İğne Deliği Fotoğrafçılığı Sergisi

İğne Deliği Fotoğrafçılığı Sergisi Toplumsal Duyarlılık Projeleri desteğiyle Sabancı Üniversitesi’nde 25 -31 Mayıs tarihleri arasında Üniversite Merkezi’nde açıldı, Hepinizi bekliyoruz!



Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Birimi, insan hakları projelerinin bir parçası olan mülteci projeleri kapsamında , bu yıl mülteci gençleri “iğne deliği fotoğrafçılık” tekniğiyle buluşturarak onların zihninde farklı ufuklar açıyor. Bu tekniği kazandırmaya çalışırken aslında ne pahalı malzemelerden ne uzak mesafelerden ne de uygulaması zaman ve mekan isteyen öğelerden fırsat yaratmaya çalışıyor kendi çalışmalarına. Uygulaması basit ve bir o kadar da eğlenceli olan yaratıcı ve diğer tekniklere nazaran daha ekonomik fotoğrafçılığı mültecilere sunuyor. Bunu yaparken de ihtiyaçları olan tek şey; bir grup istekli genç, günışığı, iğne deliği, fotoğraf kağıdı ve biraz da tutkal...

Umudun ışığı

İğne deliğindan baktığınızda neler görebilirsiniz? Minicik bir karınca, ağaç, çicek, kuş böcek, devasa bir konak?Hangi boyutlardaki nesneleri çıplak gözle görebilmeniz mümkün ki bu minicik iğne deliğinin arkasından?Tamam, ya bu iğne deliğinin dört tarafı sıkı sıkıya kapalı içi kapkara bir kutunun üstünde, 20 saniye gördüğü ışıkla yaratacağı olası görüntüleri zihninizde canlandırsanız? Mesela bir fotoğraf karesi gibi... Bu hayali olası kılmak nasıl mümkün diye sorarsanız, size iğne deliği fotoğrafçılığının gizemlerini keşfedin, göreceksiniz derdim çünkü; minik iğne deliğinden sızan bir ışık huzmesi fotoğraf kağıdının üstüne düşürdüğü görüntülerle ancak bu kadar anlaşılır ve görülebilir kılar ışığın yeryüzündeki gücünü ve önemini. Nelere önderlik eder, hayatı nasıl biçimlendirir,  gözünüzle görme fırsatı yakalarsınız iğne deliği fotoğrafçılığında... Milyonluk merceklerin, teknoloji harikası makinaların; ışığın umudu karşısında nasıl işlevsiz kaldığını anlarsınız plastik el yapımı makinaların yarattığı harikaları görünce… Sonra bu kişisel çabaların insana nasıl hayat verdiğine, insanın kendi elleriyle yaptığı ürünün emeğinden aldığı keyifle nasıl hayata sarıldığına tanık olursunuz çünkü Işık; fotoğraf için nasıl zaruri bir ihtiyaçsa, insan hayatı ve umudu  için de bir o kadar gerekli ve hayatidir.

Bu anlayıştan yola çıkarak Toplumsa Duyarlılık Projeleri, fotoğrafçılığın ışığını mültecilerle buluşturarak, onların her gün yurt penceresinden gördüğü, hatta bazen on dakika daha fazla uyumak için yorganlarıyla yüzlerini kapadıkları güneş ışığını hobiye dönüştürmeyi amaçladı ve mülteci gençlerle iğne deliği fotoğrafçılığını ortaya koydu.

Peki ya teknik?

İğne deliği fotoğraf tekniği bir anlamda en ilkel fotoğrafçılık tekniği diye nitelendirilebilir.  Makineleri yapmak için belki de kullanılacak en teknik alet tutkal, makas ve fotoğraf kağıdıdır. Malzemelerinin ucuz ve kolay temin edilebilir cinsten olması bu sanatı çok da sınıf ayrımına maruz kalmayan bir sanat haline getirmiştir. Bu yüzden iğne deliği fotoğrafçılığı hiçbir sınıfa ait değildir. Makas, tutkal, siyah karton, iğne, alüminyum folyo ve dört tarafı kapalı olacak şekilde konserve kutusu bir el yapımı fotoğraf makinası için gerekli malzemelerdir.

Önce konserve kutusunun içine siyah karton yerleştirilir. Bunun amacı içerde oluşacak olası yansımaları önlemektir. Daha sonra karanlık odada kutunun içine açacağımız deliğin karşısına gelecek şekilde fotoğraf kağıdını yerleştiririz ve iğneyle kutunun üstüne bir delik açarız. Fotoğrafı çekeceğimiz zamana kadar filmi korumak için de deliğin üstünü kutunun dışından alüminyum folyoyla kapatırız. Fotoğrafı çekerken titremeyi en aza indirgemek için kutuyu üçayak üstüne koyarak sabitleriz. Fotoğrafını çekmek istediğimiz yeri belirleyip makinayı sabitledikten sonra alüminyum folyoyu kaldırıp, kutunun içindeki fotoğraf kağıdının on beş-yirmi saniye ışığı görmesini sağlarız ve daha sonra alüminyum folyoyla tekrar ışığın içeri girmesini engelleriz. Bu şekilde fotoğraf çekme işlemi tamamlanmış olur. Son olarak, fotoğraf kağıdını banyo edip görüntüyü ortaya çıkarmak kalır. İlk elde edilen görüntüler, fotoğrafların negatif halidir. Daha sonra fotoğraf üstünde oynanılarak istenilen renkler elde edilebilir.

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri; Çocuk, yaşlı ve engelli projelerinin yanı sıra insan hakları alanında da projeler yürütmektedir. İnsanlar haklarının farkındalığını arttırmak ve hakların daha küçük yaşlardan itibaren öğrenilmesini sağlamak amacı ile çocuklarla birlikte yürüttüğü çalışmaların yanı sıra mültecilerle de 8 senedir çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Mülteci projesi gönüllüleri her hafta proje liderleri önderliğinde Yeldeğirmeni Çocuk ve Gençlik Merkezi’ne giderek mülteci gençlerle buluşmaktadırlar. Onları sosyal hayata teşvik edici aktivitelerle ve farklı hobiler kazandırmaya yönelik çalışmalarla orada geçirilen zamanı en verimli hale getirmeye çalışmaktadırlar.
Bu dönem, mülteci projeleri kapsamında, çok daha farklı bir yol izlendi, mülteci gençler için çok farklı bir çalışma programı için bir araya gelindi. İğne deliği fotoğrafçılığı bütün çalışmaların odağı oldu. Hem Toplumsal Duyarlılık Projeleri gönüllüleri hem de mülteci gençler için yeni bir uğraş halini aldı.

Işığın Umuda Yansıması

Kasım ayında Sabancı Üniversitesi gönüllü öğrencileri iğne deliği fotoğrafçılığıyla tanıştırıldı. İğne deliği fotoğraçısı Nuri Gürdil ve proje süpervizörleri önderliğinde bu sanatın basamakları tek tek çıkmaya başlandı. Her gönüllü önce iğne deliği fotoğraf makinası nasıl yapılır? onu öğrendi. Karanlık odaya girip film nasıl banyo ettirilir, elimize güzel bir fotoğraf karesi olarak gelmeden önce film hangi evrelerden geçer, bütün bu süreç nasıl işler? Öğrencilerin bu süreçleri öğrenmeleri sağlandı.
Ekip olarak her şey hazırlandığında sıra mültecilerle tanışma faslına gelmişti. Önce gençlik merkezine gidip gençlerle tanıştılar. Onların kimler olduklarını, nerelerden geldiklerini, nerede yaşadıklarını görme fırsatına sahip oldular. Merkezdeki mülteciler, yaşları on üç ila on sekiz arasında değişen; Afganistan, Sudan gibi politik, sosyal ve ekonomik olarak iç ve dış karışıklıkları uzun yıllardır devam eden Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden gelen çocuk ve gençlerden oluşuyordu. Aslında onlar savaşın göbeğinden kaçarak kurtulmuş, başka topraklarda tutunmaya çalışan,  şanslılık dereceleri göreceli olarak değişen, devletlerin hukuku nezdinde bir grup yasal olmayan çocuktan oluşuyorlardı.

Toplumsal Duyarlılık Projeleri , mülteci gençlerle bu projeyi yaparak onlara haftada bir gün değişik vakit geçirmenin yanı sıra kalıcı bir hobi kazandırmayı da hedefledi. Bu, ucuz kırtasiye malzemeleriyle yapılan ama sonunda elde edilen keyfin, parayla satın alınamayacağı türden bir çalışmaydı. Özellikle de mülteci gençler için... Üretmek ve ürettiklerinin karşılığını almak bu dört duvar arasında yaşayan çocuklar için gerçekten de tekdüze hayata karşı atılan bir adım gibiydi.
Merkezde fotoğraf konusu kısıtlı olduğu için mülteciler ilk haftalarda mültecilerin arzusu üzerine Sabancı Üniversitesine getirilerek projeleri üniversitede gerçekleştirmeye başladılar. Önce hep beraber birer iğne deliği fotoğraf makinası yaptılar. Kampüsün içinde en ilginç kareyi yakalamaya çalıştılar. Ağaçlar, binalar, binaların içleri, sokak ışıkları... Kulağa çok sıradan da gelseler aslında bu sıradan yapıların her biri iğne deliğinden süzülerek fotoğraf kağıdına yansıyacak ve sıradan olmayan görüntüler oluşturacaktı. Projenin fotoğraf çekim kısmı bittikten sonra, sürecin en heyecan verici kısmı geldi... Acaba fotoğraflar nasıl bir hal alacaklardı? Hayal ettiklerini o kağıtta bulabilecekler miydi? Bunu öğrenmenin tek yolu karanlık odada filmler banyo ettirildikten sonra ortaya çıkacaktı.  Sabancı Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü’nün karanlık odasında gerçekleşti bu ilk heyecan. Karanlık oda deneyimi belki de en nefes kesici olanıydı. Fotoğrafın üstündeki görüntünün saniye saniye belirdiğini görmek, umutları kısıtlı birer yabancı olarak yaşadıkları bu topraklarda umutların saniye saniye, karanlıklar içinde oluşmaya, şekillenmeye ve görünmeye başladığının kanıtı olsa gerekti. İşte bu yüzden belki de fotoğrafların banyo ettirilmesi onlar için bu kadar büyüleyiciydi. Filmler banyo ettirildikten sonra, ellerinde kendi çektikleri fotoğraflar vardı. Bu heyecanlı deneyimin hemen ardından, mülteci gençlerin yaşadığı merkezde de bir karanlık oda kurulması için kollar sıvandı.
Önce bunun için uygun bir oda seçildi. Ardından pencereler ve duvarlar siyaha boyandı. Siyah bir perdeyle odaya ışık girmesi tamamen önlendi. Odamız artık tamamen karanlığa gömülmüştü. Fotoğrafların tab edileceği kaplar ve solüsyonları da temin ettikten sonra artık karanlık oda tüm merkezin kullanımına açılmıştı.

Artık Kadıköy’de, Yeldeğirmeni’nde, gittikleri her yerde fotoğraflar çekebilecek ve onları kendi karanlık odalarında basabileceklerdi. Bu da yepyeni bir heyecan oldu onlar için. Spor ve çeşitli sanat aktivitelerin yanı sıra mültecilerin yeni hobisi fotoğrafın da yaşam alanlarının bir parçası oldu. Mültecilerin bir sabah bile olsa yeni bir amaçla uyanması bizler için bu projenin en önemli amacı.

Bitmeyen yolculuk

Bakıldığında küçük bir odadan ibaret olacak olan bu karanlık odası, mülteci gençlere çok daha geniş açılı bir hayatın kapısını açmanın fırsatını tanıyacak. İlk sergilerini ise Toplumsal Duyarlılık Projeleri desteğiyle Sabancı Üniversitesi’nde 25 -31 Mayıs tarihleri arasında Üniversite Merkezi’nde açtılar.

Kim bilir? Belki bu şansla fotoğrafın günışığı mülteciler için de birer umut ışığına dönüşüverir günün birinde.