Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar.
Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Yasemin Birben oldu.
Yasemin Birben 1 Ekim 1999 tarihinden beri Sabancı Üniversiteli. 21 yıldır Sabancı Üniversitesinde çalışan Yasemin Birben, Haberleşme Sorumlusu olarak sırası ile Üniversite Hizmetleri, Satın Alma ve Destek Hizmetleri ve Bilgi Merkezi birimlerinde çalıştı.
Yasemin Birben’in sorduğumuz dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz…
Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı?
Y.B: Sabancı Üniversitesi ile ilk tanışmam, üniversitede henüz çalışmaya başlamış, önceki iş yerinden arkadaşım sevgili Yonca Kalkan sayesinde oldu. O dönemde reklam&halkla ilişkiler alanında yöneticiliğini yaptığım kurumda geç saatlere kadar çalışmam gerekiyordu ve ben oğluma daha çok zaman ayırmak istiyordum. Yonca bana Sabancı Üniversitesi’nde yeni kurulmakta olan bir departman olduğunu söyledi; “gel bir görüş istersen” dedi. İşte geliş o geliş…
1999 yılının Eylül ayında inşaat halindeki kampüse üzerimde beyaz takımlarımla iş görüşmesine geldiğimde, yoldaki ziftlere basmamak için hoplaya zıplaya yürüdüğümü hatırlıyorum. Hep saygıyla andığım Şükrü (Dökücü) Bey ile görüşmemiz pek uzun sürmemişti; benim Kandilli Kız Lisesi mezunu olduğumu öğrenince “o lisenin yeri çok güzeldir, kampusu oraya kurmak istedik olmadı” demişti.
Çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra üniversitenin açılış töreni vardı ve yağmura rağmen çok güzel geçmişti. Konuşmalar bittikten sonra, değerli kurucumuz Sakıp Sabancı açılışa gelen dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i şemsiyesinin altına almış, birlikte kol kola yürümeye başlamışlardı. Su birikintisinin üzerine uzatılmış latanın başında duruyordum ve tek geçebilecekleri yer orası olduğu için bana doğru geliyorlardı. Çok heyecanlanmıştım, hemen boynumdaki profesyonel fotoğraf makinasına davrandım, aynı şemsiyenin altında iki aydınlık yüz bana bakıp gülümsedi, ben de bastım deklanşöre… Ne yazık ki makinem ilk kez tutukluk yaptı, ve o fotoğrafı çekemedim. Sonuçta bir filme değil fakat hafızama kopyalanmış bir fotoğraf çıktı ortaya; bu anıyı ömrüm boyunca unutmam mümkün değil.
20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız?
Y.B: Sabancı Üniversitesi’nde çalışmaya başladığım yıllarda şimdi de yaptığım gibi, her işi kendi işim gibi, çok ciddi sorumluluk alarak yaptım; geçmişte uzun yıllar kendi işimin sahibi olarak çalıştığım için olsa gerek, bu hiç değişmedi.
Bu süre içinde çok güzel insanlar tanıdım. Buradan her birine minnettarlığımı ifade etmek istesem sayfalar yetmez. Ayrıca kendimi geliştirme fırsatı buldum; öğrenmeye aç bir insan olarak Sabancı Üniversitesi bana bu olanağı sunmuş oldu. Kendimi çok şanslı hissediyorum.
20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir?
Y.B: İlk aklıma gelen, 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi’nin dünyanın en iyi 20 üniversitesi arasında olma olasılığı…
20 yıl sonraki kendime ilişkin hayalim ancak torunlarımın bu kampüste batılı arkadaşlarıyla öğrenim görmesi olabilir…
Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz?
Y.B: Muhtemelen yine benzer çalışma saatlerini seçtiğim bir kurumda çalışıyor olurdum.