Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar.
Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Betül Çağlar Çelebi oldu.
Betül Çağlar Çelebi 1 Kasım 1999 tarihinden beri Sabancı Üniversiteli. 21 yıldır Bordro Sorumlusu olarak görev yapan Betül Çağlar Çelebi’nin sorduğumuz dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz…
Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı?
B.Ç.Ç: Çalışmaya başlamam ile ilgili anımı paylaşabilirim. Bilgi ve Belge Yönetimi mezunuyum. Ancak kısa süre eşimin şirketinde personel özlük alanında da deneyimim olmuştu. Bilgi Merkezi Kurucu Direktörü (rahmetle anıyorum) Hilmi Bey ile ayarlanan randevum, son 1 gün kala Mali İşler Direktörü Ahmet Gülder ile son bulmuş ve ben eğitimini aldığım işi değil az tecrübem ile bordro biriminde işe başlamış oldum, açıkçası benim de hayır deme gibi bir seçenek aklıma gelmedi. Sadece Sabancı Üniversitesinin çalışanı olmak istedim.
Üniversite kuruluş yıllarındaydı ve kampüs inşaat halindeydi şimdiki binaların temellerinin atılmakta olduğu geniş bir arazi, o zamanlar hiç de şimdiki yerleşkemizi andıracak izler taşımıyordu. Özellikle Yurtlar bölgesinde olmak üzere her yerde iplerle dolu, aralara betonlar dökülüyor, binalar boyanıyor. Şantiye görüntüsü hakimdi kampüste, binaların çoğu yoktu hatta şu andaki yemekhanemiz bile yoktu, prefabrik yapıdan oluşturulmuş bir yemekhanemiz vardı, inşaat ustaları ile birlikte yemeğimizi orada yiyorduk. Yine unutamadığım, ortalıkta ağır bir gübre kokusu vardı çimler bir an evvel çıksın diye, O kokuyu ne zaman nerede duysam aklıma hep o yıllar geliyor.
20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız?
B.Ç.Ç: Genel olarak zaman çabuk geçiyor derler ama gerçekten üniversitede çok çabuk geçti. Bilmiyorum yanılıyor muyum, diğer arkadaşlarım için de aynı şey geçerli mi? Şirketlerde belli dönemlerde, belli şeyler tekrarlanır. Ama üniversitede bu durum daha da belirgindir. Çok uzun süre belli bir ortamda kalındığı zaman kendini tekrarlayan bir işlev haline dönüşüldüğü düşünülebilir, ama üniversitede böyle hiç hissetmedim. İlk zamanlardaki iş heyecanım hiç bitmedi. Sabancı Üniversitesi de çok dinamik bir yer. Dolayısıyla hep yeni projeler, yeni çalışmalar,stratejiler gündemde bir şekilde bu oluşum yaptığımız işe heyecan katıyor.
20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir?
B.Ç.Ç: Fiziksel olarak epey farklı olduğunu söyleyebilirim. Kampüs 20 yıl öncesine göre daha güzel ve daha yeşil olmuş. Bunun dışında Sabancı Üniversitesi şu anda zaten Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birisi. Rektörümüzün de belirttiği gibi artık bundan sonraki hedefimiz Sabancı Üniversitesini dünya çapında söz sahibi bir üniversite haline getirmek.
Yaşağıdımız pandemi süreci nedeniyle hayatımız inisiyatifimizin dışına çıktı, bu sebeple düşüncelerimizi, hayallerimizi tekrar gözden geçirir olduk. Kendimle de ilgili şimdilik çok uzun vadeli plan yapmıyorum doğrusu, sevdiklerimle birlikte An'ın tadını çıkarıyorum.
Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz?
B.Ç.Ç: Kesinlikle yurt dışında Amerikadaydık. Eşimle birlikte kendimize hedef koymuştuk okuldan mezun olduktan sonra bir yıl içerisinde ben iyi bir yerde çalışmaya başlamazsam yurt dışına taşınacaktık. Eşimin kardeşleri ve kuzenleri Amerikada yaşıyorlar. Belki de orada mesleğimi yapacaktım, kısmet böyle imiş.