yaratan girişim

Appsilon şirket olarak özellikle küçük kalmaya çalışıyor. Para kazandıkça istihdam sağlamayı hedefliyorlar. Çalışma ortamında hedefleri, herkesin özgürce sorumluluk alarak verimli bir çalışma ortaya koyabilmesi. 

Çalışma hayatında kendi jenerasyonlarının, yani Y kuşağının, iş hayatındaki problemlerini daha net görebildiklerini ifade ediyorlar. Mesela, her çalışanın ayda üç gün “kafa izni” olduğunu söylüyorlar. Kendi motivasyonlarının Y kuşağının özgür ruhunu yansıttığını düşünüyorlar. En önem verdikleri konu ise ekosistemi canlı tutmak.

Şirket kültürünü oluştururken ilk 10 kişiye çok dikkat ettiklerini söyleyen Appsilon ekibi, “Girişimcilik ruhunu o kadar önemsiyoruz ve aşılamak istiyoruz ki iki stajyerimiz oldu ve onların da şimdi kendi start-up’ları var.” diyorlar. Gelen stajyerlere şirket ile alakalı bir iş veriyorlar ve onlara bir şeyler aktarmaya çalışıyorlar. Bir yandan da kendi şirketleri için de mentorluk yapıyorlar. Stajyerlerinden bir tanesi kendi ekmek start-up’ını kuruyor. İngiltere kraliyet ailesine özel ekmek yapan bir şirket ile anlaşmış. Medikal mühendisi olan diğer stajyer ise gece uyurken stresi azaltacak ses sistemleri üzerine çalışıyor.

Appsilon ekibi haftada 80-100 saat çalışıyor. Başarılarının sırrı olarak da kendilerini işe gidiyor olarak görmemelerine bağlıyorlar. Gökay bir toplantı için personel servisleri ile aynı saatte çıkmaları gerektiğinde kendilerini işten çıkıyor gibi görüp kötü hissettiklerini söylüyor.

Appsilon ekibi için Sabancılı olmak

Sabancı Üniversitesi’nin hayatlarında büyük bir rolü olduğunun altını çiziyorlar. Buğra, ekibin Sabancı Üniversitesi mezunlarından oluşmasından dolayı bir işin ne zaman biteceğini kesin olarak bildiklerini ve yatırımcı dahil herkesin Sabancılı olmasından dolayı işlerin çok hızlı ilerlediğini söylüyor.

Buğra, dışarıda bir Sabancı Üniversitesi mezunu ile bir araya geldiklerinde ortak dili yakalayabildiklerini sözlerine ekliyor. Okuldayken fark edilmediğini ancak dışarıda bir Sabancı Üniversitesi mezunu ile denk gelindiğinde bir birliktelik ruhu oluştuğunu ifade ediyor.

Appsilon ekibi, bu işi yapabilmelerinin en önemli sebebinin Sabancı Üniversitesi olduğunu belirtiyor. Buğra, birinci sınıftan beri laboratuvarda çalıştığını söylüyor. Sohbetimiz sırasında özellikle Gözde Hoca’ya teşekkürlerini sunuyor. “Daha birinci sınıftayken, Türkiye’de hatta dünyada kimse lisans öğrencisine sorumluluk vermezken, Sabancı Üniversitesi bu imkanı daha birinci sınıfta veriyor. İlk makalemi ikinci sınıftayken yayınladım. Üçüncü sınıfta ilk konferans konuşmamı verdim. Bu tamamen SUNUM’a yapılan yatırım, hocanın öğrenciye güvenmesi ve Sabancı Üniversitesi’nin, aslında biz çok fark etmiyoruz, ama sınırları kaldıran yapısının ürünüdür. Öyle olunca aşağıdaki insana daha çok güvenebiliyorsunuz. Birinci sınıf öğrencisine de doktora öğrencisi gibi yaklaşabiliyorsunuz” diyerek devam ediyor.

Gökay da Özgür Proje’de edindiği birikimden bahsediyor. “Sabancı Üniversitesi’ne ilk başladığım sene Mehmet Baç bir projede sorumluluğu tamamen bana vermişti. Onun sayesinde birşeyler öğrenip, o cesareti topladım” diyor.

Sabancı Üniversitesi’nin AR-GE’ye çok yatırım yaptığını söyleyen Buğra, “Bu yatırımın sonuçları hep biziz” diyor.  “Biz bir misyonumuz olduğuna inanıyoruz. Biz yaptıysak siz de yapabilirsiniz. Biz de Sabancı Üniversitesi’ndeki öğrencilerle aynı sıralardan geldik. Tek farkımız fazla çalışmak. Biraz fazla çalışmakla her şey olabilir” diye devam ediyor.

Girişimcilik bir hayat görüşü

Appsilon ekibi temel motivasyonlarını şöyle tarif ediyor “Aslında temel motivasyon kaynağı kaç insanın hayatına dokunduğun. Bu işte batsak da iki tane Afrikalı çocuk ölmeyecek. 50 tane pırlanta sattığımızda oradaki maden şartları belki iyileşecek. Sosyal bir hikayesi de var girişimciliğin. Bu nedenle girişimciliğin doğru olarak anlatılması ve insanların da kendi hayatlarında girişimci olabilmeleri çok önemli. Sabancı Üniversitesi aslında bunu öğretiyor.”

Drexel Üniversitesi’ndeki vizyon turundan bahseden Buğra, Banu Onaran’ın onları girişimcilik merkezine götürdüğünü ve hayat boyu girişimci olmayı anlattığını söylüyor. Buğra “Burada aktarılanın, risk alabilme, sosyal tarafınızın olması, sorumlululuk tarafınızın olması. Sabancı Üniversitesi’nin aslında fark ettirmeden bizi girişimci olarak yetiştirdiğini anladık. Bir noktada özgür düşünme, eleştirme, sorumluluk aynı zamanda sosyal tarafından topluma nasıl katkı sağlayabileceği gibi sorgulatan bir yanı vardı. Sabancı Üniversitesi gibi bir modelden çok daha fazla start-up çıkabilir. Sadece ticari bir taraf değil. Bir hayat görüşü” diyor.

Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olduğunu söyleyen Alpcan, Sabancı Üniversitesi’nde öğrenim görmeye hak kazanan bütün öğrencileri altın tabaka olarak tanımlıyor. Alpcan, “Herkes girişimci olsun demiyoruz ama yüksek teknoloji ile ülkeye katkı sağlayalım” diyor.

Start-up’lar fırsat eşitliğini de getiren bir şey

Şirketler artık AR-GE departmanlarının bütçelerini azaltıp tamamen start-up almak, venture kapital kurmak üzere hareket ettiklerini söyleyen Buğra, “Start-up’ın doğasının güzelliği kurumsal bir şirketten daha yüksek bir değere satılabiliyor. Bunun en büyük sebebi dünyanın size sunduğu girişimcilik yolu. Start-up aslında fırsat eşitliğini de getiren bir şey. Ülkemiz de kalkınacaksa start-up’lar yoluyla olacak” diyor.

“Türkiye’de bizim yaşlarımızda biri elmas yapacak diyelim. Bu insanın en az 4-5 yıllık laboratuvar tecrübesine ihtiyacı var. İşletme bilmesine, kontaklar ve network’e ihtiyacı var. Bu kümeyi topladığınız zaman ne yazık ki Sakarya’dan, Kocaeli’den gelecek kişinin bunlara ulaşma imkanı yok. Başka bir üniversitede öğrenim görseydim laboratuvara giremezdim” diyor ve Sabancı Üniversitesi öğrencilerine birinci sınıftan itibaren laboratuvara girmelerini tavsiye ediyorlar.

Gökay da Sabancı Üniversitesi ile ilgili şöyle bir anısını anlatıyor “Dilek Hoca bir konferansa öğrenci olarak beni çağırmıştı. Masada bir tarafında Şölen’in yönetim kurulu başkanı, bir tarafımda 600 milyar dolarlık bir fonun yöneticisi vardı. Ben onlarla aynı masadaydım. Direkt temas halindeydim. Normalde başka bir üniversitede böyle bir şey yaşanmaz.”

Buğra Alpcan’ın vizyonerliğini öğrencilik dönemlerinden bir hikaye ile anlatıyor. Alpcan Yaşar Hoca’nın dersine geç giriyor. Ancak çok şık giyinmiş bir şekilde sınıfa geliyor. Alpcan arkada yerine geçiyor bir anda bir ses duyuluyor “Rota hesaplanıyor”. Yaşar Hoca “Bu kadar derse gelmezsen sınıfın yerini unutursun” diyor. Buğra sonradan Alpcan’ın, iki senede bir düzenlenen uluslararası bir savunma sanayi fuarına gittiğini öğreniyor. “O anda bende bir ışık oluştu. Alpcan’da hiçbirimizde olmayan bir vizyon vardı. İşte Sabancı Üniversitesi’nin vermek istediği vizyon budur. Öğrenciler daha fazla öğrencilerin işlerin içinde olsunlar, daha farkında olsunlar, açık alanları bulabilsinler” diyor.

Kozmetik üreten ilk elmas şirketi

Sohbetimizde son olarak kozmetik sektörü ile ilgili çalışmalarına değiniyoruz. Taşların kesilmesiyle çıkan tozları nitelikli bir yerde kullanmak istemişler. Bu noktada ilk defa bir elmas şirketi olarak kozmetik üretiyor. “Melek yatırımcımız Arısan İnce’nin çok desteği olduğunu vurguluyorlar. “Arısan İnce’nin bir kozmetik dağıtım firması ve kendi ekibi var. Onun ekibiyle birlikte bir formülasyon hazırladık. Burada da bir teknoloji var. Elmasın şöyle bir özelliği var UV1 ve UV2 ışınlarını absorbe ediyor. Bunlar biraz yüksek büyüklükte elmas tozları. Boyutu küçülttüğünüzde kolajenliği artırıp, yaşlanma karşıtı bir özellik gösteriyor. Test aşamasında ilerliyoruz” diyorlar.

Appsilon, Arısan İnce’nin ilk yatırımı. Arısan İnce de bir Sabancı Üniversitesi mezunu, hem bir aile şirketi hem de kendi girişimi var. Arısan İnce kendi girişiminde domatesin içinde likopen maddesini çıkarıyor.

Arısan İnce ve Appsilon ekibi birbirlerinin Sabancı Üniversitesi mezunu olduklarını ilk aşamada bilmiyorlarmış. Daha sonra aralarındaki sohbet ilerleyince keşfetmişler. Arısan İnce için Sabancı Üniversitesi mezunları tarafından kurulmuş bir girişime destek vermek keyif verici. Arısan İnce Appsilon için “Günümüzün zor koşullarına rağmen gösterdikleri girişimcilik ruhunu, iş disiplinini ve yüksek ahlaki değerlerini son derece takdir ediyorum. Aynı kurumun mezunları olarak elbette aldığımız eğitim ve ortak vizyon bir arada çalışabilmemizi kolaylaştırdığı gibi hızlandırıcı etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Kendini sürekli geliştirme, yenileme ve sınırları aşma anlayışını hem bireysel anlamda hem de bir ekip olarak benimsemiş olmamızın bizi yakın gelecekte daha büyük başarılara taşıyacağından hiç şüphem yok” diyor.

Arısan İnce “Appsilon kendi alanında gerçek anlamda dünyadaki öncü firmalardan biridir. Kendi içinde çok gizli tutulan, muazzam derecede gelişmeye açık ve gelecekte sayısız uygulaması. Elmasın mücevherat dışında bilimsel pek çok kullanım alanı üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Bu çalışmalarda beni en çok memnun eden unsurlardan biri de ekibimizin Amerika ve Avrupa'da akademik ve is hayatından pek çok uzman kişi ile üretimden senteze pek çok farklı disiplinde yaptığı çalışmalar ve bu çalışmalar sırasında paylaşıldıkça kalitesi ve içeriği artan bilgidir. Appsilon sadece ürün üretmeyip bilim üreten ve bunu da dünya ile paylaşmanın heyecanını yaşayan ve yaşatan bir firmadır. Bu heyecan ve duyduğumuz gurur bizim her gün işimizi ve hedeflerimizi daha çok sahiplenerek daha ileriye gitmemizin önünü açtığı için takım arkadaşlarımıza ve bizim yetişmemizde emeği olan tüm öğretmenlerimize de teşekkürü borç biliriz” diyerek devam ediyor. Arısan İnce’nin girişimcilik ve yatırımcılık hikayesine önümüzdeki günlerde yer vereceğiz.

Buğra gelecek ile ilgili niyetinin Sabancı Üniversitesi’nden mezun olan ve çok iyi yerlere doktoraya giden öğrenciler için burs fonu oluşturmak olduğunu söyleyerek sözlerine son veriyor.

Röportaj: Mariam Öcal