Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar.
Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Arzu Wasti oldu.
Arzu Wasti 1 Eylül 1999 tarihinden beri Sabancı Üniversiteli. 22 yıldır Sabancı Üniversitesi’nde Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor. Sorduğumuz dört soruya verdiği cevapları aşağıda okuyabilirsiniz…
Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı?
A.W: Ben Sabancı Üniversitesi’nin Karaköy binasıyla tanıştım ilk olarak. Ankara’da doğmuş büyümüş ve Amerika’nın nispeten kırsal bir bölgesinde bir üniversiteden gelmiş biri olarak Galata Köprüsü’ne nazır, o tarihi binada çalışıyor olmak bana masalsı gelmişti. İşte o şiirlerdeki şarkılardaki İstanbul bu, ben de şimdi onları yaşıyorum hissindeydim. Annem ve babam ODTÜ’nün ilk mezunları ve takiben hocaları oldukları için onların çevresinden çok insanı tanıyordum: Rahmetli Tosun Terzioğlu ve Hilmi Çelik, Alev Topuzoğlu, Albert Erkip, Muhittin Oral, Cemil Arıkan, Zerrin Koyunsağan ilk aklıma gelenler, hepsi benim gibi ODTÜ’lüydü. Benim için çokça samimi, tanıdık bir ortamdı.
Çok toplantı yapardık ilk zamanlarda, herşeyi sıfırdan kuruyorduk. Heyecan vericiydi, özellikle genç bir öğretim üyesi için bütün sistemlere dokunmak, onları bazen az bazen daha çok şekillendirmek anlamlıydı. Üniversite kesinlikle hiyerarşik bir örgüt değildi, sanıyorum o şekilde de kaldı. Bir de tabii ilk açılış töreni aklımdan çıkmaz. Kampus daha bitmemiş, bir de yağmur yağdı, o gelen burslu çocuklar ne kadar parlaksa ortalık bir kadar çamurdu! Beni gören bir velinin, “Bu Hoca mı, çok genç!” diye hayranlık mı hayal kırıklığı mı emin olamadığım nidasını da hatırlıyorum.
20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız?
A.W: Geçen 20 yılda o veliyi artık hayret ettirmeyecek fiziksel evrimin yanısıra standart akademik merhalelerden geçtim, doçent sonra profesör oldum. O dönemde rektör arayıp güzel haberi verirdi. Nihat Berker’den öğrendiğime göre o dönem dekanım olan Nakiye Boyacıgiller gelen bir referans mektubunu çok etkileyici bulmuş toplantıda gözleri dolmuş. Nihat Hoca “Artık profesörlük kıstası olarak dekanın sevinçten ağlamasını da hesaba katacağız” esprisi yapmıştı. Nitekim, geçen 20 yılın hatıralarında Nakiye Hanım’ın duygu ve sevgi dolu yöneticiliğinin de yeri ayrıdır.
En önemli olarak söyleyebileceğim Sabancı Üniversitesi, ABD’de doktoradan sonra Türkiye’ye dönme kararıma dair beni hiç pişman etmedi. Dönem dönem değişen yaklaşımlarla da olsa araştırma üniversitesi olma misyonunu korudu. Doktora programımız Türkiye’deki alternatiflere kıyasla hep öncü oldu. İlk günden itibaren Bilgi Merkezi, ALP (Araştırma ve Lisansüstü Politikalar) Direktörlüğü gibi tutarlı olarak çok büyük destek veren birimlerimiz oldu. Yine kendi tecrübemde gerek BT (Bilgi Teknolojileri) gerek İK (İnsan Kaynakları) gibi birimlerden hep çok hızlı destek aldık, fazla hiyerarşik olmayan, esnek bir yapıda ilerledi çokça faaliyet.
20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir?
A.W: 20 yıl sonraki Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklıma metronun kapısına kadar ulaştığı, etrafındaki fabrikaların kapandığı, en azından azaldığı bir kampüs hayalim var. COVID 19 günlerinde başka türlü hayal kurmak gerçekten zor benim için… Gerçekten kampusün haftasonu kaçıp gelmek isteyebileceğimiz bir yer olmasını dilerim. Mesai bitiminde oyalanmak isteyeceğimiz bir sıcaklığı, bir cazibesi, bir konforu olmasını hayal ediyorum. Kendimi de 20 sene sonra inşallah Emeritus töreninde hakkımda güzel şeyler söylenirken bunları duyacak ve anlayacak zindelikte olarak hayal ediyorum.
Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz?
A.W: Yolum Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi sanıyorum yine Türkiye’de, yine araştırma üniversitesi olma hedefinde bir kurumda olurdum.