Toplumsal Cinsiyet Mükemmeliyet Merkezi

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun çalışmalarına Mükemmeliyet Merkezi olarak devam edeceği, 15 Ekim 2015 Perşembe günü düzenlenen toplantı ile duyuruldu. Merkez’in ilk etkinliği olarak, duyuru toplantısında ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü'nü de yürütmüş Prof. Dr. Yakın Ertürk "Barışta ve Savaşta Kadına Şiddetle Mücadele" başlıklı bir konferans verdi.

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu toplumsal cinsiyet eşitliği ve farkındalığı konusundaki öncü çalışmalarına Mükemmeliyet Merkezi olarak devam edecek. 

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi'nin ilk etkinliği 15 Ekim 2015 Perşembe günü saat Sinema Salonu'nda gerçekleşti. 

Toplantının açılış konuşmasını Sanat ve Sosyal Bilimler Dekanı Ayşe Kadıoğlu gerçekleştirdi. Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Ayşe Betül Çelik, Forum’un bugüne kadarki bazı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ardından; Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Alev Topuzoğlu, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Özge Akbulut, Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Proje Yöneticisi Sevda Alkan, Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Nakiye Boyacigiller Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi bünyesinde  ve Merkez ile işbirliği içinde gerçekleştirilen çalışmaları aktardılar. 

Etkinliğin ana konuşmacısı ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nden Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü'nü de yürütmüş Prof. Dr. Yakın Ertürk "Barışta ve Savaşta Kadına Şiddetle Mücadele" başlıklı bir konuşma yaptı.

“Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin yaşanan katliam karşısında vicdanını gördüm”

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Ayşe Kadıoğlu konuşmasına 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’daki bombalı saldırıda yaşamlarını kaybedenleri anarak başladı. 

Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu’nun fakülteler üstü bir yapısı olduğuna dikkat çeken Ayşe Kadıoğlu, Mükemmeliyet Merkezi ile çalışmaları daha ilerletmeye doğru yelken açıldığını söyledi. 

Bugün Türkiye’nin nefes alınmaz ortamının temelinde de erkek egemen bir yapı olduğunu belirten  Kadıoğlu, “Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Mükemmeliyet Merkezi olarak diğer kurumlarla birlikte calışmaya, birbirimize sarılmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerine son verdi.

"Barışta ve Savaşta Kadına Yönelik Şiddet"

Toplantının ana konuşmacısı Yakın Ertürk şiddetin hem savaşta hem barışta kadını hedef aldığını söyleyerek sözlerine başladı. Ancak kadının duruşunun duruma göre de değiştiğine vurgu yaptı.  

Toplumsal cinsiyet kavramının ilk ortaya çıkış halinden fazlasıyla saptığına dikkat çeken Yakın Ertürk, analitik olarak ortaya çıkan kavramların popülerleştikçe içinin boşaldığını söyledi. İnsanların toplumsal cinsiyet olgusunu “kadın” kelimesini kullanmamak, kadın ve erkek farklıdır demek için kullandıklarını söyledi. Yakın Ertürk, toplumsal cinsiyet kavramının feminizm açısından önemine dikkat çekti. 

Yakın Ertürk, kadına yönelik şiddetin kendi içinde izole bir mağduriyet gibiyken nasıl uluslararası platforma taşındığı konusuna da değindi. Kadına şiddet gösterenlerin alkolik veya şiddete yenik düşen erkek şeklindeki açıklamalara karşı çıkılması gerektiğine vurgu yapan Ertürk, kadının statüsü alanındaki çalışma konularından birinin de kadına şiddet olduğunu ifade etti. 

Ulus devletin çözülmesi ve kadın hakları

Kadına yönelik şiddetle diğer şiddet türleriyle aynı kaynaktan beslendiğini söyleyen Ertürk, ikna mekanizmalarının çöktüğü anda şiddetin başladığını belirtti.  Soğuk savaş sonrası dönemde ulus devlet yapısının sarsıldığını ve çözülmeler başladığını söyleyen Ertürk, bunun da beraberinden şiddeti getirdiğini belirtti. Yakın Ertürk “Şiddet türleri sayıldığında etnik farklılıklara dayalı şiddet; sınıf yapısındaki değişiklerden kaynaklanan, kent merkezlerinde sayıca artan kitlelerin şiddeti ve son olarak çete şiddeti dile getiriliyor. Ataerkil şiddet açıkta bırakılıyor” dedi. 

Küreselleşme ile iş yapış şekillerinin değiştiğine dikkat çeken Yakın Ertürk, aynı zamanda kadın hareketinin istekleri ile ataerkil düzenin de değiştiğine vurgu yaparak, bunun da ataerkil şiddeti artırdığını söyledi. Bunun bir sonucu olarak şiddetin artık normalleştiğine ve yaygınlaştığına dikkat çekti.

Ulus devletin çözülmesiyle bireylerin uluslararası insan haklarına erişebildiklerini söyleyen Ertürk, 1990’lara kadar insan haklaranının yaygın olmama sebebi olarak ise ulus devlet yapılarını gösterdi. Kadınların Birleşmiş Milletlerin kuruluşundan itibaren ulusal düzeyde ulaşamadıkları haklara uluslararası platformda ulaşmaya çalıştıklarını söyledi.

“Yasalar kadınların mücadelesine dayanak olduğu için önemlidir”

Yasaların kadınların mücadelesine dayanak olduğu için önemli olduğunu belirten Yakın Ertürk,  CEDAW Sözleşmesi hazırlanırken kadına yönelik şiddet kadınların sözleşmede yer alması için en çok uğrastıkları madde olduğuna dikkat çekti. 90’lı yıllarda bu açığın kapatıldığını dile getiren Ertürk, CEDAW Komitesi’nin 1992 yılındaki tavsiye kararında şiddet maddesinin eklendiğini belirtti.

Yakın Ertürk 90’lı yıllarda bu alandaki mekanizmalar ve bu yöndeki kararların çok önemli açılımlar getirdiğini söyledi. 1993 yılındaki Viyana Konferansı’nda kadına yönelik şiddetin kararlaştığını ifade etti ve “Hatta gayrıresmi mahkemeler oluşturuldu. Örneğin “comfort women” konusu dile getirildi. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele deklarasyonu kabul edildi. Bu deklarasyondaki maddelerin denetlenmesi icin raportörlük oluşturuldu” dedi.

Kadınların insan hakları sistemine sahip çıkarak kendi haklarını geliştirdiklerine vurgu yapan Yakın Ertürk, kadına şiddetin bir gündem maddesi olmasının dönüştürücü yanı olduğunu belirtti. Kadına şiddetin gündelik yaşamı ve doğruymuş gibi görünen durumu tartışmaya açtığını söyledi.  Devletin de aile reisliği kavramıyla aile içindeki düzenlemeyi erkeğe vermesinin ataerkil sistemin bir yansıması olduğuna dikkat çekti. 

90’lı yılların insan hakları açısından da çok önemli olduğunu belirten Yakın Ertürk, Yugoslavya ve Ruanda savaşlarının yaşandığını ve bu savaşlarda kadına yönelik şiddetin stratejik olarak kullanılmasının tepki çektiğini dile getirdi.  O yıllarda Roma Statüsü’nün kabul edildiğini belirten Yakın Ertürk,  Birleşmiş Milletler içinde güvenlik konseyi çok önemli olduğunu, 2000 yılında kadın, güvenlik ve savunma konulu kararı aldığını söyledi. Bunun bir dönüm noktası olduğuna vurgu yapan Ertürk, “Temelinde kadının mağduriyetten korunması ve güçlenmesine dayanır. Türkiye o noktaya gelemedi. dedi.

Toplumsal cinsiyet analizi yapılmadığı sürece, kadın üzerindeki savaşın devam edeceğini söyleyen Yakın Ertürk, savaşta cinsel şiddeti kadına yönelik şiddetten ayırarak parçalanmışlığa yol açtığını belirtti.  Örnek olarak; Kongo’nun zenginliğin yanında çok fakir bir ülke olduğunu, kendisinin oraya raportör olarak gittiğinde barış imzalanmasına rağmen kadına yönelik şiddetin cinsel şiddete dönüştüğünü söyledi. 

Yakın Ertürk, Türkiye’de 80’li yılların önemine değindi. Küresel politikaya geçişin yaşandığı bu dönemde,  kadın hareketi ve Kürt hareketinin devleti sorgular hale geldiğini ve devlet hegamonyanın sarsılmasının şiddeti doğurduğunu söyledi. 

Bugün terörle mücadele ve ulusal güvenliğin devletlerin gündeminde olduğu için insan haklarının feda edildiğini söyleyen Yakın Ertürk, “Kadına yönelik şiddeti, barış ve savaşa indirgemek basite indigemektir” dedi. Erkeklerin doğasında savaşmanın olmadığını, bunun politikalarla geliştirildiğini söyledi.