Nakiye Boyacıgiller İle Çok Uluslu Şirketlerde Kültürlerarası Yönetim Üzerine Bir Sohbet

Küreselleşmeyle birlikte, her geçen gün farklı kültürler birbirleriyle daha fazla etkileşime geçiyor ve daha fazla iletişim kuruyor. Yine küreselleşmenin bir sonucu olarak çokuluslu şirketlerde farklı kültürler aynı ortamda çalışmak durumunda kalıyor. Bu da iş hayatında yeni zorlukların yanı sıra fırsatları da beraberinde getiriyor. Bu noktadan hareket ederek, geleceğin üst yönetici adaylarına ışık tutması amacıyla, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller ile küreselleşen dünya ve çokuluslu şirketlerde kültürlerarası yönetimin önemi üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

Öncelikle sizden kısaca kültürlerarası yönetimin ne olduğunu dinleyebilir miyiz? Neden önemlidir?

Farklı kültürlerden gelen kişilerin daha etkin çalışabilmeleri için kültürün birçok olgu üzerindeki etkilerini bizzat anlamak ve bu konuda çalışanları eğitmek; bunu yönetmeye çalışmak günümüz iş dünyasının olmazsa olmazları içinde yer alıyor.  Kültürel çeşitlilik, ülkeler için, şirketler için bir zenginliktir. Fakat araştırmalar gösteriyor ki bu zenginliği yönetemediğiniz zaman çok sorun yaşanıyor. Başta iletişim zorlaşıyor, çelişkiler artabiliyor. Bu zenginlik bilinçli bir şekilde yönetilirse getirdiği avantajlar zorluklardan çok daha fazla oluyor.

Bu arada bir ayrıntı daha var: Biz kültürlerarası yönetim deyince kültürü sırf “milli” veya “etnik” kültür olarak ele almıyoruz. Farklı disiplinlerden gelen insanların kültürleri de farklı olabiliyor. Buna örnek olarak bir mühendis ve bir pazarlama uzmanının disiplinlerinden kaynaklanan farklılıkları gösterebiliriz. Bazen bu disiplin farkları iyi yönetilmediği zaman çalışma ortamını zorlaştırabiliyor. Aynı zamanda kadınlar ve erkekler arasındaki farklar da kültürlerarası farklara güzel bir örnek olarak karşımıza çıkabiliyor.

Kültürlerarası yönetim ve küresel akıl

Kültürlerarası yönetim bireyin iş hayatındaki başarısını etkiler mi? Nasıl?

Kültürlerarası yönetim bireyin iş hayatında elde edeceği başarılar açısından elbette çok önemlidir. Küresel dünyada, çalıştığınız şirket veya sahibi olduğunuz şirket “çokuluslu” bir şirket olmayabilir ancak, tedarikçilerinizin, müşterilerinizin vb. farklı kültürlerden gelme olasılıkları çok yüksek. Farklı kültürlerden gelen insanlarla daha iyi ve daha verimli çalışmak için “küresel akıl” dediğimiz kavram ön plana çıkıyor.

Özellikle çokuluslu şirketlerde ortak bir dilin ve kurum kültürünün oluşmasında kültürlerarası yönetimin etkisi var mıdır? Eğer var olduğunu düşünüyorsanız kültürlerarası yönetim bunu nasıl sağlar?

Burada yine küresel aklın önemine vurgu yapmak istiyorum. Ortak dil oluşturmak her zaman için zor bir konudur. Ortak bir dilin oluşumu yeni kültürlere açıksanız olur. Bu da yine kültürlerarası yönetim ve küresel akıl olgularını karşımıza çıkartıyor. Muhtar Kent’in de söylediği gibi “Yaptığımız işin her aşamasını tepeden tırnağa çok çok iyi bilmek zorunda değiliz ancak iş yaptığımız piyasaları ve oradaki insanları bilmek zorundayız.”

Liderlerin dünyayı birden çok açıdan görme özellikleri vardır. Eğer siz bir uluslararası şirketseniz,  Güney Amerikalı, Afrikalı çalışanlarınız olabilir. Tek tip bakış açısına göre şirketi yönetirseniz iyi takımlar kuramazsınız ve ortak dil oluşturamazsınız. İşte bu noktada kültürlerarası yönetim devreye giriyor. Yeni kültürlere açık olan, olaylara birden çok açıdan yaklaşabilen bireylerce yönetilen şirketlerde başarılı bir kültürlerarası yönetim sergilenirken, ortak bir dil de oluşturulabiliyor.

Siz de kadın bir yönetici olarak, kendi deneyimlerinizden yola çıkarak, kadınları kültürlerarası yönetimde nasıl bir noktada görüyorsunuz?

Bugün elimizde kadınların liderliği ve kadınların yönetim tarzı hakkında çok sağlam akademik bulgular bulunmuyor. Çok uzun zaman kadınların çalışması makbul görülmüyordu. Kadınların iş hayatındaki liderliği ve yöneticiliği ile ilgili elimizde sağlam bulgular yok ancak, birçok kültürde kız çocuklarına kibar olmaları, karşılarındakini dinlemeleri telkin ediliyor. Günümüz dünyasında dinleyebilmek ve empati kurabilmek çok önemli. Bunlar belirttiğim gibi kız çocuklarına verilen mesajlar. Benim kişisel görüşüm de kadınların çok kültürlü ortamlarda daha başarılı oldukları yönünde.

MBA ve Executive MBA programları kültürlerararası yönetim becerilerini ne ölçüde kazandırıyor?

Sabancı Üniversitesi’nde kültürlerarası yönetim konusuna çok önem veriyoruz. Yöneticilerin ve yönetici adaylarının uluslararası deneyim kazanmasının şart olduğuna inanıyoruz. Küresel akıl da ancak bu şekilde gelişiyor.

Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi olarak EMBA katılımcılarımızı iki haftalığına dünyanın önde gelen yönetim bilimleri okullarından MIT Sloan School of Management’a götürüyoruz. Öğrencilerimiz burada iki hafta boyunca yoğun bir “Liderlik ve İnovasyon” programına katılıyor. Katılımcılarımız burada MIT Sloan School of  Management’ın en iyi öğretim üyelerinden ders alma fırsatını yakalıyorlar.

Bu programın yanı sıra, Sabancı Üniversitesi’nde şu an benim başını çektiğim EMBA Consortium for Global Business Innovation programımız var. Program kapsamında sekiz ülkede dokuz ortak üniversite olarak oluşturduğumuz bir program var. Sınıf bu ülkelerden gelen katılımcılardan oluşuyor. Böylelikle katılımcılar farklı kültürleri tanıma şansını yakalıyor.

MBA Programımıza gelince sınıfta yabancı öğrenci bulunmasına özellikle dikkat ediyoruz. Keza bu yıl MBA sınıfımızda 25-30 yabancı uyruklu öğrencimiz var. Birçok dersimiz proje bazlı olduğu için öğrencilerimiz ekipler halinde birlikte projeler hazırlıyor. Proje gruplarında farklı kültürlerden gelmenin zorluklarını yaşıyorlar, bu zorlukları aşmayı öğreniyorlar. Böylelikle kültürlerarası yönetim becerileri ve küresel akılları gelişiyor. Bir öğretim üyesi olarak ben ne kadar kültürlerarası yönetim konusunu anlatsam da çok kültürlü bir ortam sağlamamız, bunu bizzat yaşamaları daha iyi öğrenmelerini sağlıyor.

“Türkiye kadın insan kaynaklarını kullanamıyor… Kadınlar kendilerine yatırım yapmalılar”

Kadınların iş hayatına katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadınların üst yönetime ulaşmaları konusunda önlerinde engeller olduğunu düşünüyor musunuz? Bu engeller nasıl aşılır?

Türkiye bu konuda tam bir tezatlar ülkesi diyebilirim. Bir yandan bankacılık, yükseköğretim gibi bazı sektörlerde kadın çalışan oranı yadsınamayacak kadar iyiyken genele baktığımızda kadınların iş gücüne katılım oranı ancak yüzde 30’larda kalıyor. Avrupa’da bu oran bizim iki katımız kadar. Yani kadın insan kaynaklarını kullanamıyoruz. Gelişen bir ülke için olmaması gereken bir lüks. Ekonomik kalkınmada istediğimiz hedeflere ulaşabilmemiz için kadınlarımız mutlaka iş hayatına girebilmeli. Bunun için de bir eğitim seferberliği şart. Eğitim düzeyi arttıkça iş hayatına katılım da artıyor. Bu noktada başta devlet olmak üzere birçok kişi ve kuruma sorumluluk düşüyor. Devletin bazı yaptırımlar uygulaması gerekiyor. İş yerleri doğum izinleri konusunda daha esnek olmalı ve kreş imkanı sunulmalı. Ders kitaplarında da kadının temsili değişmeli.

Ama kanımca kadınların çalışma hayatına katılımı ile ilgili ilk engel kendi ailelerimizden geliyor. Birçok kız çocuğunun aklına büyüyünce tek işinin ev hanımı ve anne olacağı mesajı yerleştiriliyor. Yani kız çocuklarının kafalarına engel yerleştiriliyor, okul kitaplarımız, ailelerimiz, siyasetçilerimiz bu mesajı destekliyorlar.  Benim en büyük şansım, biz çocukken rahmetli erkek kardeşime sorulduğu gibi bana da “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorulması oldu. Bu soru bana, benim büyüyünce iş sahibi olmamın beklendiği mesajını çok güçlü bir şekilde vermişti.

Çocuk yetiştirmek kadınların önünde çok büyük bir engel olarak algılanıyor. Halbuki son araştırmalar gösteriyor ki erkekler de ev işleri ve çocuk bakımını üstlendiklerinde hem evlilikler daha mutlu oluyor ve hem de çocuklar daha sağlıklı büyüyor.

Kanada’nın yeni başbakanının kabinesinin neden yüzde 50’sinin kadınlardan oluştuğuna dair gelen bir soruya cevaben yaptığı bir açıklaması var: “Çünkü yıl 2015” demişti. Benim görüşüm, aynı şekilde, üst düzey yönetimlerinde yüzde 50 oranında kadın olmayan şirketler bunu derhal değiştirmek için aksiyon planı yapmalı.

İş hayatına katılımda kadınlara da büyük rol düşüyor. EMBA sınıfındaki kadın oranını yeterli bulmuyorum. EMBA Direktörü olarak benim kişisel hedefim kadın katılımcı oranını artırmak. Şirketlerden bu konuda daha fazla destek isteyeceğiz. Ayrıca kadınlar kendilerine yatırım yapmalılar. Bugünkü bilgi toplumunda bilgi edinmek ve network oluşturmak çok önemli. EMBA programına katılmak bunları sağlarken, aynı zamanda Ben kariyerimde yükselmek istiyorum, daha yüksek bir yere gelmek istiyorum” mesajını da kuvvetli bir şekilde yöneticilerine veriyorlar.

Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller kimdir?

Uluslararası yönetim konularında uzman olan Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nin eski dekanıdır.

Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller Türkiye, ABD ve Fransa’da eğitim gördü. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlayan Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller, yükseklisans eğitimini Anderson School at the University of California’da aldı. Ardından Haas School of Business, University of California, Berkeley’den doktora derecesini aldı. Sabancı Üniversitesi’ne katılmadan önce, 17 yıl boyunca San Jose State University’de çalıştı, Anderson School at UCLA’da,  Haas School of Business, University of California, Berkeley’de, Stockholm School of Economics’te, Bilkent Üniversitesi’nde ve Boğaziçi Üniversitesi’nde ders verdi.

Ödüllü öğretim üyesi Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller’in çalışma alanları kültürlerarası yönetim ve organizasyonel davranış. Türk organizasyonlarının kültürel içeriği üzerine semineri hem iş dünyası hem de akademik çevreler tarafından büyük beğeni kazandı. Prof. Dr. Boyacıgiller, 2007 yılında Academy of International Business (AIB) üyeliğine seçildi.

Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller AIB Başkanlığı (2014 – 2015) ve Academy of Management’ın Uluslararası Yönetim Bölümü Başkanlığı (1996-1997) dahil olmak üzere iş ve akademi dünyasından organizasyonlara liderlik yaptı. AACSB’nin (The Association to Advance Collegiate Schools of Business) Direktörler Kurulu ve Avrupa Danışma Kurulu Üyeliği yaptı (2012-2014). Vienna University of Economics and Business, Bologna Business School, Cyprus International Institute of Management, KAGIDER (Women Entrepreneurs Association of Turkey), İstanbul Politikalar Merkezi Türk Filantropi Vakfı ve Değişim Liderleri Derneği’nde danışma kurulu üyeliği görevlerini yürüttü..

Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller’in Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanlığı döneminde, öğretim üyelerinin sayısı artırıldı, yeni programlar hayata geçirildi, öğrenci sayıları 10 kat yükseldi, AACSB Akreditasyonu alındı ve MIT Sloan School of Management ile stratejik işbirliği anlaşması imzalandı.

Boyacıgiller, halen Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde ders vermekte ve Executive MBA Programı Direktörlüğünü yürütmektedir.

Röportaj: Mariam Öcal