Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi doktora mezunu Gül Demirtaş’ın OECD Kurumsal Yönetim ve Kurumsal Finansman Bölümü ile ortak projesinin ilk makalesi olan “Geleneksel Olmayan Para Politikaları Döneminde Şirket Tahvilleri Piyasası” (Corporate Bond Markets in a Time of Unconventional Monetary Policy) 25 Şubat 2019 tarihinde yayımlandı.
Makaleye göre, tahvillerin şirket finansmanındaki rolü son yıllarda dikkat çekici biçimde arttı. Finansal olmayan şirketlerce ihraç edilen tahvillerin yarattığı toplam küresel borç stoku 2018 yılı sonunda rekor düzeye ulaşarak 13 trilyon ABD dolarına yaklaştı. Bu tutar, reel olarak 2008 finansal krizi öncesindeki stokun iki katına eşit. Finansal olmayan şirketler, kriz öncesinde yılda ortalama 864 milyar dolar tutarında tahvil ihraç ederken, 2008-2018 aralığında yıllık ortalama ihraç tutarı 1,7 trilyon dolar olarak gerçekleşti.
2018 yılı sonu itibariyle şirket tahvili kaynaklı küresel borç stokunun %79’unu oluşturan gelişmiş ülke şirketleri, 2008’den 2018’e tahvil hacimlerini %70 oranında arttırarak, 5,97 trilyon dolardan 10,17 trilyon dolara yükseltti.
Özellikle Çin’in şirket tahvilleri piyasasındaki hızlı genişleme dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerdeki şirketlerin tahvil stoku on yıl öncesine göre %395 oranında bir artışla, 2018 sonu itibariyle 2,78 trilyon dolara vardı. 2008 krizi öncesinde oldukça düşük düzeyde tahvil ihraç eden Çin şirketleri, 2016 yılında 590 milyar dolar tutarında ihraçta bulunarak dünya çapında ikinci sıraya yükseldi.
Makaleye göre, kurumsal borç piyasasındaki riskler ve kırılganlıklar da kriz öncesi döneme göre önemli farklılıklar gösteriyor. Yatırım yapılabilir seviyedeki tahvillerin en düşük kaliteye sahip olanlarının toplamdaki payı tarihsel bir rekor olan %54’e yükseldi. Aynı zamanda, tahvil yatırımcılarının hakları belirgin bir ölçüde zayıfladı ve bu, piyasalarda yaşanabilecek herhangi bir olumsuzluğun etkilerini arttırabilir. 2008’dekine benzer bir finansal şok yaşanması halinde bir yıl içinde 500 milyar dolar değerinde şirket tahvilinin yatırım yapılamaz seviyeye düşmesi beklenebilir ve bu durum ilgili piyasadaki yatırımcılarca sindirilmesi zor olan satışlara neden olabilecektir.
Makale bu arka plan çerçevesinde, küresel ekonomik büyümeye ilişkin endişelere de değiniyor. Ekonomide gerileme olması durumunda, yüksek borçluluğa sahip şirketler borçlarını ödemekte zorlanabilir ve bu, yatırımın azalması ve temerrüt oranlarının artması yoluyla, ekonomik gerilemenin etkilerini büyütebilir. Önde gelen merkez bankalarının olağanüstü politika araçlarının kullanımını değiştirmeye başlamış olduğu bu dönemde, parasal politikaların gelecekte çizeceği yön şirket tahvilleri piyasasının dinamiklerini etkilemeye devam edecektir. OECD’in 2019 Kamu Borçlanma Raporu’na göre, hükümetlerin tahvil piyasasından yapacağı brüt borçlanmanın da 2019 yılında yeni bir rekor kırması bekleniyor.
Bu alanlarda yaşanacak herhangi bir gelişme, finansal olmayan şirketlerin önümüzdeki üç yıl içinde 4 trilyon dolar tutarında tahvil borcunu geri ödemesi veya refinanse etmesi gereken bir dönemde gerçekleşecek.
Makalenin tamamını indirmek için tıklayınız.