III. Ulusal Üniversite Kadın Araştırmaları Merkezleri Kongresi gerçekleşti

İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi ve Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu evsahipliğinde, 22 Nisan 2016, Cuma günü “III. Ulusal Üniversite Kadın Araştırmaları Merkezleri Kongresi” ve “IX. Üniversitelerarası Cinsel Taciz ve Saldırı İşbirliği ve İletişim Grubu Çalıştayı” düzenlendi.


İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi Senoto Salonu’nda düzenlenen etkinliğin açış konuşmalarınıİTÜ Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulamaları Merkezi Müdürü Fatma Arslan ve Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sondan Durukanoğlu Feyiz yaptılar. Kongrenin ana tema konuşmasını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Yıldız Ecevit yaptı.

Fatma Arslan konuşmasında İTÜ Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulamaları Merkezi hakkında bilgi verdi. Fatma Aslan geçmiş yıllarda düzenlenen çalıştaylara da değindi.

Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sondan Durukanoğlu Feyiz “Bence bu çalıştayın en önemli sonucu üniversiteler arası kurumsal işbirlikleridir” dedi. Sondan Durukanoğlu Feyiz, bu kurumsal işbirliğinin bu kadar önemli bir konuda ortak bir şekilde çözüm yolları aramasının önemine de vurgu yaptı. 

Üniversitelerde farkındalık yaratmanın en önemli yolunun bu konuda dersler açmak olduğunu ifade eden Sondan Durukanoğlu Feyiz, Sabancı Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyet konulu bir yandal programı olduğunu ve konuyla ilgili doktora programının da açılacağını dile getirdi. Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun ise artık Merkez olarak faaliyetlerine devam edeceğine de dikkat çekti.

Yıldız Ecevit üniversitelerde kadın çalışmalarını üç başlıkta anlattı

Ana tema konuşmacısı Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Yıldız Ecevit, kadın çalışmalarında karşılaşılan altı temel duyguyu aktararak sözlerine başladı. Yıldız Ecevit bu duyguları; tutku, engellenme, coşku, hayal kırıklığı, duygu çelişkileri ve iç rahatlığı olarak sıraladı. Yıldız Ecevit bu duyguları, kadın çalışmaları yaparken kendi yaşadığı duygularla bağdaştırdı.

Alanı sorgulamanın pek çok kişi tarafından olumsuz olarak algılandığına vurgu yapan Yıldız Ecevit “Durmak, düşünmek, sorgulamak ilerlemenin yoludur” dedi.

Üniversitelerde toplumsal cinsiyet ile ilgili çalışmaları üç başlık altında toplayan Yıldız Ecevit bu başlıkları, üniversitelerde toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları bilgi üretimi, kadın çalışmaları araştırma merkezleri ve üniversitelerde feminist politika üretmek olarak sıraladı. Üniversitelerde toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları bilgi üretiminin yüksek lisans programlarına karşılık geldiğini söyledi. Burada yüksek lisans programının hangi şartlarda kurulduğu, programların hangi konular üzerine yoğunlaştığı, bilginin üretiminin ve yayılımının nasıl olması gerektiği, darboğazların neler olduğu gibi soruların taşıdığı öneme dikkat çekti. 

“Bir üniversitede kadın araştırmaları merkezinin bulunması, üniversitenin demokratik ve eşitlikçi olduğu anlamına gelmez”

1990’lardan itibaren üniversitelerde kadın araştırmaları merkezleri kurulmaya başlandığına dikkat çeken Yıldız Ecevit, 1994 yılından sonra bütün üniversitelerde kurulma kararı alındığını ifade etti. Merkezlerin ne yaptıkları kadar nasıl yaptıklarının da önemli olduğuna vurgu yapan Yıldız Ecevit, merkezlerin bulundukları toplumların sorunlarına duyarlı olmak ve çözüm önerilerinde bulunmak görevleri olduğunu da dile getirdi. Kadın araştırmaları merkezlerinin toplumda kadın sorunları hakkında farkındalık yaratmak üzere çalışmalar gerçekleştirdiğini sözlerine ekledi.

Merkezlerin çalışma alanlarının başta toplumsal cinsiyet ve kadın odaklı araştırmalar olması gerektiğini söyleyen Yıldız Ecevit, araştırmacıların feminist araştırma konuları konusunda hemfikir olması gerektiğini savundu. Kadın çalışmalarının ana akımdan ayrışmak zorunda olduğunun altını çizen Yıldız Ecevit, “Bizim ana akım yaklaşımın boşluğunu doldurmamız gerekir” dedi. Gündelik hayat pratiklerinin  ve sokaktan insanların tarihinin önemine değinen Yıldız Ecevit, yerel çalışmanın önemli olduğu vurgusunu yaptı ve merkezlerin akademi ve aktivizm arasında köprü görevi gördüğünü söyledi.

Yıldız Ecevit, bir üniversitede kadın çalışmaları merkezinin bulunmasının oranın demokratik, eşitlikçi gibi bir yapı olduğu anlamına gelmediğini ifade etti.

Üniversitelerde feminist politika yapmak konusuna değinen Yıldız Ecevit, politika belgeleri hazırlamanın ve bunların onaylanmasının önemine dikkat çekti. Üniversite kampüslerini güvenli, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden arınmış mekanlar yapmanın feminist politika üretmek olduğunu belirtti.

Toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri açmanın zorluğuna değinen Yıldız Ecevit, dersi verebilecek öğretim üyesi yoksa, olana kadar beklenmesi gerektiğini söyledi.

Yıldız Ecevit “Bundan sonra üniversitelerin hazırlayacağı belgelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini de kapsayıcı bir politika belgesi olmalı. Cinsel taciz ve saldırı bu politika belgesinin içinde yer almalı. Her konuda toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci artmalı” dedi.

“Toplumsal cinsiyet çalışmalarında LGBTİ hareketine yer vermek, konuyu kadın – erkek eksenine sıkıştırmadan açabilmek önemli”

Konuşmaların ardından Üniversitelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersleri atölye çalışmasına geçildi. Öğleden sonraki programda ise IX. Üniversitelerarası Cinsel Taciz ve Saldırı İşbirliği ve İletişim Ağı Çalıştayı- Cinsel Taciz Soruşturma Deneyim Paylaşımı gerçekleşti.

IX. Üniversitelerarası Cinsel Taciz ve Saldırı İşbirliği ve İletişim Ağı Çalıştayı- Cinsel Taciz Soruşturma Deneyim Paylaşımı’nda Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu Koordinatörü Ayşe Yüksel bir konuşma yaptı. Ayşe Yüksel Sabancı Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyeti ana akımlaştıran 20’nin üzerinde ders bulunduğuna dikkat çekti. Bunların yanı sıra doktora programı üzerine de çalıştıklarını ifade etti. Sabancı Üniversitesi olarak, üniversitenin dışında da toplumsal cinsiyet çalışmaları yürüttüklerine vurgu yapan Ayşe Yüksel, bakanlıklarla da çok sık biraraya geldiklerini belirtti. Çalışmalara başladıklarında ‘toplumsal cinsiyet’ ismini bile kullanamadıklarını anlatan Ayşe Yüksel, şimdi bunu çok rahat ifade edebildiklerini söyledi. Ayşe Yüksel son olarak, toplumsal cinsiyet çalışmalarında LGBTİ hareketine yer vermenin, konuyu kadın – erkek eksenine sıkıştırmadan açabilmenin önemine değindi.