#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yiğit Atılgan oldu.
“Bir Sabancı Üniversitesi öğrencisi hangi bölüme girerse girsin,
çok farklı disiplinlerden dersler alıyor”
Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yiğit Atılgan
MÜ-ED: Merhaba, işletme alanında lisans okuduktan sonra finans alanında yüksek lisans yapmaya nasıl karar verdiniz?
YA: İşletme şemsiyeli bir terim, işletmenin altında bir sürü alan var. Pazarlama, yöneylem araştırması, muhasebe gibi, bunlardan bir tanesi de finans. Ben lisede matematikte çok iyiydim. En başarılı olduğum alan matematikti. Hatta üniversite sınavında 10 tercih yaptıysam 9'u mühendislikti. Bir de işletme yazmıştım, oraya girmiş oldum. İşletmenin matematiksel alanına yoğunlaşmak istedim. Gerçi operations research de çok matematiksel ama herhalde lisans eğitimim esnasında çok denk gelmemiştim öyle derslere, finansta da başarılı olabileceğimi hissettim. Matematiğe olan ilgimi en çok orada kullanabileceğimi hissettim. O sebepten finansa kaydım. Başka bir sürü ders aldım işletmenin üzerine; ekonometri, lineer cebir, diferansiyel denklemler vs. Zaten akademik kariyer yapmak isteyen insanların böyle dersler alması lazım bu alanda ilerlemek için. O konuda kendimi geliştirince yüksek lisans alanında en mantıklısı finanstı.
“Bir makale okuyorsunuz, ondan çok etkileniyorsunuz
ve onun peşinden gitmeye karar veriyorsunuz.”
MÜ-ED: Çalışma alanınızı belirlemenizde neler etkili oldu?
YA: Doktorada yapmış olduğum çalışmalarım. Nasıl işletme şemsiye gibiyse finansın da bir sürü alanı var. Genellikle varlık fiyatlama ve kurumsal finans diye ikiye ayrılıyor. Biri piyasalarda alıp satılan varlıkların değerlendirilmesi, riskleriyle ilgili. Benim çalıştığım alan varlık fiyatlama bunlarla ilgili. Bir de kurumsal finans var. Şirketlerin çeşitli yatırım kararlarını, finanse etme kararlarını nasıl aldıklarına dair. Genel olarak bu iki alana ayrılıyorsunuz. Daha sonra bu iki alan içinde bir sürü alt alan var. O da çok dallı bir bölüm esasında. Doktoraya girdikten sonra bir sürü ders alıyorsunuz, bunların hepsiyle içli dışlı oluyorsunuz ve bir yerden belki sizi bir hoca çekiyor, o hocayla çalışmak istiyorsunuz, belki bir makale okuyorsunuz ve ondan çok etkileniyorsunuz, onun peşinden gitmeye karar veriyorsunuz. Ben de literatürün içinde girince ilgimi çekeceğini, bu alanda özgün yönetim yapmak isteyeceğimi düşündüm. Zaten bir alana kaptırınca kendinizi oradan devam ediyor.
“Pratikle teori arasında biraz fark olabiliyor”
MÜ-ED: Sizce akademisyen olmak isteyenler özel sektör deneyimine sahip olmalı mıdır?
YA: Kesinlikle olmalı diyemem, mesela Sabancı Üniversitesi'ndeki yönetim bilimleri fakültesindeki hocalara bakınca benim bildiğim yok. Finansta hiç yok mesela. Akademisyen olmanın genel patikası lisansı bitirirseniz, yüksek lisansa başlarsınız, oradan doktoraya gidersiniz. Zaten uzun bir süreç doktora. O yüzden genelde doğrudan ilerlenen bir şey ama faydası olduğunu düşünüyorum. Hatta kendimde biraz eksiklik olarak görüyorum, kendimi geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Çünkü tamamen akademiden ilerlediğiniz zaman biraz bazı şeyleri teorik düzeyde biliyorsunuz. Mesela borsanın nasıl işlediğini falan biliyoruz ama orada günbegün borsayı takip eden biri kadar ya da kurumsal finanslarda bir şirketi gerçekten değerleyen, şirketlerin birleşme süreçlerine dâhil olan elini çamura bulayan insanların tam olarak ne yaptığını, kararları nasıl verdiğini çok hâkim olamayabiliyorum. Bu yüzden pratikle teori arasında biraz fark olabiliyor. O yüzden özel sektör deneyimi kesinlikle faydalıdır. Ama akademisyen olmak istiyorsanız, bence akademik yoldan gitmekte fayda var. Akademik yola geldikten sonra zaten onu bağlantılar kurarak, şirketlerle haşır neşir olarak biraz daha pratikte ne yapıldığını öğrenebilirsiniz, kesinlikle faydalı ama mutlak şart değil.
MÜ-ED: Okulumuzda bulunan "Center of Excellence in Finance" den bahsedebilir misiniz?
YA: Tabii.Center of Excellence in Finance (CEF) 2016'da kuruldu. Şu an da Prof. Dr. Özgür Demirtaş kurucu başkanı, ben de direktörlük görevini yönetiyorum. Sabancı Üniversitesi'nin çatısı altında, ancak Akbank sponsorluğunda hayata geçmiş bir mükemmeliyet merkezi. 4 ana alanda faaliyet gösteriyoruz. En çok önem verdiğimiz sertifika eğitimlerimiz. 2 ya da 4 günlük finans eğitimi almamış öğrenciler olabilir, sektör olabilir, finans bilgisini geliştirmek isteyen insanlar olabilir. 2-4 günlük yoğunlaştırılmış sertifika eğitimleri sunuyoruz. Sabancı Center'da gerçekleşiyor.
Bunun dışında seminer seyirlerimiz oluyor. Yurt dışından kendi alanında uzman kişileri buraya davet ediyoruz ve açık yüksek katılımlı seminerler düzenliyoruz. Hem akademisyenler oluyor, hem sektörden insanlar oluyor burada. En son mesela Chris Skinner'ı getirdik. Ondan önce Columbia Üniversitesi’nden, London School of Economics'ten araştırmacıları davet ettik. Genelde Sabancı Üniversitesi’ndeki finans hocalarımızın yazdığı Türkiye piyasalarını irdeleyen periyodik araştırma raporlarımız oluyor. Bunları web sitemizden cef.sabanciuniv.edu sitesinden de yayınlıyoruz. Son olarak bir yıllık konferansımız oluyor bu sene 28 Haziran tarihinde üçüncüsünü yapacağız, burada onur konuğumuz MIT Üniversitesi’nden Prof. Dr. Daron Acemoğlu olacak.
“Hayatı kaçırmamak da lazım.
Kariyer ve okul dışında mutlaka zaman ayırdığınız,
odaklandığınız ve emek verdiğiniz başka bir alanlar olsun”
MÜ-ED: Lisans öğrencilerimize ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
YA: Kısaca cevap vereceğim bu soruya, sonuçta eğer akademik olarak ne yapmaları gerektiği belli. Yani olabildiğince ilginizi çeken alanlarda dersler alın. Farklı alanlarda interdisipliner bir şekilde kendilerini geliştirmelerini öneririm. Ama önemli olan bir şey de şu; hayat sadece okuldan akademiden ibaret değil. İşe girince de sadece işten ibaret değil. Bence mühim olan şey öğrencilerin/herkesin kendi tutkularını zevk aldıkları şeyleri keşfedip bunlara vakit ayırmaları. Lisans öğrencileri açısından Türkiye’de çok değerli üniversiteler var ve sınırlı sayı da iş olanağı, lisans-lisansüstü eğitim olanağı mevcut. Büyük bir rekabet içerisinde öğrenciler farkındayım. O yüzden onu yapayım bunu yapayım, o stajı yapayım bunu yapayım şuna çalışayım diye çok fazla zaman harcayabiliyorlar ama onu yaparken hayatı kaçırmamak da lazım. Bu şekilde kariyer okul dışında mutlaka zaman ayırdıkları ve odaklandıkları emek verdikleri başka bir alan olmasını tavsiye ederim.
“Bir Sabancı Üniversitesi öğrencisi hangi bölüme girerse girsin,
çok farklı disiplinlerden dersler alıyor”
MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?
YA: Sabancı Üniversitesi’ni ayıran en önemli özellik bence öğrencilere verdiği esneklik ve özgürlük. Bir Sabancı Üniversitesi öğrencisi hangi bölüme girerse girsin çok farklı disiplinlerden dersler alıyor. Psikoloji okuyacak biri kimya, fizik gibi çok farklı alanlarda ders alabiliyor. Hiç matematikle ilgilisi olmayan biri epey bir matematik öğreniyor. O yüzden Sabancı’nın böyle bir genişlik sağlaması, ama daha da önemlisi öğrencilerin istedikleri gibi ne okuyacaklarını girdikten sonra karar vermeleri çok önemli. Türkiye’de başka bir kurumda olmayan bir özellik, yurtdışındaki çok bildiğimiz çok prestijli üniversitelerde çok olmayan bir şans bu.
“Eğer bir öğrencinin kafasında bir şey varsa onu gerçekleştirmesi için
ona olanaklar sunan bir kurum Sabancı Üniversitesi”
Sabancı Üniversitesi’ne gelen öğrenciler en azından ne yapmak istediklerini keşfedip, ondan sonra daha bilinçli bir karar verme şansına sahip. Onun dışında sağlam bir vakıf üniversitesi olmasının avantajıyla buraya giren bir öğrenci ne yapmak istiyorsa yapabilir. Deney yapmak istiyorsa, bir proje yürütmek istiyorsa, ona mutlaka hem akademik destek hem maddi manevi destek bulabilir. Ya da ne bileyim girişimci olmak istiyorsa, şirket kurmak istiyorsa ona özgün destekler bulabilir. Yani eğer bir öğrencinin kafasında bir şey varsa onu gerçekleştirmesi için ona olanaklar sunan bir kurum Sabancı Üniversitesi.
"Öğrencilere ve akademisyenlere de sağladığı özgürlük hissi
bence Sabancı Üniversitesi’ni ayrıştırıyor"
Bu öğrenci açısından farklılıkları ve bir akademisyen olaraksa, akademik özgürlük ortamı, önemli. Yani burada yine hem maddi hem manevi açıdan istediğiniz kurumda araştırma istediğiniz dersleri sunabilme ve bunların arkasında durabilme ve bunlara destek olma, durumuyla karşı karşıyasınız. O yüzden öğrencilere ve akademisyenlere de sağladığı özgürlük hissi bence Sabancı Üniversitesi’ni ayrıştırıyor.
MÜ-ED: Bize leftail momentum başlıklı makalenizden biraz bahsedebilir misiniz?
YA: Tabii, Journal of Financial Economics dergisinde yayına kabul edilmiş bir makalemiz. Yakında yayınlanacak, şu anda henüz hazırlık aşamasında. Bu dergi dünyanın en prestijli 3 finans dergisinden biri, kısaca özetini anlatayım. Amerika piyasasında ve esasında bir sürü başka gelişmiş ülkede hisse senedi pay piyasalarında bir liste getir ilişkisine bakıyoruz. Şu geçmişte çok büyük fiyat kayıpları yaşamış hisselerin daha riskli olduğu ve bu riski kompanse etmek için de bu riske karşılık olarak da gelecekte bu türlü riskli hisse senetlerine yatırım yapan yatırımcılara daha yüksek getiri elde etmesini bekleriz. Yani geçmişteki bu çöküş yüksek bir negatif olay, o hisseyi daha riskli hale getirecektir. Bu sebepten gelecekteki getirisinde daha riskli olması gerekir. Teorimizin söylediği bu, fakat bizim bulduğumuz bunun tam tersi; geçmişte çöküş yaşayan hisseler daha riskli hale gelmelerine rağmen gelecekte çöküş yaşamaya devam ediyorlar. Yani bu riske karşılık yatırımcılarını kompanse etmiyorlar. Bunu da çeşitli teorilerle açıklıyoruz. En önemli açıklamamızda yatırımcıların bu negatif olayları yeterince göz önüne almaması, yeterince fiyatlara yansımaması ve bir çöküş olsa da bu çöküş fiyatlara çokta yansımadığı için gelecekte o hisse senetlerinin çökmeye devam etmesi. Zaten lefttail momentum oradan geliyor. Lefttail istatiksel bir dağılımın sol kuyruğu; yani negatif getiriler, negatif olaylar momentumda devam etme hareketi o negatif olayların, negatif getirilerin hisse senetleri için devam etme eğilimi diyelim. En özet şekilde böyle anlatabilirim. Merak edenler internetten ulaşabilir her zaman.
Akademisyene Sor: Yiğit Atılgan
Yiğit Atılgan kimdir?
Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yiğit Atılgan hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.
#AkademisyeneSor nedir?
Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor.
#AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.