Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Türkiye'yi değerlendirdi

Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Türkiye'yi değerlendirdi

Volkswagen DIESELGATE'i ortaya çıkaran, Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Dr. Peter Mock, İPM–Sabancı Üniversitesi–Stiftung Mercator Girişimi’nin düzenlediği çalıştayda konuştu:

 Türk Vergi Sistemi çok kuvvetli ama şu anda emisyonların azaltılması için teşvik içermiyor

 (ICCT) Bilim Kurulu Üyesi Murat Şenzeybek ve Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Dr. Peter Mock

(ICCT) Bilim Kurulu Üyesi Murat Şenzeybek ve Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Dr. Peter Mock

Sabancı Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren politika araştırma merkezi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Türkiye-Avrupa arasındaki akademik, politik ve sosyal bağları güçlendirmeyi hedefleyen İPM–Sabancı Üniversitesi–Stiftung Mercator Girişimi, “Türkiye'de Binek Otomobillerden Kaynaklanan Emisyonların Azaltılması: Vergilendirme Politikalarının Rolü” konulu çalıştaya ev sahipliği yaptı.  Çalıştaya konuşmacı olarak katılan “Volkswagen DIESELGATE'i  ortaya çıkaran, Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Dr. Peter Mock, “Türk vergi sisteminin şu anda emisyonların azaltılması için teşvik içermediğini söyledi 

Sabancı Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren politika araştırma merkezi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Türkiye-Avrupa arasındaki akademik, politik ve sosyal bağları güçlendirmeyi hedefleyen İPM–Sabancı Üniversitesi–Stiftung Mercator Girişimi, “Türkiye'de Binek Otomobillerden Kaynaklanan Emisyonların Azaltılması: Vergilendirme Politikalarının Rolü” konulu çalıştaya ev sahipliği yaptı. Çalıştaya; dünya çapında yankı uyandıran “Volkswagen DIESELGATE' konusunu ortaya çıkaran, Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Dr. Peter Mock da konuşmacı olarak katıldı. 

3 Nisan Çarşamba günü Sabancı Üniversitesi Minerva Han’da İPM Kıdemli Uzmanı Dr. Ümit Şahin’in açılış konuşmasıyla başlayan çalıştaya (ICCT) Direktörü Dr. Mock’un yanısıra (ICCT) Bilim Kurulu Üyesi Murat Şenzeybek ve Alman Çevre Bakanlığı’ndan Mareike Welke de katıldı. 

Çalıştayda, Türkiye'de binek araç pazarının mevcut yapısı ve sadece elektrikli araçlarla sınırlı olmayan bir çerçevede emisyon seviyeleri ile düşük emisyon seviyeli araçların payının arttırılmasına yardımcı olabilecek politika seçeneklerine genel bir bakış sunularak araç vergilendirme politikaları vurgulandı.  Ayrıca, yakıt tüketimi ve karbondioksit (CO2) emisyonlarının yanı sıra azot oksit (NOx) gibi hava kirletici emisyonlara da değinildi. 

Fosil yakıtlı araçları 2030’lara doğru yavaş yavaş kullanımdan çıkarmak gerekiyor 

Çalıştayın açılışında konuşan Ümit Şahin, şunları söyledi: “Son yayınlanan IPCC Raporu’ndan, 2030 gibi erken bir sürede 1,5 derece daha sıcak bir dünyaya gittiğimizi biliyoruz. Taşımacılık emisyonları, uluslararası deniz depoları ve uluslararası havacılık hariç, tüm sera gazlarının %14'ünü ve fosil yakıtlardan kaynaklanan %20'sini C02 emisyonunu oluşturmaktadır. Karayolu taşımacılığından kaynaklanan emisyonların azaltılmasının, özellikle hafif yolun, enerji sektörüyle birlikte en kolay ve en düşük maliyetli emisyon azaltma yollarından biri olduğunu biliyoruz. Ve küresel iklim eylemi için önceliklerden biri olmalıdır.” 

Her yıl hava kirliliği ile ilgili sağlık sorunları nedeniyle 7 milyon insanın hayatını kaybettiğine dikkat çeken Ümit Şahin, “Burada ilk sırada dizel araçlar suçludur. Oxford Üniversitesi’nin açıkladığı çalışma sonucuna göre dizel araçlar, elektrikli araçların 20 katı ve benzinli araçların 5 katı kadar hastalığa sebep oluyor” dedi. 

“Volkswagen DIESELGATE'i ortaya çıkaran, Uluslararası Temiz Taşımacılık Konseyi (ICCT) Direktörü Dr. Peter Mock, Türk Vergi Sistemi’nin çok kuvvetli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

“Türkiye’de az emisyonlu araçlar için münferit teşvikler yapılıyor ancak genel bir iyileşme için daha yaygın bir uygulama daha uygun olabilir. Türk Vergi Sistemi çok kuvvetli, bu avantaj az emisyon üreten araçların daha az vergilendirmesi ve çok üretenlerin de çok vergilendirmesi şeklinde kurgulanabilir. Çünkü vergi sisteminin şu andaki hali karbondioksit (CO2) emisyonlarının azaltılması için bir teşvik içermiyor. Diğer taraftan, tüketici bakımından da daha az emisyon daha az yakıt tüketimi anlamına geldiğinden daha ekonomik olmaktadır. Bugün sadece hibrit veya elektrikli araçlarda değil benzinli araçlar için de az emisyon mümkündür. Dolayısıyla uygulamanın yaygınlaştırılması mümkündür.” 

Avrupa’da Bonus/Malus Sisteminin Tanıtımı Artıyor 

Birçok AB üye ülkesi yeni araçlar için olabilecek vergi sistemleri için primlerin yeni elektrikli araç satın alımında verildiği “bonusmalus” u tanıttığını vurgulayan Peter Mock, bu tanıtımdan sonra İsveç’te elektrikli araç satışlarının arttığını vurguladı. Mock, çalıştayda şu konulara vurgu yaptı: 

  • Taşımacılık, CO2 azaltımı açısından diğer sektörlerin gerisinde kalıyor.
  • AB düzeyindeki zorunlu araç CO2 standartları, 2030 yılına kadar emisyonların azaltılmasına yardımcı olacaktır.
  • Paris Anlaşması’nı yerine getirmek için AB üye devlet düzeyinde ilave önlemler alınması 

    gerekiyor.

  • Birçok AB üye ülkesi, araba vergilendirme sistemleri gibi “bonus-malus” u tanıtıyor.
  • Türkiye güçlü bir araç vergi sistemine sahip, ancak şu anda CO2 için geçerli değil.
  • Küresel olarak, şehirler tarafından kullanılan düşük / sıfır emisyonlu araçlara doğru kaymaya 

    tanık oluyoruz.

  • CO2Araç standartları iklim hedeflerimizi karşılamak için yeterli değil ek önlemler gerekli

ICCT ve Türkiye Çalışmaları Hakkında

ICCT'nin Türkiye'deki çalışmaları, Avrupalı Direktör Dr. Peter Mock’un, Sabancı Üniversitesi ve Stiftung Mercator ortak girişimi olan İstanbul Politikalar Merkezi'ne (IPC) Araştırma Görevlisi olarak davet edildiğinde başladı. 2015/16 yılında, Türk otomotiv sektörünün temel bir analizini (http://theicct.org/automotive-sector-turkey-baseline-analysis), Türkiye'deki araçlardan kaynaklanan emisyonları azaltmaya yönelik politika önlemlerine genel bir bakış (http://www.theicct.org/reducing-vehicle-emissions-in-turkey) ve ayrıca İngilizce ve Türkçe dillerinde bir dizi makale (http://ipc.sabanciuniv.edu/people/peter-mock/?lang=en) yayımladı.

2017'den beri, Murat Şenzeybek, ICCT'nin Türkiye taşıt pazarı analizlerine liderlik ediyor. Çalışmalarının odak noktası, Türkiye'deki taşıt vergilendirme sisteminin düşük ve sıfır emisyonlu araçlara geçişi desteklemek için nasıl potansiyel olarak uyarlanabileceği konusudur. Temelde iki yıl süren araştırma projesi, İstanbul Politikalar Merkezi - Sabancı Üniversitesi - Stiftung Mercator Girişimi tarafından finanse ediliyor.

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Hakkında

İstanbul Politikalar Merkez (İPM) demokratikleşmeden iklim değişikliğine, transatlantik ilişkilerden çatışma analizi ve çözümüne kadar, önemli siyasal ve sosyal konularda uzmanlığa sahip, çalışmalarını küresel düzeyde sürdüren bir politika araştırma kuruluşudur. İPM araştırma çalışmalarını üç ana başlık altında yürütmektedir:

İPM-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi

Demokratikleşme ve Kurumsal Reform

Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk

 

2001 yılından bu yana İPM, karar alıcılara, kanaat önderlerine ve paydaşlara uzmanlık alanına giren konularda tarafsız analiz ve yenilikçi politika önerilerinde bulunmaktadır.

http://ipc.sabanciuniv.edu 

http://ipc.sabanciuniv.edu/about/history/
http://twitter.com/ipc_ipm
http://www.facebook.com/IstanbulPolicyCenter

 

 

Öğrencilerimizin girişimci olabilecekleri yeteneklerle mezun olmalarını istiyoruz

Öğrencilerimizin girişimci olabilecekleri yeteneklerle mezun olmalarını istiyoruz

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Berna Beyhan oldu.

"Öğrencilerimizin girişimcilik fikriyle ve girişimci olabilecekleri

birtakım yeteneklerle gelişmelerini ve buradan bu şekilde çıkmalarını istiyoruz" 

Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Berna Beyhan Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Berna Beyhan

MÜ-ED: Merhaba, yüksek lisans için University of Oslo’yu seçmeye nasıl karar verdiniz?

BB: Aslında benim çalıştığım alan itibariyle biraz orayı seçmek istedim. Çünkü ben daha çok teknoloji üzerine çalışıyorum, teknolojik yeniliklerin toplum ve ekonomi üzerine etkilerine merakım vardı ve o konuda çalışmak istiyordum. İskandinav ülkeleri ve özellikle Oslo’da gittiğim üniversitede böyle özelleşmiş bir enstitü vardı. Orayı seçmiş olmamın nedeni o enstitüye gitmek istememdi. Dolayısıyla biraz konu bazlı bir seçim yapmış oldum.

MÜ-ED: Çalışma alanınızı belirlemenizde neler etkili oldu?

BB: Aslında biraz merak etkili oldu, çünkü ben zaten bilime ve teknolojiye her zaman çok meraklıydım ama onun biraz daha sosyal taraflarına; bilim, teknoloji nasıl üretiliyor, bunların ekonomik ve toplumsal etkileri neler ve bu toplumsal ilişkilerden toplum nasıl etkileniyor, aslında onun üzerine çalışmak istiyordum. Dolayısıyla genel olarak hem masterda hem doktorada bunlar üzerine odaklandım. Şu anda girişimcilik üzerine çalışıyorum, daha doğrusu teknolojik ve akademik girişimcilik üzerine çalışıyorum. Aslında girişimcilik de bunun en önemli parçalarından bir tanesi çünkü girişimciler sayesinde bilimsel ve teknolojik değişimler bir şekilde topluma uyarlanmaya çalışılıyor. Merakım ve ilgi alanımın devamı olarak en sonunda girişimcilik özellikle teknolojik girişimcilik, akademik girişimcilik ve teknolojiyi ticarileştirme gibi kısımlara odaklanmaya başlamış oldum.

"Yaratıcılık ve dışarıdan bilgi toplamak, bu bilgiyi analiz edebilecek

birtakım bilişsel yetenekler geliştirmek girişimciliğin en önemli noktası" 

MÜ-ED: Girişimcilik fikri olan lisans öğrencilerine nasıl tavsiyeler verebilirsiniz?

BB: İlk olarak girişimcilik fikirlerini diğerleriyle paylaşmalarını, çünkü ben bunu derslerimde de sürekli vurguluyorum, girişimcilik aslında dışarıdan aldığınız bilgiye çok bağlı bir şey ve dışarıyla ne kadar çok iletişim halinde olursanız, yani kendiniz ve kendi gruplarınız dışında, içinde bulunduğunuz ortam dışında farklı insanlara müşterilere ya da bu konuda teknik çalışan kişilere ne kadar çok danışırsanız o kadar girişimci olma şansınız olabilir. Zaten girişimcilikte de buna alertness deniyor, dışarıdan gelen bilgiye karşı onu alabilecek durumda olmanız gerekiyor. Dolayısıyla fikirlerini öncelikli olarak paylaşmalarını belki yakın arkadaşlarıyla, belki diğer insanlarla, belki bu alandaki diğer insanlar ve müşterilerle ya da potansiyel müşteri olabileceklerini düşündükleri kişilerle paylaşmaları çok önemli. Çünkü ancak o zaman fikirlerinin geçerliliği olup olmadığının farkına varabilirler, bu çok önemli. İkincisi de daha yaratıcı olabilirler bu sayede. Yaratıcılık ve dışarıdan bilgi toplamak, bu bilgiyi analiz edebilecek birtakım bilişsel yetenekler geliştirmek girişimciliğin en önemli noktası diyebilirim. O yüzden bu konuda dışarıya açık olmalarını özellikle öneriyorum.

MÜ-ED: Sizce kurumsal şirketlerde çalışanlar MBA yapmalı mı?

BB: Evet, yapmalı diye düşünüyorum. Çünkü biraz önce bahsettiğim şeyden aslında kaynaklanıyor, yenilik yapabilmenin, daha yaratıcı olabilmenin, inovasyonun temelinde her zaman şeyi görüyoruz; dışarıdaki bilgiye açık olabilmek ya da bulunduğunuz kutunun dışında düşünebilmek aslında başka insanları, teorileri, bakış açılarını anlayabilmek. Dolayısıyla kurumsal hayatta insanlar bir süre sonra o şirketlerin dışına çok fazla çıkamıyorlar. Çünkü her şirketin kendi kuralları, bilgi alt yapısı, kendine göre birtakım değerleri var ve o değerlerinin dışına çıkıp ya da gündelik hayatının o rutininin dışına çıkıp da aslında farklı bir şeyler yaratamıyorlar. Bir süre sonra yaratıcılık, yenilik yapma tarafları körelmeye başlıyor. Dolayısıyla kurumsal şirkette çalışanlar aslında bir MBA programına katılarak hem dersler dolayısıyla yeni akademik bilgilere ulaşabilirler, hem de başka insanlarla, başka şirketlerden ya da başka altyapıdan gelen insanlarla karşılaşarak kendi yaratıcılık ve yenilik yapma kabiliyetlerini ve motivasyonlarını geliştirebilirler. O yüzden MBA yapmanın bence girişimcilik ve yenilikçilik açısından bakarsak da böyle bir avantajı olabilir, kurumsal şirketlerde çalışanlar için.

"Öğrencilerimizin girişimcilik fikriyle ve girişimci olabilecekleri

birtakım yeteneklerle gelişmelerini ve buradan bu şekilde çıkmalarını istiyoruz" 

MÜ-ED: Okulumuzda yönetim bilimleri fakültesinde verdiğiniz girişimcilik derslerinden bahsedebilir misiniz?

BB: Bizim fakültemizde aslında girişimcilik alanında çok fazla ders var, 4 tane ders veriyoruz şu anda. Onun dışında yine girişimcilikle alakalı başka derslerimiz de var, girişimcilik yan dal programımız var. Zaten Sabancı Üniversitesi TÜBİTAK tarafından belirlenen Türkiye’nin en girişimci ve yenilikçi üniversitelerinin arasında da son birkaç yıldır birinci geliyor. Bunda en önemli etkenlerden bir tanesi bizim girişimcilik alanında verdiğimiz dersler ve bunun sonucunda öğrencilerimizin daha fazla girişimcilik aktivitelerinde bulunmaya başlamaları. Dolayısıyla bizim için hem girişimcilik hem YBF açısından da girişimcilik çok önemli. Öğrencilerimizin girişimcilik fikriyle ve girişimci olabilecekleri birtakım yeteneklerle gelişmelerini ve buradan bu şekilde çıkmalarını istiyoruz. Dediğim gibi çok fazla girişimcilik dersi var fakültemizde, bu dersler sadece yönetim fakültesi öğrencilerine açık değil, diğer fakültelerden öğrenciler de bu dersleri alabiliyorlar. Ya da girişimcilik yan dal programımıza kaydolabiliyorlar. Çünkü bakıldığında özellikle son dönemlerde yeni bir kariyer yönü olarak ortaya çıkmaya başladı. Gençler arasında girişimci olmak isteyenlerin de sayısı çok fazla. Biz de bu anlamda öğrencilerimizi derslerle desteklemeye ve ders dışı birtakım faaliyetlerle desteklemeye çalışıyoruz.

MÜ-ED: Akademik kariyerinize Sabancı Üniversitesi’nde devam etmenizdeki etmenler nelerdir?

BB: Sabancı Üniversitesi ülkemizin en yenilikçi üniversitelerinden biri. Bunu sadece TUBİTAK bize söylediği için değil, üniversitede olduğumuz için de biliyoruz. Bir kere eğitim sistemi çok farklı, dolayısıyla öğrencilerin bakış açıları da farklı oluyor. Aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’ndeki tüm akademisyenlerin buna göre daha özgürlükçü ve yeni şeyler keşfetmeye daha yakın oluyor. O yüzden seçtim. İnterdisipliner yapısı sadece eğitimle, derslerle ilgili değil aynı zamanda akademisyenler için de büyük avantajlar sağlıyor. Fakülteler arası derslerin geliştirilmesi ve bu konuda akademisyenlerin teşvik edilmesi, aynı zamanda öğretim üyeleri ve fakülteler arasında işbirliğinin desteklenmesi benim kararımda en önemli etkenlerden biriydi. Dolayısıyla bu interdisipliner yapı ve özgürlükçü yapı sadece öğrenciler değil aynı zaman akademisyenleri de etkileyen ve onlar için uygun bir ortam sağlayan bir yapı. Bu da üniversitemizi yenilikçi ve özgürlükçü bir hale getiriyor.

"Öğrenciler bu disiplinlerarası ortamdan çok fayda sağlayabiliyor

MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?

BB: Öğrenciler açısından bakmak gerekirse biraz önce bahsettiğim şeyler burada da geçerli. Öğrenciler için program seçebilme özgürlüğü çok önemli bence. 18 yaşınızda vermiş olduğunuz bir kararı ömür boyu taşıyor olmak çok zor. Sabancı Üniversitesi bu anlamda avantaj sağlıyor; kendilerini tanımaları, kendilerinin neye meraklı olduklarını, neyi istediklerini, ileride ne yapmak istediklerine karar verip program seçmelerini sağlamak bence üniversitemizin sağlamış olduğu en önemli avantaj. Bu da daha özgürlükçü bir yapının oluşmasına olanak sağlıyor. Öğrenciler bu disiplinlerarası ortamdan çok fayda sağlayabiliyor. Aynı zamanda farklı fakültelerden ders seçebilmeden tutun da yan dallara kadar bir takım avantajlarla aslında geliştirmiş oluyorlar.

Akademisyene Sor: Berna Beyhan

Berna Beyhan kimdir?

Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Berna Beyhan hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. 

#AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.

 

SU Gender “STEM & Gender” Buluşması

SU Gender “STEM & Gender” Buluşması

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender), 8 Nisan 2019, Pazartesi günü Sabancı Üniversitesi’nde “STEM & Gender” başlıklı bir buluşma düzenliyor.

 STEM & Gender

Açılış konuşmalarını Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici ve Eski Rektör Vekili ve Yardımcısı, 2018 AAAS Bilim ve Diplomasi Ödülü ve 2017 Rammal Ödülü sahibi Zehra Sayers yapacak.

Buluşmada; Türkiye’den ve dünyadan STEM alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik iyi örnekler, STEM alanında özellikle karar verici pozisyonunda kadınların sayısını artırmak için yapılabilecek çalışmalar, STEM alanında sanat ve yaratıcılığın rolü ve Sabancı Üniversitesi’nde STEM alanından toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için yapılabilecek çalışmaların ele alınacak. Ayrıca SU Gender’ın Avrupa Birliği Ufuk 2020 Programı’nın “Science with and for Society” (Toplumla ve Toplum İçin Bilim) programı çerçevesinde başlayan  “Gender Equality Actions in Research Institutions to traNsform Gender Roles” (GEARING-Roles) projesi ile ilgili de bilgi verilecek.

SSBF G022’de, 10:30 – 12:00 saatleri arasında gerçekleşecek konferansa tüm Sabancı Üniversitesi mensupları davetlidir.

Not: Konferans dili İngilizce olup, çeviri yapılmayacaktır.

Program:

Tarih: 8 Nisan 2019, Pazartesi

Yer: SSBF G022

Saat: 10:30 – 12:00

Açılış Konuşmaları

Yusuf Leblebici, Sabancı Üniversitesi Rektörü

Zehra Sayers, Sabancı Üniversitesi Eski Rektör Vekili ve Yardımcısı, 2018 AAAS Bilim ve Diplomasi Ödülü ile 2017 Rammal Ödülü sahibi

GEARING-Roles Sunumu

Ayşe Gül Altinay and Zeynep Gülru Göker, GEARING-Roles (Gender Equality Actions in Research Organizations to TraNsform Gender Roles), SU Gender

STEM & Toplumsal Cinsiyet Yuvarlak Masa Tartışması

Moderatör: Emine Süphan Bakkal

Berrin Yanıkoğlu, Veri Analizi Mükemmeliyet Merkezi Direktörü

Canan Atılgan, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı

Fazilet Vardar Sukan, Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Direktörü

Şirin Tekinay, Küresel Mühendislik Fakülteleri Dekanları Konseyi Üyesi ve Sabancı Üniversitesi Eski Rektör Yardımcısı
Zehra Sayers, Sabancı Üniversitesi Eski Rektör Vekili ve Yardımcısı, 2018 AAAS Bilim ve Diplomasi Ödülü ile 2017 Rammal Ödülü sahibi

SSM’DE “Rus Avangard” veda etkinlikleri

SSM’DE “Rus Avangard” veda etkinlikleri

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisine kapsamlı bir etkinlik programıyla veda ediyor.

 SSM'de Rus Avangard veda etkinlikleri

6-7 Nisan tarihlerinde ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek  “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi kapsamındaki Rus Avangardı akımının zengin üretiminden ilham alan kapanış programı, 6 Nisan Cumartesi tüm gün SSM’de.

SSM Rus Avangardı sergisi

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Sabancı Holding’in katkılarıyla ev sahipliği yaptığı ve süresi 7 Nisan Pazar gününe kadar uzatılan “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisini kapsamlı bir kapanış programıyla uğurluyor.

Rus Avangardı akımının Türkiye’deki en kapsamlı sergisi olan ve ziyarete açıldığı 18 Ekim 2018’den bu yana sanatseverler tarafından yoğun ilgiyle karşılanan sergi kapsamında, 6 Nisan Cumartesi günü, Rus Avangardı’nın sanatı her alana yaymak felsefesinden esinle hazırlanan ve meditatif yoga, küratörlü sergi turu, konferans ve konserden oluşan bir etkinlik dizisi gerçekleştirilecek.

Program, Cihangir Yoga eğitmenleri eşliğindeki yoga seansıyla saat 09.00’da başlayacak. Serginin yıldızlarla kaplı Kozmizm bölümünde gerçekleşecek seans, ressam ve müzisyen Mikhail Matiushin’in öncüsü olduğu avangard akım “Organik Kültür Okulu” sanatçılarının, eserlerini yaratırken duyularını zenginleştirmek amacıyla uyguladıkları meditatif yöntemlerden ilhamla, yoga pratiğini ritimle birleştirecek.

10.30’da serginin küratörlüğünü üstlenen ve eserlerin büyük bir kısmının ödünç alındığı MOMus – Modern Sanat Müzesi – Costakis Koleksiyonu’nun Müdürü Dr. Maria Tsantsanoglou’nun eşliğinde bir sergi turu düzenlenecek.

Etkinlik, Tsantsanoglou’nun saat 14.00’te MOMus Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Andreas Takis ile birlikte vereceği konferansla devam edecek. Tsantsanoglou’nun, 1917 Ekim Devrimi sonrası dönemde Rus Avangardı’nda sanat eğitimindeki yeni yaklaşımları aktaracağı konferansta, Takis de Fütürizm akımı üzerinden sanat ve siyaset ilişkisini ele alacak.

Günün sonuncu etkinliğinde ise yeni nesil Yunan müzisyenlerinin öne çıkan temsilcilerinden Yorgos Kandylidis (keman), Christos Grimpos (çello) ve Nikos Zafranast (piyano) tarafından kurulan Transcription Ensemble topluluğu, saat 16.30’da özel bir konser verecek. Bu kapsamda, Rus besteciler Aleksandr Scriabin, Paul Juon, Sergey Prokofiev ve Dmitry Shostakovich’in 20. yüzyılın ilk yarısında bestelenmiş ya da transkripsiyonu yapılmış eserleri yorumlanacak. Çoğunluğunu avangard eserlerin oluşturduğu seçki, dönemin müzik anlayışının deneysel unsurlarını dinleyicilere sunacak ve Rus Avangard sanatçı ve okullarının zengin üretiminin müzikteki yansımalarına bir pencere açacak.

Sakıp Sabancı Müzesi, “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisini son kez ziyaret etmek isteyenlere 6-7 Nisan tarihlerinde kapılarını ücretsiz olarak açacak.

 

Etkinlik Programı:

09.00 – 10.00:                Cihangir Yoga eğitmenleri eşliğinde meditatif yoga

10.30 – 11.30:                Küratör Dr. Maria Tsantsanoglou rehberliğinde sergi turu

14.00 – 15.30:                Konferans

Dr. Maria Tsantsanoglou – “Devrim Sonrası Rusya’da (1917-1927) Sanat Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar”

Prof. Andreas Takis - “Fütürizmin Halleri: Estetize Edilen Siyasetten, Sanatı Siyasileştirmeye”

16.30 – 18.00:                Konser

Transcription Ensemble (Rus bestecilerin, 20. yüzyılın ilk yarısından eserleri)           

 

Küratörlü sergi turu İngilizce gerçekleştirilecektir.

Konferansların dili İngilizcedir, Türkçeye simultane tercüme yapılacaktır.

Ayrıntılı bilgi için; www.sakipsabancimuzesi.org 

 

İlham Veren Liderler Konferansı

İlham Veren Liderler Konferansı

Sabancı Üniversitesi Mezunları Derneği Yönetim Kurulu tarafından düzenlenen İlham Veren Liderler Konferansı'nda Odgers Berndtson Yönetim Kurulu Başkanı Baroness Virginia Bottemley, “21 Yüzyıl Zorlukları: Üniversiteler, Politika ve İş Hayatı” başlıklı bir konuşma yapacak. 5 Nisan 2019 Cuma günü saat 17:30'da Sakıp Sabancı Müzesi, the Seed'de gerçekleşecek İlham Veren Liderler Konferansı'na tüm Sabancı Üniversitesi mensupları davetlidir.

Ilham Veren Liderler Konferansı

Tarih: 05 Nisan 2019

Yer: Sakıp Sabancı Müzesi, the Seed

Kayıt: 17:30   Saat: 18:00

 

Katılım için LCV gereklidir.

Katılım bilginizi 0216 483 94 45 numaralı telefona yada sumed@sumed.org.tr e-posta adresine iletebilirsiniz. Kampüsten katılım sağlamak isteyen Sabancı Üniversitesi mensupları için saat 16.00'da YBF otoparkından servis kalkacaktır. 

Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri:“Sinema ve Edebiyat”

Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri:“Sinema ve Edebiyat”

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) tarafından düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri” 2019 Bahar Programı’nda “Sinema ve Edebiyat” başlığıyla sürüyor. 6 Nisan  – 8 Haziran 2019 arasında düzenlenecek söyleşilerde romanlar, sinema ve TV uyarlamaları, “toplumsal cinsiyet” perspektifiyle ele alınacak. Başvuru için son tarih 5 Nisan 2019, Cuma.

Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (SU Gender), toplumsal cinsiyet tartışmalarına katkı sağlamak üzere düzenlediği “Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri” devam ediyor. 6 Mart 2019 – 8 Mayıs 2019 tarihleri arasında Minerva Palas’ta gerçekleşecek söyleşilerde, edebiyat tarihinde önemli yeri bulunan sinema ve televizyona uyarlanmış bazı romanların da dahil olduğu bir seçki ile, toplumsal cinsiyet kavramının eserlerde ne şekilde konumlandığını incelenecek. Daha sonra bu yapıtların sinema ve TV uyarlamalarından bazılarını ele alarak aynı okumaları görsel malzemeye uyarlanmış hallerinde gözlemleme ve tartışma olanağı bulunacak.

TOPLUMSAL CİNSİYET ESERLERDE NASIL KONUMLANIYOR?

On hafta boyunca, Türk ve dünya sinema ve edebiyat tarihinin tanınmış eserleri incelenecek.

Söyleşiler; Sabancı Üniversitesi’nden ve farklı kurumlardan akademisyenlerin sunumlarıyla gerçekleştirilecek. Söyleşiye konu olan eserlerde, toplumsal cinsiyetin nasıl konumlandığı, rollerinin nasıl kurgulandığı ve hangi alt metin ve söylemlerle derinleştirildiği üzerinde durulacak.

Bu yapıtların sinema ve TV uyarlamalarının da ele alınacağı seminerlerde, katılımcılar, söz konusu eserlerin görsel malzemeye uyarlanmış hallerini de toplumsal cinsiyet merceğiyle masaya yatırma fırsatı bulunacak.

Sinema ve Edebiyat

 

Toplumsal Cinsiyet ve Edebiyat Söyleşileri 2019 Bahar Programı şöyle:

Yer:    Sabancı Üniversitesi Minerva Palas, Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

Saat:   10:00 - 13:00 

06.04.2019      Esen Kunt, İstanbul Kültür Üniversitesi

                        Uyuyan Güzel (Masal); (Film) Yönetmen: Julia Leigh

14.04.2019      Esen Kunt, İstanbul Kültür Üniversitesi

                        Tuzun Bedeli (Kitap) Yazar: Patricia Highsmith, Carol (Film) Yönetmen:   

                        Todd Haynes

20.04.2019      Hülya Adak, Sabancı Üniversitesi

                        Öfke (Kitap) Yazar: Philip Roth, Indignation (Film) Yönetmen: James  

                        Schamus

27.04.2019      Murat Akser, Ulster Üniversitesi

                        Gurbet Kuşları (Kitap) Yazar: Orhan Kemal, Gurbet Kuşları (Film)  

                        Yönetmen: Halit Refiğ

04.05.2019      Tuba Ay, Boğaziçi Üniversitesi

                        Mildred Pierce (Kitap) Yazar: James M. Cain

11.05.2019      Tuba Ay, Boğaziçi Üniversitesi

                        Mildred Pierce (Film) Yönetmen: Michael Curtiz

18.05.2019      İpek Şahinler, Sabancı Üniversitesi

                        Benim Sinemalarım (Kitap) Yazar: Füruzan

                        Benim Sinemalarım (Film) Yönetmen: Füruzan, Gülsün Karamustafa

25.05.2019      Aslı Aygüneş, Sabancı Üniversitesi

                        Damızlık Kızın Öyküsü (Kitap) Yazar: Margaret Atwood

01.06.2019      Başak Demirhan, Boğaziçi Üniversitesi

                        Duyguların Rengi (Kitap) Yazar: Kathryn Stockett

08.06.2019      Başak Demirhan, Boğaziçi Üniversitesi

                        Duyguların Rengi (Film) Yönetmen: Tate Taylor

 

Katılım Ücretleri

Öğrenci/ Öğretmen/ SU Mensubu  : 400 TL (10 Hafta)

Yetişkin                                             : 600 TL (10 Hafta)


Önemli Not: Kontenjan sınırlıdır.

Katılım için son kayıt tarihi: 5 Nisan  2019, Cuma

Kayıt için: sugender@sabanciuniv.edu / 0216 483 9376)

 

Collaboration Space Nisan Ayı Eğitimleri

Collaboration Space Nisan Ayı Eğitimleri

Collaboration Space'ın birbirinden farklı konularda gerçekleştirdiği eğitimler Nisan ayında da devam ediyor. 

Collaboration Space Nisan Eğitimleri

Collaboration Space Nisan Ayı Eğitim Programı 

CoSpace Genel Kullanım ve Güvenlik Eğitimi 

4 Nisan, 9 Nisan, 19 Nisan, 30 Nisan 2019

Saat: 13.00 

Genel alan tanıtımı ve sonrasında bulunan makine ve cihaz üzerindeki uyarı işaretlerinin anlam ve önemi, temel iş sağlığı ve güvenliği hakkında bilgilendirme içeren bir eğitim.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

-0-

3D Print Eğitimi 

4 Nisan, 18 Nisan, 26 Nisan 2019 Saat: 14.30

10 Nisan, 24 Nisan 2019 Saat: 20.00

3D Print eğitiminde katılımcıların 3D Printing teknolojisi hakkında bilgilenerek, 3D modelleme yazılımlarda ürettikleri modelleri, 3D baskıya hazır hale getirmeyi ve 3D yazıcılarda üretmeyi öğrenmeleri amaçlanmaktadır.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

  -0-

Lehim Yapma Eğitimi 

5 Nisan, 11 Nisan, 15 Nisan, 25 Nisan 2019

Saat: 14:00

Bir çok çeşit projenin alt yapısını oluşturan elektronik devrelerin yapımında kullanılan lehim yapma konusunda temel bir eğitim pratik ile desteklenip düzgün lehim yapmanın püf noktalarının öğretilecektir. 

Eğitime kayıt için tıklayınız.

  -0-

Atölye Giriş Eğitimi 

10 Nisan 2019

Saat: 14:30 

Bu eğitimde CoSpace bünyesinde bulunan atölyedeki talaşlı imalat aletlerin kullanımı ve güvenliği uygulamalı olarak gösterilecek, eğitim sonunda başarılı katılımcılar atölyeye giriş izni alacaklardır. Uygulamalı eğitim olacağından her bir seans 2 kontenjan ile sınırlıdır.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

-0-

SÜRK ile Arduino Starter Eğitimi

9 Nisan 2019

Saat: 20.00

Bu workshopta Arduino yazılımının kurulumunu yaptıktan sonra Arduino ve Arduino ile birlikte kullanılabilecek komponentlerden bazılarinı tanıyacak ardindan baslangıç projeleri uygulayarak  öğreninlen bilgileri pekiştirip önumuzdeki workshoplara zemin hazırlayacağız.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

-0-

Yeni Başlayanlar için El Dokuma Atölyesi

29 Nisan 2019

Saat: 19.00

Bu workshopta çerçeveye ip gerilmesi ve temel el dokuma tekniği uygulaması öğretilecektir. Çerçeve kalp şeklindedir ve dekor olarak kullanılabilir.

Eğitime kayıt için tıklayınız.

The Future Seminar Series devam ediyor

The Future Seminar Series devam ediyor

The Future Seminar Series, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Christopher Mayack'ın "The Evolution of Social Behavior in Bees" konulu semineri ile devam ediyor.

FUTURE Seminar by Christopher Mayack

"The Evolution of Social Behavior in Beeskonulu seminer 3 Nisan 2019, Çarşamba günü saat 13:40'ta Sinema Salonu'nda gerçekleşecek. 

FUTURE Seminar Series

The Future Seminar Series'in 2018-2019 güz dönemi programı aşağıdaki gibidir: 

3 Nisan 2019 – Christopher Mayack – The Evolution of Social Behavior in Bees

17 Nisan 2019 – Albert Levi – Using Human Body as Cryptographic Key

15 Mayıs 2019 – Andrew Berry – Hunting for the Genes that Makes Humans Human

Bütün seminerler İngilizce yapılmaktadır ve Sabancı Üniversitesi'ndeki bütün lisans ve lisanüstü öğrencilere ve çalışanlara açıktır.  

Akıllı Şehir (Smart City) Vizyonuna Doğru…

Akıllı Şehir (Smart City) Vizyonuna Doğru…

Yazar: Ergi ŞenerSabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mikroelektronik Mühendisliği 2005 lisans, Sanayi Liderleri Elektronik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimi 2007 yüksek lisans mezunu. MBA/EMBA Öğretim Görevlisi

Ergi Sener Sabanci Universitesi 2007 mezunu

Özellikle IoT (Internet of Things - Nesnelerin Interneti) kavramının hayatımıza girmesi ile her nesne internete bağlanarak “akıl” kazanmaya ve bunun sonucu olarak da data üretmeye başladı. Oluşan bu datanın yapay zeka (artificial intelligence - AI) sayesinde hızla anlamlandırılması ile  geleneksel ürün ve servisler hızla dijitalleşerek hayatımızı kolaylaştıracak şekilde dönüşmekte. Akıllı saat, akıllı araba, akıllı ev, akıllı stadyum, akıllı belediye derken, artık şehirleri nasıl daha akıllı hale getiririz tartışmasını yapmaktayız. Ülkemizde geçtiğimiz hafta gerçekleşen belediye seçimleri, bu alana yönelik artan ilgiyi tekrar gündeme getirdi.

Akıllı teknolojilerle şehirler özelinde toplumun problemlerine çözüm getirmekten, kaynakları daha iyi yönetmeye ya da doğru planlamalar gerçekleştirmeye kadar farklı uygulamalar hayata geçirmek mümkün. “Akıllı şehir” vizyonunda IoT’nin oldukça  önemli ve “ön koşul” olarak nitelendirilebilecek stratejik bir konumu bulunuyor. Şehir yaşantısını ileri götürecek ve iyileştirecek uygulamalar IoT ile sağlanan bağlantı ve sensörlerden gelen datanın analiz edilmesi ile hayata geçirilmekte. Bu nedenle, bağlantı ve bağlantı ile kazanılan “akıllı” sıfatı, aslında buzdağının sadece görünen yüzünü oluşturmakta. Asıl “akıl”, sensör verilerinin işlenmesi ve bu işlenen verinin daha iyi kararlar verilmesinde ya da doğru aksiyonlar alınmasında kullanılmasından kaynaklanıyor. Yani, akıllı şehirlere giren yolda verilerden öğrenme yeteneğinin ve öngörü analizleri sağlayacak algoritmalarının geliştirilmesi gerekmekte. Bugün en temel tanım olarak “akıllı şehirler”, farklı paydaşların daha iyi kararlar almak ve daha iyi bir yaşam kalitesi elde etmek için teknoloji ve verileri kullandığı yerler olarak kabul edilmektedir.

What is a smart city? https://www.youtube.com/watch?v=Br5aJa6MkBc

Bugün, dünyada önde gelen pek çok metropolün ve şehrin, şehirlerden elde edilen datayı dijital teknolojilerle, her büyük şehrin ortak sorunu olan, park ve trafik problemlerini çözme, su tüketimini, atık yönetimini ve kamu güvenliğini iyileştirme çabalarında olduğu gibi vatandaşlarının ihtiyaçlarına etkin bir şekilde yanıt vermek için kullanmakta olduğu bir gerçek. Bu nedenle, akıllı şehir uygulamalarına yönelik yatırımlar hızla artmaya devam ediyor. IDC’ye göre 2018’de $81 milyar olan akıllı şehir harcamalarının, 2022 itibariyle, $158 milyara çıkacağını öngörüyor.

Mc Kinsey’nin "Akıllı Şehirler: Daha Yaşanabilir bir Gelecek için Dijital Çözümler” raporuna göre akıllı şehir girişimleri, yaşam kalitesini iyileştirme konusunda önemli bir potansiyele sahip. Çalışma doğrultusunda, akıllı teknolojiler kullanan akıllı şehirlerin şu avantajlara sahip olduğu belirtilmekte:

  • Günlük rutin güzergahlarda ortalama 15-30 dakika zaman tasarrufu
  • Kişi başı günlük 25-80 litre su tasarrufu
  • Sera etkisi emisyonlarında % 10-15 oranında azalma
  • Kişi başına düşen katı atık oranında % 10-20 oranında azalma
  • Cinayet, trafik kazası ve yangınlardan kaynaklanan ölümlerde % 8-10 oranında azalma
  • Suç oranlarında %30-40 oranında azalma
  • Acil müdahale gerektiren olaylarda % 20-35 oranında hızlı tepki verebilme

Bu yazımda dünya genelinde popüler akıllı şehir uygulamalarını, akıllı şehir vizyonunu gerçekleştirmek için gerekli teknolojileri ve dünya genelinde akıllı şehircilik kapsamında öne çıkan stratejileri ve politikaları araştırdım…

Technologies needed to build smart cities: https://www.youtube.com/watch?v=7vW6Nv1oXsA

Vision Zero (Vizyon Sıfır):

1997 yılında İsveç, trafikten kaynaklı ölümleri ve ağır yaralanmaları önlemeye yönelik bir program olan “Vision Zero”yu başlattı. İsveç’de başlayan bu proje yirmi yıl içerisinde trafikteki ölümleri  neredeyse yarı yarıya azalttığından ötürü küresel olarak da ciddi bir ilgiye neden oldu. Bu olağanüstü başarının temeli, yol ve araçlar ile ilgili altyapı ve regulasyonların emniyet odaklı tasarımına ve hız limitlerinin iyileştirilmesine dayanıyor.

Vision Zero’nun başarısı, bu çalışmayı Kanada’ya da taşıdı, Vision Zero Kanada’ya göre, çalışmanın özü, trafikte ciddi yaralanma ve ölümlü kazaları olabildiğince ulaşım sistemlerinden uzaklaştırma odağında. Yaralanma ve ölümlü trafik kazalarının nerede, ne zaman ve nasıl meydana geldiğini bilmek ve ölçümleyebilmek, bu kazaları engelleyebilecek çözüm önerilerini ortaya çıkarmak adına son derece önem arz etmekte. Bununla birlikte, çözümler sunmak adına kazaları ve eğilimleri analiz etme yeteneğini de geliştirmek gerekiyor. Belediye ve şehir yöneticileri, IoT destekli sistemler ile gerçek zamanlı olarak kaza verilerini izleyerek, veriyi direkt olarak aksiyonlara çevirebilmekteler. Örneğin, doğru yerlere konumlandırılan kamera ve wi-fi/Bluetooth destekli sensörler sayesinde, trafiğin akışı, kazaların en fazla olduğu noktalar, yaya, bisiklet ve araç yoğunluğuna yönelik datalara ulaşmak artık oldukça kolaylaşmış durumda. Bu datadan yola çıkarak, somut aksiyonları almak da mümkün olabiliyor: Gerekli yerlere bariyerlerin ve kontrol noktalarının konumlandırılması, trafik ışıklarının zamanlamasının dinamik olarak ayarlanması, trafik akışını düzenleyecek şekilde yolların yeniden düzenlenmesi, vb…

San Francisco da 2014 yılında, 10 yıllık bir yol haritası ile trafik kazalarını engellemeye yönelik Vision Zero stratejisini açıkladı. Akıllı şehir planlaması kapsamında, San Francisco belediyesi yaya, bisiklet sürücüsü ya da araçlardan kaynaklı ölümlerin / ağır yaralanmaların % 70'inden fazlasının meydana geldiği caddelerin %12'sini belirledi. Bu data ile birlikte artık, trafik kazalarını azaltmaya yönelik yatırımın nerelere odaklı yapılması gerektiği belirlenebiliyor.

Akıllı Park

Barselona ve San Francisco gibi şehirlerde, IoT sensörleri, sürücüleri şehirdeki kapalı garaj, otopark ya da yol kenarındaki boş park alanlarına yönlendirmede yardımcı oluyor. Bunun için, sensörleri park yerlerindeki asfaltın altına konumlandırmak ya da trafik direklerine kameralar entegre etmek, boş yerleri belirlemek adına yeterli. Bu sistemlerden alınan datanın, lokasyon tabanlı olarak işlenmesi ile birlikte sürücüler mobil cihazlarındaki uygulamalar üzerindeki gerçek zamanlı park haritaları ile en doğru şekilde yönlendirilmekteler.

Trafik Yönetimi

Sensörleri trafik ışıklarında kullanmak, sadece park yeri bulmayı değil; trafiğin sıkıştığı bölgelerin tespit edilerek, öngörü analizeleri ile rotaların optimizasyonu, ana kaza noktalarının belirlenmesi, trafik ışıklarının trafiğin akışkan olarak seyretmesini sağlayacak şekilde ayarlanması gibi konularda da akıllı şehir vizyonunu desteklemekte.

Bu alanda direklerden gelen datayı kullanan şehirlerden birkaçı:

- Dünyanın en büyük bisiklet ulaşımına sahip şehirlerden biri olan Kopenhag, sensör verilerini bisiklet trafiğini gerçek zamanlı olarak görüntülemede kullanmakta. Bu sayede, vatandaşların %40’ının günlük ulaşımlarında tercih ettikleri bisiklet yollarını düzenlemekteler.

-   New York’da, sürücülerin nerelerde yoğun bir şekilde sert fren veya keskin dönüş yaptığını öğrenmek için 2015 yılında “bağlantılı araba” programını başlattı. Toplanan data trafik sıkışıklığını azaltmada ve yol koşullarının iyileştirilmesinde kullanılıyor.

-   San Antonio’da, hava ve yol koşulları doğrultusunda olabilecek potansiyel kazaları önlemek adına ışık seviyesi artırılıp azaltılabilmekte.

Toplu Taşıma

Akıllı şehircilikte, bağlantılı ulaşım kavramı, en populer kullanım alanlarından biri, ancak aynı zamanda en karmaşıklardan da biri özelliğinde. AI ile entegre edilmiş IoT verileri vatandaşların toplu taşıma araçlarını nasıl kulladıklarına yönelik alışkanlıkları ve tercihleri ortaya çıkarma adına kullanılmaya başlandı. Londra’da, bilet satışları, hareket sensörleri ve kameralardan gelen veriler birleştirilerek, toplu taşıma araçlarının doluluk oranları tahmin edilmekte. Bu veriler sayesinde, araç optimizasyonu ve gecikmeleri engelleme amaçlı uygulamalar gerçekleştirilmekte.

Başka bir örnek olarak, Kanada’da yolcuların, ulaşım planlarını daha verimli şekilde geliştirmeleri için gerçek zamanlı ve derin öğrenme algritmaları ile yolculukların başlangıç ve bitiş zamanlamaları belirtilmekte ve bu doğrultuda operasyonel verimlilik de sağlanmakta. 

Toplu taşımada bir diğer trend, dijital ödeme sistemleri entegrasyonları ile birlikte biletsiz geçişler. Londra’da başlayan bu uygulama ile vatandaşlar, sahip oldukları temassız kredi kartları, ya da NFC uyumlu cep telefonları ile turnikelerden geçişlerini kolayca gerçekleştirmekteler. Ülkemizde de, MasterCard uyumlu temassız kartlar pek çok şehrin toplu taşıma uygulamalarında artık kullanılabilmekte (https://newsroom.mastercard.com/eu/tr/news-briefs/akilli-baskent-ankara/).

Araç Datası

Arabaların bağlantı olması ve birbirleri ile ya da bağlantılı diğer nesneler ile haberleşmeleri pek çok uygulamanın gelişmesinin önünü açmakta. V2V (vehicle to vehicle - araçtan araca) haberleşme, adından da anlaşılacağı üzere araçların birbirleri ile hız, yol koşulları ve diğer faktörlerle ilgili verileri paylaşmasını ifade etmekte. V2V, kazalardan kaçınmak, trafik sıkışıklığını azaltmak ve çevreyi iyileştirmek için büyük umut vaat ediyor. V2V’nin bir ötesi V2X (vehicle to everything. - araçtan her şeye) konsepti, araçların akıllı trafik sinyalleriyle iletişim kurmasını ve hatta bir benzin pompasında bir işlem yapmasını mümkün kılabilmekte.

Günümüzde, araçlar sürücülerin tercihlerini tutmaya başlamış durumdalar: Koltuğunun tercih edilen pozisyonu, araca binildiğinde istenen uygulamaları açma ve favori müzik listesini çalma gibi… Bununla birlikte, ilerleyen dönemde araçlar daha da akıl kazanarak, park yeri önerme, trafik sıkışıklığına yönelik yönlendirme gibi hizmetleri de sunabilecek. Bağlantılı arabaların en uç noktası, trafikteki sürücüsüz araçlar olacak.

Akıllı Belediye Servisleri

Çöp toplama hizmetleri, akıllı şehir kapsamında belediyelerin odaklandığı ana hizmet alanlarından birini oluşturmakta. Navigant Research’e göre, 2016’da $57.6 milyon olan küresel akıllı atık toplama pazarının 2025’te $223.6 milyona çıkması bekleniyor. San Francisco merkezli bir start-up olan Compology, çöp kutularının içlerine yerleştirdiği bir sensör ile kutuların doluluk oranını ölçümleyerek, çöp toplayıcıların güzergahlarını optimize etmekte. Boston ve Baltimore’da da benzer şekilde gerçek zamanlı sensör verileri ile çöp toplama verimliliğini artırma hedefleniyor. Chicago’da ise sistem bir basamak ileri götürülerek, daha önce elde edilen datalardan yola çıkarak, çöp kutularının ne zaman dolacağına yönelik öngörü analizleri gerçekleştirilmekte.

Akıllı belediyecilikte bir diğer trend de, sokak lambalarının bağlantılı olarak, akıllı aydınlatma çözümleri sağlaması. Akıllı aydınlatmalar, araçların ve insanların hareketlerine yönelik veri toplayarak, bunları tarihsel ve bağlamsal verilerle birleştirerek analiz etmekte (örneğin, özel etkinlikler, konserler, toplu taşıma programı, maç günlerindeki değişimin analizi, vb.). İşlevsel olarak da akıllı aydınlatma çözümleri, dış koşullara göre ışıkları kısmayı, artırmayı, açmayı veya kapamayı kendiliğinden gerçekleştirebilmekte.

Eski adıyla Philips Aydınlatma, yeni adıyla Signify da akıllı aydınlatmayı birkaç basamak öteye taşıyarak, tamamen “akıllı bir direk” üzerinde çalışmakta. Bu akıllı direk, nesnelere ve şehirlere “akıllı” sıfatını sağlayan bağlantıyı sunmaya odaklanmış. Testlerine yeni başlanan ve tüm dünyanın odağında olan 5G altyapısını şehirlere getirmek için, Signify 5G mikro baz istasyonlarını direklerinin içerisine entegre ederek, hem 5G’nin hızlı yayılması için bir altyapı sağlıyor, hem de baz istasyonlarının plansız monte edilmesinden kaynaklı görüntü kirliliğini ortadan kaldırıyor. Dünyanın en büyük aydınlatma firması olan ve bu alanda sürekli inovasyonlar sunan Signify'ın akıllı direğindeki aydınlatma sisteminin “akıllı” olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Aydınlatma üniteleri hem enerji verimliliği sağlamakta, enerji tüketimini gerçek zamanlı olarak raporlamakta, hem de sensörler yardımı ile ortam koşullarına göre seviyesi ayarlanmakta. Son olarak, akıllı direk kamera ve diğer farklı sensör özellikleri ile pek çok veriyi analiz ederek, akıllı belediyecilik açısından da önemli servisleri sağlıyor: Hava sıcaklığı ve nem ölçümü, gürültü, hava kirliliği ölçümü, sel gibi doğal afetlerde su seviyesinin normalin üzerine çıktığının anlaşılması, aranan araçların plakalarından tespiti, vb.

Signify Akıllı Direk: https://vimeo.com/233022197

Şehirlerin akıllı hale gelmesi, vatandaşlar olarak bizlerin de hayatını kolaylaştırarak zamanımızı daha verimli kullanmamızı, daha güvenilir ve huzurlu şehirlerde yaşamamıza olanak sağlayacak. Ortak amaç, şehirlerimizin daha yaşanılabilir, çalışılabilir ve gelecek nesillere bırakılacak şekilde sürdürülebilir olması…

 BonCity: https://vimeo.com/326557667

Doğa ve İklim Söyleşileri devam ediyor

Doğa ve İklim Söyleşileri devam ediyor

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) doğa koruma ve iklim değişikliği alanında çalışan araştırmacı, akademisyen ve sivil toplum gönüllülerini buluşturmayı amaçlayan Doğa ve İklim Söyleşileri’nin üçüncüsü 3 Nisan Çarşamba günü gerçekleşecek. Çevre ve iklim alanlarını çok disiplinli bir anlayışla bir araya getirmek amacıyla bu öğretim yılında ilk kez başlatılan Doğa ve İklim Söyleşileri, farklı konuşmacılarla iki ayda bir yapılıyor.  

Doğa ve İklim Söyleşileri Kerem Ali Boyla

Doğa ve İklim Söyleşileri’nin üçüncü konuşmacısı, uzman ekolog ve kuş gözlemcisi Kerem Ali Boyla. 12 yıldır kuş gözlem kayıtlarını değerlendiren Boyla, Türkiye kuşlarının nüfusları ve yayılışları üzerine çalışmalar yürütüyor. Söyleşide, değişen çevre koşullarına bağlı olarak azalan ve çoğalan türleri, kuş varlığını sınırlandıran etkenleri ve yaşanmaktan olan iklim değişikliğinin türleri nasıl etkileyebileceğini anlatacak. Bunun dışında mevcut gidişatın değişmesi için gereken politik, teknik ve sosyal koşulları tartışmaya açacak. 

"Kuş Bakışı Değişen Dünya" başlığı çerçevesinde yapılacak söyleşinin teması şöyle:

“Sesleriyle ve renkleriyle binlerce amatörün ilgi odağındaki kuşlar, besin zincirinin üst basamaklarında olmalarıyla doğa sağlığının en güzel göstergeleridir. Kanatların sağladığı sınırsız hareket kabiliyeti ile doğal çevrede yaşanan değişikliklere son derece hızlı yanıt verir, bir yandan bozulan alanları terk ederken, diğer yandan yeni ortamlara hızla uyum sağlar.”

DOĞA VE İKLİM SÖYLEŞİLERİ – 3

 "Kuş Bakışı Değişen Dünya"

Konuşmacı: Kerem Ali Boyla - Uzman Ekolog ve Kuş Gözlemcisi

Moderatör : Ümit Şahin - İstanbul Politikalar Merkezi

Tarih          : 3 Nisan 2019, Çarşamba

Saat            : 18:00-20:00

Yer             : Sabancı Üniversitesi Minerva Palas, Bankalar Caddesi No:2 Karaköy

  

Kerem Ali Boyla Kimdir

Kuş gözlemcilerini bir araya getirmeye çalışan, gözlem kayıtlarını veritabanları ve haritalar kullanarak derleyen ve bu verileri işleyerek doğa korumada ihtiyaç duyulan somut bilgileri ve bunları toplum genelinde yaygınlaştıracak hikâyeleri üretmeyi hedefleyen bir araştırmacı. ODTÜ Biyoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını İngiltere’de University of East Anglia’da ekoloji üzerinde tamamladı. Daha sonra BirdLife International’da (Dünya Kuşları Koruma Birliği) çalışarak And ülkelerinin Önemli Kuş Alanları envanterini hazırladı. 2014-2019 yılları arasında WWF-Türkiye bünyesinde Kuş Atlası projesini yönetti ve yayımladı. Türkiye kuşlarla ilgili bir kitabı, iki çevirisi ve birçok raporu bulunuyor. Boyla, 2009 yılından itibaren rüzgar santralleri ve diğer altyapı projelerine ekolojik danışmanlık veriyor.

 

Abone ol