Mezunumuz Hüseyin Taş (BİO'12) ile Sabancı Üniversitesi'ndeki öğrencilik yıllarından başlayarak, farklı kıtalarda devam eden akademik kariyeri ve lisans eğitimini temel alarak hayata geçirdiği DNAFect girişimini konuştuk. Hüseyin, hem başarılı bir bilim insanı hem de bir girişimci olarak bu ilham verici yolculuğunu, yeni başlangıçlar yapmak isteyen öğrenciler ve mezunlarımız için paylaştı.
Röportaj: Melek Sarı
"Sabancı Üniversitesi'ne başlamadan önce aklımda genetik mühendisliği okumak vardı, bu düşünce ile beni dünyadaki akademik çalışmalara yaklaştıracak dünya ile entegre öğretim kadrosunun hangi üniversitelerde olduğunu araştırmaya koyuldum ve Sabancı Üniversitesi listemin en başında gelenlerdendi."
Hüseyin Taş - Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik 2012 Lisans Mezunu
Kısaca kendinden bahsedebilir misin, Sabancı Üniversitesi'nden mezuniyetinden sonra neler yaptın?
Lisans eğitimimi Sabancı Üniversitesi Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik alanında burslu olarak tamamladıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek University of Illinois Urbana-Champaign'de M.Sc. derecesini (Master of Science) yine burslu olarak Biyofizik ve Hesaplamalı Biyoloji üzerine yaptım. Master eğitimim esnasında daha sonra birlikte çalışmaya başlayacağım doktora hocam ile bir konferansta tanıştım ve şu anda onun yanında Avrupa'da doktoramı Universidad Autónoma de Madrid bünyesinde Centro Nacional de Biotecnología (İspanya Ulusal Biyoteknoloji Merkezi)'nde yapmaktayım. Şu ana kadar kendi alanımda dünyaca tanınmış bilimsel dergilerde (Lab on a Chip, PLoS One, Nature vb.) insan sağlığı uygulamaları ve biyoteknoloji alanlarında yapmış olduğum yayınlar ile çeşitli yazarlıklar elde ettim. Bununla birlikte katıldığım uluslararası konferanslarda yapmış olduğum sunumlar ile alanının tanınan isimlerinden birisi haline geldiğimi söyleyebiliriz. Bu durum daha sonra bana daha büyük sorumluluklar da yükledi, örneğin an itibari ile Avrupa Sentetik Biyoloji Topluluğu (EUSynBioS) ’nun kurucu başkanlığını yürütmekteyim. Doktora tezimde hesaplamalı biyoloji ve insan sağlığına uygulamalarında kullanılabilecek yeni teknolojileri geliştirmek üzere çalışmalarda bulunmaktayım. Eş zamanlı olarak, TÜBİTAK başvurusu sonucu almış olduğum 1512 kodlu fon ile dünya üzerinde çok yeni gelişmekte olan kişiselleştirilmiş DNA teknolojilerinin Türkiye’de başlatılmasına önemli bir katkı sağlıyoruz. Şöyle ki, DNA temelli kişiselleştirilmiş eğitim modeli sunan DNAFect Genetik Danışmanlık ArGe ve Biyoteknoloji A.Ş.’yi liseden beri birlikte olduğum arkadaşım ve ortağım Murat İşbilen ile birlikte kurduk.
Sabancı Üniversitesi’nde gördüğün eğitimin şimdiki kariyerine etkisini nasıl değerlendiriyorsun?
Sabancı Üniversitesine başlamadan önce aklımda genetik mühendisliği okumak vardı, bu düşünce ile beni dünyadaki akademik çalışmalara yaklaştıracak dünya ile entegre öğretim kadrosunun hangi üniversitelerde olduğunu araştırmaya koyuldum ve Sabancı Üniversitesi listemin en başında gelenlerdendi.
Üniversiteye başladıktan sonra da aynı özveri ile birinci sınıftan itibaren departmandaki öğretim üyeleri ile iletişime geçtim ve bana laboratuvarlarını açmaları sonucunda deneysel olarak belli çalışmaları yapmaya başladım. Bu noktada özellikle Batu Erman Hoca başta olmak üzere tüm hocalarımı bir kez daha anmak isterim, onların açık görüşlülükleri ve öğrencileri desteklemeleri sayesinde birçok alanda kendimizi geliştirme imkanı bulduk ve dünyaya bilimsel anlamda entegre olduk.
Örneğin, ikinci sınıfın yazını Almanya’da 'The Leibniz Institute of Plant Genetics and Crop Plant Research Center'da staj yaparak geçirdim, aynı şekilde üçüncü sınıfta ise Harvard-MIT Health Sciences and Technology'de ilk bilimsel yayınımı çıkarttığım çalışmalarımı gerçekleştirdim.
Girişimci olmanda aldığın lisans eğitiminin nasıl bir etkisi oldu sence?
Sabancı’da elde ettiğim dünyayla bütünleşmiş bilimsel etik ile ve sahip olduğum donanım ile gerek Amerika’da gerekse Avrupa’da hiç zorluk çekmeden çalışmalarımı devam ettirme şansı yakaladım. Bugün Sentetik Biyoloji olarak tarif ettiğimiz genetik mühendisliğinin yeni bir dalı olan alanda ülkemizi de temsilen EUSynBioS'un başkanlığını yürütmekteyim.
“Eğer belli noktalarda hayatı farklı açılardan okuma kabiliyetini ve özgüven altyapısını üniversitemde kazanmış olmasaydım şüphesiz bu açılımları hem de eş zamanlı olarak yapmam çok zor olurdu.”
Sabancı Üniversitesi yalnızca bilimsel anlamda değil disiplinlerarası yaklaşımı sayesinde bizlere birçok alanda farklı ufuklar açtı. Kendi çabam ile oluşturduğum ders programları sayesinde yazılımdan matematik derslerine, mühendislik derslerinden sanat ve dil derslerine kadar birçok alanda kendimi geliştirme imkanı buldum. Bu yaklaşım daha sonra dünyayı daha iyi anlamama da yardımcı oldu ve belli noktalarda yapmakta olduğum bilimsel çalışmalarımı toplumun faydasına da kullanılabileceğini gördüm. Bu noktada TÜBİTAK’ın teşvik programlarına başvurarak Türkiye'ye büyük bir teknoloji transferi sağlayacağını düşündüğüm ve aynı zamanda bu alanda milli bir marka olacağına inandığım DNAFect Genetik Danışmanlık ArGe ve Biyoteknoloji A.Ş.'yi kurdum. Eğer belli noktalarda hayatı farklı açılardan okuma kabiliyetini ve özgüven altyapısını üniversitemde kazanmış olmasaydım şüphesiz bu açılımları, hem de eş zamanlı olarak yapmam çok zor olurdu.
Hüseyin Taş ve ortağı Murat İşbilenDNAFect Genetik Danışmanlık ArGe ve Biyoteknoloji şirketinden biraz bahseder misin? Neler yapıyorsunuz?
DNAFect Genetik Danışmanlık ArGe ve Biyoteknoloji şirketinde biz, insanların doğalarından gelen yatkınlıklarını anlamaya çalışıyoruz. Yalnızca tükürük örneklerinden DNA dizilemesi yaparak kişilerin yetenek, zeka türü, karakterleri, uyku ve çalışma düzenleri ile alakalı bilgiler verebiliyoruz, bunun yanında genetik olarak yatkın oldukları meslekleri de söyleyebiliyoruz. Bu sayede özellikle öğrencilerin gelecekleri için yeri doldurulamaz bir hizmet verdiğimizi düşünüyoruz. Bizlerin karakteri ve yetenekleri temel olarak iki noktaya bağlı. Birinci olarak doğamıza yani DNA'mıza ve ikinci olarak da çevresel faktörler olarak açıklayabileceğimiz aile ortamı, eğitim şekli, arkadaşlıklar ve hayat tecrübeleri diyebileceğimiz kısımlarla şekillenir. Biz DNAFect olarak bu noktada çevresel faktörlerimizi doğamıza göre nasıl düzenleyebileceğimiz konusunda danışmanlık veriyoruz.
Buradaki asıl amacımız kişilerin geliştirilebilir yönlerini onlara söyleyerek kendi hayatlarında atmak istedikleri adımlar noktasında onlara ışık tutmak ve özellikle eğitim hayatlarına yardımcı olmak. Bununla birlikte yalnızca eğitim değil bunun gibi hayatı yakından ilgilendiren birçok alanda testlerimizi yapabiliyoruz, spordan beslenmeye, vitamin ve mineral yatkınlıklarımızdan cildimizin ihtiyaç yatkınlıklarına ve hatta hastalık ve alerji yatkınlıklarına kadar hayatımızı kolaylaştıracak birçok noktada uzman danışmanlarımızla birlikte aksiyon planları alarak kişilerin geleceklerini planlamalarına yardımcı oluyoruz. Ek olarak, köken alanında da testler yaparak genetik materyalinizde dünyanın hangi bölgelerinden paylaşımda bulunduğunuzu, yani atalarınızın nerelerden geldiğini söyleyebiliyoruz.
Bu alanda dünya ile sektörel bir kıyaslama yaparsak, teknolojik donanım ve rekabette nasıl bir tablo var?
Öncelikle şunu söylemek isterim ki Türkiye’de start-up fikri çok hızlı gelişmekle birlikte hala atmamız gereken adımlar var. Özellikle yatırımcılar noktasında bu konuların biraz daha iyi anlaşılması gerekiyor. Ancak, bizim 'deep tech' denilen yani derin teknoloji olarak çevirebileceğimiz alanlarda rekabet bir bakıma daha adil ilerliyor. Çünkü bu alanlarda kurulan start-up’lar büyük bir arka plan çalışması ile ortaya çıkıyorlar, yani bu alanda yaptığınız doktora çalışmaları, tezler ve uzun yıllara dayanan deneyler sonucunda elde ettiğiniz tecrübe ve başarı sizi piyasaya çıktığınızda çok daha güçlü ve sağlam kılıyor. Bundan dolayı DNAFect olarak avantaj sahibiyiz çünkü interdisipliner bir altyapıya dayanan ekip çalışması mevcut, yani yapay zeka algoritmalarından genetik bilginin işlenmesine, DNA dizilenmesinden danışmanlık hizmetlerine kadar birçok alt dalda hizmet veriyoruz. Bizim alanımıza kişiselleştirilmiş DNA teknolojileri alanı diyebiliriz. Bu alandaki teknoloji tüm dünyada yeni gelişmekte. Biz de alanın içerisinde olan araştırmacılar olarak bunun bilincinde olduğumuz için bu alanda ülkemizin bu treni kaçırmaması adına uzun zamandır üzerine çalıştığımız fikirleri TÜBİTAK’tan da aldığımız destek ile hayata geçirdik. Kişiselleştirilmiş uygulamalar geleceğin teknolojisi ve biz bu teknolojiye sahip bir şirket olarak şu an Türkiye’de (ve kısa süre içerisinde Avrupa ve Amerika’da) geleceği insanların ayağına getiriyoruz.
Uzun vadede bu alanda ne tür gelişmeler bizi bekliyor?
Uzun vadede bu alanda göreceğimiz en büyük değişikliklerden bir tanesi kişiselleştirilmiş uygulamaların devletler bünyesinde doğumdan itibaren yapılıyor olması olacak. Belki önümüzdeki 15-20 sene içerisinde artık yatkınlık testleri doğumdan itibaren yapılıp kişilerin yatkınlık haritalarına göre kişiselleştirilmiş eğitim uygulamaları, sağlık uygulamaları vb. hayatımızın bir parçası olarak görüyor olacağız. Bu teknoloji ile bugünden geleceği tahmin edebilme gücüne sahibiz. Örneğin, son oynan dünya kupasına Mısır milli takımı turnuvaya katılabilme başarılarını DNA testlerinin kullanmasının sonucu olarak gösterdiler. Bunun yanında birçok atlet şu an bu tarz testleri kendi verimlerini arttırmak için kullanıyorlar, bu tarz gelişmeleri ilerleyen dönemde özellikle okullar için göreceğiz. Okullar bu noktada öğrencilerin kişisel yeteneklerini ve yatkınlıklarını göz önünde bulundurarak sınıfların oluşturulması ve ders müfredatının her bir öğrenciye özel olarak uygulanması şeklinde adımlar atacaklar. Tam da bu noktada DNAFect olarak dünyada kişiselleştirilmiş eğitim modeline ilk giren şirketlerden bir tanesi olarak Türkiye’den başlayıp bu uygulamaları tüm dünyaya yaymak vizyonu ile hareket ediyoruz.
Son olarak seninki gibi niş bir sektörde girişim planlayan yeni mezunlarımıza ne önerirsin?
Eğer girişimci ruhunuz varsa hiç korkmadan aklınızdaki fikirleri uygulamaya geçirin. Hiçbir zaman şu an erken şeklinde düşünmeyin, özellikle eğer niş bir alanda bir fikriniz varsa hiç durmadan harekete geçin. Zaman girişimlerin hem en büyük dostu hem en büyük düşmanıdır. Eğer bir girişim vaktinde hayata geçirilmemişse o treni kaçırmıştır, ancak tam aksine doğru zamanda ortaya çıkan bir fikir hiç şüphesiz başarıya kavuşacaktır. Öğrenci veya yeni mezun olsun girişimci arkadaşlarıma naçizane tavsiyem bir fikriniz varsa bunu geç olmadan hayata geçirin ve sizi motive eden yolda arkanıza bakmadan ilerleyin. İhtiyaç duyduğunuz motivasyonu yine kendinizde bulacaksınız.
Özellikle belirtmek istediklerin...
Tüm bu söylediklerimin yanında özellikle belirtmek isterim ki fikirlerinizi hayata geçirdiğinizde ilk duyacağınız geri bildirimler o işin neden çalışmayacağı veya fikrinizin neden yetersiz olduğu ile alakalı olacak. Ancak, bu geri bildirimleri doğru değerlendirebilirseniz sizi ne kadar ötelere götürebileceğini zamanla görürsünüz. Hiçbir zaman kendinize olan inancınızı kaybetmeyin ve yeniliklerin peşinden koşmaya tereddüt etmeyin. Özellikle Sabancı Üniversitesi gibi bir eğitim kurumunda eğitim görme imkanına sahip olmak sizi hayata bir adım önde başlatıyor, bu durumu fırsata çevirmek yine sizlerin elinde.