Zerrin Koyunsağan'dan 20 Yılın Hikayesi

Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile  üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar. 

Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Zerrin Koyunsağan oldu.

Zerrin Koyunsağan, 5 Ocak 1998 tarihinde 37 kadro numarasıyla Sabancı Üniversitesi’ne kurucu Öğrenci Kaynakları Direktörü olarak katıldı. Temmuz 2005’e kadar bu görevini  sürdüren Zerrin Koyunsağan, Sabancı Üniversitesi’nden emekli olurken üniversitenin misyonuna müstesna katkıda bulunmuş olan akademik ve idari personele verilen “Sabancı Üniversitesi Onur Üyesi” unvanına layık görüldü.

Ağustos 2006’da Sabancı Vakfı’na katılan Zerrin Koyunsağan, Vakfın yeniden yapılanması sürecinde önemli katkılar sunarak; 2011-2018 yılları arasında Sabancı Vakfı Genel Müdürü, 2018-2020 arasında da yine Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

Zerrin Koyunsağan’ın sorduğumuz  dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz. 

Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı? 

Z.K: İlk görev yerim ODTÜ’de öğrenci işlerindeki kurumsal sistemlerini oluşturmuş, başarısını test etmiş, bundan sonra yeni neler yaparım diye düşünmeye başlamıştım. Bu günlerden birinde Sabancı Üniversitesi’nden görüşme daveti aldım. Akabinde, her zaman ikisini de özlem ve rahmetle andığım üniversitenin kurucu Genel Sekreteri Hüsnü Paçacıoğlu ve Kurucu Rektörü Tosun Terzioğlu ile görüşmeye İstanbul’a Sabancı Center’a geldim. Bu benim Sabancı Üniversitesi ile ilk tanışmamdı. Üniversite ile ilgili hayalleri tam da benim hayallerimle örtüşüyordu, teklifi severek kabul ettim. 

Ocak 1998’de Sabancı Center’ın 17. katında işe başladım ve kampusa taşındığımız Eylül 1999’a kadar burada çalıştık. Her şeyi sıfırdan kurarken, bol bol birbirimize danışıyorduk ve yeni çalışma yöntemlerini hep birlikte deneyimliyorduk. Çok heyecanlı ve çok yoğun bir tempoda hem çok çalıştık hem yeni dostluklar kurduk. Aynı zamanda üniversitenin kültürünün yoğrulduğu dönemlere tanıklık ettik.  

İlk anılarımdan birisi şöyleydi: Üniversite giriş sınavında ilk 10 bine giren öğrencilere göndereceğimiz mektupları Sabancı Üniversitesine sevdalı hepimiz; Tosun Bey, Hüsnü Bey, öğretim üyeleri, idari çalışanlar hep birlikte gece yarısına kadar zarflarken hem çok heyecanlanmış hem de çok eğlenmiştik. Tercihler döneminde üniversitenin tanıtımını yine Karaköy’deki İletişim binasında yaptık. Henüz üniversite fiziken ortada yok ama maket üzerinden öğrencilere ve ailelerine anlatıyorduk. Neyse ki çoğunlukla inandırıcı oluyorduk. Sabancı isminin topluma verdiği güven, işimizi kolaylaştırmıştı. 

Nihayet Ekim 1999’da ilk öğrencilerimize kavuştuk, çok yağmurlu bir günde üniversitemiz açıldı, ben de sevinçten ağlayanların arasındaydım. İlk yıl henüz kampüste inşaatlar devam ediyordu, kuşkusuz eksiklikler oluyordu ama biz bunun öğrencilerin hayatını zorlaştırmasına izin veremezdik. Her yeni duruma göre çözüm üretiyorduk. Mesela, ders programlarını yapmış, ilan etmek üzere olduğumuz sırada, Üniversite Hizmetleri biriminden bir haber geldi; geçici kafeteryada aynı anda bütün öğrencilerin yemek yemesi mümkün değildi! Hemen kolları sıvadık, sil baştan ders programlarını tekrar yapıp, kafeteryaya sığacak sayıda öğrenci grubu yemek yerken diğerlerini derste tuttuk, sonra yemeğini bitiren grubu derse yollarken, aç olanları dersten çıkarttık, böylece çakışma olmadan yemek yedirdik öğrencilerimize. 

20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız? 

Z.K: Kuruluş yıllarında bütün öğretim üyeleri, çalışanlar, öğrenciler, herkes hedefe kilitlenmiş şekilde en iyiyi, en doğruyu başarmaya, üniversitenin temellerini sağlam atmaya odaklanmıştı. Bu o kadar değerliydi ki, kendimi bu sıra dışı deneyimin parçası olduğum için şanslı hissediyorum. Kurumsal yapının oluşturulması, süreçlerin tasarlanması, farklı düşünme biçimi, farklı bakış açıları kazandım. 

Çok güzel insanlarla tanıştım. Alev Topuzoğlu, Şükrü Dökücü, rahmetli Hilmi Çelik, Hüsnü Paçacıoğlu, Tosun Terzioğlu’nun dostlukları, bilgelikleri, bana kattıklarına paha biçilemez. Güler Sabancı’nın yönlendirmelerinin ve dostça davranışlarının da gerek bana gerekse bütün ekibe olumlu etkisinden bahsetmeden geçemem. 

En önemlisi; gençlerle birarada olmak, onlardan öğrenmek, onlara katkıda bulunabilmekti. 

İlk yıl 249 öğrenci kayıt yaptırmıştı ve %75’i bursluydu. Çok başarılı öğrenciler Sabancı Üniversitesini tercih etmişti. Sabancı Üniversitesinde burslar, başarıya verildiği için burslu okumak prestijli bir şeydi. Bu nedenle, bir çok öğrenci burssuz girdiği halde sonradan not ortalamasını yükseltip burs almaya çalışıyordu. Biz de burs sistemini başarıyı esas alarak kurgulamaktan mutluyduk. 

20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir? 

Z.K: Sabancı Üniversitesi, Türkiye’deki yükseköğretim sisteminde öncülük yaparak çok önemli bir fark yarattı ve diğer üniversitelere örnek oldu. Yurt dışına giden mezunlar, üniversitenin güçlü itibarını bütün dünyada yerleştirmeye devam ediyor, başarılı akademisyenler en iyi eğitim ve araştırmayı sunuyor. Mezunlar Sabancı Üniversitesinde çalışmaya başladılar, üniversitelerine sahip çıkmaya devam ediyorlar. Bunların hepsi en başta kurulan hayallerin hayata geçtiğine dair birkaç örnek sadece. 

Bundan sonra da Sabancı Üniversitesinin sağlam temellerinin daha da güçlenmesini, akademide öncülük yapmaya devam etmesini ve dünya sıralamalarında önde gelen marka üniversiteler arasında en üst sıralarda yer almasını isterim. 

Kendime ilişkin hayalim ise ailemle ve sevdiklerimle birlikte sağlıklı ve keyifli bir hayat sürdürmek. 

Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz? 

Z.K: Sanırım ODTÜ’de yeniden yapılanmayla ilgili farklı projeler içinde bulunabilirdim veya yeni kurulan bir üniversitede kurumsal yapılanmanın içinde yer alırdım.