SUmoda: "Didem Ellialtı ile Difashionbranding"

Röportaj: Bengü Vefa / Sabancı Üniversitesi öğrencisi, SUmoda kulübü

Moda dünyasının PR denilince akla gelen ismi Didem Ellialtı ile SUmoda kulübü olarak sohbet tadında bir röportaj gerçekleştirdik. Doğallığı ve tüm samimiyetiyle Difashionbranding serüveninden ve moda dünyasında elde ettiği tecrübelerden bahsederken marka olmanın püf noktalarını da kendisinden dinledik. Marka olma yolunda kaliteli danışmanlık Difashionbranding ve hikayesi sizlerle:

Çocukluktan itibaren tiyatro ve oyunculuğa büyük bir ilginiz olduğunu öğrendik. Hayallerinizin peşinden Newyork’a gidip oldukça ünlü bir okulda konservatuar eğitimi aldınız. Hayallerinizin peşinden giderken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

11 yaşındayken okulda Sonia Glogowski adında bir skills hocamız vardı. Dersinde öğrencisi olarak iyi değildim. Hiç bir zaman tüm karnesi 5 biri olmadım. Hayatımda hiç takdir almadım hep teşekkür aldım. Ama Sonia, okulda bir ingilizce oyun yönetiyordu bende ana karakterdim. Onu şaşırtmıştım. Derste göremediği heyecanı, adanmışlığı oyunda gördü. Okula babamı çağırmıştı ve ‘’Oyunculuk yapmak zorunda!’’ demişti. Hemen konservatuara verilmem gerektiğini söyledi. Fakat babam Cambridge mezunu olmasına ragmen aile yapısından dolayı biraz geleneksel bir yapıya sahip olduğundan oyuncu olmamı kesinlikle istemediğini söylemiş ve bu konuyu net bir şekilde kapattırmıştı. Bende küçüktüm babamdan da çok korkardım. Böyle olunca ben de  Yeditepe Üniversitesi’nde Gazetecilik ve Sanat Yönetimi eğitimi aldım. 19 yaşımdan itibaren Radikal’de ve CNN TÜRK’te stajlar yaparak kendimi televizyonculuk ve gazetecilik alanında geliştirdim. Birkaç serginin küratörlüğünü yaptım plastik sanatlar alanında birkaç dergiye eleştiri yazıları yazdım. Mezun olduğumda  moda ile ilgilenmek aklımda asla yoktu.  Yeni çıkacak bir dergi için Kültür ve Sanat editor aradıklarını duyarak Levent`te bir villaya görüşmeye gittim. Bir baktım ki bahçede kocaman F harfli bir elmas, içeride tüm plazmalarda fashiontv açık, fotografçılar, modeller, stylistlerden yürümek zor bir şekilde yukarıya çıktım.

22 yaşındaydım derginin yayın yönetmeni olduğumda. Sadece beni işe aldıklarından 3 hafta sonra Genel Müdürden beni işe alan Yayın Yönetmeninin işten çıktığını ve benim Yayın Yönetmeni olmamı istediğini, benimde isteyip istemediğimi sordu. Bacağım masanın altında titrerken "Evet." Dedim.  Evet bir şeyler biliyordum ama dergi yönetmek… Dergiyi finanse etmek, reklamcıları yönetmek ve tüm dergiyi benim yapmam demek ki. Bir tek sanat yönetmeni olacaktı sayfaları tasarlayan diğer her şey bendeydi. Hatta dergiyi çıkaracak bütçeleri bile yoktu. Gerekli finans kaynağını da benim bulmam gerekiyordu. Bütün bunlara dair 22 yaşında ve sadece 3 haftadır orada çalışıyorken, elbette hiçbir şey bilmiyordum aslında ama çok cesaretliyimdir. Biri bana bir şans verdiğinde değerlendiririm. Ve onu o an yaparım. Çünkü o an eser ve o şans gelir. Yarın hatta 1 saat sonra bile o şans olmayabilir diye düşünürüm… Böyle yaptığım için de kültür ve sanat editörü olmak için geldiğim halde yayın yönetmeni oldum. Her şey güzel ilerledi. Televizyon programı sunmaya başladım ve neredeyse dünyadaki bütün tasarımcılarla röportaj yaptım. Dolce Gabbana, Alexander Mcqueen... 26 yaşında, hem maddi olarak iyi bir durumdaydım hem de sektörde  çok tanınıyordum. Ama asıl yapmak istediğim şey her zaman oyunculuktu. Fashiontv`deki kariyerimin son iki senesinde  şunu farkettim: İnsanları seslendirmekten artık çok sıkılmıştım. Kendime ait bir sesim olmadığına karar verdim. Kendi sesimi oyunculuk ile bulmak istiyordum. Kendi ayaklarım üzerinde durduğum için bir birikimim vardı ve hayat tarzımı değiştirip yeni bir alanda eğitim alma lüksüne sahiptim. Ve Newyork hayatım başlamış oldu.

Newyork’ta oyunculuğa yönelmişken Türkiye’ye döndükten bir süre sonra Difashionbranding’i kurdunuz ve Moda PR’ı olarak başı çekiyorsunuz. Difashionbranding fikri nasıl ortaya çıktı?

Aslında Newyork’a gitmeden öncede birkaç sinema filminde güzel rollerde oynamıştım. Döndüğümde de direk oyunculuğa yöneldim ve dizilerde, tiyatrolarda rol aldım ama oyunculuk yapmak, ajanstan telefon beklemek, kendini insanlara beğendirmeye, sevdirmeye çalışmak çok yıpratıcı. İstediğiniz projelerde yer almak için bekliyor olmanız gerekiyor. Ben bu lükse sahibim şuanda. Çünkü başka bir işim daha var. Actor Studio`da eğitim alırken bize öğrettikleri şey şuydu: ‘’Başka bir iş daha yapın, şansınız ve yeteneğiniz varsa...’’ Çünkü kendinizi oyuncu olarak besliyor ve geliştiriyor olmanız lazım. Difashionbranding’i de bu yüzden kurdum. Fashion TV geçmişimden dolayı zaten geniş bir network’e sahiptim. Tasarımcılarla her zaman iletişimdeydim. Annem de takı tasarımcısı zaten. (Ferda Ekberi) Her zaman bir moda tarafım vardı. Türkiye’ye döndüğümde zaten moda PR’ı yapmaya başlamıştım ve bir gün dedim ki: ‘’Nişantaşı’nda bir yer kiralayım. Newyork’ta sokak başı bir showroom var. Ben neden yapmıyorum?’’ Hem koleksiyon danışmanlığı yapacak hemde stil danışmanlarına hizmet verecek bir showroom açtım. Yani ben stylist değilim. Eşim yönetmen sadece onun filmlerinin stylingini yapıyorum. Styling yapmak istemiyorum. Bana gelen teklif olursa birçok olağanüstü yetenekli stylist arkadaşım var direk onlara yönlendiriyorum. Benim alanım belli bu noktada ilerlemek istemiyorum. Türkiye’de benim işimi yapan çok var evet. Ama ben çok iddialıyım. Hem geleneksel moda pr’ı yapıyoruz hemde pr showroom hizmeti yapıyoruz. Dizilerin ana karakterlerine, celebrity , blogger ve moda dergilerinin moda çekimlerine ürün yerleştirme yapıyoruz. İsteyen markaların koleksiyon danışmanlığını yapıyor ve marka yönetimi sürecini yürütüyoruz. Bu işte gerçekten iddialıyım ve çok iyiyim bunu biliyorum. Neden iyiyim biliyor musunuz?

Çünkü ben ‘cool’ değilim. Çalıştığım Tasarımcının ‘cool’ , benim ‘uncool’ olmam gerektiğine inanıyorum. Böylece insanlar benimle rahat iletişim kurabildikleri için showrooma korkmadan gelip mood`larına göre istedikleri kadar ürün alabiliyorlar. Başka bir PR showroomda ise istediğiniz kadar ürün almanız mümkün değil. Difashionbranding’te güvene dayalı bir rahatlık söz konusu.

 -- Çalıştığım Tasarımcının ‘cool’ , benim ‘uncool’ olmam gerektiğine inanıyorum.

Difashionbranding’i kurarken ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Burayı açarken çok fazla birikimim yoktu. Sadece kiramı ödeyebilecek, dekore edebilecek ve bir asistan ile çalışacak kadar bir bütçe ile yola çıktım. Kendime güvendim, risk aldım! Fakat bir ay kadar kısa bir süre sonra cesaretimin karşılığını almaya başladım. Eğitimden çok daha önemli olan bir şeye inanıyorum ben: Cesaret… Senin karakterin  güçlüyse ve biraz da iyi niyetliysen her şey mümkün. Başarısız da olabilirsin ama yap! Çünkü sen neyi ne kadar planlarsan planla, Şimdi kendi hayatıma bakıyorum da hiç birşey benim kafamdaki gibi gitmemiş ve gitmiyorda... Doğal akışında ilerliyor. Kontrol edebilme şansımız çok yok. Bizim için ilahi bir plan var. Ben en çok bu aralar bu lafa inanıyorum. Herşey bizim iyi olmamız için uğraşıyor. Ama şimdi ama sonra ama kafandaki gibi ama başka bir şekilde...

  ---Kendime güvendim, risk aldım!

  ---Başarısız da olabilirsin ama yap!

 

Ne kadar markaların PR hizmetini üstleniyor olsanız da siz de bir marka haline geldiniz. Sizce marka olmanın püf noktaları nelerdir?

Evet. Sonuçta bugüne kadar ne yaptıysam asla yarım iş bırakmadım. Ve hayatım boyunca insanları şaşırttım. Artık Google diye birşey var orda zaten herşey var. Bir insan biriyle görüşmeden 5 dakika ayırsa Google`dan ona dair herşeyi öğrenebilir. Bu öğrendikleri de ona güven verebiliyorsa insanlar bize geliyor evet. İnsanları bize getiren şu anda DifashionBranding`in yaptıklarından önce Didem Ellialtı`nın yaptıkları. Marka olmanın püf noktaları: Neyi isteyip neyi istemediğini çok iyi bilmek,İstikrarı yakalamak, her zaman farkındalık arayışında olmak... Doğallık, sakinlik ve dürüstlük çok önemli! Bunlar belki çok basit ve temel kelimeler ama öyle. Ben çok doğal bir insanım ve insanlar benimle konuşurken rahatlıyorlar. Sevmediğim insanla da konuşmuyorum. Para için kimseyle çalışmıyorum. Kabalığa dayanamıyorum bana veya ekibimden bir çalışma arkadaşıma kabalık yapıldığını gördüğüm anda özür dileyerek sözleşmemizi fesh ediyorum. Çünkü ben ekibimin gözünün içine bakarken kimsenin onları kırma hakkı yok. Sevgi dolu, dürüst ve girişken olduğunuz sürece başarısız olma ihtimaliniz yok ki.

---Bence marka olmanın püf noktaları: Neyi isteyip, neyi istemediğini çok iyi bilmek. Doğallığı yakalamak, istikrarlı olmak, farkındalık arayışının bitmemesi ve dürüstlük.

Son olarak Difashionbranding’i nasıl ileriye taşıyorsunuz ? 

Sürekli yeni markalar keşfetmeye çalışıyorum. Özellikle start up markaları araştırıyorum. Yurt dışından bir çok markayla görüşme yapıyorum. Çünkü bende çok seyahat ediyorum. Benim hayatı yaşayışım zaten hep yeni bir şeyler aramak ve kendime katmak. Kendi hayatımı böyle yaşarken kurduğum markanın stratejisi de bu. Hiçbir zaman hiçbir şey yetmiyor ve hep farkındalık yaratmalısınız. Bende yeni tarzlar arıyorum. Aksesuarlara çok daha fazla önem veriyorum. Çünkü ilk dikkat çeken aksesuarlardır.