Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi

#AkademisyeneSor'un ilk konuğu Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut oldu.

"Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi"   

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut

Röportaj: Merve Üre ve Ecem Dinçdal

"Yazılım, teknoloji, bilgisayar gibi konuları sanatın içerisine dahil etmeye başladım"

MÜ-ED: Sanat sizin için ne ifade ediyor ve matematikten sanata geçişiniz nasıl oldu?

SA: Sanat benim için ciddi bir yaşam biçimi, bunu ifade etmek kısa bir süre içerisinde çok zor ama matematikte bulduğum hazzı sanat içerisinde de fark ettim. Matematik ne kadar rasyonel ilerlese de aslında sanat tamamen bundan öte noktalara geçebiliyor ya da rasyonellik paylaşabiliyor. Bu noktada matematiğin uyumu vs. bütün bunlardan da beslenen bir sanatın benim için yeni biçimleri ortaya çıktı ve daha da derine inmek gerekirse ben orda yazılım, teknoloji, bilgisayar gibi konuları sanatın içerisine dahil etmeye başladım.

"İnsanlar farklı kaynaklardan beslenerek

sanatın değişik denemelerine ulaşmaya başladı"

MÜ-ED: Peki güncel sanat ve teknolojiyi birleştirmek için esinlendiğiniz bir konu var mı? Mesela yaşadığımız yüzyıl çalışmalarınızı etkiliyor mu?

SA: Elbette. Aslında ona Bilgi Rönesans’ı da denebilir; internetin yaygınlaşması, bilginin demokratikleşmesi diyebilirim. Bütün bunlarla beraber herkes aslında bilgiye kolaylıkla ulaşabilir oldu. Bu eğitimde de ciddi bir paradigma değişimine sebep oldu. Artık öğretmenler sınıfta sadece bildiklerini aktaran değil bir şeyleri paylaşan, bunları pekiştiren, öğrencileri motive eden bir insana dönüştü. Bu anlamda da güncel sanat ve teknolojinin birleşmesi noktasında kapılar sonuna kadar açıldı. İnsanlar farklı kaynaklardan beslenerek sanatın değişik denemelerine ulaşmaya başladı.

MÜ-ED: Bize biraz müzikten bahsedebilir misiniz? Replikas ve RAW Live Coding çok ilgimizi çekti.

SA: Replikas benim üniversitede başladığım bir projeydi, üniversite 3. sınıfta. Müzik benim hep hayatımda oldu, lisede de hayatımdaydı. Sonrasında üniversitede beraber çalarken profesyonelliğe dönüştüğünü gördüm ve matematiği bitirirken önümde şöyle bir seçenek oluştu: “acaba müzikle mi devam etmeliyim, matematikle mi?” derken bu arada aslında Replikas gönlümü çaldı ve ben belki o cahil cesaretiyle o yola girdim. Sonrasında Replikas’la bir sürü albüm yaptık, Türkiye ve yurtdışında sayısız konserimiz oldu. Peşi sıra devam eden Replikas hikayesi 4 yıldır biraz durdu. Şu anda herkes kendi kişisel projelerine yoğunlaştı ve benim de oradaki tohumlarımdan bir tanesi RAW projesi. RAW ise canlı kodlama yöntemiyle müzik yapıyor. Uzun süredir zaten kodlamayı yaratıcılık içerisinde kullanıyordum. Şimdi görsellik ve ses için sahnede canlı kod yazarak görsel ve işitsel bir şov yapıyoruz.

*RAW yılın en önemli müzik festivallerinden Sonar’a katılıyor gazeteSU haberini okumak için lütfen tıklayın.

MÜ-ED: Recipher serginizde yaratıcı kodlamayı kullandınız, çok başarılıydı. Eminim öğrencileriniz sizden çok şey öğrenmiştir. Yaptıkları çalışmaları değerlendirirken nelere dikkat ediyorsunuz daha çok?

SA: Aslında çoğu değişik zeminlerden geliyorlar, geçmişleri farklı. Bazıları sanatçı, bazıları tasarımcı, bazıları bilgisayar mühendisi o yüzden bazıları için yapacakları ilk iş sanat eğitimi alsalar bile yolun çok daha başındalar. O yüzden onları motive edecek, başkalarını öykünmelerini sağlayacak projelerle yaklaşmayı tercih ediyorum. Bunda da biraz öyle oldu. İtalyan fütürizmindeki eserleri alıp onları manipüle edip var etmeye, bugün tekrar yorumlamaya çalıştılar diyebilirim. Ve bunları tamamen kod yapıları içerisinde geliştirmeye çalıştılar. 

*RECIPHER Sergisi hakkındaki gazeteSU haberimizi okumak için tıklayın.                                                                                                               

MÜ-ED: Peki Sabancı Üniversitesi'nde çalışmanız nasıl oldu ve bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?          

SA: Aslında o eğlenceli bir hikaye. Sabancı Üniversitesi'ndeki hikayem 2003-2002'ye doğru gidiyor. Üniversiteden mezun olduğumda matematik-müzik merakında ben müziğe doğru yönelince aslında kulvarımı belirlemiş oldum ve o yönde ilerlerken bir anda bana Sabancı Üniversitesi’nde Replikas üzerinden tanıştığım Selim Birsel "Burada bir görsel iletişim tasarım programı var, ses ve görüntü diye bir ders açmak istiyoruz ama istediğimiz pozisyonda kimseyi bulamıyoruz. Sen bizim için iyi bir profil gibi gözüküyorsun." dediler ve bana sorular "sen ses ve görüntü diye bir ders verebilir misin?" diye. Ben o zamanlar Bilgi Üniversitesi, matematik bölümünde asistandım. 2002'ydi herhalde o zamanlar ve ben bunu değerlendireceğimi söyledim. Buradaki insanlarla tanıştım ve sonrasında geri arayıp yapamayacağımı belirttim. Ses ve görüntü diye bir ders veremezdim çünkü ben daha önceden böyle bir ders almadım. Sonrasında bir deneyelim denemeyelim derken belli bir noktada part time bir ilişkiye girdik. Bir dönem Bilgi Üniversitesi'nde asistanken burada hoca oldum. Master ya da doktoram daha yoktu. Çok da geciktim açıkçası ve her şey yolunda gitti. Geçmişimde matematikle gelen zeminim aslında programlama gibi noktaları da aşınca etkileşim tasarımı ve bunun peşi sıra gelen fiziksel etkileşim tasarımı gibi noktaları da pekiştirdi. Sonrasında 2005'te İngiltere'de ses sanatı üzerine eğitim alıp doktoramı da İsviçre'de tamamladım. Aslında kariyer bana çok erken gelmiş oldu. 

"Yurtdışında çoğu yerde ders verdim ve Sabancı Üniversitesi’ni yurtdışından çok farklı görmüyorum. Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi"                                       

MÜ-ED: Peki bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz, yine burda mı devam etmek yoksa yurtdışında mı çalışmak istersiniz?

SA: Ben Sabancı Üniversitesi’ni çok farklı bir konumda görüyorum. Yurtdışında çoğu yerde ders de verdim ve Sabancı Üniversitesi’ni yurtdışından çok farklı da görmüyorum. Tam anlamıyla bir dünya üniversitesi. Bu anlamda Sabancı Üniversitesi’nde olmaktan çok çok memnunum.  Bir yandan da Sabancı Üniversitesi’nin kuruluş hikayesine en başta var olanlardan bir tanesiyim. İlk mezunları verenlerden birisiyim. Bir duygu bağım da var Sabancı Üniversitesi’ne. Bu bağın da uzun süre devam etmesini arzu ediyorum ve yeniliklere çok açık bir okul ve ben de pek yerimde durmuyorum.

Geçen sene açtığım bir Yaratıcı Kodlama dersi daha önce olmayan bir dersti ve çok ciddi bir şekilde üniversite tarafından da önemseniyor ve değer veriliyor.

Üniversiteyi olgunlaşma süreci olarak görmek lazım, hatta aydınlanma süreci

MÜ-ED: Öğrencilere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

SA: Genelde bütün öğrencilere söylüyorum; üniversiteyi, benim hikayem de biraz öyle oldu, olgunlaşma süreci olarak görmek lazım. Hatta aydınlanma süreci.

Sabancı Üniversitesi de bu imkânı çok iyi bir şekilde sağlıyor. Yani burada bu bölümsüz yapı çok önemli felsefi yapı taşları üzerine kurulu bir sistem var burada. Bölmekten uzak durmak yani insanları bir araya getirmek. Eğitimi aslında herkesin ulaşabileceği noktaya getirmek gibi bir takım kriterleri var. Bunu çok iyi özümsemesi lazım öğrencilerin.

İçindeki bu koşuşturmadan bazıları bunu fark edemiyorlar. Hep bir dışarıdan bakabilmek lazım. Mezun olduktan sonra o kayıp. Kaybolduğunda herkes o zaman değerini anlıyor ama belki o kadar geçe bırakmadan bugün farkında olup kendilerine çok iyi bir kariyer çizgisi oluşturmalarını tavsiye ediyorum.

Ne okuyor olursanız olun bu interdisipliner yapının tadına varın

Ne okuyor olurlarsa olsunlar bu interdisipliner yapının tadına varsınlar. Çünkü benim sınıflarımda da Bilgisayar Mühendisliği'nden sanatçıya kadar yani hayatın küçük bir simülasyonunu oluşturacak bir takım işbirlikleri oluşuyor ve bunların kalıcı olmasını arzu ederim.

İleride de aslında mezunların böyle bir vizyonla kendilerine mutluluk katabilecek bir gelecek çizdiklerini görüyorum. En önemlisi de bu aslında. Hayatımızda optimize etmemiz gereken şey mutluluğumuz. 

Akademisyene Sor: Selçuk Artut

Selçuk Artut Kimdir?

 Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Selçuk Artut hakkında detaylı bilgi edinmek için lütfen tıklayın.

#AkademisyeneSor nedir?

Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ecem Dinçdal tarafından hazırlanan Akademisyene Sor serisinde, öğretim üyelerimiz kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor. Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.