"Başarısız olmanız önemli değil, tekrar tekrar deneme şansınız var"

#AkademisyeneSor'un yeni konuğu Temel Geliştirme Programı Öğretim Görevlisiİnanç Arın oldu.  

İnanç Arın

“Birinci sınıfta aldığınız ortak dersler size bölüm seçiminizde yardımcı olacak”

CE-ŞŞE-EM: Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinde bize en uygun programı seçerken nelere dikkat etmeliyiz?

İA: Öncelikle bunu sadece mühendislik fakültesi özelinde düşünmemek lazım. Farklı bir fakülteden de bölüm seçebilirsiniz. Bu seçimi yaparken 1. sınıfta aldığınız dersler çok önemli. Ben bu okulda Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği mezunuyum ama bu okula girdiğimde ilk 3 tercihimde bilgisayar yoktu. İlk tercihim medikal elektronikti, ikinci tercihim telekomünikasyondu. O zamanlar elektronik yoktu. Elektronik; microelektronik ve telekomünikasyon diye ikiye ayrılıyordu. Üçüncü tercihim de mekatronik mühendisliğiydi. Neden o bölümleri seçmiştim bir fikrim yoktu. İsimleri güzeldi belki, puanları yüksekti. Üniversite sınavına girerken en yüksek puanlı bölüm en iyi bölümdür diye yanlış bir algı var. Aslında Sabancı Üniversitesi’nin güzelliği bu. Ben de burayı bu yüzden tercih ettim. Ne okuyacağımı bilmiyordum. Endüstri Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği nedir bilmiyordum. Sabancı Üniversitesi’nin aslında sunduğu bir avantaj bu. İlk senenizde ortak dersler alıyorsunuz, ikinci sene biraz daha bölümlere giriş dersleri alıyorsunuz. Ben öğrenciyken hem Bilgisayar Mühendisliğine giriş, hem Elektronik Mühendisliğine giriş dersleri almıştım. Bundan sonra çok net bir şekilde, evet Bilgisayar Mühendisliği bana en uygun bölüm diyerek oradan devam etmiştim. Birinci sınıfta aldığınız ortak dersler size bölüm seçiminizde yardımcı olan derslerdir.

CE-ŞŞE-EM: 3 veya 4 kodlu bir bilgisayar mühendisliği dersi vermeyi düşünüyor musunuz?

İA: Aslında 5 kodlu dersler veriyorum. Veri Analitiği bölümünde yüksek lisans dersleri veriyorum. Veri Madenciliği ve Makine Öğrenmesi dersleri veriyorum. 3 ve 4 kodlu derslerde aslında vermek istediğim ders var. Belki bir dönem veririm. Bilgisayar Bilimlerinde 301 kodlu algoritma dersi benim öğrenciyken burada tartışmasız en sevdiğim dersti. Oradaki kompleks problemler, onlara çözüm teknikleri epey ilgimi çekmişti. Hatta bugün Google, Amazon, Facebook gibi üst düzey şirketlere staj veya iş için girmeye kalkarsanız, sizi uzun bir mülakat sürecine alırlar. Bu süreçte sordukları belli sorular vardır. Bu sorular tamamen bahsettiğim 301 kodlu ve biraz da 300 kodlu ders ile ilgili sorular. Hep algoritmik düşünceye yönelik çözümler istiyorlar. Bazen internette belli siteler var, puzzle bulmaca gibi açıyorsunuz ve oradan soru çözmeye çalışarak kendinizi deniyorsunuz. Bir gün böyle bir ders vermek istersem muhtemelen 301 dersi olur.

CE-ŞŞE-EM: Sizce bilgisayar mühendisliği sınavlarının kâğıt üzerinde yapılması doğru mu?

İA: Bu aslında tartışılır. Dürüst olmak gerekirse, sınavların bilgisayarda yapılmamasının en büyük sebebi güvenlik açığının olması. Düşünebiliyor musunuz, sınavı internet üzerinde Google Colab’da yapıyoruz ve yukarıda bir paylaş butonu ile bunu aynı anda 700 kişi ile paylaşabilirsiniz. Emin olun herkes o sınavdan 100 alır.

Sınav öğrencinin bilgi seviyesini ölçmek için yapılır. Lisans seviyesinde bunu bilgisayar üzerinde yapabileceğimizi düşünmüyoruz. Yüksek lisansta sınavları bilgisayardan yapıyorum. Çünkü 25 kişilik sınıflar var. Daha profesyonel yaşamdan gelen ve çok fazla not kaygısı olmayan kişiler var. Bu sınıflarda sınavları bilgisayarda yapıyoruz, çünkü bütün dönem boyunca eğitimler bilgisayarda oluyor. Sınavları bilgisayarda yapmanın avantajları ve dezavantajları var. Aslında kâğıt üzerinde yapmak öğrenciye biraz avantaj. Eğer bilgisayarda bir noktada takıldığınızda, örneğin 25-30 satırlık bir kod yazarken 2. satırda takıldınız. Bilgisayarda yazdığınızda bunu fark ediyorsunuz çünkü bilgisayar burada hata var diye işaretliyor. Bu noktaya takılırsanız, o anda sınav stresi ile aklınıza gelmeyebilir, çözemeyebilirsiniz ve sorunun geri kalanı da yapamayabilirsiniz. Kâğıtta yaparken bunu fark etmiyorsunuz ve devam ediyorsunuz. Daha sonrasında biz bunu notlandırırken, o 2. satırda yapmış olduğunuz hataya çok önem vermeyebiliriz, puan kırmayabiliriz veya kırarsak 20 puan üzerinden 1 puan kırabiliriz yani öğrenci hala 19 puan alabilir. Bilgisayarda yapsanız 2 3 puan bile alamayabilirsiniz. Bu sebeple kâğıt üzerinde sınav yapmanın hem avantaj hem de dezavantajı var. Kişisel görüşümü sorarsanız, bilgisayarda yapmak isterdim. Bunun için gerekli şartların oluşması lazım. Özel sınıflar, özel bilgisayarların, herkesin aynı anda girebileceği sistemler olması gerekir; şu anda ne yazık ki bu mümkün değil.

CE-ŞŞE-EM: Yüksek lisans dersleri de veriyor musunuz?

İki farklı yüksek lisans programı var; biri tezli diğeri tezsiz. Bu tezsiz dediklerimiz veri analitiği, siber güvenlik, bilişim teknolojileri gibi biraz daha profesyonel programlar. Çalışanlara yönelik olduğu için dersler hafta içi akşamları ve Cumartesi günü Karaköy’de oluyor. Ben genel olarak veri analitiğinde ders veriyorum.

CE-ŞŞE-EM: Veri Analitiği Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde (VERİM)  yürütülen projelere lisans öğrencileri de dahil olabilir mi?

İA: Tabii ki olabilir. Aslında olmalarını da çok istiyoruz ve teşvik ediyoruz. Projelere dahil olan öğrencilerimiz de var.  Özellikle son sınıfta bitirme projesini yapan öğrenciler epey olayın içindeler. Belli projelerde kimi zaman ufak çaplı, kimi zaman daha büyük çaplı görevler aldılar aslında. Onlar çok keyif aldılar çünkü gerçek dünya projeleriyle çalışıyorlar. Hem bitirme projelerini yapıyorlar hem de networklerini genişletiyorlar, yeni insanlarla tanışıyorlar. Bu sebeple güzel bir fırsat. VERİM’in Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde özel bir laboratuvarı da var. Oraya gidip çalışmak bile bir keyif aslında.

"Başarısız olmanız önemli değil tekrar tekrar deneme şansınız var"

CE-ŞŞE-EM: Yüksek lisans ve doktora eğitiminiz için neden farklı bir üniversiteyi tercih etmediniz?

İA: Önce bunun için neden doktora yaptın diye sorabilirsiniz bana. Hayat çok ilginç, ben hiç akademisyen olmayı düşünmüyordum. Master yapmayı hep düşündüm bu yüzden lisanstan sonra direk olarak Sabancı Üniversitesi’ne başvurdum ama doktora yapma fikri aklımda yoktu. Arada bir Microsoft maceram oldu. Microsoft’da çalışmak istedim, epey uzun mülakatlara girdim, birçok aşamadan geçtim ve en son finalde elenmiştim. Sonrasında aslında yurt içinde veya yurt dışında çalışmayı düşünüyordum. Ama tam da o dönemde Yücel Saygın ve Berrin Yanıkoğlu hocalarımız bana enteresan bir teklif ile geldiler. Bir startup şirketi kuracaktık ve ben de bu şirkete bir arkadaşımla daha beraber ortak olacaktım. Startup kurma fikri beni çok heyecanlandırmıştı. Belli bir burs ile doktoramı yapacaktım, bir unvanım olacaktı ve kendimi daha da geliştirecektim. Aynı zamanda bu startup projesinde geliştirmek istediğim proje ile alakalı çalışacaktım.

Sonra biz şirketi kurduk hatta benim MIT’ye gitme maceram da bu şirket üzerindendir. O zamanlar MIT’de açılmış olan girişimcilik ile alakalı global bir proje vardı. Bu projeye toplam 13 takım aldılar. Bunların 7 tanesi MIT’dendi, 6 tanesi de farklı ülkelerden katılımcılardı. Her ülkeden birer takım katılabiliyordu. Türkiye’den seçilen takım da bizdik. Orada 3 ay girişimcilik eğitimi almaya gittik. İnanılmaz güzel tecrübeler yaşadım. Enteresan insanlarla tanıştım. Orada hem eğitim alıyorduk hem de 2 haftada bir veya ayda bir bizi yatırımcılarla görüştürüyorlardı. Görüştüğünüz kişilerden hem geri bildirim hem mümkünse yatırım alıyordunuz.  Ancak görüştüğünüz kişilerin kim olduğunu o esnada bilmiyorsunuz, daha sonra söylüyorlardı. Bir gün karşımızda 3 kişi oturuyordu. 2 kişinin kim olduğunu az çok öğrendik. 1 kişi geç geldi, Hintli bir adamdı. Bizi dinledi, projemizi beğendi ve çok güzel geri bildirimlerde bulundu. Sohbet ettik, bize kendi tecrübelerinden bahsetti. Sonradan öğrendik ki kendisi Pinterest’in sahibiymiş. Bu eğitim güzel bir deneyimdi.

Bu arada girişimimiz başarısız oldu ama çok normal aslında. Her 10 girişimden yaklaşık 8, 9 tanesi zaten başarısız oluyor ama bu kültürü geliştirmek lazım. Zaten ilkinde başarılı olmak çok çok zor. Biz MIT’ye gittiğimizde 21-22 yaşında 2., 3. startuplarını deneyen kişiler ile tanıştık. Onlar içi bu çok normal bir ekosistem ve 16-17 yaşlarında ilk girişimlerini kuruyorlar. Başarısız olmanız önemli değil tekrar tekrar deneme şansınız var.  Bu sistemi biraz geliştirmek lazım. Başarısızlığı da biraz öğrenmek lazım diye düşünüyorum. Başarısız olmak aslında her şey bitti demek değil. Hayatımda en az 1 defa daha girişim denemesinde bulunacağım.

CE-ŞŞE-EM: Milano’da Erasmus deneyiminizi nasıl tasvir edersiniz?

İA: Tek kelime ile söylemek gerekirse harika. Kesinlikle Erasmus’a gitmenizi tavsiye ediyorum. Bu kültürel bir etkileşim aslında, Erasmus’un ilk amacı da bu. Emin olun hepiniz çok keyif alarak döneceksiniz. Çok güzel tecrübeler yaşayacaksınız. Benim harika geçti. Çok pizza yedim. İnsan pizza yemekten sıkılmaz mı, sıkılmıyor gerçekten. Yiyecekler, içecekler, şarap çok güzeldi. Onlarda Akdeniz iklimi, bizde ve aslında birçok yanımız benziyor, ama bir zeytinyağı bu kadar mı güzel olur, bir domates bu kadar mı güzel olur. Lisansta da olur, olmaz ise stajda olur, o da olmazsa başka aşamalarda mutlaka bir yurt dışı deneyiminiz olsun. İnanın size çok şey katacaktır. Sadece kariyer, eğitim, cv anlamında düşünmeyin, daha çok kişisel bir tecrübe gelişim olarak bakın. Yurtdışı deneyimi size çok şey katacaktır.

CE-ŞŞE-EM: Ödevlerde kodlama çıktısı olarak Fenerbahçe’yi şampiyon yapmanızın sebebi çok sevdiğiniz için mi yoksa uzun süredir şampiyon olamamasından dolayı mı?

İA: Fenerbahçe’yi hakikaten benim için bir hayat tarzı. Evet çok kahroluyoruz, doğru. Fenerbahçeli olmak kahrolmak demektir biraz da, kabul ediyorum ama onların sebebi yıllardır şampiyon olamamamız değil. Öğrencileri hafif kızdırmak, yüzlerinde hafif bir tebessüm oluşturmak, sınava renk katmak ama renk katarken de Fenerbahçe yenilmeden renk katmak çünkü Fenerbahçe asla kaybetmez.

Çalıştığınız insanlar, yurtdışı deneyiminiz, stajlarınız,

bitirme projesinde yaptıklarınız birleştiğinde sizin için güzel bir deneyim oluşturacak

CE-ŞŞE-EM: Öğrencilere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

İA: Elimizde çok sınırsız kaynaklar var. Kendinizi sadece derslerden öğrendiklerinizle sınırlamayın. Kendinizi geliştirmeye bakın. İnternette birçok kaynağa ulaşabilirsiniz. Bizim öğrettiklerimizden çok daha ötesine gidebilirsiniz. Böylece kendinizi geliştirmeye başlarsınız, hem de değişik bilgileri görme fırsatı yakalarsınız. Değişen trendi kendiniz yakalama fırsatı bulursunuz. Kendinizi geliştirmenizi tavsiye ederim.  Çalıştığınız insanlar, yurtdışı deneyiminiz (Erasmus gibi), stajlarınız, bitirme projesinde yaptıklarınız birleştiğinde sizin için güzel bir deneyim oluşturacak

CE-ŞŞE-EM: PURE ile ilgili görüşleriniz neler?

İA: PURE çok güzel bir etkinlik, çok güzel bir avantaj. Katılmak istiyorsanız mutlaka başvurun ve katılın. Başka üniversitelerden insanlar geliyor, onlarla tanışırsınız, hocalarla tanışırsınız, bir araştırma projesinde çalışırsınız. Bakarsınız bir çıktısı olur bir makale yazarsınız, olmasa bile çok güzel bir deneyim olmuş olur, kesinlikle tavsiye ederim.

CE-ŞŞE-EM: Film öneriniz var mı?

İA: En sevdiğim 2 film var. Bir tanesi Godfather serisi, özellikle ilk film. Diğeri Back to The Future.

CE-ŞŞE-EM: Ne tür müzik dinlersiniz?

İA: Teoman’ı çok severim. Cover dinlemeyi çok severim. Teoman’ın Ahmet Kaya şarkılarıyla çok güzel coverları vardır. Zeki Müren çok severim ve bütün şarkılarını ezbere bilirim. Yabancılardan ise Queen çok severim.

CE-ŞŞE-EM: Kitap öneriniz var mı?

İA: Matthew Walker’ın yazmış olduğu Why We Sleep. Şu an okuduğum uykunun öneminden bahseden çok güzel bir kitap. Uykuya önem verin arkadaşlar. En az 8 saat uyumaya özen gösterin, gerçekten hayatınız etkiliyor. Ben de uyumuyorum, farkındayım. Günde 4 saat 5 saat ile idare ediyorum ama değiştirmek gerekiyor.

CE-ŞŞE-EM: Neden Sabancı Üniversitesi?

İA: Bölümsüz bir üniversite. Öğrencilerin çok daha sağlıklı bir şekilde programlarına karar vermesini sağlıyor. 18 yaşındaki bir çocuğa, çocuk diyorum çünkü evet legal olarak yetişkin oluyorlar ama hayatının geri kalanında ne yapacağının tercihini bırakmak o yaşta, bence çok ciddi bir yük. Eğer ben 18 yaşında tercih yapmış olsaydım, şu an okumuş olduğum bölümü okumuyor olacaktım. Zaten Sabancı Üniversitesi’ne giren öğrencilere baktığınızda, %50’si ilk girdiklerinde düşündükleri bölümü okumuyorlar. Bu da aslında; belli dersleri aldıktan sonra, biraz daha programları tanıdıktan sonra, daha bilinçli karar vermenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Bunun dışında Sabancı Üniversitesi gerek stajlarda, gerek yüksek lisans, doktora programlarında, gerek iş dünyasında size birçok olanak sunuyor. Gerçekten dünyanın her yerinde mezunlarımız var. Bunların arasında arkadaşlarım da var. Mesela çok yakın 2 arkadaşım Google’da çalışıyor. Türkiye’de çok güzel yerlerde çalışan arkadaşlarım var. Hayal ettiğimiz yerler aslında o kadar hayal değiller. Evet çok kolay da değil, çok zor oralara girmek ama Sabancı Üniversitesi her zaman oralara girmenizi sağlayan bir kapıdır. 

#AkademisyeneSor: İnanç Arın

#AkademisyeneSor nedir?

Öğretim üyelerimizin kendileri hakkında merak edilen soruları yanıtladığı #AkademisyeneSor Projesi Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 2019 mezunumuz Merve Üre ile Yönetim Bilimleri Fakültesi 2019 mezunumuz Ecem Dinçdal tarafından hayata geçirildi.

#AkademisyeneSor’un yeni döneminde Bilgisayar Bilimi ve Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Cenk Eligüzeloğlu, Endüstri Mühendisliği Programı 2.sınıf öğrencisi Eren Mutlu ve Endüstri Mühendisliği Programı 3.sınıf öğrencisi Şebnem Şevin Eraslan görev alıyor.

Akademisyene Sor, öğretim üyelerimiz ile öğrencilerin sorularını buluştururken, aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nin değerlerinin tanıtılmasını ve dışarıdan daha iyi anlaşılmasını amaçlıyor. #AkademisyeneSor videolarını Instagram hesabımızdan izleyebilir, öğretim üyelerimize merak ettiklerinizi sorabilirsiniz.