Girişimcilik ekosisteminde Sabancılılar söyleşimizin bu ayki konuğu tarım alanında girişimci olan Görkem Güneş. Sabancı Üniversitesi’ne 2006 yılında Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden girip, 2011 yılında Yönetim Bilimleri Fakültesi’nden mezun olan Görkem, hayatı boyunca hiç düşünmediği çiftçilik alanında girişimci olmuş. Her zaman kurumsal hayatta olmayı hedefleyen Görkem toprağın ve toprakla uğraşmanın kutsallığını anladıkça kararı değişmiş.
Öğrenci Birliği yılları hayatta en çok gurur duyduğu zaman
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden giren Görkem, kendini tanıdıkça Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde eğitim almak isteğini fark etmiş ve Sabancı Üniversitesi’nin tercih hakkı sunan yapısı sayesinde Yönetim Bilimleri Fakültesi’nden mezun olmuş. Üniversitenin son yılında ise Sabancı Üniversitesi’nin sağladığı imkan ile Singapore Management Üniversitesi’nde değişim öğrencisi olarak eğitim almış.
Aktif bir üniversite öğrencisi olan Görkem, 2008-2009 ve 2009-2010 öğrenim döneminde Öğrenci Birliği seçimlerine katılmış. Her iki sene de arkadaşlarının desteğiyle en çok oyu alarak Öğrenci Birliği Yürütme Kurulu üyesi seçilmiş.
Sabancı Üniversitesi’nde öğrenciyken Kurucu Rektörümüz Tosun Terzioğlu ve ondan sonraki rektörümüz Nihat Berker ile yakın çalışma fırsatı olmuş. Görkem, Öğrenci Birliği Yürütme Kurulu’nda görev aldığı iki dönemde, Sabancı Üniversitesi’nin sosyal ve akademik yaşamına birçok katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşadığını her fırsatta sözlerine ekliyor. “İtiraf etmeliyim ki hayatta en gururlandığım yıllar Öğrenci Birliği’nde görev aldığım yıllardır. Ekip olarak Bilgi Merkezi’nin girişinde 24 saat çalışabilecek bir çalışma alanının yapılmasından, Spor Merkezi’ndeki spor ekipmanlarının yenilenmesine, shuttle saatlerinin yaygınlaşmasından, YÖK tarafından bölümler arasında geçişi engelleyecek uygulamaya karşı ‘Üniversiteme Dokunma’ hareketine kadar birçok çalışmada aktif olarak bulundum” diyor.
Bunlara ek olarak, Ulusal Öğrenci Konseyi’nde ve İstanbul Üniversiteleri Öğrenci Topluluğu’nda, Sabancı Üniversitesi’ni aktif rol alarak temsil ettiğini ve YÖK Bologna sürecinin gelişmesine çeşitli katkılarda bulunduğunu söylüyor.
Kurumsal hayatta girdi kalemi olmanın üzüntüsü girişimciliğin yolunu açtı
Üniversiteden mezun olduktan sonra, iki yıl kadar Colgate-Palmolive Türkiye'de pazarlama bölümünde çalışmış. Kurumsal hayatın birçok tatlı heyecanı olduğu gibi pek çok tekdüze bir dinamiğinin de olduğunu gözlemleyen Görkem, “Her ne kadar çalıştığım firma çalışanlarına oldukça önem veren bir kuruluş olsa da günün sonunda bu firmanın en üst düzey yönetim kurulu ve hissedarları için ben bir girdi kalemiydim. Bu acı gerçek de maalesef beni kendi işimi yapmaya, özümüz olan toprağa geri dönüş yapmaya teşvik etti.” diyor.
Böylelikle memleketi Manisa'ya tarımla uğraşmak ve üretici olmak için geri dönen Görkem’in girişimcilik hikayesi başlamış.
Çocukluğunda da sonrasında da tarımla uğraşmayı hiç hayal etmiyormuş. Toprakla uğraşmanın ne kadar kutsal ve huzur verici bir durum olduğunu fark edince çiftçi olmaya karar vermiş. Rahmetli babasından kalan arazileri işletebileceğini, burada bir hikaye yazabileceğini ve iz bırakabileceğimi düşünmüş.
Görkem’in dedesi Muammer Güneş bölgede yıllarca pamuk ekimi yapmış. Onun vefatından sonra 1978 yılında Görkem’in babası Avukat Suat Güneş bu işi devralmış ve aileyi tarımdan, tarıma dayalı sanayiciliğe taşımış. Yıllarca konserve işletmeciliğinde bulundu. Babası 2000 yılında, Görkem henüz 12 yaşındayken vefat etmiş. Bu nedenle ne dedesinden babasına ne de babasından Görkem’e bir bilgi, tecrübe aktarımı olamamış. Bundan dolayı her ne kadar arazileri olsa da Görkem sıfırdan başlamış. Ailesi ilk zamanda kaygılı olsa da onu hep desteklemiş. Görkem “Ben de bu desteği alarak ve ailemi mahcup etmeden aile işimizi ileriye taşıdım” diye devam ediyor.
Şu an Manisa’nın Saruhanlı ilçesinde kuru üzüm, zeytin, zeytinyağı, pamuk, mısır, buğday, erik ve domates üretiyor. Kuru üzümü Türkiye'nin en büyük kuru meyve ihracatçısı olan bir firmaya gönderiyor. Zeytin ve zeytinyağını bu işin başkenti dediği Akhisar bölgesinde değerlendiriyor.
“Tarım maalesef ülkemizin ana gündeminde değil”
Tarımın Türkiye’nin ana gündeminde yer almadığını üzülerek belirten Görkem, bu nedenle uzun vadeli tutarlı ve sağlam zemine basan planlarının planlar yapamadığını söylüyor.
“Devletimiz verimliliğin düşmemesi için arazilerin bölünmesini engelleyen yasa çıkardı, verimli ve kontrollü sulama için desteklerde bulundu, bunlar çok doğru hareketler fakat yeterli değil. Tarımın daha temel sıkıntıları var. Hedefim, bu sıkıntıların en üst düzeyde konuşulması ve çözüm üretilmesi için harekete geçmek. Yurt dışında olduğu gibi birçok üretici kooperatifine ihtiyacımız var. Ben de bunu bölgemizde gerçekleştirmek istiyorum. Aynı işi yapan insanlar olarak ortak satın alma ve ürünlerimizi ortak satma, katma değerli ürünler üretme konusunda birlik olabiliriz” diyor.
Dünyada kuru üzümün başkenti Manisa
Dünyada kuru üzümün yüzde 40’ı Türkiye’den ihraç ediliyor. Bunun da yüzde 90’ı Manisa’dan çıkıyor. Bu nedenle dünyada kuru üzümün başkentinin Manisa olduğunu söyleyen Görkem ürettiklerinden bir dünya markası çıkarmayı hedefliyor. Katma değerli ürünler yaratmayı amaçlayan Görkem, bu hedefini gerçekleştirebileceği, sadece ortak üreticiler tarafından tedariği ve yönetimi sağlanan bir model üzerinde çalışma yaptığını söylüyor “Bölgemizde kuru üzüm üreten ve ihracat yapan birçok gurur verici firmalar var. Benim hayalim direk kuru üzüm satmaktansa, kuru üzüm kullanılarak yapılan birçok ürünün dünya raflarında yer almasını sağlayan bir model kurmak” şeklinde devam ediyor.
Sohbet konusu tarımsal üretim olunca Ovacık modeli ile ilgili de konuşuyoruz. Görkem, Ovacık’ta yoğun kış şartları nedeniyle hububat ve bakliyat üretimi yapıldığını söylüyor. Manisa ile kıyaslandığında emek-yoğunluk açısından daha düşük emekle üretilen ürünler olduğunu belirtiyor.
Hedef üretenin ödüllendirildiği bir kooperatif modeli
“Bir olursak yok oluruz, biz olursak tok oluruz” felsefesini destekleyen Görkem, birlik olmanın verimlilik kazandıracağına inanıyor. Birlik içinde rekabetin de başarıyı artıracağına vurgu yaparken, üretenin ödüllendirildiği bir modelin daha etkin olacağını savunuyor. Koopearitif içinde kaliteli ve çok ürün üretenlerin ödüllendirileceği bir model kurulabileceğini söyleyen Görkem, “Bizim bölgemizde kooperatifçilik herkesin dilinde, çiftçilerin yüzde 99'u bu duruma çok sıcak bakıyor fakat nasıl olacağı, nereden başlanılacağı bilinmiyor. Bunun için ortak akıl kurulmalı ve faaliyet planı çizilmeli, ben de bunun üzerine çalışmalar yapıyorum” diyor.
“Fizyolojisi ve psikolojisi olan canlılarla çalışıyoruz”
Görkem bir tarım üreticisi olarak birçok zorluğu da yaşadığını sözlerine ekliyor. Kurumsal hayattan çiftçiliğe geçtiğinde en büyük zorluğu bilgi ve tecrübe birikiminin olmamasından dolayı yaşamış. “Ben de hata yapa yapa, insanlar ve doğa tarafından kandırıla kandırıla doğru kararı verme konusunda tecrübelendim” diyen Görkem, “Çalıştıklarımızın canlı olduğunu onların da fizyolojisi olduğu gibi psikolojisi de olduğunu unutmamak gerekir. Bitkiler de tıpkı insanlar gibi hastalanır, iyileşir, morali iyi ya da kötü olabilir. Bunu unutmamak ve buna göre hareket etmek gerekir. Bu mantığı algıladık sürece birçok zorluk çözülebiliyor” diyerek devam ediyor.
“Gençlere arazi, ekipman ve know-how desteği verilmeli”
Görkem’in yaşadığı bir diğer zorluk da maliyetlerle ilgili. Ürünlerin girdi maliyetleri ortalama yüzde 40 artarken ürünlerin aynı oranda değerlenmediğini söylüyor ve bu nedenle karlılık oranının oldukça düştüğünü belirtiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verdiği teşviklerin orantılı ve hedefe yönelik kullanılamamasına değinen Görkem, bu durumdan mağdur olduklarını ve tutarlı teşvikler istediklerini sözlerine ekliyor. Üretim modeli ve plan olmadığının altını çizen Görkem, “Havza bazlı planlı, alım garantili, anlaşmalı bir üretim modeli istiyoruz. Mevcut üretim modelimizde fiyat konusunda istikrar yok. Örneğin geçen sene 8 liraya satılan zeytin şu an 3.5 liraya alıcı buluyor” diyor. Tarım işçisi sayısındaki hızlı düşüşe dikkat çeken Görkem, tarımda makineleşme ve inovasyon yatırımının yeterli olmadığına ve orta vadede çok büyük sıkıntıların yaşanabileceğine vurgu yapıyor.
Görkem, gençlerin tarıma yönelmesi için arazi, ekipman ve en önemlisi de know-how desteği verilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
“Doğru ürüne karar vermek en önemli nokta”
Türkiye’de tarım alanında bir üretim planlaması olmadığına değinen Görkem, tarımsal üretim konusunda çalışmayı hedefleyen girişimcilere doğru ürünleri üretmenin kararının en önemli nokta olduğunu söylüyor. Bu konuda iyi karar verilmesini ve doğru analizler yapılmasını öneriyor. Tarım sektöründe emek kadar sevginin de verilmesi gerektiğine inanan Görkem, her şeyden önce toprağı sevmeyi ve emekten çok sevginin daha kuvvetli bir faktör olduğunu söylüyor.
Sabancı Üniversitesi öğrencilerine en geniş vizyonu veren üniversite
Sabancı Üniversitesi’nin Türkiye'nin öğrencilerine en geniş vizyonu veren üniversite olduğunu söyleyen Görkem, “Disiplinler arası eğitim sistemi sayesinde birçok bakış açısı kazanıyoruz, empati ve sağduyu yeteneğimiz artıyor. Sabancı Üniversitesi özgürlükçü yapısıyla bizlere önce dinlemeyi sonra dinletmeyi öğretti, iletişim yeteneğimizi kazandırdı. Bu yetenek kendi adıma konuşmak gerekirse iş hayatında en çok kullandığım ve üniversiteme minnettar olduğum kısımdır” diyor.