"Feminist Harekette Duygu/Duygulam, Zamansallık ve Güvenli Mekan: 2000'lerde İstanbul'daki Feminist Aktivistler Arası İlişkiler Örneği” çalışmasıyla Şirin Tekeli 2020 Araştırma Ödülü kazanan mezunumuz Yonca Cingöz, “Bu ödül saha çalışmamın ilk aşamasında pandemi nedeniyle duraksadığım ve doktoradaki pek çok arkadaşım gibi tez çalışmamın akıbetiyle ilgili karamsarlığa düşmek üzere olduğum bir zamana denk geldi ve motivasyonumu artıran çok değerli bir destek oldu” diyor. Ayrıca “Mezunu olduğum Sabancı Üniversitesi’nin de hem SU Gender ve ilgili program ve dersleri sürdürmesiyle hem de güvenli bir kampüs yaratma çabasında öğrenci ve akademisyenlere alan açarak verdiği desteği önemli buluyorum” açıklamasında bulunuyor.
Mezunumuz Yonca Cingöz ile Şirin Tekeli 2020 Araştırma Ödülü vesilesiyle özel bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle kısaca kendinden bahsedebilir misin?
Elbette. Ankara’da doğup büyüdüm, üniversiteyi kazanınca İstanbul’a geldim. Sabancı Üniversitesi’nde tam burslu olarak okudum, 2004 yılında Toplumsal ve Siyasal Bilimler programından mezun oldum. İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler Programı’nda yüksek lisansa başladım fakat babamın vefatı, koşullarımın değişmesi ve akademisyenlerle yaşadığım bazı olumsuz deneyimler üzerine iş hayatına girdim. Akademik çalışmama uzun bir ara verdim. Gazetecilik, editörlük yaptım. Yayıncılık alanında bir dernekte koordinatörlük yaptım. 2013’te “Feminist Felsefe ve Deleuze” başlıklı tezimi vererek yüksek lisansımı tamamladım. Ertesi yıl anne oldum. 2017’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Genel Sosyoloji ve Metodoloji Bölümü’nde doktoraya başladım. Şu anda bir vakıfta koordinatörüm ve doktoramın tez aşamasındayım. Aynı zamanda birkaç yıldır serbest olarak kurmaca dışı çeviriler yapıyorum. İki çevirim yayımlandı.
Şirin Tekeli Araştırma Ödülü'ne başvurmaya nasıl karar verdin? Süreç nasıl ilerledi?
Güncel feminist çalışmalarla yakından ilgilendiğim için Şirin Tekeli Araştırma Ödülü’nü alan çalışmaları da takip ediyordum. Doktora tez aşamasına geldiğimde başvurmayı düşünüyordum. Tasarladığım gibi oldu aslında. Dolayısıyla ödül alan araştırma önerim, doktora tez çalışmama dayanıyor. Onun saha çalışmasının bir bölümünü kapsıyor. Başvuru sürecinde bir ay kadar yoğun çalışarak araştırma önerimi olgunlaştırdım. Böylece aynı zamanda doktora tezimin literatür incelemesini ve saha araştırması planını da gözden geçirip güncellemiş oldum.
Araştırma konundan biraz bahsedebilir misin? Araştırma süreciyle ilgili şu anda ne aşamadasın?
Araştırma konumun başlığı, "Feminist Harekette Duygu/Duygulam, Zamansallık ve Güvenli Mekan: 2000'lerde İstanbul'daki Feminist Aktivistler Arası İlişkiler Örneği”. Araştırmamda 2000’lerde Türkiye’de feminist harekette yer almış aktivistler arasındaki ilişkileri duygu/his/duygulam (affect), zamansallık ve güvendelik (safety) bağlamında inceleyeceğim. Bu dönemde İstanbul’da faal olan bağımsız feminist örgütlerde yer almış aktivistlerle derinlemesine görüşmelere ve belge taramasına dayanacak olan çalışmam, anlatı analizi ve söylem analizi yöntemlerinden ve feminist aktivist hafızanın paylaşılması ve aktarımına, aktivizm duygularının hatırlanmasına bakan güncel literatürden beslenecek. İlk olarak literatür taramamı yaptım ve üç görüşmeyi tamamladım. Dergi taraması ve görüşmelerle devam edeceğim.
Araştırmanla ilgili beklenti ve hedeflerini paylaşabilir misin?
Araştırmamın sonunda feminist “güvenli mekan”lar (safe space) yaratmanın olanakları üzerine ilk sonuçlara ulaşmayı ve sunumda ilgili araştırmacılarla paylaşıp tartışarak bu analizi geliştirmeyi bekliyorum. Sunumun hemen ardından doktora tez çalışmamın analiz sürecine geçeceğim.
Ödülle ilgili duygu ve düşüncelerini alabilir miyiz?
Bu ödül saha çalışmamın ilk aşamasında pandemi nedeniyle duraksadığım ve doktoradaki pek çok arkadaşım gibi tez çalışmamın akıbetiyle ilgili karamsarlığa düşmek üzere olduğum bir zamana denk geldi ve motivasyonumu artıran çok değerli bir destek, ömürlük bir hatıra oldu. Bu vesileyle bu ödülün sürmesinde, bu sayede her yıl pek çok ufuk açıcı araştırma sürecinden haberdar olmamızda emeği olan SU Gender ekibine ve önerimi ödüle layık gören jüri üyelerine tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Türkiye'de yürütülen toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmalarını nasıl görüyorsun? Bu kapsamda SU Gender'ın yürüttüğü çalışmaları değerlendirebilir misin? Genel anlamda Sabancı Üniversitesi'nin bu alana katkısını ele alabilir misin?
Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmalarını feminist öznellikleri biçimlendiren ve feminist aktivizmi besleyen en temel damarlardan biri olarak görüyorum. Pek çok genç kadın bu bölümlerde okuyarak ve bu bölümlere hayat veren hocalarından öğrendiklerinin heyecanıyla sokak aktivizmine katıldı veya feminist fikirleri ve tutumları gündelik hayata yansıtarak çevresindekileri etkiledi, değiştirdi. Bugün dünyada toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin yükseldiği; toplumsal cinsiyet, kadın ve cinsellik çalışmaları bölümlerinin, araştırma merkezlerinin bütçelerinin kesildiği ve seslerinin kısılmaya çalışıldığı bir dönemde varlık ve etkinlik sürdürmelerinin önemi daha da büyük. SU Gender çalışkan ekibi sayesinde bu alanda akademik program ve yayınlarla sınırlı kalmayıp, ödüller vererek, eğitimler, hafıza yürüyüşleri gibi çeşitli etkinlik biçimlerini benimseyerek çok farklı gruplara bilgi ve deneyimi yayma çabası gösterdiğinden bu alandaki merkezler arasında çok değerli bir konumda bana göre. Mezunu olduğum Sabancı Üniversitesi’nin de hem SU Gender ve ilgili program ve dersleri sürdürmesiyle hem de güvenli bir kampüs yaratma çabasında öğrenci ve akademisyenlere alan açarak verdiği desteği önemli buluyorum.