İPM Araştırmacıları Marakeş İklim Zirvesi-COP 22 izlenimlerini paylaştı

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)-Stiftung Mercator Girişimi tarafından “2016 Marakeş İklim Zirvesi – COP22’den İzlenimler” başlıklı bir panel düzenlendi.

Panelde COP22 zirvesine katılan İPM Kıdemli Uzmanı ve İklim Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, 2014/15 Mercator-İPM Araştırmacısı Ethemcan Turhan, 2016/17 Mercator-İPM Araştırmacıları Sarah Louise Nash ve Tuğba Ağaçayak ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve MURCIR Direktörü Semra Cerit Mazlum, Türkiye'nin iklim değişikliği rejimi konusunda resmi tutumunu ve genel izlenimlerini katılımcılar ile paylaştı.

Panelde ilk sözü alan Ümit Şahin, COP 22 Marakeş’in Paris COP21 Zirvesi gibi çok önemli ve çok güçlü bir toplantıdan sonra uluslararası camia tarafından daha çok bir “ara COP” olarak görüldüğüne değindi. ABD’de başkanlığa seçilen Donald Trump’ın savunduğu iklim politikalarının iklim değişikliğiyle mücadele için ağır bir darbe olduğunu ve bu sonucun uluslararası mücadeleyi olumsuz etkileyeceğini ifade etti. Dünya Meteoroloji Örgütü’nün açıklamasına göre 2016 yılının açık arayla en sıcak yıl ilan edildiğini söyledi.  Paris Anlaşması’yla konan ısınmayı 2 derecede sınırlama hedefinin önemini vurgulayan Şahin, son araştırmalarda 2 derecenin iklim değişikliğinin buzulların erimesi, mercan resiflerinin yok olması gibi etkileri için geri dönülmez nokta olduğunun ortaya konduğundan bahsetti. Bu seneki emisyon açığı raporunda G-20 ülkelerinin de değerlendirildiğine dikkat çeken Şahin, Türkiye’nin 2030 yılına kadar emisyonlarını en fazla arttırmayı hedefleyen ülke olarak eleştirildiğini, ekonomisinin karbon yoğunluğunu artırmaya devam eden tek G 20 ülkesi olmasının da şaşkınlıkla karşılandığını vurguladı.

Ulusal katkı niyet beyanlarının, ülkelerin azaltım ve uyum stratejilerini belirleyerek Birleşmiş Milletler’e sundukları bir belge olduğunu belirten Tuğba Ağaçayak ise, burada asıl hedefin ülkelerin kendi kapasiteleri ve koşulları dahilinde küresel sıcaklık artışını 2 derece altında tutacak hedefler belirlemek olduğuna dikkat çekti. Nüfus artış hızının ve büyüme hızının 2012’den sonra azaldığını fakat emisyonların INDC'de hızla artış gösterdiğini belirtti. Ağaçayak, Çevre Bakanlığının bu konuda yapması gerekenin emisyon artış hızını gözden geçirerek, her bir sektörün azaltım potansiyelinin değerlendirilmesini sağlamak olduğunu vurguladı. INDC’de yapılacak revizyonun iklim değişikliği ile mücadele ve müzakerelerde ülkenin güçlenmesini sağlayacağını söyledi.

İklim değişikliği müzakerelerinde ana tartışmanın 1992’de çerçeve sözleşme açıldığından beri hep azaltım üzerine olduğunu belirten Ethemcan Turhan, uyum meselesinin de çok önemli olduğunu ifade etti. İklim değişikliğinin önlenemeyecek etkilerine uyumun hem Paris Antlaşması sırasında hem de Paris’ten sonra ciddi bir önem kazandığını vurgulayan Turhan, küresel iklim finansmanı miktarında artış olsa da yeterli düzeyde olmadığını söyledi. Kopenhag zirvesinden bu yana gelişmekte olan ülkelerde uyum için 100 milyar dolarlık bir iklim finansmanının ihtiyacından bahseden Turhan, bu konunun Marakeş’te de konuşulduğunu söyleyerek gelişmiş ülkelerin ellerini cebine atması gerektiğini bir kez daha vurguladı. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı imzalamayı iklim finansmanı şartına ısrarla bağlamasını riskli bulduğunu belirten Turhan, yeni bir dönem açıldığını ve Türkiye’nin bu dönemde yerini alması gerektiğini söyledi.

Sarah Louise Nash, “Marakeş’te düzenlenen iklim değişikliği konferansı COP22, ‘Taraflar Konferansı’nın (Conference of the Parties (COP)) 22. seansı, geçtiğimiz yıl imzalanan Paris Anlaşması’nın uygulanmasına yönelik bir yol haritası niteliğinde olduğu için “uygulama COP”u olarak adlandırıldı. Söz konusu anlaşmanın 4 Kasım’da hızlı bir şekilde yürürlüğe girmesi bu görevini daha geçerli bir hale getirdi. Yol haritasının oluşturulması ve geri kalan önemli görevlerin tamamlanması için ilk adımlar Marakeş’te atıldı. Benim Marakeş’te özellikle ilgilendiğim kısım “kayıp ve zararlar” hakkındaki tartışmaydı. Bu tartışma, iklim değişikliğinin tüm olumsuz sonuçlarını atlatmanın mümkün olmayacağını ileri sürmekle beraber, sonucunda oluşacak kayıp ve zararların nasıl üstesinden gelinebileceği üzerineydi. COP22’de bu çalışma kapsamında iki karar alındı. Alınan ilk karar, Kayıp ve Zarara ilişkin Varşova Uluslararası Mekanizması’nın (WIM) periyodik olarak bir beş yıllık çalışma planı çıkarmasına yönelikti. Aynı zamanda yavaş gelişen etkiler, ekonomi ile ilgili olmayan kayıplar ve insan hareketliliği gibi konular da bu plana dahil edildi. Alınan ikinci karar, biraz daha tartışmalı olarak, WIM’in 2019 yılında ve en az her beş yılda bir değerlendirilmesini öngörüyor. Bu değerlendirmelerde WIM’in yapısı, etkililiği ve yetkileri gözden geçirilecek. Önümüzdeki zamanlarda Paris Anlaşması’nın detayları belli olduğunda, yeni belirlenecek kurallar WIM’in çalışmalarını etkileyeceğinden, WIM’in düzenli gözden geçirilmesi daha çok önem kazanabilir.” dedi.

Semra Cerit Mazlum, COP22’nin bir uygulama ve eylem konferansı olduğunu vurgulayarak, prosedürle ilgili müzakerelerin kolay geçmediğine dikkat çekti. Konferans'ta alınan Uyum Fonu ve uzun dönemli iklim finansmanı hakkındaki kararlar yanında, Paris Anlaşması uygulama kurallarının 2017-2018 yıllarına yaygın şekilde yan organlarda görüşülmeye devam edileceğini söyledi. İklim jeopolitiğinin ve rejim içindeki güç ilişkilerinin değişime uğradığını belirten Mazlum, ülkelerin pozisyonlarını geride bırakıp yeni bir sisteme geçmeleri söz konusu olduğundan, görüşmelerin bu hassasiyeti gözetme ihtiyacı olduğunu söyledi. Türkiye'nin de 2018'e kadar sürecek görüşmelerin içinde yerini alması gerektiğini ekledi.

Marakes İklim Zirvesi-COP22
7-18 Kasım 2016 tarihleri arasında Marakeş’te gerçekleşen COP22 (BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 22. Taraflar Toplantısı)’nin COP21’de atılan önemli adımların uygulanması için öncü olması hedeflendi. Zirvede, özellikle Paris Anlaşması’nda yer alan uyum, şeffaflık, teknoloji transferi, azaltım, kapasite geliştirme ve kayıp zarar konularındaki öncelikleri gerçekleştirmek amacıyla aksiyon maddeleri üzerine odaklanıldı. Ülkeleri düşük karbon ekonomisine cesaretlendirme, “evrenselliği yeniden keşfetme” ve Paris Anlaşması’nın onaylanması zirvenin temel tartışma konularını oluşturdu.