Kadınların Kentle İlişkisi Ele Alındı

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (SU Gender), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında, 15 Mart 2019, Cuma günü Minerva Palas’ta “Mekânın Cinsiyeti: Minerva’da Atölye” başlıklı bir atölye çalışması ve “Toplumsal Cinsiyet ve Kent” başlıklı panel yapıldı.

Toplumsal Cinsiyet ve Kent

Sabancı Üniversitesi’nin 1998 yılında faaliyetlerine başladığı yerleşkesi Minerva Palas’ın (Karaköy, 1913) mevcut mekânsal düzenlemesini toplumsal cinsiyet bakış açısıyla ele alan Mekânın Cinsiyeti: Minerva’da Atölye başlıklı çalışmanın kolaylaştırıcılığını Başka Bir Atölye’den Gül Köksal, Burak Açıl, Emre Özyetiş ve Pelin Kaydan yürüttü. Minerva Palas’ın geçmişten bugüne kullanım biçimleri ve tarihsel sürekliliğine değinilen atölyede, toplumsal cinsiyet-mekân-tasarım ilişkisi konuşulduktan sonra mekânı hep beraber düşünüp yeniden tasarlama örnekleri üzerine çalışıldı.

“Toplumsal Cinsiyet ve Kent” başlıklı panelin kolaylaştırıcılığını Aslı İkizoğlu yaptı. Panelde, Ceren Lordoğlu, Selda Tuncer, İclal Ayşe Küçükkırca ve Burcu Hatiboğlu konuşmacı oldular.

Toplumsal Cinsiyet ve Kent

Ceren Lordoğlu, “Kentsel Mekanda Kadınların Güvenlik Korkusuyla İlişkili Sınırlanmaları, Baş Etme Yöntemleri” başlıklı bir konuşma yaptı. Güvenlik konusunu farklı boyutlarıyla ele alan Lordoğlu Bağcılar, Sarıyer ve Kadıköy’de ikamet eden bekâr kadınlarla yaptığı görüşmelerden elde ettiği sonuçları paylaştı. Türkiye’de kadınların gerekçe olmadan tek başlarına yaşamalarının çok mümkün olmadığına değindi. Türkiye’de pek çok iktidar döneminde bekâr kadınları destekleyen bir yapıya rastlanmadığını belirten Lordoğlu, bekâr olmanın barınma sorununu da birlikte getirdiğine işaret etti.

Selda Tuncer “Özel ve Kamusalın Kesişiminde Kadınların Kent Hakkını Anlamak” başlıklı bir konuşma yaptı.  Kadının kentle ilişkisinin kapıda başladığını söyleyen Tuncel, kadınların kamusal alanla ilişkilerinde özelin çok belirleyici olduğuna dikkat çekti. Kentte kadının kamusal ve özel rollerinin sürekli geçirgen olduğuna vurgu yapan Tuncer, kentin ataerkil ve eril bir cinsiyeti olduğunu sözlerine ekledi. Kadınların ve erkeklerin kentle ilişkisinin farklı olduğunun altını çizen Tuncer, kadınların, kadın kimliklerinden dolayı engel ve kısıtları olduğunu söyledi. Kadınların kentin kaynaklarına erişimde ikinci sınıf muamele gördüğünü ve politik, siyasi ve kamusal alana katılımın çok az olduğunu sözlerine ekledi. Kentlerin kadınlar için daha yaşanabilir olması için toplumsal cinsiyet eşitliği kültürünün oluşturulması gerektiğini söyledi.

“Suriçi’ni Ev Mekânı Üzerinden Düşünmek: Evlerini Kaybeden Kadınların Hayatta Kalma Pratikleri” başlıklı bir konuşma yapan İclal Ayşe Küçükkırca, araştırmasını 2015-2016’da Diyarbakır Suriçi’nde yaptığını söyledi. Küçükkırca çalışmasında sadece özel alandaki evleri değil, kamusal alandaki evleri de ele aldığını belirtti. İclal Ayşe Küçükkırca çalışmasında evin; meta olarak ev, mahremiyet mahrumiyeti olarak ev, hafıza mekânı olarak ev ve üretim ilişkilerine içkin dayanışma mekânı olarak ev olmak üzere dört farklı yanını ele aldığını söyledi. Evi meta olarak ele aldığında, Suriçi’ndeki evlerin yıkılması ile haklardan ve evden mahrumiyet ile karşılaştığını belirtti. Mahremiyet mahrumiyeti olarak bakıldığında, dışarıda oldukça kolektif bir yaşam olduğunu ancak buna rağmen insanların mahremiyet ihtiyaçlarını karşılamak istediklerini sözlerine ekledi. Hafıza mekânı olarak bakıldığında metanın ötesine geçen öznel değerlerin ortaya çıktığını belirtti ve hafızanın evdeki eşyalar üzerinden değil de ilişkiler üzerinden yaratıldığını söyledi. Üretim ilişkilerine içkin dayanışma mekânı olarak bakıldığında ise evin, Suriçi’nde alt sınıfa mensup ailelerin çok katmanlı dayanışma ilişkileri oluşturduğunu dile getirdi.

Panelin son konuşmacısı Burcu Hatiboğlu “Neoliberal Dönemde Kent Politikası: Mekansal Dönüşümün ‘İdeal Özne’leri Olarak Kadınlar” başlıklı bir konuşma yaptı. Hatiboğlu çalışmasında daha iyi bir yaşamın pazarlaması olarak apartmanın ön plana çıktığını söyledi. Sosyal yardım alan kadınlarla görüşme yapan Hatiboğlu, kentsel dönüşüm sürecinde ideal kadının yeterince çalışırsa TOKİ’ye sahip olacağı görüşünün var olduğuna dikkat çekti. Yeni konutlarda daha fazla ödeme olduğuna ve bu nedenle kadınlara daha fazla sorumluluk yüklendiğine dikkat çeken Hatiboğlu, kadının yeni “ataerkil pazarlıklarla” denge kurmaya çalıştığını ve TOKİ ile yeni ilişki biçimleri içine girdiklerini sözlerine ekledi. Yeni kamusal ve özel alan ilişkisinin tanımlandığına dikkat çekerken, ev işleri ve bakım sorumluluklarında rahatlama, kentsel olanaklara ulaşım ve azalan güvenlik sorununun öne çıktığınadeğindi. Aynı zamanda hem tüketen hem de harcama yapmayan olmanın getirdiği suçluluk duygusuna vurgu yaptı ve ekonomik zorluklar nedeniyle anlamlı sosyal ilişkilerde kopuş yaşandığını söyledi. Eğitimsizlik nedeniyle istihdama katılamayan kadınların ancak belediyede iş bulduğunu belirten Hatiboğlu, ev dışına çıkarken “namus” baskısının yoğun olduğunu dile getirdi. TOKİ ile birlikte, apartman yaşamı ve tüketim ihtiyaçlarındaki artış nedeniyle, yardım alan kadınların sayısında artış görüldüğünü de söyledi.