Sabancı Üniversitesi, afetten etkilenen öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere ‘Geleceğe Söz Ver’ burs programı kapsamında ‘Sabancı Üniversitesi Deprem Burs Fonu’nu hayata geçirdi. Bu kapsamda Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen ‘Dr. Fatih Birol ile Depremzede Öğrencilere Destek Buluşması’, 17 Mart’ta Sabancı Center’da gerçekleşti. İş dünyası ve enerji sektörünün önde gelen isimlerinin yer aldığı buluşma, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’nın açılış konuşması ile başladı ve Sabancı Üniversitesi Kurumsal İşbirlikleri ve Mezunlarla İlişkiler Direktörü Cenk Efe Bayırlı fonla ilgili bilgi aktardı. Anlamlı buluşma, Dr. Fatih Birol’un Keynote konuşmasının ardından, Simge Fıstıkoğlu moderatörlüğünde ‘Dr. Fatih Birol’un Seyirci ile İnteraktif Sohbeti’ ile devam etti.
‘Geleceğe Söz Ver’ uzun bir yolculuk
İş dünyası ve enerji sektörünün önde gelen isimlerinin yer aldığı buluşmanın açılış konuşmasını yapan Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, depremin etkisine ve desteğin önemine vurgu yaparak, “Bitmeyen bir üzüntü, kelimeler yetmiyor. Çok zor ve olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Depremde maalesef bir öğrencimizi kaybettik, deprem bölgesinde bulunan diğer öğrencilerimizle de kısa süre içinde irtibat sağladık” dedi. Dr. Fatih Birol’un önerisiyle böyle bir buluşma düzenlendiğini belirten Güler Sabancı, “Geleceğe Söz Ver, öğrencilerimizle birlikteliğimiz gibi uzun bir yolculuk. Burada bizimle birlikte olan sizlere ve burada bulunamayıp desteklerini paylaşan dostlarımıza, bu dayanışma için, çıkılan bu uzun yolculukta yanımızda olduğunuz için teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Katkıların sürdürülebilir olması için bu fonu oluşturduk”
Sabancı Üniversitesi Kurumsal İşbirlikleri ve Mezunlarla İlişkiler Direktörü Cenk Efe Bayırlı da, “Deprem felaketinden zarar gören Sabancı Üniversitesi öğrencilerine hem de deprem bölgesinde ikamet eden ve 2023-2024 Akademik Yılında Sabancı Üniversitesi’nde eğitim görmeye hak kazanacak olan gençlerimize toplanacak bağışlar ile burs imkanı sağlayacağız. Bu amaçla depremzede öğrencilerimize öğrenim, barınma, yemek ve nakit ihtiyaç desteği sunmak üzere “Sabancı Üniversitesi Deprem Burs Fonu”nu hayata geçirdik.” dedi.
Böylesine bir felaket karşısında yurtdışında olunca insanın kendini biçare hissettiğini vurgulayarak konuşmasına başlayan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol, “İlk etapta enerji sektörüne çağrıda bulundum. Çağrıma küresel petrol şirketlerinden, Lübnan’daki yerel bir ısıtıcı üreticisine kadar birçok olumlu yanıt geldi. IICEC bünyesinde de katkılar yapıldı. Güler Hanım ile ‘daha başka ne yapabiliriz, nasıl yardımcı olabilirim?’ diye konuşmamız neticesinde de bu anlamlı buluşma organize edildi. Bu uğurda gece gündüz çalışan arkadaşlarıma ve destek sağlayan herkese teşekkür ediyorum” dedi.
Rusya’nın bütçe açığı 3 kat artmış durumda
Rusya – Ukrayna ile birlikte enerji konusu dünyada nasıl gelişti? Nasıl reaksiyonlar gelişti? başlıklarına, Türkiye ekonomisi için çok önemli olan Rusya ve Avrupa açısından değerlendiren Dr. Fatih Birol, konuşmasına şöyle devam etti:
“Rusya ekonomisi, bütçesi büyük bir oranda enerjiden, özellikle de petrol ve doğal gaz satışından gelen gelirlere bağlı. Rusya, 24 Şubat’a kadar dünyanın bir numaralı enerji ihracatçısıydı. Petrolde, doğalgazda bir numaralı ihracatçı, kömür piyasalarında çok büyük bir oyuncu. Bugün ise Rusya’nın petrol ve doğal gaz gelirlerinde yüzde 60’a varan bir düşüş oldu. Uygulanan ambargoların olumsuz etkilerinin yanı sıra askeri harcamalarında ve sübvansiyonlar harcamalarında da artış oldu. Yani Rusya bütçesinde çok önemli üç farklı yük söz konusu. Dolayısıyla Rusya’nın bütçe açığı da şu anda üç misli artmış durumda.
Avrupa enerji krizini başarı ile yönetiyor
Avrupa ekonomisi, on yıllardır Rusya’dan gelen ucuz enerji bağımlı bir model. 24 Şubat 2022 itibari ile Avrupa ülkeleri, Amerika, Avustralya ve başka ülkeler de, başta alınan enerjiyi minimuma indirmek olmak üzere Rusya’ya karşı çeşitli tedbirler aldı, ambargolar uyguladı. Böyle olunca, ‘Avrupa’da bu kış evlerde ısınma olmayacak’, ‘Avrupa ekonomisi çökecek’ ve ‘Avrupa çok fazla fosil yakıt kullanıp emisyonlarını arttıracak’ gibi beklentiler konuşuluyordu. Oysa bir yıllık karnelerine baktığımızda Avrupa’da durum hiç de öyle kötü değil. Enerjide kesinti yaşanmadı. Ilıman geçen kışın etkisi ile evler ısındı. Avrupa büyük bir resesyona da girmedi.
Avrupa, lisans prosedürlerini hızlandırarak yenilenebilir enerjide sıçrama kaydetti. Güneş ve rüzgar enerjisi yüzde 41 arttı, ısı pompasında yüzde 40, elektrikli araçlarda da yüzde 15 artış kaydettiler. Emisyon ise beklentilerin aksine artmak yerine yüzde 2,5 azaldı. Enerji gibi kolay olmayan, çok ağır yürüyen, zor gelişen bir sektörde bunu başardılar.
Dünya sanayisi temiz enerji ile üretim dönemine giriyor
Dünya endüstrisi yeni bir döneme; temiz enerji ile üretim dönemine giriyor. Bataryalar, GES, RES, elektrikli arabalar konusunda ülkeler arası muazzam bir rekabet var. Petrol ve doğalgazda birkaç ülkeye bağımlı olan dünya, ileride temiz enerji konusunda da belli başlı ülkelere mi bağımlı olacak? En önemli soru bu. Bu alarm zili, Avrupa’dan Amerika’ya kadar çaldı. Çünkü temiz enerjide, bataryalar, solar güneş panelleri, rüzgâr gülleri gibi kritik malzemelerin hangi ülkelerde üretildiğine baktığınızda, Çin’in payının muazzam olduğunu görüyoruz. Yüzde 50’nin üzerinde paya sahip ve adeta tek başına domine etmiş durumda. Örneğin dünyadaki bataryaların yüzde 75’i Çin’de üretiliyor. Çin yüzde 75, dünyadaki diğer tüm üreticiler ise %25. Rüzgarda da öyle, güneşte muazzam. Hidrojende kullanılan ekipman üretiminde de yine son derece büyükler. Çünkü Çin herkesten önce başladı.
Amerika temiz enerji teknolojisi sanayisini yaratmak istiyor
Amerika'da geçtiğimiz yaz çıkan son derece önemli bir kanun, temiz enerji teknolojilerine şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bir sübvansiyon veriyor. Örneğin Amerika'da bir batarya fabrikası açarsanız, hükümet size vergi indirimleri, muafiyetler vs. büyük bir sübvansiyon veriyor. Öte yandan temiz enerji kurulumunda ise her teknoloji için yapacağınız üretimin belli bir yüzdesinin yerlilik payı taşıması gerekiyor. Özetle Amerika kendi temiz enerji teknolojisi sanayisini yaratmak istiyor. Bu konuda Çin ile yarışmak için çok önemli bir karar aldı. Bu, birçok sanayi denklemini ve ticaret akışını değiştirecek bir gelişme olarak herkesi sarstı.
AB’nin temiz enerji sanayi hedefli kanunu Türkiye için de çok kritik
Bir diğer önemli gelişme de Avrupa’da yaşandı. 16 Mart’ta Avrupa Birliği Başkanı bir kanun sundu; Sıfır Emisyon Sanayi Kanunu. Aynı Amerika'ya benzer bir kanun. Temiz enerji sanayisine inanılmaz teşvikler verecek ve aynı Amerika gibi bu yerellik payı şartını koştu. Bu Türkiye sanayisi, ülke ekonomisi için son derece önemli ve kritik bir gelişme. Bu yerlilik payının biraz esnetilerek AB ile serbest ticaret anlaşması yapan ülkelere de genişletilebilmesi halinde ekonomide bir sıçrama, sanayide önemli bir gelişim yaratabilir. Ülkemizin bu konuyu çok ciddi ele alması lazım.
Bizim enerjide kullandığımız sihirli bir kelime var; çeşitlendirme. Örneğin Çin’de güneş enerjisi ekipmanları tek bir eyaletteki çok büyük iki fabrikada üretiliyor. Bu fabrikalardan biri dahi yaşanacak bir yangın vs. gibi sorunla devre dışı kalsa, bu alanda tüm dünyadaki arz zinciri sarsıntıya uğrayacak. Çeşitlendirme olması için de başka ülkelerin de bunu yapması lazım. O nedenle Amerika ve Avrupa harekete geçti, temiz enerjiye doğru giden dünyada bu alanda pay sahibi olmaya çalışıyorlar.
Ülkemiz açısından ‘Türkiye, acaba bu arz zinciri boyunca çeşitli temiz enerji teknolojilerinin hangisinde nasıl rol alabilir?’ diye düşünmemiz ve ona uygun ekonomik politikalar geliştirmemiz, ‘kendimizi nasıl konuşlandıracağımız’ çok önemli. Deprem, seçimler söz konusu ancak Avrupa'daki tartışmalara bir an önce müdahil olmamız, bu çok önemli treni kaçırmamamız gerekiyor”.
Buluşmada, Geleceğe Söz Ver burs programı adına Lara Mercan, Dr. Fatih Birol’a katkılarından dolayı plaket vererek, teşekkür etti.