Yarıiletken ve mikroelektronik teknolojileri Türkiye için stratejik öneme sahip

Sabancı Üniversitesi tarafından düzenlenen “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi 2023 programının üçüncü semineri “Dünyada Entegre Devre Krizi ve Yarı İletken Teknolojilerinin Geleceği” teması ve Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici’nin katılımıyla gerçekleşti.

Yusuf Leblebici

Sabancı Üniversitesi’nin kamu ve özel sektör yöneticilerini bilim ve teknoloji ile buluşturmak amacıyla düzenlediği “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi’nin 2023 programının üçüncüsü 11 Mayıs Perşembe günü gerçekleşti. Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici seminerde yarıiletken ve mikroelektronik teknolojilerinin geleceği ve yaşantımızdaki önemine dair bilgiler paylaştı.

Yarıiletken ve mikroelektronik teknolojilerinin 3 trilyon dolarlık bir endüstriyi besleyen bir alan olduğunu belirten Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Leblebici şunları söyledi:

“Tüketici elektroniğinden savunma sanayine, iletişim teknolojilerinden, tıp elektroniğine kadar birçok alan yarıiletken ve mikroelektronik endüstrisinin ortaya çıkardığı ürünler sayesinde gelişiyor ve ayakta duruyor. Yarıiletken pazarı kendi başına senelik 600 milyar dolar cirosu olan bir alan. Ülkeler bu teknolojiye sahip olmanın önemini kavradılar ve bu artık bir milli güvenlik sorunu olarak düşünülmeye başlandı. Örneğin birkaç sene önce İngiltere kökenli ARM’ın Amerika kökenli Nvidia’ya satılması ihtimali bile çok büyük bir tartışma yarattı. Devamında Intel gibi oturmuş Amerikan şirketleri kendi üretimlerini artık Uzak Doğu’da değil kendi topraklarında yapmak üzere çok ciddi yatırımlara girişmeye başladılar. Örneğin Amerikan Senatosu’nun onayladığı bir yatırım planının boyutu 52 milyar dolar, Intel’in kendi üretim tesisine yapmaya karar verdiği yatırımın değeri ise 20 milyar dolar. Bunlar münferit kararlar değil, dünya çapında tüm ülkeler bu konunun öneminin farkına vararak önlem almaya başladılar”.   

Şirketlerin ve ülkelerin bu farkındalığa ulaşmasının çip krizi ile başladığını ifade eden Yusuf Leblebici “Çip krizi COVID-19 ile başlamış gibi görünse de aslında geçmişi ondan da önceye dayanıyor. Tedarik zincirlerinin kolay kırılabilmesi, üretim için kullanılan ham maddelerin akışında tedarik zincirinden kaynaklanan sıkıntılar, sadece ham madde değil üretimde kullanılan cihazların bile sadece belli firmalar tarafından üretiliyor olması ve bu firmaların da talebe yetişemiyor olması gibi birden fazla sebeple dünya mikroelektronik yarıiletken üretiminde bir aksama oldu. Bunun üzerine COVID-19 geldiğinde de üretim şirketlerinin çoğu üretimlerinin önemli bir kısmını cep telefonları ve akıllı telefonlara hitap eden çip üretimine çevirerek tüketici elektroniği, endüstriyel elektronik ve otomotiv gibi geri kalan alanları ihmal ettiler ve bu kriz ortaya çıktı, bugün hala devam ediyor” dedi.

Konunun ülkemiz açısından düşünüldüğünde yarıiletken ve mikroelektronik teknolojilerinin stratejik öneme sahip olduğunu vurgulayan Leblebici, “Bu teknolojiler sadece tüketici elektroniği, otomotiv gibi alanlarda kullanılmıyor. Savunma alanında, komünikasyon uydularında, yer istasyonlarında da kullanılıyor. Bu konuda herhangi bir ülkenin bağımsız hareket edebilmesi için bunların ülke içinde üretiliyor olması hayati önem taşıyor. Türkiye’nin de aynı şekilde buna önem verip, özellikle siber güvenliği garanti altına alabilmek için mikroelektronik çip üretiminin en azından bir kısmının ülke içinde gerçekleştirilmesinin yolunu bir an önce bulması lazım” değerlendirmesinde bulundu.