Şeytan Tüyü

murat germen

Murat Germen

Sanat ve Sosyal Bilimler Faültesi Öğretim Üyesi

İstanbul tuhaf yer. Öldürür de yaşatır da üzer de sevindirir de... Kantarı, topuzu, ayarı yok gibidir İstanbul’un. Saniyeler içinde müthiş bir sevinç duygusu üzüntü veya öfkeye, ışıl ışıl bir hava ıslak ve sevimsiz bir atmosfere, hali vakti yerinde gibi görünen biraz sonra fukara mahallesine dönüşebilir.

İstanbul 7 tepe ya, belki bu yüzden İstanbul’u herkes tepe tepe kullanır, çünkü İstanbul burnundan kıl aldırmayan birine benzemez, İstanbul her yola gelir. Dünya başkenti sayılan diğer metropollerin çoğu, sakinlerini İstanbul kadar serbest bırakmaz. Peki iyi bir şey midir bu? Kentin karmaşık, yer yer kirli, çirkin fiziki yapısı “hayır, hiç de iyi bir şey değil bu!” dedirtiyor...

İstanbul belki de samimidir, saklamaz pisliğini pirüpak yüzeylerin arkasına, bütün bağırsaklar ortadadır. Yoksa acaba bu haller İstanbul telaşlı, özensiz, vakitsiz, bilinçsiz, sahipsiz olduğu için midir?

İstanbul’a bir çok kişi para kazanmaya gelir, “memleket” İstanbul değildir bir çok kişi için. İstanbul’u kağıt mendil misali kullanıp atan pek çok misafir “memleket”e bunu reva görmez; memleket hep daha kutsaldır, bu yüzden de misafirliklerini bir türlü atamazlar üzerlerinden...

İstanbul deyince “istiap haddi” kavramı gelir akla; kapasitesini çoktan doldurmuş, eskiden “taşı toprağı altın” olan bu yer taşı toprağı inşaat molozuna, yağmur ve sel sonrası gelen çamura dönüşmüş olmasına karşın, hala bardağı taşıracak damlayı içine alacak kadar da esnektir.

Gayrimenkul spekülatörleri, arazi rantçıları her ne kadar İstanbul’u yüksek binalara boğmaya çalışsa da bu kent aslen yatay gelişmiş ve gelişen bir canlı organizmadır. İstanbul’un güzelliği yataylığındadır, dikeyliğinde değil, İstanbul Manhattan olmaya asla öykünmemelidir...

İstanbul sanatı da kültürü de gastronomiyi de mimarlığı da yaşamı da kendine göre tüketir. Dünyanın önemli gelişmiş ve organize metropollerinde sırf bu yüzden İstanbul’daki titreşimi bulamaz gelen ziyaretçiler. Taklit malı boldur İstanbul’un, ama onların üretim ve tüketim biçimleri özgündür en azından...

İstanbul’da azınlık çalışır, çoğunluk tüketir. Çoğunluğun çalıştığı Batı metropollerinin sokaklarında İstanbul’daki gibi bir “insan seli”ne rastlayamazsınız. İstanbul’da Cumartesi’ye denk gelen bir yaz gecesi saat 2-3 gibi köprüde yoğun trafik olur; bu canlılığa “kontra” veya “sür rölans” çekebilecek bir dünya kenti ya yoktur, ya da nadirdir...