Üretim sistemlerinden çanta tasarımına uzanan bir girişim hikayesi

“Kadınları güçlü hissettiren, istedikleri hayatları yaşamaları için cesaret veren bir marka yaratma hayalim vardı. İçinde tasarım kabiliyetimi de kullanabileceğim bir kadın aksesuar markası olmasına karar verdim. Kadınlara en yakın arkadaşları gibi her zaman destek olan, çantalar tasarlamak istedim" diyen mezunumuz Zeynep Gürsoy, girişimci hikayesini gazeteSU’ya anlattı.

Sabancı Üniversitesi Üretim Sistemleri programından 2008 yılında mezun olan Zeynep Gürsoy, kendi markasını yaratma ilhamını içindeki sesi dinlemeye başladıktan sonra aldı. Aile şirketinde 5 yıl çalıştıktan sonra, kendi markasını hayata geçirme yolunda attığı ilk önemli adım Londra’daki Central Saint Martins Sanat ve Tasarım okulunda yüksek lisans yapmak oldu. Daha sonra tekrar Türkiye’ye dönüş yapan Gürsoy, çanta tasarım eğitimi alarak kadınları güçlü hissettirmek üzere tasarladığı aksesuar ve çanta modellerini Tara Folks markasıyla pazara sundu.

“Kadınları güçlü hissettiren, istedikleri hayatları yaşamaları için cesaret veren bir marka yaratma hayalim vardı. İçinde tasarım kabiliyetimi de kullanabileceğim bir kadın aksesuar markası olmasına karar verdim. Kadınlara en yakın arkadaşları gibiher zaman destek olan, çantalar tasarlamak istedim" diyen Gürsoy, girişimci hikayesini gazeteSU’ya anlattı.

Not: Deri bel çantalarından, omuz ve sırt çantalarına kadar geniş bir koleksiyona sahip Tara Folks, tüm Sabancı Üniversitesi ailesine yüzde 15 indirim sunuyor. Sabancı Üniversiteliler, markanın websitesinde “SABANCILI15” kodunu kullanarak indirimden yararlanabilir.                     

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Eğitim ve kariyer çizginizden kısaca bahsedebilir misiniz?

Merhaba, ben Zeynep Gürsoy. Alman Lisesi’ni tamamladıktan sonrasında Sabancı Üniversitesi Üretim Sistemleri programından 2008 yılında mezun oldum. İş hayatına atılmayı biraz erteleyip, Sabancı’da başladığım İtalyancamı ilerletmek için bir kaç aylığına Florensa’ya yerleştim. 2009 Ocak ayında babamın girişimi olan süt ve süt ürünleri üreten aile şirketimiz Mamsan Gıda’da çalışmaya başladım. Beş yıl boyunca satış ve pazarlamadan üretime, tedarik zincirinden satın almaya kadar şirketin farklı alanlarında tecrübe edinme fırsatı buldum. O zamanlar çoğunlukla fason olarak yani başka markalar için üretim yapıyorduk. Kendi markamızı yaratma fikri ile fabrikanın bulunduğu Edirne bölgesinde “Sütçüm” adı altında alt bir marka kurduk. Tasarımından satış kanallarını geliştirmeye dair her şeye dahil olabildiğim bu süreç bana kendi markamı da kurup geliştirirken büyük resmi görebilme kabiliyeti kazandırdı.

Kurumsal tecrübem olmadığı için başka yerde çalışsaydım nasıl olurdu bilemiyorum ama babamla birebir çalışırken ondan şu anda da kullandığım insan ilişkileri ve girişimcilik konusunda da çok şey öğrendim ve bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum.

Hep yurtdışında bir yüksek lisans yapma hayalim vardı. İlk zamanlar muhtemelen sürü psikolojisi ile eğitimime MBA ile devam etmek istiyordum. Avrupa'daki iyi okullardan kabullerim gelmesine rağmen bu alanda ilerleme fikri beni heyecanlandırmadı. Benim aradığım yaratıcılığımı ortaya çıkarıp kullanabileceğim bir konuda uzmanlaşmaktı.  Londra’daki Central Saint Martins Sanat ve Tasarım okulunda “Hayal gücünün Yaratıcı Endüstrilere Uygulanması” adı altındaki yüksek lisans programı tam bana göreydi. Kabul alınca Londra’ya yerleştim. Bölümüm sayesinde bu sefer mühendisler dışında grafik tasarımcı, moda tasarımcısı gibi farklı yaratıcı sektörlerden gelen birçok farklı ülkede arkadaş edindim. Farklı kültürleri tanımak bakış açımı çok genişletti. Tekrar aile işine dönmektense kendi markamı kurmaya karar verdim.

Tara Folks'u kurmaya ne zaman ve nasıl karar verdiğiniz? İlk kuruluş aşamalarından bahsedebilir misiniz? 

Kadınlar için bir şey yapmak istiyordum. Bir şekilde kadınları güçlü hissettiren, istedikleri hayatları yaşamaları için cesaret veren bir marka yaratma hayalim vardı. İçinde tasarım kabiliyetimi de kullanabileceğim bir kadın aksesuar markası olmasına karar verdim. Kadınlara en yakın arkadaşları gibi her zaman destek olan çantalar tasarlamak istedim. Bunun için ayrıca online bir çanta tasarım kursunu tamamladım. Hocam hala benim mentörüm ve zamanla da çok yakın arkadaşım oldu.

Hiç bilmediğim bir sektöre hayalimi gerçekleştirme coşkusu ile biraz balıklama atlamış oldum. Ne üretici tanıyordum ne de ürünlerimi satabileceğim yerlerin satın almadan sorumlu kişilerini, ne de pazarlamasını yapabileceğim dergi editörlerini, stylistleri. Tasarımlarımı çizim aşamasında çıkarıp karton maketlerden hazırladıktan sonra üretici arayışına geçtim. Ürünlerimin numuneleri hazır olduktan sonra da az adetli stoklarımızla Çaba, TOGbazar, Zubizu, Canan&İris gibi kaliteli alışveriş etkinliklerine katılmaya başladım. Bütün bu süreçte neredeyse tektim. Bana çok sevdiğim ablam dediğim bir yakınım yardımcı oluyordu. Modern pazarcılar gibi masamızı kuruyor çantalarımızı taşıyor, akşamında topluyorduk. Bu tarz etkinliklere katıldıkça sektörden daha fazla kişi ile network kurmuş oldum. Hepsi başka bir kapı açtı. Önce RoomandRumours gibi yerel butik mağazalar ile çalışmaya başladım. Sonra İstanbul’daki Galeries Lafayette, Harvey Nichols gibi büyük departmanlı mağazalarda çantalarımı satmaya başladım. En son da Amerika ve İngiltere de satış yapan WolfandBadger gibi online sitelerde ürünlerimi sattım. Her adım çok kıymetli oldu, çünkü hepsi beni bir sonraki aşamaya taşıdı. Moda sektöründen farklı kişilerle tanıştıkça, konuştukça markalaşma konusunda izlenebilecek adımlar doğrultusunda farklı fikirler edindim. Tek bir doğrunun olmadığı gibi.

Tara Folks için neleri hedefliyorsunuz?

Kısa vade olarak Tara Folks için özellikle marka bilinirliğini arttırmayı ve kendi yurtiçi yurtdışı online satış hacmimi büyütmeyi hedefliyorum. Bunun yanında çalışma ekibimi de genişletmek ve işin tasarım tarafına biraz daha zaman ayırabilmek istiyorum. Ayrıca kısa videolar gibi markanın özünü eğlenceli bir şekilde anlatacak işbirlikleri planlarım var.

Uzun vade olarak ise Tara Folks’un tasarımları ve kalitesiyle yurtdışında da bilinen ve aranılan bir marka olmasını arzuluyorum. Bunun sayesinde Türk derisinin ve işçiliğinin de kalitesini kanıtlayan örneklerden biri olmayı ve yapacağım ihracat ile de ekonomimize katkıda bulunmayı hedefliyorum.

Sabancı Üniversitesi mezunu olmak bir girişim fikrinde yer almak ve girişimci vizyonu kazanmak anlamında size ne kattı? Sabancılı olmayı bu anlamda nasıl yorumluyorsunuz?   

Yine çok şanslıyım ki Sabancı’da okurken rahmetli Ziya Boyacıgiller’den girişimcilik üzerine ders alma fırsatı yakalamıştım. Kendisi mühendis arka planlı hem başarılı ve hem de mütevazi bir girişimci olarak bana çok ilham veren bir kişilikti. Bunun yanında Sabancı’nın sunduğu disiplinlerarası eğitim ve CIP programları sayesinde de farklı alanlarda bilgi sahibi olabildim. Böylelikle bu farklı noktaları birleştirdiğimde zaten yaratıcılık ve özgünlük kendini çok net bir şekilde ifade etmeye başladı. Sabancılı olmak bence kendi alanın dışındaki konulara da ilgili ve meraklı olmak, sorunun cevabını bilmesen de çözüm yolları arayan ve kendini geliştirmek için devamlı yeni sorular soran bir birey olmak demektir.