24/11/2025
‘Duygular yalan söylemez’: Sosyal medyada yalan haberlerle mücadelede yeni yöntemler
“Hakikat-sonrası”, son yıllarda yaşadığımız dönemi anlatan yazılarda en sık rastladığımız nitelemeler arasında. Hakikat-sonrası dünyanın en temel unsurları arasında, 2016 ABD başkanlık seçimi sırasında Donald Trump’ın açıklamalarıyla iyice belirginleşen, pandemi yıllarında da sosyal medyada ivmelenerek çoğalan yalan haberler var. Aslı astarı olmayan haberler toplumun her kesiminden kurumları, kuruluşları etkiliyor. CEO’su hakkında yayılan yalan bir haber nedeniyle Pepsi hisselerinin 2016’da yüzde 4 düşmesini hatırlayın. Ya da pandemi sırasında yapılan yalan haberlerin etkisiyle artan aşı düşmanlığını. “Bağışıklığımızı düşürüyor” söylentileri sonrası Avrupa’da 5G kulelerin yakılmaya çalışılması da yine hafızalarımızdaki taze örnekler arasında. Yalan haberler toplumsal esenliğe büyük tehdit oluşturuyor: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) boşuna “yanlış bilgi ve propagandanın pandemiden daha hızlı yayılıyor” diye uyarmıyor.
Son bir iki yılda ise, hayatımıza yapay zekânın girmesi ve yapabileceklerinin sınırının günbegün genişlemesiyle birlikte, sosyal medyada gerçek ile kurmacanın birbirine karıştığı örnekler çoğaldı. Bırakın metinleri, X platformunda (eski adıyla Twitter) ekranımıza düşen bir fotoğrafın ya da videonun bile gerçekliğinden eskisi kadar emin olamıyoruz. Elon Musk’ın satın aldıktan sonra platformun sadece adında değil kullanım şeklinde de köklü değişikliklere gitmesi ve yurttaş gazeteciliğini X gazeteciliğine evirme çabaları da yalan haberlerin sayısını oldukça artırdı. Üstüne üstlük toplumsal kutuplaşmaların arttığı, güvensizliğin çoğaldığı ve birçok alanda komplo teorilerinin yaygınlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Yalan haberlerin kamu güveni, ifade özgürlüğü ve ekonomik refaha olan olumsuz etkileri çok açık… Doğru haber ve hakikati arayanların işini kolaylaştırırken yalan haberlerle mücadeleye destek olacak yöntemlere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var belki de.
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Nihat Kasap’ın yine aynı fakültenin doktora mezunlarından Bahareh Farhoudinia ve Linnaeus Üniversitesi’nden Selcen Öztürkcan ile ortak kaleme aldığı çalışma tam da bu yönde bir çaba olarak değerlendirilebilir. “Açığa Çıkan Duygular” başlığıyla Mayıs 2024’te yayınlanan makale, duygusal bilgi ve duygu analizine vurgu yaparak olumsuz duyguları hesaba katan arama modellerinin sosyal medyada yalan haber tespit edilmesi için kullanılan yöntemlerin performanslarını ciddi şekilde artırabileceğini ortaya koyuyor.
Yalan haber korkutuyor, doğru haber güven veriyor
“Açığa Çıkan Duygular’da” salgının ‘pandemi’ ilan edildiği 2020 yılının Ağustos ve Eylül aylarında, X’teki Kovid-19’a ilişkin 10 bin 700 paylaşım ve etiketten oluşan bir veri seti baz alınıyor. Verilerin farklı sözlük ve makine öğrenmesi modelleri kullanılarak yapılan analizinde sekiz duygu durumu öne çıkıyor: öfke, beklenti, iğrenme, korku, neşe, üzüntü, hayret ve güven. Bunlardan öfke, iğrenme ve korku daha çok yalan haber paylaşımlarında, beklenti ve hayret de gerçek haberleri yansıtan paylaşımlarda kendini gösteriyor. Hem yalan hem de gerçek haberlerin kişilerde en çok uyandırdığı duygu ise korku. Korkuyu güven takip ediyor. Bununla birlikte bu duyguların yoğunluğu da farklılık gösteriyor. Korku yalan haberlerde, gerçek haberlerde olduğundan daha baskınken, güven için durumun tam tersi olduğu görülüyor. Gerçeği yansıtan haberler, okuyanda beklenti, hayret ve güven gibi pozitif duyguları daha çok tetiklerken; yalan haberler daha çok öfke, iğrenme ve korku gibi olumsuz duygulara yol açıyor.
Kötü haberlerin bağımlısı mı olduk?
Dünya genelinde yaşanan çok sayıda kriz kaynaklı olarak, sürekli kötü haber bombardımanına maruz kalmak bir noktadan sonra, eskiden tabu olan birçok şeyin normalleşmesini, peşinden de duyarsızlaşmayı beraberinde getirdi. Bunun bir sonucu da “doomscrolling”, Türkçeye kazandırılan haliyle “felaket kaydırması.” Öyle ki sosyal medya kullanıcıları kötü haberlere maruz kaldıkça onları okumaktan kaçınmak yerine ekranlarını aşağı doğru kaydırmaya devam etmeye ve ‘bir şeyler kaçırırım’ düşüncesi ya da ‘tehlikeleri önceden bilmeliyim’ endişesiyle kötü haberlerin içine bile isteye çekilmeyi sürdürüyor.
“Açığa Çıkan Duygular” araştırmasının sonuçları, sosyal medya kullanıcılarının işte bu “kötü haber bağımlılığının” arkasındaki sosyal ve psikolojik dinamikleri de açığa çıkartıyor. Olumsuzluk önyargısı nedeniyle kötü haber, duygu ve geribildirimler insanlar üzerinde yaşadıkları olumlu deneyimlerden daha çok etki bırakıyor. Benzer şekilde sosyal medya kullanıcıları da daha çok olumsuzluk içeren paylaşımları yaymayı tercih ediyor. Yalan haber tespit etme modellerinin bu tür duygu analizi yöntemleri ile desteklenince daha iyi sonuçlar verdiği de çalışmanın çıkarımları arasında.
Özellikle iletişim, pazarlama, psikoloji, sosyoloji gibi alanlarda çalışan uzman ve araştırmacılara yararlı olacak içeriğiyle ve bulgularıyla “Açığa Çıkan Duygular” araştırması, mevcut sosyal medya davranışlarını ve sahte haber tespite yönelik çalışmalara önemli katkılarda bulunabilir.
Anahtar bulgular:
- Yalan haberler kamu güvenini aşındırıyor, ifade özgürlüğüne ve ekonomiye zarar veriyor.
- Yalan haberlerin tespitinde haber içeriği ve toplumsal bağlam kadar duygu analizi de etkili rol oynayabilir.
- Sosyal medya kullanıcıları olumsuzluk içeren paylaşımları yaymayı daha çok tercih ediyor.
https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=4833527
Farhoudinia, B., Ozturkcan, S., & Kasap, N. (2024). Emotions unveiled: Detecting COVID-19 fake news on social media. Humanities and Social Sciences Communications, 11, 640.




