Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar.
Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Alev Topuzoğlu oldu.
Alev Topuzoğlu 1 Kasım 1998 tarihinden beri Sabancı Üniversiteli. 22 yıldır Sabancı Üniversitesi’nde Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi olarak görev yapan Alev Topuzoğlu Temmuz 2018 tarihinden beri de Emeritus Öğretim Üyelerimizden biri.
Alev Topuzoğlu’nun sorduğumuz dört soruya verdiği cevapları aşağıda okuyabilirsiniz…
Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı?
A.T: Pek cok anım var. Karaköydeki uzun toplantılarımız aklıma geliyor hemen… Her ayrıntı üzerinde düşünüp en iyisini ortaya çıkarmaya çalışmak. Toplumsal duyarlılık projeleri gönüllü mü, yoksa zorunlu mu olsun sorusu üzerinde çok tartışmıştık mesela!
Üniversitenin kuruluş yıllarında beni en çok etkileyen olaylardan birisi ilk lisans mezuniyet töreniydi. Çok duygusal bir gündü çoğumuz için. Üniversite yıllarında geçirdikleri değişimi yakından izlemiş olduğumuz o ilk öğrencilerimizin aramızdan ayrılıp yepyeni bir hayata başlıyor olmaları, kendilerine duydukları güveni ve gözlerindeki parıltıyı görmek çok heyecan vericiydi. O öğrenciler üniversitemizin “birlikte yaratmak ve geliştirmek” ilkesini gönülden benimsemişlerdi. Katkıları çoktur. Sabancı Üniversitesinin bugünkü başarısında onların önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.
20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız?
A.T: 20 yıl önce Sabancı Üniversitesinin başarılı bir kurum olacağına inanıyordum ve bugün bunun büyük ölçüde gerçekleşmiş olduğunu görmek beni mutlu ediyor. Üniversitenin kuruluş yıllarında yaşadığımız heyecan ve en iyiyi yapma isteği çok güçlüydü. Böyle müthiş bir deneyimin parçası olmayı büyük bir ayrıcalık olarak görüyorum. Bu deneyimi paylaşmak çok değerli arkadaşlıklara yol açtı/eski arkadaşlıkları pekiştirdi; Zehra Öner, Zerrin Koyunsağan, Zehra Sayers, Albert Erkip… Birlikte yaşadığımız pek çok “ilk” oldu. Ve tabii artık aramızda olmayan sevgili arkadaşlarımız Tosun Terzioğlu, Hüsnü Paçacıoğlu ve Hilmi Çelik’i özlemle anmak isterim.
20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir?
A.T: 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklıma özellikle araştırmada dünyada çok saygın bir yer edinmiş bir üniversite geliyor. Ve kuruluş yıllarında benimsenen “birlikte yaratmak ve geliştirmek” ilkesinin üniversitenin geleneği haline geldiğini görmeyi hayal ediyorum. Üniversite küçükken, tüm akademik ve idari personel, hatta tüm öğrenciler birbirini tanırken birlikte yaratmayı kolaylaştıracak ortamların oluşması daha kolaydı tabii. Ama üniversite büyürken birlikte yaratılacak ve geliştirilecek alanlar artıyor. Dolayısıyla bu ilkenin üniversitemizin önceliği ve zaman içinde geleneği haline gelmesini sağlamak zorlaşıyor ama daha da büyük önem kazanıyor. Çünkü, Sabancı Üniversitesinin şimdiye kadar gösterdiği başarıda, yukarıda da bahsettiğim gibi, ilk yıllarda bu ilkeyi içten benimsemiş ve birlikte yaratıcı fikirler üretmiş herkesin ve tabii bu fikirlerin uygulanmasında her zaman öncü olmuş Tosun Terzioğlu’nun büyük rolü olduğuna inanıyorum.
Kendime ilişkin hayalim, matematik problemleri üzerinde hala düşünüyor olmak ve üniversiteye ilişkin hayalimin gerçekleştiğini görmek.
Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz?
A.T: Yolum Sabancı Üniversitesiyle kesişmeseydi ODTÜ’de öğretim üyeliğine devam ederdim sanırım.