Temel geliştirme programı öğrencileri düşünmeye, sorgulamaya yönlendiren bir program

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Temel Geliştirme Direktörü Zehra Sayers oldu.

"Sabancı’nın düşünme hakkı ve zamanı vermesi bence çok büyük bir fırsat"

Zehra Sayers

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Temel Geliştirme Direktörü Zehra Sayers 

MÜ-ED: Merhaba, lisansınızı fizik alanında okuduktan sonra biyofizik alanına yönelmeye nasıl karar verdiniz?

ZS: Lisansımı her şeye pozitif bilimi kullanarak cevap verebilmek için fizik alanında yaptım ve bu eğitim sırasında da gördüm ki aslında fizik bile her şeye kesin cevaplar veremiyor. O yüzden çok sevdiğim diğer bir alan olan biyolojiye de yönelebilirim diye düşündüm, çünkü başta biyolojiyi o yüzden seçmemiştim. Biyolojide çok karmaşık sorulara cevap bulmak mümkün değil. Onun için ben basit şeylerle ilgilenen fiziğe yöneleyim demiştim. Fakat sonra anladım ki ne fizik ne biyoloji göründüğü gibi değil. Ama ikisi de çok sevdiğim bir alan, o yüzden bunları birleştirmeyi istedim.   

MÜ-ED: Doktora ve sonrasındaki kariyer sürecinizde ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

ZS: Çok ciddi zorluklarla karşılaşmadım aslında. Bu soruya çok heyecan verici bir cevap veremeyeceğim. Oldukça standart bir yol izledim. Tabii annelikle iş hayatını birleştirmek o kadar kolay olmadı. Ama onun dışında profesyonel hayat açısından pek zorlukla karşılaşmadım.

"Günümüzde karşılaştığımız sorular, aşmamız gereken zorluklar

genelde interdisipliner bir yaklaşım gerektiriyor"

MÜ-ED: Üniversitemizin mühendislik ve doğa bilimleri fakültesi kurucu üyelerinden olarak interdisipliner yapının mühendislik öğrencilerine kattıkları hakkında neler düşünüyorsunuz?

ZS: Bunun için bir röportaj daha yapmamız gerekecek, çünkü bu gerçekten çok derin ve geniş bir konu kısaca şunu söyleyebilirim; günümüzde karşılaştığımız sorular, aşmamız gereken zorluklar genelde interdisipliner bir yaklaşım gerektiriyor. Bir tek alandan bunları çözmemiz o kadar kolay olmuyor. O yüzden disiplinler arası bir perspektif geliştirmek, bilgiyi o yönde genişletmek bence çok önemli. Dediğim gibi günümüzün zor sorularına yanıtlar ararken interdisipliner çalışmak zorunda kalıyoruz.     

"Temel geliştirme programı bizim lise eğitimimizin üstüne öğrencileri

biraz da düşünmeye, sorgulamaya yönlendiren bir program"

MÜ-ED: Temel geliştirme direktörü olarak üniversitemizdeki temel geliştirme yılından ve öğrencilere kattıklarından bahsedebilir misiniz?

ZS: Bu her zaman biraz tartışmalı bir konu oluyor, öğrencilerle bizim aramızda. Öğrenciler bazen neden birinci yılda temel geliştirme dediğimiz programı uyguladığımızı anlamıyorlar. Ama Sabancı Üniversitesi'ni diğer üniversitelerden ayırt eden en önemli özellik, öğrencilerin üniversiteye girdikten sonra meslek alanlarını, kendilerini geliştirmek istedikleri alanları seçebilmeleri. O yüzden de temel geliştirmenin birinci amacı aslında öğrencileri hangi ortamdan, liseden, alandan gelirlerse gelsinler homojen hale getirmek ve istedikleri konuya yönelebilmelerini sağlamak; bu yüzden temel geliştirme programı var. Yani öğrencileri aynı seviyeye getirmek ve onlara farklı alanlardan tatlar tattırarak daha sonra kendi ilgi alanlarının hangi yönde olduğuna daha kolay karar verebilmelerini sağlamak için temel geliştirme programı var. Bana kalırsa, temel geliştirme programı bizim lise eğitimimizin üstüne öğrencileri biraz da düşünmeye, sorgulamaya yönlendiren bir program.

MÜ-ED: Orta doğudaki SESAME projesinden bahsedebilir misiniz?

ZS: Ortadoğu’daki SESAME Projesi Ürdün’de gerçekleşti. Burada bir uluslararası synchrotron radyasyonu laboratuvarı kurduk. Bir ağız dolusu laf söyledim… Bu, ne işe yarıyor? Synchrotron laboratuvarı synchrotron ışını üretiyor. Bu ışınım beyaz ışık. Çok çok çok kuvvetli bir beyaz ışık ve o ışığı kullanarak siz büyük ölçekli bir mikroskop yapıyorsunuz diye düşünebilirsiniz. Ve bu mikroskopla da atomik düzeyden daha yüksek ölçeklere kadar malzemenin yapısını anlamaya çalışabilirsiniz. Bu malzeme bir hücre olabilir, bir protein olabilir, bir arkeolojik kalıntı, mesela bir testinin parçası olabilir, çimento olabilir, bir motor parçası, metal olabilir veya yeni geliştirilmiş bir nano-malzeme olabilir. Bunun yapısını anlamak bize onun özellikleri ve nasıl çalıştığı hakkında bilgi veriyor. Dolayısıyla burada, mesela arkeologlar bir seramiğin analizini yapabiliyorlar. O seramiğe zarar vermeden onun hangi elementleri içerdiğini, renginin nereden geldiğini araştırabiliyorlar. Bir biyolog bir hücre içerisindeki moleküllere bakabiliyor. Bir nano-malzemeci yeni geliştirilmiş bir pil malzemesinin yapısını araştırabiliyor.

SESAME’nin bir özelliği de; bu uluslararası bir laboratuvar dedik ama o uluslar normalde birbirleriyle çok yakın çalışan ve iyi geçinen uluslar değiller. Bu ülkeler Türkiye, İsrail, Pakistan, Ürdün, Mısır ve Filistin, İran ve Güney Kıbrıs’ı içeriyor. Ve bu laboratuvar içinde de bu ülkelerden bilim insanları birlikte çalışabiliyorlar. Bu bizim için çok önemli. Çünkü birbirlerini tanıyorlar, birbirleriyle çalışmayı öğreniyorlar, birbirlerine güvenmeyi öğreniyorlar. Aradaki ilişkileri düzeltmek için ufak ufak adımlar atılabiliyor.

MÜ-ED: Öncelikle geçen sene aldığınız Rammal Ödülü ve bu sene aldığınız Science Diplomacy Ödülü için sizi tebrik ederiz. Bu kapsamda yaptığınız çalışmalarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

ZS: Teşekkür ederim. Rammal Ödülü hem bilimsel çalışmalar için hem de Ortadoğu’daki bu laboratuvarın kurulmasındaki katkılar için verildi. Aynı şekilde bu Amerikan Bilimde İlerleme Derneği tarafından verilen Bilim ve Diplomasi Ödülü de aynı şekilde; SESAME’deki çalışmalarımız için verildi. Bu ikinci ödülü 5 arkadaşımla birlikte paylaştım. SESAME’nin kurulmasına ve onun bugün çalışır hale gelmesi için yaptığımız çalışmalara verilen ödüller bunlar. Bu laboratuvarın kurulması için birçok insan çalıştı, yalnız ben değil ve onu geliştiren, onu şu anda fonksiyonel hale getiren insanlar hala orada çalışıyorlar. Bu onların da emeğinin karşılığı bence.

"Sabancı’nın düşünme hakkı ve zamanı vermesi bence çok büyük bir fırsat"

MÜ-ED: Sizce neden Sabancı Üniversitesi?

ZS: Ben neden Sabancı’ya geldim? Benim için çok kolay. Yeni bir üniversite kuruluyordu ve buna katkı vermek, yeni programlar başlatmak ve öğrencilerle çalışmak insanın hayatında karşısına çıkacak bir fırsat değil. Yeni bir konseptle kurulan yeni bir üniversite dolayısıyla Sabancı’ya gelmek benim için çok cazip bir fikirdi. Peki öğrenciler neden Sabancı’yı tercih etmeli derseniz, onun da cevabı basit. İlk sebep hocalarının kalitesi bir yana öğrencileri de çok kaliteli. Bu yüzden iyi bir ortam var Sabancı’da. İyi bir üniversiteye gitmek herkesin isteyeceği bir şeydir. İkincisinin sebebi de en az birincisi kadar önemli; öğrencinin seçim hakkının olması. Siz buraya geldiğiniz zaman tahminen neden geldiğinizi biliyordunuz ama buraya gelip de daha seçimini yapamamış insanlar var. Bazen başta düşündüğünüz fikir de yanlış olabiliyor, sonradan yanlış gelebiliyor ‘yok benim alanım başka şekildeymiş’ şeklinde fark edebiliyorsunuz. Bu yüzden Sabancı’nın bu düşünme hakkı ve zamanı vermesi bence çok büyük bir fırsat, o yüzden Sabancı Üniversitesi seçilir.

"Sabancı Üniversitesi'nde öğrenciler hocalarla yakın bir ilişki kurup,

onlarla birlikte çalışma ve onlardan farklı şeyler öğrenme fırsatı edinebiliyorlar"

MÜ-ED: Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

ZS: Ben iki şey söylemek istiyorum aslında. Bunlardan bir tanesi Sabancı’daki hoca, öğrenci ilişkisi. Tabi isteyen öğrenciler için, herkes için değil ama bu isteyen öğrenciler hocalarla yakın bir ilişki kurup onlarla birlikte çalışma ve onlardan farklı şeyler öğrenme fırsatı edinebiliyorlar. Bence bu çok önemli. Hocalar için de öğrencilerini bu kadar yakın hissetmek önemli öğrenciler için de öyle. İkincisi bu disiplinler arası yaklaşım, bu her üniversitede olan bir şey değil. Bu bence çok önemli bir perspektif getiriyor: hem disiplinler arası yaklaşım hem 1. Sınıf dersleri. Bunu çoğu zaman öğrenciler iş hayatın atıldığında ve mezun oldukları zaman anlıyorlar. Başkalarıyla iletişim halinde olduklarında etkileştiklerinde fark ediyorlar ki kendi perspektif ve dünya görüşleri çok daha geniş ve çok daha bilgililer bu yüzden bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan şuna da geçebilirim; Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik programı hakkında fazla bir şey söylemedim ama Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik programı çok interdisipliner bir program bu açıdan Türkiye’de tek program diyebilirim. Hem hocalarımızın yetiştiği alan hem yapılan program açısından Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik programı çok interdisipliner ve geleceğe yönelik yetiştiren bir program.

Akademisyene Sor: Zehra Sayers

 

Zehra Sayers kimdir?

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Temel Geliştirme Direktörü Zehra Sayers hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.