Temiz enerji ucuzladıkça üretimin %50'sini karşılar hale gelecek

Sabancı Üniversitesi’nin kamu ve özel sektör yöneticilerini bilim ve teknoloji ile buluşturmak üzere düzenlediği “Teknolojinin Gücüyle Geleceğe” Webinar Serisi’nin beşincisi “Yeni Nesil Sürdürülebilir Enerji Teknolojileri” başlığı altında gerçekleşti. 

Türkiye’nin yüksek öğretimi odağına alan, topluma fayda sağlayan, öncü ve lider uluslararası araştırma üniversitesi Sabancı Üniversitesi’nin, bilim ve teknoloji alanındaki bilgi ve deneyimlerini kamu ve iş dünyası ile paylaşmak üzere gerçekleştirdiği webinar serisinin beşincisi 10 Mayıs Salı günü gerçekleşti.

Webinarda; Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Selmiye Alkan Gürsel, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Misafir Öğretim Üyeleri Mihrimah Özkan ve Cengiz S. Özkan,“Yeni Nesil Sürdürülebilir Enerji Teknolojileri” konusunda görüş ve öngörülerini aktardı.

İklim krizi, temiz enerji, hidrojen, yakıt pilleri ve batarya teknolojileri hakkında bilgilerin verildiği webinarda sürdürülebilir bir gelecek için uygulama alanları açısından bu teknolojilerin kıyaslamaları yapıldı. Toplantıda ayrıca yakın gelecekte ve uzun vadede ihtiyaç duyulacak olan düşük karbon salınımının sağlanması açısından öne çıkacak enerji çevrim ve depolama teknolojileri ile ilgili gelişmeler ve bu konularda Sabancı Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar paylaşıldı.

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Misafir Öğretim Üyesi Mihrimah Özkan, dünya nüfusunun giderek artmasının sürekli enerji kullanan insan sayısını ve enerji ihtiyacını da artıracağına dikkat çekerek, artık enerji üretimlerinde de güneş, jeotermal ve rüzgar gibi temiz enerji sistemlerinin öne çıktığını vurguladı. Dünya genelinde kullanılan enerjinin yaklaşık %50’sinin petrol ve kömürden, yüzde %30’unun sürdürülebilir kaynaklardan üretildiğini belirten Mihrimah Özkan, “Sürdürülebilir kaynaklardaki dağılım ise %16 hidro power, %6 rüzgar, %3 güneş, %2-2.5 jeotermal. 2050’ye doğru güneş ve rüzgarın enerji üretimindeki rolünün artacağı görülüyor. Doğalgaz kullanımıyla enerji üretiminde pek değişiklik yok ama kömürde azalma görmek mümkün” dedi. Türkiye’de ise enerji üretiminin %60’ının petrol ve doğalgazdan olduğunu belirten Mihrimah Özkan, sürdürülebilir enerji üretiminin %12’de kaldığına işaret etti. Özkan, bu durumun da direkt olarak karbondioksit salımına yansıdığını söyledi. 

TEMİZ ENERJİ İNOVASYONLARLA UCUZLUYOR

Dünyada güneşle elde edilen enerjinin megawatı 50 dolarken rüzgarla elde edilen enerjinin 44 dolar, kömürle elde edilen enerjinin ise 40 dolar civarında olduğunu söyleyen Mihrimah Özkan, “Kömür ve temiz enerji bugün birbirine denk gelmeye başladı. 5.5 yılda bir rüzgar ve güneşten elde edilen enerjilerin ikiye katlandığını görüyoruz. Bu devam ederse önümüzdeki yıllarda 2030’a doğru üretilen enerjinin yüzde 50’si buradan gelecek diye düşünüyoruz. Güneş panelleri ve rüzgar tribünleri, batarya teknolojileri de ucuzluyor. Ancak hala yapılabilecek çok güzel inovasyonlar var. Özellikle güneş ve rüzgardan elde edilen enerjiler çok stabil olmadığı için şebekeye entegrasyonunda büyük problemler yaşanıyor. Bunları ortadan kaldırmak ve fazla enerjiyi güvenli depolama adına yeni teknolojiler geliştiriliyor. Güneş ve rüzgardan elde edilen enerjiyle hidrojen elde edilip sistemde depolanması da bunlardan biri” dedi.

KARBONDİYOKSİT EMİSYONLARINI AZALTMAK İÇİN HİDROJEN EN ÖNEMLİ YAKIT, ENERJİ TAŞIYICISI VE HAMMADDE OLACAK

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Selmiye Alkan Gürsel, webinarda Yeşil Mutabakat’ı gündeme getirerek Avrupa Birliği’nin 2050’ye kadar net sera gazı emisyonunu sıfırlama hedefinin gerçekleştirilmesinde temiz, ulaşılabilir ve güvenli enerji sağlanmasının önemini vurguladı. Bu sebeple temiz enerji kaynaklarına yönelmek gerektiğini ve hidrojenin hem yakıt, hem enerji taşıyıcısı hem de önemli bir hammadde olarak büyük önem taşıdığını belirtti. Karbondiyoksit emisyonunlarını azaltmak için ilk akla gelen teknolojinin hidrojen olduğunu dile getiren Selmiye Alkan Gürsel, hidrojenin depolanması, taşınması ve üretiminin de ayrı bir alt yapı gerektiğini belirtti. Hidrojenin endüstride 100 yıldan fazladır kullanıldığı ve temiz bir teknoloji olan hidrojenin, birim kütle başına en yüksek enerjiyi veren yakıt olduğu dile getiren Alkan, doğal gazın üç katı kadar enerji sağlayan hidrojenin, diğer yakıtlar gibi zehirli olmaması, yandığı zaman su oluşturuyor olması, çevreye zarar vermemesi ve radyoaktif olmamasından dolayı kullanımının zaman içerisinde giderek artacağı ve elektrolizörler kullanarak üretilmesinin en temiz yöntem olduğu vurguladı. Özellikle, elektroliz teknolojileriyle hidrojen üretirken yenilenebilir kaynaklardan (güneş, rüzgâr, vb.) elde edilen elektriğin kullanılmasının en ideal senaryo olduğunu belirtti.

Ayrıca, üretilen hidrojenin doğalgaz ile karıştırılarak evsel uygulamalardaki enerji ihtiyacını karşılayabileceği gibi, hidrojenin yakıt pilleri ile doğrudan elektrik enerjisi üretmek için kullanılabileceğine de dikkat çekti.

Ayrıca,  hidrojenle çalışan ve elektrikli araçlara yönelmek gerektiğini belirten Selmiye Alkan Gürsel “Sayın Fatih Birol’un de belirttiği gibi bugün satılan her 100 araçtan 3’ü elektrikli. Bu hedefe ulaşılması için satılan her iki araçtan birinin elektrikli olması gerekiyor.” dedi. 2026 yılına kadar Avrupa, Kuzey Amerika, Asya ve Pasifik ülkelerinde yakıt piliyle çalışan araçların yaygınlaşması öngörüldüğünü belirten Selmiye Alkan Gürsel, ticarileşmesine rağmen yakıt pillerinin istenilen ölçüde kullanılmamasının ise ömür, verimlilik ve maliyet hedeflerinin istenilen seviyelerde olmamasından kaynaklı olduğu ifade etti.

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Misafir Öğretim Üyesi Cengiz S. Özkan ise batarya pillerinin gelişen teknolojisini ve içyapılarını ve üretim teknolojilerini anlattı. Özkan, “2030 yılına kadar şu andaki fabrikasyon kapasitesiyle yetecek kadar lityum iyon pil yok. Dünyada daha büyük sayıda üretim yapan fabrikalar lazım. Pandeminin getirdiği durum ve savaş nedeniyle bazı metallerin pazarlarda bulunması zorlaştığı için malzeme temininde sorun yaşanıyor” dedi.

Yaklaşık 15 sene sonra şimdiki yoğunluğun iki misli kadar bir enerji yoğunluğunun olması beklendiğini belirten Cengiz S. Özkan sürdürülebilir bir pil endüstrisi için malzeme inovasyonun burada önem kazandığını belirtti. Pillerde kilowatt saat başına birim fiyata bakıldığını dile getiren Özkan, ilerleyen zamanlarda birim fiyatın daha da ekonomik olmasıyla dizel veya benzinli araçların popülaritesinin de azalacağını vurguladı. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2020-2040 arasında malzemelerde lityum kullanma miktarının yaklaşık 13 kat artacağını öngördüğünü belirten Özkan, yakın gelecekte silikon anot, , lityum sülfür ve katı hal pil esaslı batarya teknolojilerinin ön plana çıkacağını söyledi.