AB’den Sabancı Üniversitesine Proje Desteği

Sabancı Üniversitesi Türkiye’den en çok destek alan iki kurumdan biri oldu.

Sabancı Üniversitesi’nden üç proje, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyesi Aslı İkizoğlu Erensü, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU GENDER)’den Deniz Gündoğan İbrişim ve Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Nur Mustafaoğlu Varol’un projeleri “AB H2020 Marie Skłodowska Curie Action Individual Fellowships (MSCA-IF) 2020” çağrı programı kapsamında desteklenmeye hak kazandı.

 

H2020 altında 2020 yılı son MSCA IF çağrısına toplam 11.573 rekor sayıda başvuru yapılmış olup Türkiye'den yapılan toplam 117 başvurudan 14'ü desteklenmeye hak kazandı. Sabancı Üniversitesi ise üç proje ile en çok destek alan iki kurumdan biri oldu. Desteklenmeye hak kazanan üç projenin toplam bütçesi 472.065 Euro. 

AB H2020 Marie Skłodowska Curie Uluslararası Burs ve Araştırma Dolaşım Destekleri (MSCA- Individual Fellowships) programı nitelik ve nicelik olarak araştırma ve teknoloji alanındaki insan potansiyelini güçlendirmeyi, araştırmacıların kariyer gelişimini desteklemeyi, uluslararası ve sektörler arası araştırmacı dolaşımını teşvik etmeyi ve böylece Avrupa’yı ve Türkiye’yi araştırmacılar için bir cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyor.  

SSBF Öğretim Üyesi Aslı İkizoğlu Erensü “Aidiyetin Dilini Öğrenmek: Mülteci Eğitiminde İçerilmeye Engeller” başlıklı projesi ile ilgili şunları söyledi: “Kamusal eğitim çocuklara bir toplumun geleceğinde yer açar. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) de bu nedenle ilk sığınma ülkelerindeki mülteci çocukların ulusal eğitim sistemlerine dahil edilmelerini teşvik ediyor. Ancak mülteci çocukların gündelik okul deneyimleri eğitimin toplumsal içerilmeye açılan sihirli bir kapı olmaktan ziyade sürekli bir mücadele alanı olduğunu gösteriyor. Bu proje de en genel ifadeyle kamusal eğitimde toplumsal içerilmeyi engelleyen süreçleri inceleyen literatüre katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Türkiye’nin mülteci çocuklara yönelik eğitim politikaları Suriye’den gelen akışlarla beraber BMMYK stratejisiyle uyumlu bir şekilde dönüştü. 2019-2020 Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre okul çağındaki Suriyeli çocukların yaklaşık % 63’ü ulusal eğitim çatısı altına alındı. Bu sırada saptanan en önemli eksikliklerden biri öğrencilere verilen dil desteğinin yetersizliğiydi. Buna karşılık 2019-2020 eğitim öğretim yılında ‘uyum sınıfları’ adı verilen bir uygulama başlatıldı. Buna göre; Türkçe dil becerilerini geliştirme ihtiyacı duyan mülteci öğrenciler kendi akademik seviyelerindeki sınıflara katılmadan önce sadece Türkçe öğrenecekleri özel sınıflara alınacak. 

Ben de MSCA-IF kapsamında uyum sınıflarının mülteci çocukların ve onların bakım-verenlerinin sosyalizasyonlarını nasıl etkilediğini araştıracağım. Araştırmanın ilk yılında ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinden seçilecek birer uyum sınıfında gözlemlerde bulunup öğretmenler ve öğrencilerle mülakatlar yapacağım. Ayrıca Sabancı Üniversitesi Toplumsla Duyarlılık Projeleri ile bu sınıflarda bir Sohbet Kulübü yürüterek üniversite ve mülteci toplulukları arasında bir ortaklık kurma umudundayım. Araştırmanın ikinci yılında ise mülteci öğrencilerin bakım-verenleriyle bir katılımcı eylem araştırması planlıyorum. Bunda da amaç hem bakım-verenlerin eğitimden beklentilerini ve sorunlarla başa çıkma yollarını anlamak hem de kamusal eğitime meşru paydaşlar olarak katılmalarına aracılık etmek.” 

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU GENDER)’den Deniz Gündoğan İbrişim’in verdiği bilgiye göre;Antroposen Çağı’nda İmparatorluk Sonrası Hafıza, Toplumsal Cinsiyet ve Travma: Türkiye’de Yeni Yaklaşımlar” başlıklı projesinde, Antroposen kavramı hem bir çağ hem de bir analitik kategori olarak ele alınıp Osmanlı sonrası Türkiye’sinde ve Avrupa diasporasında nasıl temsil edildiği inceleniyor. Antroposen Çağı’na feminist ve queer odaklı bir bakış geliştirerek Antroposen’in kültürel ve edebi  kurgusunu, aynı zamanda estetiğini tartışmaya açıyor. Antroposen Çağı’nda çevresel ve yavaş şiddet, travma, yas, iklim kederi temsillerini feminist ve queer yaklaşımlar ve metodolojiler aracılığıyla bilhassa Osmanlı sonrası bağlamda Türkçe edebiyatta araştıran bu proje, Avrupa ve Batı merkezci söylemi genişletmeyi ve daha da önemlisi bu söylemi ‘dekolonize’ etmeyi amaçlıyor. 

Bu çerçevede Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ve Emine Sevgi Özdamar gibi düşünür ve yazarlarının yaşam öykülerini, ürettiği eserleri ve ortaya koydukları performansları bir arada inceleyen bu proje, Türkiye’de ve Avrupa diasporasında Antroposen travması, iklim kederi, iklim yası olgularının nasıl hatırlandığına ve temsil edildiğine dair karşılaştırmalı ve kesişimsel bir bakış geliştirecek. İncelenen düşünür ve yazarların günümüz neoliberal patriarkal anlayışına ve küresel iklim krizine nasıl seslendiklerine de değinecek. Bu proje Osmanlı sonrasında kültür ve edebiyatta Antroposen tartışmalarına feminist ve queer kuramlar, edebiyat ve çevreci beşeri bilimler gibi alanlar ışığında multidisipliner bir çerçeve sunacak. 

Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi (MDBF) Öğretim Üyesi Nur Mustafaoğlu Varol’un “Beyin kılcal damarlarındaki çeşitli enflamatuar uyaranlara hücre tipine özgü yanıtları tanımlamak için 3 boyutlu bir in vitro mikroakışkan insan NöroVasküler Ünite modeli” başlıklı projesinde ise; Nörolojik bozukluklar birçok insanın hayatını etkiliyor. Modern dünyadaki ölüm ve hastalık oranlarına hatırı sayılır şekilde katkı sağlayan bu hastalıklar, küresel ölümlerin % 16,5'ini oluşturuyor ve 276 milyon insanın günlük yaşamını etkileyen, engelliliğin önde gelen nedeni olarak görüülüyor. Alzheimer ve Multipl Skleroz dahil olmak üzere bu hastalıkların çoğu beyindeki NöroVasküler Ünite (NVU)’nin de parçası olan kan-beyin bariyeri (KBB)’nin işlevini yapamaması ile ilgili. Ne yazık ki ne hayvan modelleri ne de birincil veya ölümsüzleştirilmiş beyin endotel hücreleri, insan beyninde gözlemlenen bariyer ve taşıyıcı fonksiyonlarını tek başına etkili bir şekilde gerçekleyemiyor. Bu nedenle, sağlık ve hastalık koşullarında in vivo insan fizyolojisini özetlemek ve hastalık koşullarındaki hücresel mekanizmaları ve değişiklikleri anlamak için insan NVU modellerine büyük ihtiyaç var. Bu proje, NVU'daki çeşitli enflamatuar uyaranlara hücre tipine özgü yanıtları tanımlamak için bir 3D NVU modeli geliştirmeyi amaçlıyor. 

Nur Mustafaoğlu Varol’un verdiği bilgiye göre NVU-Chip projesi, ilgili mekanobiyolojik kuvvetleri kullanarak insan NVU'sunu in vitro olarak tamamen yeniden yapılandırmak için benzersiz bir mikroakışkan cihazda böylesine karmaşık bir hücresel ortam sağlayan ilk model olacak. Ek olarak, NVU-Chip, bir KBB modeline ilk kez döngüsel mekanik gerilimi dahil ederek hücrelerin fizyolojiye en yakın mekanobiyolojik kuvvetlerin olduğu bir ortamda olmalarını sağlayacak. Bu proje, tüm beyin hücrelerini farklılaştırmak için en yeni kök hücre teknolojilerini ve mikroakışkan çipleri tasarlamak ve üretmek için gelişmiş mikrofabrikasyon yaklaşımlarını bir araya getirecek ve geliştirecek. İnsan tabanlı NVU-Chip modeli, merkezi sinir sistemi ile ilgili hastalıkların temel enflamatuar faktörlerini belirleyerek, çeşitli enflamatuar uyaranlara hücresel yanıtları incelemek için yeni bir yaklaşım sağlayacak. NVU-Chip projesinin çıktıları, mevcut bilgi ve teknolojileri geliştirerek, yüksek etkili dergi yayınlarının yanı sıra uzun vadede potansiyel ticari ürünler ortaya çıkaracak.