Girişimcilik ekosistemindeki mezunlarımızla röportajlarımızın bu seferki konuğu, yatırımcı tarafında bulunan mezunumuz Mustafa Emre Tekin. Üniversite yıllarında bir girişimci olan Emre, şimdi tamamı yurtdışından fonlardan sağlanan, yaklaşık 2 milyar dolarlık bir yatırım fonunu yöneten ve Türkiye’nin ilk özel sermaye şirketi olan Turkven’de kıdemli analist olarak çalışıyor.
Emre ile kendi girişimcilik macerası, masanın diğer tarafında olmak ve Türkiye’de girişimcilik üzerine keyifli bir sohbet yaptık.
Emre, 2013 yılında ekonomi programından mezun olmuş. Birinci sınıfta, üniversite içinde öğrencilere sunulan çalışma olanaklarından yararlanmış. Rektörlükten, fakültelere, Bilgi Merkezi’nden İstanbul Politikalar Merkezi’ne birçok yerde çalışma bursuyla çalışan Emre, bunun kendisi için çok faydalı olduğunu sözlerine ekliyor.
Japonca merakı girişimcilik yolunu açtı
Emre, ikinci sınıfta okulun dışında işler yapmak istediğine karar vermiş. Yurt dışında bir tecrübe yaşama ihtiyacı duymuş. Biraz da tesadüf eseri olarak, Sabancı Üniversitesi’nde Japonca dersleri almaya başlamış. Böylelikle Emre’de bir Japonya sevdası başlamış ve Japonya’ya gitmeye karar vermiş. Japonya’da eğitim almak için orada biri Hitachi, biri de Marubeni olmak üzere iki şirkette staj ayarlamış. Emre Japonya’da, Japon şirketlerinin büyük oranda gerçekleştirdiği ihracat sayesinde, büyük bir uluslararası ticaret döndüğünü görmüş. Türkiye’ye geri döndüğünde, Türkiye’de de yoğun üretim yapıldığını ancak satış tekniklerinin zayıf olduğunu fark etmiş.
Emre, “gedikli girişimci” olarak tanımladığı arkadaşı yine Sabancı Üniversitesi mezunu Recep Doğan’a fikrini anlatmış ve hemen işe koyulmuşlar. Sabancı Üniversitesi’nin fiziksel konumu Emre ve Recep’in çok işine yaramış. Yakın çevredeki şirketlere ziyaretlerde bulunmuşlar. Bu şirketleri dinleyerek, onların ihracatta yaşadıkları zorlukları iyice anlamışlar. Bu şirketlerin uluslararası satış yapmasını sağlamak üzere ConecTrade isimli bir girişim kurmuşlar.
Daha sonra şu anki ismi Aliexpress olan Alibaba’da ciddi miktarlarda satış yapabileceklerini keşfetmişler. Asıl gücü B2B’den gelen Alibaba’da, paralarını birleştirerek, altın üyelik satın almışlar. Alibaba üzerinden elektrostatik toz boya satmaya başlamışlar. Bu esnada, devlet teşviki vb. fonları da araştırmışlar. Alibaba’ya verdikleri paranın yüzde 75’ini de başvurdukları devlet teşvikinden aldıkları para ile tahsil etmişler. Emre Alibaba üzerinden ciddi miktarlarda satış yaptıklarını da sözlerine ekliyor.
Alibaba üzeriden yaptıkları satışlarla güzel bir gelir elde eden ortaklar, kendi kuluçka merkezlerini kurmuşlar. Emre “İlk aşamada fikri kendimiz bulalım, parayı da kendimiz koyalım, hızlandırmayı da kendimiz yapalım istedik. Kendimiz yaparsak daha çok fayda kendimizde kalır diye düşündük” diyor. Başta Sabancı Üniversitesi olmak üzere, Ortadoğu Teknik, İstanbul Teknik, Boğaziçi ve Koç üniversitelerine ilan vermişler. İlk önceleri ConecTrade’den kazandıkları parayı yatırım için kullanmayı düşünmüşler. Daha sonra KOSGEB ve TÜBİTAK desteklerini bulmuşlar. Tekstil ve tarım alanlarında projeleri olan 2-3 doktora öğrencisinin projelerini bulmuşlar ve bu iki projeyle devlet teşviklerine başvurmuşlar. Projelerden bir tanesine destek almışlar.
Bu çalışmalardan sonra arkadaşı yeni bir girişim fikriyle gelmiş. Rotech isimli bir firma kurmuş. Ancak Emre yüksek lisansa devam etmek için ortaklıktan ayrılmış. Rotech şu anda büyük beyaz eşya üreticileri için fırınların ve buzdolaplarının içindeki fan motorunu üretiyormuş. Hatta ihracat da yapıyormuş.
Kurumsal hayat denemesi
Emre’nin kurdukları girişimlerden ayrılmasının ana nedeni, sadece ticaretin onu entelektüel olarak tatmin etmemesi olmuş. Sabancı Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra London School of Economics’te finans yüksek lisans öğrenimine başlamış. Yüksek lisansı bittikten sonra kurumsal hayatı da görmesi gerektiğini düşünmüş.
Sabancı Üniversitesi etrafındaki şirketlerle iyi bir network oluşturduğunu söyleyen Emre, Maslak tarafındaki şirketlerle de bir network oluşturması gerektiğine karar vermiş. En çok zevk alarak yapacağı işin danışmanlık olduğuna karar veren Emre, McKinsey’de çalışmaya başlamış. Emre, McKinsey’deki üç yıllık çalışma hayatı için “Benim için çok faydalı bir deneyim oldu. Çok doğru bir karar verdiğimi gördüm. Dubai, işte Türkiye, Kuveyt, Arap Emirlikleri, Avrupa, Rusya vesaire birçok yerde proje yapma imkanım oldu. Çok farklı şirketlere, CEO seviyesinde danışmanlık hizmeti verme fırsatım oldu. Bu da çok öğretici bir deneyimdi” diyor.
McKinsey’de çalıştığı dönemde, daha önce de ilgilenmek istediği, kaynak yönetimi konusu ilgisini çekmeye başlamış. Emre “Turkven’in şu an yaptığı iş gibi. Yani çünkü birebir girişimcilikten ziyade burada yaptığımız, daha büyük ölçekte para yönetimi. Turkven’in iş alanı ‘özel sermaye’ ‘risk sermayesi’ olarak geçiyor. Şirketleri çok iyi analiz edip yatırım yapılabilir, yapılamaz diye değerlendiriyoruz.” diyor. Turkven’de değerini dört-beş katına çıkarabilecekleri şirketlere yatırım yaptıklarını sözlerine ekliyor.
Turkven’in çok aktif bir şirket olduğunu belirten Emre, “Burada öğrenilen birçok şey var. Sermaye yurt dışından nasıl getirilir, nasıl yatırım yapılır, şirket alındıktan sonra yönetimle nasıl çalışılır, şirketi büyütmek için neler yapılır… Şirketi satarken de global yatırımcılarla ilişkide bulunup halka arz ediyoruz.” diyerek sözlerine devam ediyor.
Emre kendi işini şöyle anlatıyor “Turkven’in yaptığı her şeyi yapıyorum. Türkiye’deki bütün firmalara bakıyoruz. Almaya değer olup olmadıklarını, yönetimlerini, finansallarını değerlendiriyoruz. Risk analizi yapıyoruz. Şirket kriterlere uyuyorsa bir aşama sonrasına geçiyoruz. Finansmanı ayarlayarak, parayı yurtdışından çağırıp şirketi satın alıyoruz. İkinci fazda şirketin yönetimi var. Üçüncü fazda da çıkış yapıyoruz” diyor.
Turkven’in sermayesi tamamen yabancı yatırımcılardan geliyor. 2000 yılında kurulan Turkven, topladığı fonlarla uzun vadeli yatırımlar yapıyor. Emre, fon toplama büyüklüğü 1 milyar dolar olan Turkven’in Türkiye ekonomisi için önemli bir firma olduğunun da altını çiziyor.
Emre ile kurdaki dalgalanmanın, yurtdışı fonlarla yatırım yapan Turkven’i ne yönde etkilediğini konuştuk. Emre “Ben Türkiye ekonomisinin çok güçlü bir ekonomi olduğunu düşünüyorum. Stratejik konumundan dolayı kenarda kalmayacak bir ekonomi” diyor. Yabancı fonların Türkiye’de kriz gördüklerinde pazardan çekildiklerini söyleyen Emre, “Bizim işimiz Türkiye’ye para koymak” diye devam ediyor.
Emre Türkiye’de gelişen, ancak daha da gelişmesi gereken bir girişimcilik ekosistemi olduğunu söylüyor. Melek yatırımcılık kısmında birçok fırsat olduğunu belirten Emre, bu aşama aşıldıktan sonraki destek mekanizmasının yeterli olmadığını ifade ediyor. Şirket kendini ispat ettikten sonraki aşamada da destekler olduğunu sözlerine ekliyor.
Girişimciler global düzeyde iş yapmalı
Emre girişimcilerin global düzeyde iş yapmaları gerektiğini savunuyor. Emre, kopya edilerek kurulan ve geliştirilen girişimlerin de faydalı olduğunu belirtiyor. Emre, bir ürünün rekabet ortamının gelişmesi için kopya etmenin iyi bir şey olduğunu da sözlerine ekliyor. Globalde yer almak açısından ise orijinal bir fikrin olması gerektiğini belirtiyor. Kopya ederken de asıl ürünün orijinal bir şekilde ele alınması gerektiğini söylüyor.
Türkiye’nin girişimciler için pazarın büyüklüğü ve alım gücü nedeniyle sıkıntılı olduğunu belirten Emre, Avrupa Birliği’nin Türk girişimciler için iyi bir pazar olabileceğini sözlerine ekliyor.
Üniversiteler gelişmeye açık
Turkven’in kullandığı fonlardan bir kısmı da yatırımlarında yurtdışındaki üniversitelerin fonlarından geliyor. Emre Türkiye’de üniversite fonu bulunmadığını ama üniversitelerin gelişmeye çok açık bir alan olduğunu söylüyor. “Üniversitelerin akademik olması nedeniyle ortamı inovasyona çok uygun. Sabancı Üniversitesi, girişimci vizyonu doğrultusunda Teknoloji Transfer Ofisi ile buna başladı” diye devam ediyor.
Kendi tecrübelerinden yola çıkarak önerilerde bulunan Emre, girişimcilik kaslarını geliştirmek için, birçok insanla konuşmak, hem yurt içinde hem de yurt dışındaki rakipler hakkında daha fazla bilgi almak, planlı ilerlemek gerektiğine vurgu yapıyor. Girişimcilerin araştırmacı olmaları gerektiğini söylüyor. Disiplinlerarası olmanın önemini vurgulayan Emre, girişimcilerin öğrenmeye açık olmaları gerektiğinin altını çiziyor. Girişimcilere “Israrcı olun, network oluşturun, disiplinlerarası düşünün” diyor. Sabancı Üniversitesi’nin de network oluşturmayı kolaylaştırması, özellikle disiplinler arası düşünce yapısını kazandırması nedeniyle girişimciler açısından iyi bir okul olduğunun da altını çiziyor.
Kendisini artık bir girişimci olarak görmeyen Emre, şu anda yaptığı için bir hayli girişimci bir iş olduğunu söylüyor. Turkven’de kendisinin girişimci tarafının ihtiyaçlarını karşılayan bir ortam olduğunu belirterek sözlerine son veriyor.