MK Novo Yönetim Danışmanlığı, Türkiye’de lider firmalara hizmet veriyor

Girişimcilik Ekosisteminde Sabancılılar söyleşi serimizde bu ay, üç Sabancı Üniversitesi mezununun ortak olduğu MK Novo Danışmanlık Şirketi üzerine, kurucu ortak Meltem Kirişçi ve diğer ortaklar Ercan Solmaz ve Özgür Trakya ile sohbet ediyoruz.

MK Novo müşterilerine strateji geliştirme, pazarlama, dijital dönüşüm, kurumsal dönüşüm, yeniden yapılandırma, birleşme ve satın almalar, tedarik zinciri ve operasyonlar olmak üzere geniş bir yelpazede 20 kişilik bir ekiple danışmanlık hizmeti sunuyor. Şirketin kurucu ortağı Meltem Kirişçi, bu durumu uzun süre yönetim danışmanlığı sektöründe çalışarak farklı alanlarda farklı projeleri hayata geçirerek uzmanlaşan bir ekiple çalışmanın bir sonucu olarak görüyor.

MK Novo Yönetim Danışmanlık

Röportaj: Mariam Öcal

Sabancı Üniversitesi’nde başlayan dostluktan şirket ortaklığına…

Sabancı Üniversitesi’nin ilk öğrencilerinden olan Meltem, Özgür ve Sabancı Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimi alan Ercan ile şirketlerinin yanı sıra Sabancı Üniversitesi’nin kendilerine kazandırdıkları ve girişimcilere tavsiyeleri üzerine konuştuk. Meltem, Sabancı Üniversitesi’nde her şeyin ilkini gerçekleştirmenin verdiği hazzı anlatırken, Özgür Sabancı Üniversitesi’nin “balık tutmayı öğrettiğini” söylüyor. Lisansını ODTÜ’de tamamlayan Ercan ise Sabancı Üniversitesi’nin en büyük katkısının reel sektörü daha yakından tanıma fırsatı sunması olduğunu belirtiyor.

Sabancı Üniversitesi’nin ilk öğrencilerinden olan Meltem Kirişçi, 1999 yılında Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden giriş yapmış. Sabancı Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği ve matematik eğitimi alan Meltem, yüksek lisans eğitimini de Sabancı Üniversitesi’nde tamamlamış. Hem MBA hem de mühendislik yüksek lisans diploması veren Sanayi Liderleri Programı’ndan mezun olmuş. Böylelikle kendi deyimiyle dört farklı alanda Sabancı Üniversitesi diplomasına sahip olmuş.

Meltem Sabancı Üniversitesi’ni tercihinde en önemli faktörün, üniversitesinin bölümsüz yapısı ve program seçme özgürlüğü olduğunu söylüyor. Önceleri mikro-elektronik programında öğrenim görmek isteyen Meltem, o dönemde öğretim üyemiz olan,Rektörümüz Yusuf Leblebici ile Türkiye’deki elektronik sanayindeki şirketler ve bu şirketlerin çalışma alanları üzerine bir projede birlikte çalışma fırsatı da bulmuş. 

“Sabancı Üniversitesi’nde kendime inancım arttı”

Kendilerini; öğrenmeye açık ve problem çözmeye odaklı insanlar olarak tanımlayan Meltem, “Sabancı Üniversitesi, size yeteneklerinizi geliştirebilecek çok fazla imkân sunuyor. Öğrencilik döneminde bu fırsatların farkında olmadığımız için, kendi adıma, Sabancı Üniversitesi’nin sunduğu olanaklardan yeterince faydalanmadığımızı düşünüyorum. Şimdi ise o olanaklara ulaşmak, vakit yaratmak, ekstra çaba sarf etmek gerekiyor,” diyerek devam ediyor.

Meltem, Sabancı Üniversitesi’nin ilk öğrencileri olarak üniversitede her şeyin ilkini yapma fırsatını yakaladıklarını anlatıyor. Hocaların ve idari yöneticilerin kendilerini desteklediklerini de sözlerine ekliyor.  “Sabancı Üniversitesi’nde her yerde her şeyi söyleyebiliyorduk, iyi niyetli olarak bir şey yapmak istediğimizde destekliyorlardı ve yapabiliyorduk. Bu kadar rahat bir ortam yakalamak büyük bir şans.  Bunun bize yaratma, geliştirme, büyütme, sıfırdan bir girişim yapma konusunda çok yol gösterdiğini söyleyebilirim. Bu durum benim açımdan, bir ihtiyaç oluştuğunda, bir şey yapmak istediğimde; çalışma, nasıl yapacağımı netleştirme, şekil verme ve sonra harekete geçme konusunda çok büyük bir konfor alanı yarattı.Bu da kendime olan inancımı arttırdı.” diyerek devam ediyor.

MBA Kulüp’te küçük ölçekli şirketler yönetmiş gibi hissediyorum

MBA Kulüp’te aktif rol alan Meltem, “Kurumsal hayatta da her şirketin parladığı dönemler oluyor. Oralarda da iyi ekiplerin, iyi insanların bir araya geldiği ve inandığı, başarma ruhunun ortaya çıktığı dönemler olduğunu görüyorsunuz. Bence Sabancı Üniversitesi’nin ilk öğrencileri, ilk hocaları ve idari kadrosunun yarattığı ortam da buydu.” diyor. Sabancı Üniversitesi MBA Kulübü’nde düzenledikleri etkinliklerin kendisine çok deneyim kazandırdığını söylerken, o dönem gerçekleştirdikleri etkinliklere baktığında, kendisini küçük ölçekli şirketler yönetmiş gibi hissettiğini belirtiyor.

 

Şirketin ortaklarından Özgür Trakya da lisans eğitimini Sabancı Üniversitesi’nde aldıktan sonra, Meltem gibi, Sanayi Liderleri Programı’nda yüksek lisansını tamamlamış. Özgür de program seçebilmeye olanak sağlayan yapısı nedeniyle 1999 yılında Sabancı Üniversitesi’ni tercih eden ilk öğrencilerden olmuş. Özgür “Bilgisayar ve makine mühendisliği arasında gidip gelirken. Sabancı Üniversitesi’nde Mekatronik Mühendisliği Programı’nı görünce tercih ettim.” diyor.

Meltem de Özgür de hem MBA hem de mühendislik yüksek lisans programı kapsayan bir yapısı olması nedeniyle yani iki yüksek lisansı birlikte sunması nedeniyle Sanayi Liderleri Programı’nda devam etmeye karar vermişler. Özgür, Sanayi Liderleri Programı’nda Mekatronik Mühendisliği ve MBA programlarını tamamlamış. Profesyonel hayatına uluslararası bir yönetim danışmanlığı şirketinde başlayan Özgür, bu şirketteki dokuzuncu yılının ardından MK Novo’ya katılmış.

Sabancı Üniversitesi bana balık tutmayı öğretti

Özgür, Sabancı Üniversitesi’ndeki lisans ve yüksek lisans eğitimi esnasında çok güzel arkadaşlıklar ve anılar biriktirdiğini belirtiyor. Mekatronik mühendisliği eğitimine rağmen yönetim danışmanlığında kariyer yapmasını Sabancı Üniversitesi’nde aldığı formasyona bağlayan Özgür, “Sabancı Üniversitesi balık tutmayı öğretiyor, bilgiye nasıl ulaşılacağını, bilgiyi doğru kaynaklarda aramak gerektiğini kazandırıyor.  Bu bence Sabancı Üniversitesi’nin en büyük kazanımlarından birisi.” diyor.

Ortakların buluşma noktası: Sanayi Liderleri Programı

Ercan ODTÜ’de Endüstri Mühendisliği okumuş, aynı dönemde Ekonomi bölümünde de yan dalını tamamlamış. Yüksek Lisans derecesini Sabancı Üniversitesi Sanayi Liderleri Programı’nda alan Ercan’ın ileride ortakları olacak Meltem ve Özgür ile tanışıklığı ve dostluğu da o günlere dayanıyor. Ercan “2004 yılında üniversiteden mezun olduğumda düşüncem profesyonel hayatı ve akademiyi birlikte yürütebileceğim bir plan ile ilerlemekti. İstanbul’a gelip uluslararası bir firmada çalışır ve iyi bir üniversitede de MBA yaparım diye planlar kurduğum dönemde, Sabancı Üniversitesi ev sahipliğinde yapılan Endüstri Mühendisliği öğrencileri buluşması vesilesi ile Sanayi Liderleri Programı ile tanıştım. Mühendislik ve Yönetim bilimleri nosyonlarını harmanlayan, üniversite- sanayi iş birliğini en üst seviyede hayata geçirebilen bir program olduğu için beni müthiş heyecanlandırdı program.  Sonrasında, önümde farklı teklifler ve fırsatlar olmasına rağmen, üniversite ile yaptığım görüşmeler ve ek araştırmalarım neticesinde benim için en doğru kararın kariyerime Sanayi Liderleri Programı ile devam etmek olduğuna karar verip programa başvurumu yaptım. Bugün geriye dönüp baktığımda iyi ki de o gün o kararı vermişim.” diyor.

Sabancı Üniversitesi’ndeki en temel kazanımım reel sektörü daha yakından tanıma fırsatı oldu

Ercan, ODTÜ ve Sabancı Üniversitesi kültürleri birbirine çok benzediği için adaptasyonda hiç zorlanmamış. Sabancı Üniversitesi’ndeki yıllarının kendi açısından çok olumlu geçtiğini söyleyen Ercan, “Sanırım benim en büyük kazanımım, reel sektörü daha da yakından tanıma ve hissetme fırsatı bulmam oldu. Sabancı Üniversitesi’nde okurken gerek birebir yaptığımız projeler ve vaka çalışmaları gerekse de hocalarımız ve derslerimize misafir olan sektör temsilcileri bizlere bu anlamda büyük değer kattılar. Bir de o dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği başvuru ve kabul süreci gündemin en sıcak konularından birisi idi. Başkanı olduğum komite ile birlikte, bu konuyu farklı yönleri ile alan bir proje hayata geçirdik ve bir bacağı İstanbul’da bir bacağı Danimarka’nın Aarhus kentinde olan geniş çaplı bir etkinlik düzenledik. O dönem hem Türkiye’de hem de Danimarka’da basında da çokça yer alan bu proje, benim için sonraki dönemde gireceğim işlerin ve çalışacağım şirketlerin de kapısını açtı. Çünkü uluslararası firmaların özellikle pazarlama birimlerine başvurduğunuzda, okuldaki akademik başarınızın kadar yer aldığınız sosyal projeler ve gösterdiğiniz liderlikler önem kazanıyor. Dolayısıyla, Sabancı Üniversitesi’nde bu fırsatları bulabilmek en az akademik katkıları kadar önemliydi benim için.” diyor.

Kurumsal hayattan girişimciliğe

Sohbetimizde girişimcilik hayallerine söz geliyor. Meltem’in öğrencilik döneminde aklında hiç girişimci olmak yokmuş. Akademisyenliğin sınırından döndüğünü söylüyenMeltem, mezuniyetten sonra akademik hayata devam edebilmek için yurt dışına başvurular yapmış ancak ailesinin isteğiyle Türkiye’de kalmış.

Mezuniyetten sonra bir süre mühendislik yapan Meltem’in mühendislik kariyeri kısa sürmüş. Daha sonra bir uluslararası bir danışmanlık firmasında çalışmaya başlamış, burada 10 yıl kadar çalışmış. O dönemde şirket ortaklarından Özgür de aynı firmada çalışıyormuş. MK Novo’nun kurulmasından bir sene sonra da Özgür ve Ercan Meltem’e katılmışlar.

Meltem’in ailesi onun kendi işini kurmasını desteklemiş. Meltem, şirket kurma fikrini açıkladığında ailesi “biz senden böyle bir girişimi çok daha önce bekliyorduk” diyerek bu konuda destekleyici ve cesaretlendirici olmuşlar.

Girişimcilik her zaman aklının bir köşesindeymiş

Ercan ise kendi işini kurma hayallerinin ODTÜ yıllarına kadar uzandığını söylüyor. O dönem farklı bir iş fikri olan Ercan, ODTÜ Mezunlar Derneği’nden aldığı bir liste ile kendi işini yapan mezunlarla iletişime geçip, onlarla görüşmeler yapmış, fikrini tartışmış. KOSGEB’in o dönemde yeni başlayan girişimcilik derslerine katılıp iş planını dahi hazırlamış. Ancak sonrasında önüne çıkan engeller sebebiyle o dönem bu fikri rafa kaldırmak durumunda kalmış.

Mezuniyetten sonra bir dönem Eli Lilly firmasında, bir yıl kadar da Danone’de pazarlama biriminde müdür yardımcısı olarak çalışmış Sonrasında 10 yıla yakın bir süre Unilever’in Pazarlama departmanında çeşitli seviyelerde yöneticilik yapmış.  Son olarak şirketin Yeni Marka ve Girişimlerden sorumlu yöneticisi rolünü üstlenen Ercan, kuruluşundan 1 yıl sonra MK Novo’ya katılmış.

Ercan “Öğrencilik yıllarımda ilk iş fikrimi rafa kaldırırken kendime, alıcılarım hep açık olacak ve ben ne zaman doğru anı bulduğumu hissedersem, o gün yeniden kendi işimi yapmak üzere harekete geçeceğim diye bir söz vermiştim. 12 yıl sonra, sağ olsun Meltem’in de katkıları ile bu sözümü tutma fırsatım oldu.” diyor. “Kurumsal hayatta 12 yıllık iyi bir kariyeri geride bırakmak, kurduğumuz konfor alanından çıkıp yeni bir yolculuğa yelken açmak hiç de kolay bir karar değil.  Benim için de kolay olmadı. Ama bazen aldığınız bir mail, bir dostunuzdan gelen telefon, işteki kötü bir gün, size unuttuğunuz hayallerinizi tekrar hatırlatabiliyor.” diyor.

Özgür de günün birinde kendi işini kurmak isteyenlerden. Kurumsal hayata girdikten sonra böyle bir adım atmanın zorluğuna değinen Özgür, eşi ve ailesinin destekleri ile karar vermesinin kolaylaştığını belirtiyor.

İlk yıl tahminin ötesinde geçti

MK Novo’yu kurduğunda tek başına bütün işlerle ilgilendiğini belirten Meltem, şirketin ilk yılında işlerin tahminin ötesinde olduğunu söylüyor. O dönemde yaşanan olayların ve seçimlerin işlerini etkilemediğini, hatta yeni projeler ve müşteriler almaya devam ettiklerini sözlerine ekliyor. “İyi niyetle çalışıyorsanız, iş fırsatı gelir. Bir alanda iyiyseniz, bir şeyleri iyi yapıyorsanız bunun bir alıcısı oluyor ve o alıcıyla buluşarak hayatınızı ve şirketinizi devam ettirebiliyorsunuz” diyerek devam ediyor.

Özgür de yaşanan her şeyin gündelik hayatı etkilediğini belirtiyor. Türkiye’de iş yapabilmenin özünde esneklik ve dayanıklılık olduğunun altını çiziyor.

Aile şirketlerine kurumsallaşma yolculuğunda destek

MK Novo ağırlıklı olarak perakende, e-ticaret, hızlı tüketim ve üretim sektörüne hizmet veriyor. Son dönemlerde özellikle teknoloji şirketleri ile çok farklı projeler hayata geçirmişler. Sektörlerinin önde gelen firmalarına hizmet verdiklerini söyleyen Meltem, “İlk zamanlarda bu büyüklükteki firmalarla iş yapabilir miyiz diye endişe taşıyordum” derken geldikleri noktada en üst seviyedeki firmalarla çalıştıklarını sözlerine ekliyor.

MK Novo, kurumsal firmaların yanı sıra aile şirketlerine de hizmet veriyor. Aile şirketlerine kurumsallaşma yolculuklarında destek veriyorlar. Bu çalışmaların daha uzun soluklu olduğunu da söylerken, aile şirketlerinde insani ilişkilerin ve duyguların daha etkin olduğunu, bu nedenle de, aile şirketleri ile yürütülen projelerin daha fazla emek istediğini ifade ediyor.

Hedef yurt dışından alınan projeleri büyütmek ve artırmak

Meltem, birlikte çalıştıkları ekibin başarılarına katkısına değiniyor. 20 kişilik ekibin Türkiye’deki danışmanlık şirketleri açısından oldukça iyi bir sayı olduğunu belirten Meltem, yurt dışından aldıkları projeleri artırmak ve büyütmek istediklerini bu nedenle de ekibi büyütme niyetleri olduğunu sözlerine ekliyor. Gelecek için yurt dışında bir ortaklık düşünceleri olduğunu belirten Meltem, bunun yaratacağı değişiklikler nedeniyle de stratejik bir karar olduğunun altını çiziyor.

Teknoloji start-up’larına yatırım

Meltem birkaç yeni teknoloji girişimine yatırım yaptıklarının haberini de veriyor. Şimdilerde ise bir başka bir teknoloji şirketi ile görüşüyorlarmış. MK Novo’nun işleri için tamamlayıcı olabilecek girişimlerle ilgileniyorlarmış.

Start-uplardaki yönetim danışmanlığına da iddialıe olduklarını söyleyen Meltem, start-up’ların yönlendirilmesi sırasında yapılacakların kurumsal şirketlerden farklı olduğuna dikkat çekiyor. Bu tarafta yönetim danışmanlığının altında ayrı bir uzmanlık alanı geliştirmeye çalıştıklarını belirtirken, teknoloji start-up’ları ile daha fazla vakit geçirerek, firmanın geçtiği evreleri hızlandırdıklarını ifade ediyor.

Teknoloji start-up’larını önemli bir alan olarak gördüklerini söyleyen Meltem, teknoloji startup’lara danışmanlık yapmanın, onların ortağı olarak MK Novo’nun ürünleriyle ve hizmetleriyle teknoloji start-up’larının çözümlerini konumlandırabilmenin önemli olduğuna vurgu yaptı. Bunun büyüme planları içinde yer aldığının altını çizdi.

Esneklik ve cesaret farklı kapıları açıyor

Meltem’in girişimcilere önerileri şu yönde oluyor. Ortam ne olursa olsun kendi fikirlerine ve işlerine inançları varsa, yapabileceklerine inanıyorlarsa, çıktıkları yolda yürümelerini öneriyor. “Fikrinizi anlattığınızda ya da bir şeye kalkıştığınızda çok sorgulayan oluyor. Fikri eleştirebiliyorlar, ortamı beğenmeyebiliyorlar. O ortamlardan hızlıca uzaklaşsınlar. Kişi ehilse, yapabileceğine inanıyorsa, alanını biliyorsa, yapmaya odaklansın” diyor. Meltem yeni dünyada esneklik ve cesaretin öneminin altını çiziyor ve “Hem esnek hem cesaretli olacaksınız, ondan sonra biraz farklı kapılar açılıyor” diyerek devam ediyor.

Meltem, kurumsal bir şirkette çalışmanın kendisine, şirket dinamiklerini anlamak, işlerin belirli bir ölçeğin ve büyüklüğün üzerine çıktığında bir düzen içerisinde nasıl yürüdüğünü görmek için önemli bir deneyim kazandırdığını söylüyor. Kurumsal hayattaki bu mekanizmaları bilmenin önemli olduğuna inanıyor. Ancak kurumsal yapılar içerisindeki dinamiklerin, kültür ve iş yapış şekillerinin girişimcilik ekosistemindeki şirketlerin dinamiklerinden ve iş yapış şekillerinden farklılaştığını düşünüyor,İyi bir girişime/start-up’a sahip olmanın kurumsal hayat içerisinde hiç bulunmadan da mümkün olduğunu sözlerine ekliyor.

Girişimcilikte cesaret ve ekip çok önemli

Özgür öncelikle cesaret göstermenin önemine vurgu yaparken, iyi bir ekip kurmanın da önemine değiniyor. “Zaman zaman bireysel olarak üstlenilmesi zor şeylerle karşılaşıyorsunuz. Bu anlamda size destek olacak, işleri kolaylaştıracak bir ekibin yanınızda olması önemli bir faktör.” diyor.

Hareket ettikçe temas edilen noktalar ve fırsatlar artıyor

Harekette bereket olduğunu savunan Ercan, “Bir karar verirken, rasyonel ve akıllı insanlar olarak kararın artı ve eksilerini iyi değerlendirin, ölçün-biçin, ama dikkat edin bu süreç sizin gecikmenize, karşınıza çıkan fırsatları kaçırmanıza neden olmasın.  Adı üzerinde girişimcisiniz ve bazen gözü karartıp girişmenizde yarar var. Çünkü siz ne kadar hareket ederseniz etrafınızdaki, evrendeki her şey de o kadar çok hareket ediyor. Yeni insanlarla, yeni fikirlerle, yeni fırsatlarla kesişim ve temas noktanız aynı oranda artıyor. Eğer siz de bir potansiyel olduğuna inanıyorsanız, çok da geciktirmeden bunu kinetik enerjiye dönüştürmekte yarar var” diyerek sözlerini tamamlıyor.