Emre Erol'dan 20 Yılın Hikayesi

Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar. 

Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Emre Erol oldu. 

Emre Erol 20 yıllık Sabancı Üniversiteli. Üniversitenin ilk lisans öğrencilerinden olan Emre Erol Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Sosyal ve Siyasi Bilimler (SPS) Programından mezun olduktan sonra yüksek lisansını yine SSBF’de Tarih Programında yaptı. Doktorasını Hollanda’nın Leiden Üniversitesi’nde Ortadoğu Çalışmaları alanında yaptı. 2016 yılında SSBF Öğretim Üyesi olan Emre Erol Temmuz 2019 tarihinden beri Temel Geliştirme Programı (TGP) Direktörü olarak da görev yapıyor. 

Emre Erol’un sorduğumuz  dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz… 

Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı? 

E.E: Sabancı Üniversitesi ile ilk tanışmam üniversite giriş sınavı sonuçlandıktan sonra ve tercihlerin yapılması için tanınan sürenin bitmesine birkaç gün kala bir kampüs ziyareti ile gerçekleşti. Bu ziyaret beni büyülemişti ve bazı anları hala net bir biçimde aklımdadır. Kampüsü ziyaret ettiğimde o dönemdeki Öğrenci Kaynakları Direktörümüz Zerrin Koyunsağan ve şimdi mezunlarımız arasında dostlarım olmuş olan öğrenciler ile karşılaştım. Üniversiteyi anlatışlarından, enerjilerinden ve samimiyetlerinden çok etkilendim. O dönem çok iyi bir devlet üniversitesi programına girebiliyordum ve vakıf üniversitelerine ön yargılıydım fakat o diyaloglarda tüm düşüncelerimin değiştiğini hatırlıyorum.  Bölümsüz yapı, program seçme serbestliği, kampüsün bana son derece yeni ve teknolojik görünen mimari yapısı, yurtlarda, ortak alanlarda ve genel olarak üniversitenin her yerinde hissettiğim o özgürlük, güven ve kalite ortamı tek kelimeyle başımı döndürmüştü. O gün, o dönem yaygın olduğu üzere ben de fakülte acaba gerçekten fakültelerin ortasındaki çim alanda internete girilebiliyor mu diye toprak zeminde Ethernet kablosu girişi aramıştım… Henüz kablosuz teknolojinin yaygın olmadığı bir dönemdi. 

20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız? 

E.E: 20 yıl önce ne Sabancı Üniversitesi’nden ne de o üniversite sayesinde yaşayacağım entelektüel ve kişisel değişimin beni taşıyacağı yollardan haberim yoktu. 20 yıl içerisinde hayatıma şekil veren bir avuç kurum içerisinde Sabancı Üniversitesi en önemli yerlerden birini tutmakta. Sabancı Üniversitesi bana özgüven, bilimsellik, çok kültürlülük ve evrensellik gibi değerleri içselleştirme ve uygulama fırsatı vermiş ve bu şekilde, bir anlamda kişisel aydınlanmamı yaşamama da katkı sağlamıştır. 

20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir? 

E.E: 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde artık İstanbul’daki kampüsümüzün sınırlarını aşmış ve bir dünya markası olmuş bir üniversiteyi hayal ediyorum. Benim üniversitemiz için hayalim hem özgün eğitim modelimiz hem de kaliteli araştırmalarımız ile dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yükselmemizdir. Özel olarak ise sağlam eğitim modelimiz ve geleneğimiz ile çok daha geniş coğrafyalardan öğrenci çeken ve toplam öğrenci sayısının 20 yıl sonra yarısından fazlasının uluslararası öğrenci olmasını umut ediyorum. Kendimi ise her nerede ve ne görevde olursam olayım bir ‘Sabancılı’ kimliği ile bu süreçlere katkı sağlayan ve onları gururla anlatan bir konumda hayal ediyorum. 

Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz? 

E.E: Yolum Sabancı Üniversitesi ile kesişmemiş olsaydı ne olurdu kestirmek zor. Fakat ne olmayacağını tahmin etmek daha kolay. Eğer Sabancı Üniversitesi’nde olmamış olsaydım kendi merak, beceri ve heyecanlarım doğrultusunda kendi kariyerime ve uzmanlık alanıma bu derece özgür şekil verememiş olacaktım.