#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet Onat oldu.
"Öğrencilere tavsiyem beceri ve deneyim geliştirmek için bir konuya merak salsınlar"
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet OnatMÜ-ED: Merhaba, Japonya'da yüksek lisans eğitiminizi almaya nasıl karar verdiniz? Yüksek lisansınız süresince sizi zorlayan etmenler oldu mu?
AO: Ben liseden mezun olduğumda bütün arkadaşlarım Amerika'ya gidiyorlardı, üniversiteden mezun olduğumda yine birçok arkadaşım Amerika’ya gittiler. Liseyi Robert Koleji'nde okudum. İngilizceyi çok iyi öğrenmiştik orada ve Amerika'ya gitmek istemiyordum, orayı biliyoruz ama Japonya bana hep enteresan geliyordu. Hem de Japonca öğrenmek istiyordum, Japon kültürünü merak ediyordum. Yüksek lisansım süresince beni zorlayan pek bir şey olmadı. Ama aile özlemi vardı, gelip gitmek zor olduğu için o beni biraz zorladı.
MÜ-ED: Çalışma alanınıza nasıl karar verdiniz?
AO: Ben çok küçük yaştan beri elektroniğe meraklıydım. Sürekli elektronik aletler yapardım; elektronik devreler, transistörlerle uğraşırdım ortaokul-lise çağlarında. Zaten ondan sonra da elektronikçi oldum. Elektroniğin bir uzantısı olarak Japonya'da gittiğim laboratuvara bağlı olarak yapılan çalışmalar yapay zekâ, öğrenme algoritmaları üzerineydi. Ben de onlardan bir tanesi olan koşullamayla öğrenmeyi seçtim.
MÜ-ED: Yapay zekâ teknolojisini anlatabilir misiniz? Geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
AO: Yapay zekâ bu ara çok büyütülen laflardan bir tanesi. Aslında yapay zeka dediğimiz şey bir optimizasyon. Elinizde veriler var, bir fonksiyonla bu verileri yakımsamaya çalışıyorsunuz. Böylece elinizde olmayan verilere ait nasıl bir sonuç ve değer oluşabileceğini anlamaya çalışıyorsunuz. Şu anda yapay zekânın bu kadar büyümesinin, önemli hale gelmesinin sebebi elimizde artık çok fazla veri tutup işleyebiliyoruz. O kadar çok veri olduğu zaman da yapılan optimizasyon daha başarılı oluyor. Bu gittikçe daha da iyileşecek çünkü bir noktadan sonra sistemler kendi verilerini kendileri toplamaya başlıyorlar. Siz şu anda Yandex'e Google'a veri aktarıyorsunuz. Onlar da bu verilerle daha da zenginleşiyorlar, daha da iyi kararlar verebiliyorlar mesela.
"Yapay zekânın insan beynini yakalaması henüz daha mümkün değil"
MÜ-ED: Yapay zekâ ve insan beyninin evrimiyle ilgili nasıl bir yorum yapabilirsiniz?
AO: Yapay zekâ ve insan beyni benim için çok ayrı şeyler. Yapay zekâ dediğimiz zaman çok temel ve basit birkaç algoritmadan oluşan ve çok büyük bilgiyi işlemeyi optimizasyonla başaran bir sistemden bahsediyoruz. İnsan beynindeki farklılık çok daha fazla sayıda algoritmalarla çalışıyor, fiziksel bağlantı olarak birbirinden farklı bir yapısı var. O nedenle şu anda en azından yapay zekânın insan beynini yakalaması henüz daha mümkün değil, ama bundan 10-15 sene önce yapay zekânın da buraya geleceğini düşünmemiştik. Bu yüzden bir gün o da olacaktır mutlaka ama henüz değil. Yapay zekâ insan beynine yaklaşıyor demek için henüz daha erken diye düşünüyorum.
MÜ-ED: Japonlarla yaptığınız lineer motorlu asansörlerin geliştirilmesi hakkındaki projenizden bahsedebilir misiniz?
AO: Japonlarla yaptığımız lineer motorlu asansör projesi 2006 yılında başladı. O zamandan beri sürekli gelen proje. Japon Fujitek Firması'yla başlamıştık, asansör firmasıdır bu. Daha sonra o proje bitti ama oradaki diğer akademisyen ortaklarımızla çalışmalarımız devam ediyor. Şu anda bunu bir ürün haline getirmek için Japonya'daki büyük bir müteahitlik firması Takenaka, Japon mimarlar ve zeka konusunda öncü bir firmayla çalışıyoruz. Bu işi yavaş yavaş araştırma kısmından çıkarıp uygulamaya doğru yönlendirdik.
Hedefimiz 2027 yılında açılacak bir binanın asansörlerinin lineer motorlu asansörler olarak kabul edilmesi. 2027'de bizim yaptığımız asansörlere bir ihtimal binebileceksiniz.
MÜ-ED: Sabancı Üniversitesi'ne gelişiniz nasıl oldu?
AO: Ben aslında 1999 yılında Japonya'dan Türkiye'ye dönecektim ama tam o sırada benim yaptığım çalışmaları Kyoto Üniversitesi'ndeki başka bir grup duymuş, onlarla bir süre daha çalışmamı istediler. Böylece 2000 yılına kaldı dönüşüm. 2000 yılında da Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi arıyordu. O zamanın mühendislik dekanı Kemal İnan, mekatronik program koordinatörü Asıf Şabanoviç ve Gökhan Göktuğ diye de bir arkadaşımız vardı. 3'ü dünyanın çeşitli yerlerindeki akademisyenlerle çalışmaya gittiler. Beni de 2000 yılında Japonya'da gördüler. Çalıştığım laboratuvarda görüştük, birbirimizi beğendik, bu şekilde Sabancı Üniversitesi'ne geldim.
"Lisans eğitimini tamamlamış bir mühendisin
bilgiye, beceriye ve deneyime ihtiyacı var."
MÜ-ED: Lisans öğrencilerine ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?
AO: Çalışın, çalışın, çalışın! O kadar da değil :) Lisans eğitimini tamamlamış bir mühendisin bilgiye, beceriye ve deneyime ihtiyacı var. Bilgiyi üniversite veriyor. Burada bir sıkıntı yok. Ancak beceri ve deneyimi kazanmadığınız zaman sadece bilgi yeterli olmuyor. Zaten cep telefonunda var. Bir denklemi nasıl çözebileceğinizi sorsanız size söylüyor. O zaman neden üniversiteden mezun olasınız ki? Öğrencilere tavsiyem beceri ve deneyim geliştirmek için bir konuya merak salsınlar. Bir konuyu merak edin. Bir şey merak etmek çok önemli. O konuda kimler çalışıyor? Bunun için o alanda çalışan kişilerin web sitelerine bakabilir öğrenciler. Gidip o öğretim üyesi ile konuşsunlar. “Gelip yanınızda amelelik yapmak istiyorum” desinler. Bir kalifiye eleman olarak değil ben öğrencilerime hep bunu söylerim. İlk bir iki hafta “bana anahtarları getir” derler, bir ay sonra “şu deneyi sen yapıver” derler, bir kaç ay sonra da “sen bu konuda ne düşünüyorsun” diye sorarlar. Ve üniversiteden mezun oldukları zaman da bu beceriye, deneyime sahip olurlar. O nedenle benim önerim, merak etsinler ve o konuda çalışanları bulup onlarla çalışmaya başlasınlar. Sabancı Üniversitesi’nin çok önemli bir tarafı bu konuda açık ve size altyapı sağlayabilir. O nedenle merak etsinler, proaktif davransınlar.
MÜ-ED: Önümüzdeki sömestrde hangi dersleri veriyorsunuz?
AO: Ders vermiyorum çünkü önümüzdeki sene Japonya’da olacağım. Çalışmalarıma orada devam edeceğim. Planım bu şekilde.
"Buraya gelip de okuduğu dönem boyunca sadece
mutlu zaman geçiriyorsanız, kaybediyorsunuz demektir."
MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?
AO: Sabancı Üniversitesi, özgür bir yer. İlk kurulma aşamasında bir arama konferansı yapıldı ve hayal edilen yer Türkiye’nin en iyi öğrencilerinin geleceği ve ne yapacaklarını bildiği türden bir kitle olacağı öngörülmüştü. O nedenle birinci sınıfta program seçebiliyorsunuz, bu nedenle bölümsüz yapı var. Öğrenciler kendi yapmak istediklerini bilip karar verebiliyorlar. Öğrencilerin de bunun farkında olup bundan faydalanması çok önemli. Daha önce de bahsettiğim gibi merak ve proaktif olmak önemli. Buraya gelip de okuduğu dönem boyunca sadece mutlu zaman geçiriyorsanız, kaybediyorsunuz demektir. Buradan çok şey kazanabilirsiniz. Kazanma kısmı size kalmış. Ya da buradan mezun olduktan sonra vasat bir kişi olmaya devam mı etmek isterseniz size kalmış. Ben hep derim ki eğer hafta sonları hep gezip eğleniyorsanız, yeterince çalışmıyorsunuz demektir.
Akademisyene Sor Ahmet Onat:
Ahmet Onat kimdir?
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Ahmet Onat hakkında detaylı bilhakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.
#AkademisyeneSor nedir?
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.