Birleşmiş Milletler Global Compact (UNGC) tarafından yürütülen Target Gender Equality (Hedef Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) Programı’nın Türkiye açılış toplantısı 24 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleşti.
Toplantının açılış konuşmasını yapan UNGC Türkiye Ağı Yönetim Kurulu Üyesi ve Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Melsa Ararat, son dönemde en çok tartışılan konulardan biri olan İstanbul Sözleşmesi’nin önemine dikkat çekti. “Son günlerde ülkemizde İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması devletin eşitliği sağlama yükümlülüğünün kadınlar açısından kelimenin tam anlamıyla ne kadar yaşamsal olduğunu bir kez daha kanıtladı. Devletin cinsiyet temelli şiddete karşı vatandaşlarını koruma yükümlülüğünü tanımlayan, en temel insan hakları olan yaşama ve özgürlük haklarını devlet teminatı altına alan İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik tepkiler toplumların her zaman ileriye gitmediğini gösteriyor “ diyen Ararat sözleşmenin hayata geçirilmesine ilişkin detayları da paylaştı.
Buna göre ilk kez 2002 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tavsiye kararı olarak vücut bulan anlaşmanın imzaya açılması neredeyse 10 seneyi buldu ve 2011 yılında İstanbul’da imzaya açıldı. Türkiye, Sözleşmeyi imzaya açıldığı ilk gün imzaladı. Sözleşme, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 24 Kasım 2011'de bir çekimser oya karşı oy birliği ile onaylanarak kanunlaştı. 8 Mart 2012'de resmî gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6284 sayılı yasa ‘Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ olarak bilinmekte.
Kanunun yürürlüğe girmesinin ardından Türkiye’de Şiddeti Önleme Merkezleri’nin kurulduğunu, polis, savcılık ve hakim tarafından alınabilecek önleyici tedbirlerin tanımlandığını, şiddet gören kişinin evli olup olmadığına bakmaksızın devleti bu tedbirleri almakla yükümlü kıldığını aktaran Ararat açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kadını ve çocuklarını koruma altına alan, şiddet göreni şiddetin hedefi olan kadından uzaklaştıran, izleyen ve yaptırımlar uygulanması konusunda devleti yetkili kılan kanun kadınları korumakta yeterli olmadı, erkekler tarafında işlenen kadın cinayetleri artmaya devam etti. Devlet güvencesi baskı ve şiddete dayanan ilişkileri bitirme konusunda kadınları cesaretlendirdi ve devletten korunma talebinde bulunmalarına yol açtı. 6284 şiddete karşı mücadelede kadınlara önemli bir yasal zemin sağladı.”
Ararat konuşmasını şöyle sonlandırdı: “İlk imzacısı olması Türkiye için övünç kaynağı olan Sözleşme şimdi kadınları yasal olarak evli bir eş ve anne olma dışında yok sayan ortaçağ zihniyetinin erkek şiddeti ve baskısını ‘aile’yi koruma kisvesi altında meşrulaştırmak isteyenlerin hedefi. Oysa hem toplumumuz hem iş dünyamız pandemiden hür düşünceli, kendine güvenen, özgür kadınların katkısıyla çıkacak ve daha da gelişecek. Global Compact iş dünyasının aydınlık yüzü ve ortak eylem platformu. Tüm Global Compact üyelerini iş dünyasını ev içi şiddete karşı harekete geçiren projelere katılmaya ve iletişim faaliyetlerinde İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya davet ediyorum.”