#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Burçin Bozkaya oldu.
İş dünyası uzmanlaşmayı sever
Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Burçin Bozkaya
MÜ-ED: Doktora için Alberta Üniversitesi'ne başvururken nasıl süreçlerden geçtiniz? Mühendislik lisans eğitiminizden sonra doktoranızı işletme alanında yapmanızda belirleyici ne oldu?
BB: Lisans-yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra, akademisyen olmak isteyen kişiler doktoraya başvurmak amacıyla belli bir süreçten geçiyor. Benim ilk doktoraya başvurma niyetim aslında yüksek lisans tez hocamın yönlendirmesiyle oldu. Kanada'da, Alberta Üniversitesi'nde iletişim halinde olduğu başka bir hoca ile, onun aracılığıyla böyle bir program olduğunu ve buraya başvurup gitmek istersem destekleyebileceğini söylemişti.
Bu doktora düşünen arkadaşlara da belki bir ipucu olabilir. Çünkü doktoraya direk başvurduğunuz zaman bir sürü farklı adaylarla aynı anda değerlendiriliyorsunuz. Sonuçta akademik geçmişinize, transkriptinize, referans mektuplarınıza bakıyorlar. Biz buna solist diyoruz. Bir kontakt, bir tanıdık akademisyenin referansları üzerinden bir başvuru gerçekleştirilirse, onun kabul edilme ihtimali biraz daha yüksek oluyor. Bu doktoraya başvururken böyle bir tüyo diyebilirim. Tabi orada gerekli her türlü sınav, GMAT, TOEFL her neyse bunların hepsine girmek gerekiyor. Yıllar önce o aşamaların hepsinden geçtik.
Niye işletme? Bana her zaman cazip gelmiştir. Bir şeyi tamamen teorik görmek yerine, bir uygulama (özellikle iş dünyasında bizim bildiğimiz yöneylem araştırması, endüstri mühendisliği lisans ve yüksek lisansta benim bildiğim konular bunlardı) bunların işletme ortamında, işletme problemleri çözmek için nasıl ve ne zaman uygulanabileceğine dair farklı farklı konseptler ilgimi çekiyordu. O yüzden çok daha teknik, detaylı bir şeye girmek yerine daha uygulamalı ve işletme dünyasında işletmeleri ilgilendiren gerçek problemleri çözebilmek yolunda bir doktora olmasını tercih ettim. Tabi bağlantılar da ona göre kurulunca aslında gayet uygun düştü. Bu şekilde 1995'te doktoraya gittim.
MÜ-ED:Kaliforniya'da coğrafi bilgi sistemleri yazılımı geliştiren firmada edindiğiniz deneyimler size neler kazandırdı?
BB: Bu da enteresan bir konu aslında, çünkü doktora yapanların büyük çoğunluğu sonrasında hemen akademiye gidip akademisyen olur. Ben aslında o noktada biraz iş dünyasını tecrübe etmem gerektiğini hissettiğim için o şirkete geçtim. Yani yıllarca okuduktan sonra (lisans, yüksek lisans, doktora) hemen arkasından akademiye girip, yine aynı boyutta devam etmektense böyle bir boyut değiştirip, bir iş dünyasından tecrübe kazanmak istedim. Aslında az önce başka bir toplantıda onu da konuşuyorduk "iş dünyasına girecek bir insan için doktora yapmak zaman kaybı değil mi?" diye sordular. Ben de dedim ki "Evet iş dünyasına gittim, 6 yıl kadar bu şirkette çalıştım ama doktora eğitimimin sonuna kadar hakkını verdirttiler bana orada. Çünkü bizim şirket özünde yaptığımız şey yöneylem araştırması, endüstri mühendisliği uygulamaları, işletme problemleri vs. şirketin müşterilerine günlük hayattaki işletme ve operasyonel problemlerini çözecek teknikler geliştirmekti. Algoritmaları, yazılımları ve son derece uygulamalı geliştirdiğiniz şeyleri şirket alıyor, uyguluyor ve onun sayesinde milyonlarca dolar para biriktiriyor.
Hatta bir şirkete yaptığımız projenin uygulamasından dolayı Informs’un Practice Award adlı yarışmaya katılmıştık. O yarışmada finalist olduk, en büyük ödülü kazanamadık ama en azından finalist olduk. Bu mesela tamamen bizim doktorada öğrendiğimiz ve kullandığımız tekniklerin gerçek hayata uygulanarak, algoritma bir çözüm haline dönüştürülüp o şirkete bir kazanç ve fayda getirmesinin örneği.
Bana ne katkısı oldu? İş dünyasında gerçek problemleri çözmede öğrendiklerimi uygulama şansım oldu. Sonra akademiye gelince de inanılmaz faydası oldu. Çünkü iş dünyasını görmüş ve bu problemlerle çalışmış birisi olarak, sınıfta, derslerde, verdiğim ödevlerden ve projelerden tutun, anlattığım hikâyeler hep gerçek ve iş dünyasından ki genç arkadaşlar bunları duymayı çok seviyorlar. Onlara da iş dünyasında kendilerini neler beklediğine dair güzel tüyo oluyor. Bu açıdan çok keyifli.
Başka projeleri başlatma noktasında da faydası oldu. Yani orada öğrendiğim fikirler, bilgiler sayesinde Türkiye'de araştırma projelerine başvurdum. Hatta geldikten 1-2 sene sonra bir girişimcilik deneyimimiz oldu. Coğrafi bilgi sistemleri ve mekânsal analizler ile ilgili bir şirket girişimimiz oldu ve uzunca bir süre de devam etti. Orada edindiğim tecrübeyi hem akademik olarak, hem girişimcilik anlamında hem de iş dünyasında yıllardır kullanıyorum.
MÜ-ED:MIT Media Lab ile Sabancı Üniversitesi iş birliğinden bahsedebilir misiniz?
BB: 2015 senesinde başlayan bir iş birliği. 2013 yılında bir dönemlik Sabbatical iznimle MIT’ye gitmiştim. Oradaki öğretim üyeleri ile o izin sırasında tanıştım. Hem Sloan School ile hem de Media Lab’de hocalarla çalıştık. Hikâyesi çok güzel. Media Lab’e ilk gittiğim zaman bir iki ders hocaları dinlemek için gitmiştim. Ondan sonra konu konuyu açtı derken bizim burada yaptığımız çalışmalardan, şirketlerle yürüttüğümüz projelerden ve o projeler sayesinde elimizde bulunan veri tabanları üzerinde yaptığımız analitik çalışmalardan bahsedince, Media Lab’deki insanlar ilgilendiler. Acaba Türkiye’de bu projeler ve firmaların da katkısı ile bazı veri tabanları üzerinden ortak çalışabilir miyiz diye konuşuldu. İlgi gösterdiler. Takiben bir banka ile görüşmelerimiz oldu, veri tabanlarını açtılar, MIT’den bir ekip ile o veri tabanları üzerinde çalıştık bir süre. Güzel sonuçlar verdi. Bir makalemiz çıktı. Bir kitap editledik birlikte ve derken bunu resmi bir hale dönüştürelim dedik ve 2015 Mayıs’ta bu laboratuvar girişimini başlattık. Yönetim Bilimleri, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültelerimiz ve MIT Media Lab’ın bir araya gelmesiyle oluşmuş bir laboratuvar. O ilk banka ile yapılan çalışmalar da dâhil, her zaman farklı firmaların farklı veri tabanları üzerinde, onların gerçek hayat problemleri üzerinden analitik çalışmalar şeklinde birçok çalışmamız oldu. Makalelerimiz yayınlandı. Davranış analitiği diyoruz. İnsanların ürettiği büyük veri – ki bu çok çeşitli şekillerde olabiliyor- akıllı telefonunuzdaki, sosyal medya tarafındaki, yani insan tarafından üretilen her türlü dijital bilgi üzerinde bizim çalışmalarımızın olduğu bir laboratuvar. Bunlardan en çok tabii doktora seviyesinde arkadaşlar faydalanıyor. Her sene bir arkadaşımızı Media Lab’e gönderiyoruz, 6 ay orada araştırma imkânı buluyor. Masterda da fakültemiz bünyesinde bulunan iş analitiği yüksek lisans programına bağlı öğrencilerimiz kullanabiliyor. Tezlerini bu laboratuvardaki verileri kullanarak, öğretim üyelerimizden danışmanlık alarak yapabiliyorlar. Dolayısıyla birçok amaca hizmet ediyor. Hem bizim araştırma hedeflerimizi destekliyor hem de öğrencilerin bizzat gerçek problemler gerçek veri tabanları üzerinde çalışmasını sağlıyor. Heyecanla devam ediyoruz, seneye yeni bir anlaşma imzalayıp bir beş yıl daha birlikte çalışmak istiyoruz.
MÜ-ED: İş Analitiği Yan Dal programından ve sizin verdiğiniz derslerden bahseder misiniz?
BB: İş Analitiği Yan Dal programı beş senedir var. Tüm lisans öğrencilerimize açık. Özünde firmaların, hali hazırda kendi bünyelerinden biriktirdikleri veri tabanlarını ve bilgiyi, onlardan anlam çıkarmak suretiyle hem kendi işletmesine hem de topluma faydalı ürünler ve iş modelleri yaratmalarını hedefleyen bir yan dal. Amacımız bu analitik çıktıları elde edebilmeleri için olabildiğince öğrencilerimizin ilgili araçları kullanmasını hedefliyoruz. Toplam 6 ders var. Bazılarını zaten kendi ana dalınızda da alıyorsunuz. Konu olarak çok cazip ve moda olan becerileri öğreniyorsunuz. Yapay zeka, büyük veri, makine öğrenme yaklaşımları gibi popüler konuları öğreniyorsunuz. Bununla birlikte, vurgulamak istediğimiz konu klasik bir veri bilimi programının ötesinde, ona ek olarak, iş analitiği yani bir vakaya, bir iş modeline eşleştiriyoruz. Sadece tahmin için değil, faydalı olacağını umduğumuz iş modelleri de çalışıyoruz. İş analitiği hem işletme hem de veri bilimi tarafını birleştiren bir program. Bu konuşma yapıldığı dönemde 71 öğrenci bu yan dalı seçmişlerdi. Farklı fakültelerden, psikoloji, ekonomi, endüstri mühendisliğinden, farklı mühendislik alanlarından epey keyifli geçiyor. Verdiğim derslere gelince hem lisans hem de yüksek lisansta İş Analitiği derslerini veriyorum. Farklı programlarda da İş İstatistiği, Operasyon Yönetimi derslerini veriyorum. Bir dönem Location Intelligence dediğimiz, bölge bazlı veri inceleyen ders veriyordum. Ancak İş Analitiği demirbaş gibi diyebilirim.
İşletme okuyanlar kendilerine en cazip gelen bir iki konuda uzmanlaşmaya gitmeli
MÜ-ED:İşletme okuyan lisans öğrencilerine yönelebilecekleri alanlarla ilgili ne tavsiyeler verebilirsiniz?
BB: Güzel bir soru. Tabii ben veri bilimi ile ilgili çok içli dışlı olduğum için en başa öneri olarak onu koyacağım. Bunun nedeni, bugün gerçekten çok popüler bu alan. Genç arkadaşlarımız da takdir edecektir, ilanlara bir göz attığımız zaman şu aralar analitik konusunda veri bilimi konusunda büyük bir iş patlaması var. İşverenler yoğun bir şekilde arıyorlar. MIT’ye çok sık gidip geldiğim için oradaki dünyayı da yakından görme imkânı buluyorum. Yeni kurulan şirketler, start-uplar, bunların çoğu veri analitiği etrafında kurulan şirketler. Birçok teknoloji şirketi, çok büyük veriler üretiyorlar ve bunlar değerlendirilmek zorunda. Yapay zekâ ile ilgili otonom araçlar vesaire, yakın gelecekte tam bu konularda iş gücü ihtiyacı doğuran, ilgi gören konular.
İşletmeyi, işletme olarak bitirmeyip, bunun bir adım ötesine geçmek gerekiyor. Bu da belli bir konu da uzmanlaşmak. Bahsettiğim konularda uzmanlaşmanızı öneririm. Bu yan dal ile de olabilir, yüksek lisans olarak da yapılabilir. Genelde insanlar klasik olarak MBA’ye yöneliyor, tabii işletme mezunları bu alana yönelmezler ama, yine de MBA’in artık popülaritesini yitirmeye başladığını görüyoruz. Daha uzmanlık sağlayan yüksek lisans programlarının tercih edilmeye başladığını görüyorum. Tavsiyem bu noktada işletme okuyan arkadaşlarımız için kendilerine en cazip gelen konu neyse – bu tabii yapay zekâ, veri bilimi olmak zorunda değil – o konuda mutlak uzmanlaşmaya, hatta bir iki konuda uzmanlaşmaya gitmeleri. İş dünyası uzmanlaşmayı sever ama bir şey en detayına kadar bilmek yerine bir kaç alanda makul seviyelerde uzmanlaşmış olması tercih sebebi olabilir.
iş dünyası ile çok yakın bir üniversite
MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?
BB: Benim burada 15.yılım. Öncelikle bir akademisyen olarak araştırma, kaynak erişimi anlamında bir doygunluk yaşıyorum. Şu an başka bir üniversitede hoca olur musun diye sorsalar – tabii o zamanlar fırsat böyle oluşmuştu – Türkiye’de başka bir üniversitede hoca olmak isteyeceğimi zannetmiyorum. Çok tatminkâr bir ortam burası. Öğrenciler açısından da çok cazip. Birçok neden var. Bir tanesi zaten herkesin bildiği akademik anlamda liberal ortam. Dersleri istediğiniz gibi oluşturabiliyorsunuz. Çift ana dallar ve yan dal seçeneği sunan bir ortam. Bizler açısından bu zorlayıcı, kaynak planlamak çok zorlasa da işte tam da analitikçi hocalarımıza görev düşüyor. Bunların yanında iş dünyası ile çok yakın bir üniversite, yurtdışında da artık ciddi anlamda saygınlığı, kabul edilirliği var. Bu açılardan bence Sabancı Üniversitesi bir numara.
Akademisyene Sor: Burçin Bozkaya
Burçin Bozkaya Kimdir?
Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Burçin Bozkaya hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.
#AkademisyeneSor nedir?
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.