2018 mezunlarımızdan Tunahan Aytaş, dünyanın önde gelen araştırma üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) Malzeme Bilimleri ve Mühendislik bölümüne bu yıl Türkiye’den seçilen tek öğrenci oldu. Sabancı Üniversitesi’nde akademik başarıları ile adını duyuran Tunahan ile MIT’den aldığı master ve doktora kabulünü, oradaki çalışmalarını ve gelecek planlarını konuştuk. Tunahan’ın renkli kişiliği ve hayata pozitif bakışı tabii ki sohbetimize de yansıdı. Keyifli okumalar…
Tunahan Aytaş, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği, çift anadal Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik 2018 mezunu
Röportaj: Melek Sarı
MS: Bize kısaca kendinden bahseder misin Tunahan?
TA: Tabii ki :) 24 yaşındayım, Galatasaray Lisesi mezunuyum. Neşesini, mutluluğunu kaybetmemeye çalışan pozitif bir insanım.
MS: Öğrenciliğine değinirsek, Sabancı Üniversitesi'nde neler yaptın? Akademik ve sosyal aktivitelerinden bahsedebilir misin?
TA: Ben, çoğu arkadaşımın aksine, Sabancı Üniversitesi’ne ne okumak istediğimi kesin olarak bilerek gelmiştim. Sabancı tercihimdeki en önemli sebep, abimin de bir Sabancı Üniversitesi mezunu olmasıydı ve yine abim sayesinde Malzeme Bilimi ve Mühendisliği’nin ne yaptığı ve neleri kapsadığı ile ilgili bilgim vardı. Aynı zamanda okulumuzun özgürlükçü yapısından da haberdardım ki bu yapı sayesinde aslında hiç aklımda olmamasına rağmen Moleküler Biyoloji, Genetik ve Biyomühendislik’te çift anadal yaptım. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği programının bana göre en kıymetli özelliği lisans öğrencilerinin araştırmalarda aktif görev almalarının desteklenmesiydi. Ben ve çok yakın bir arkadaşım, 2. sınıfın başından itibaren Özge (Akbulut) Hoca’nın grubunda araştırma yapmaya başladık mesela...
"MIT benim için her zaman hayal okuldu."
TA: İstanbul’da liseyi yatılı okuduğum ve birçok lise arkadaşım farklı üniversitelerde okuduğu için, Sabancı’da çok fazla sosyal aktivitelere katılmayı ilk başta tercih etmemiştim. Ancak, okulun ilerleyen vakitlerinde bir arkadaşımın baskısıyla edebiyat kulübünde aktif rol aldım. Ama dürüst olmam gerekirse, aklımı dersler ve araştırmayla o kadar doldurmuştum ki sosyal hayatımda sorumluluk yerine, oturup saatlerce kahkaha atacağım bir çevre arıyordum. Ne kadar şanslıyım ki Sabancı Üniversitesi bana aradığım arkadaş çevresini sağladı ve işin en güzel yanı, hepimiz o kadar farklı geçmişlere, hayat hedeflerine ve programlara sahiptik ki yan yana olduğumuz her an, çok yönlü bir insana dönüştüğümü hissedebiliyordum. Bazen kısa bir sürede, bir okul kahvecisi ve tanımadığınız insanlar, sizin en güvenli bölgeniz haline gelebiliyor.
MS: Sabancı Üniversitesi'ni bu kadar güzel anılarla hatırlaman çok hoş gerçekten. Peki, MIT'yi ve burada Malzeme Bilimini tercih etmendeki sebepler nelerdi? Bunlardan bahseder misin biraz?
TA: Daha önce de bahsettiğim gibi lisans eğitimimden çift anadal yaparak mezun oldum. Dolayısıyla bölümler hakkında, genel olarak mezun olunca yapabileceklerim hakkında fikrim vardı. Malzeme Bilimini okumaya başladıkça fark ettim ki büyük teknolojilerde çoğu zaman kısıtlayıcı faktör, malzeme bilimindeki eksiklerdi. Kısaca gelişime çok açık bir bölüm olarak gördüm ve bu bölümde ilerlemeyi istedim. Ayrıca malzeme biliminin beni en çok etkileyen ve okuduğum için şanslı hissettiren özelliği bilimin neredeyse her alanında okuyana genel bir bilgi, dolayısıyla bir söz hakkı vermesiydi. Herhangi bir konferansta, herhangi bir bilimsel projede bir malzeme mühendisi olarak kendinizle ilgili bir şey bulabilir ve ayrı bir bakış açısı ile katkı sağlayabilirsiniz. Dolayısı ile Malzeme Bilimi ve Mühendisliği alanında daha ileri bir eğitim almak istedim. MIT benim için her zaman hayal okuldu. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği olarak MIT mezunu birçok profesörümüz var ve onların derslerini her zaman büyük bir istekle takip ettim. Özge Hoca'nın grubunda üç buçuk sene geçirmiş biri olarak, kendisinden dinlediğim hikayeler ve kendisinin tavsiyeleri dolayısıyla, MIT’inin hayalim olmaması daha zordu diyebilirim.
"Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği'nin,
eğitim olarak kesinlikle üst düzey Amerikan okullarından
daha alt seviyede olduğunu düşünmüyorum."
MS: Toplam kaç kişi arasından seçildin?
TA: Bu bilgiye sahip değilim. Ne söylesem yalan olur. Ama kabul komitesindeki bir hocadan kabul oranının yüzde 10’dan daha düşük olduğunu öğrenmiştim. Türkiye’den kabul olan tek öğrenciyim.
MS: MIT'ye kabulünde lisans programının, Sabancı Üniversitesi’ndeki faaliyetlerinin etkisi nasıldı sence?
TA: Okuduğum programın ve hocalarımın etkisi yadsınamaz. Sabancı Üniversitesi Malzeme Bilimi ve Mühendisliği'nin, eğitim olarak kesinlikle üst düzey Amerikan okullarından daha alt seviyede olduğunu düşünmüyorum. Yeni bir okul olmamıza rağmen, tanınırlığımız da artmakta. Ayrıca 3 yıllık laboratuvar deneyimi olan başarılı, zeki ve bilgili bir öğrenciyi kabul etmemeleri onların kaybı olurdu zaten :)
MS: Peki şimdi MIT’de nasıl bir süreçten geçiyorsun, orada ne tür çalışmalar yapacaksın?
TA: MIT PhD kabulü, diğer okulların PhD kabulüne göre daha farklı bir süreç. Çoğu okul PhD öğrencisi alırken, doğrudan öğrenciyi hoca ile ilişkilendirip alırken, MIT önce genel koşullarına göre öğrenci kabulünü yapıp, ilk dönemi derslerle beraber öğrencinin hocasını seçmesine ayırıyor. Grubumu ve hocamı yeni seçtim, şu sıralar grubuma ve projeme alışmaya çalışıyorum. Projem atık malzemelerin çimento yerine kullanılması ve sürdürülebilirliği arttırmaya yönelik çalışmaları içeriyor.
MS: Bir adım ötede neler yapmayı hayal ediyorsun?
TA: Bir adım ötem tahmini 5 yıl sonrası olduğu için, şu an gözüme çok uzak geliyor. Anlık hedefim kazasız belasız doktor unvanı ile bu okulu bitirmek.
MS: Sabancı’ya dair özlediklerin…
TA: Hocalarımı... Okulumuzdaki hocaların ulaşılabilir olmasını... Onun dışında tabii ki arkadaşlarımı özlüyorum.
MS: Bu seçim yolculuğundan yola çıkarak, başvuru - kabul ve tercih sürecine girecek öğrencilere neler tavsiye edersin?
TA: Ben karakter olarak hiçbir zaman çok planlı, programlı biri olamadım maalesef, kendimde en beğenmediğim özelliğimdir. Başvuru süreci kesinlikle uzun ve stresli bir süreç, çünkü başarılı ve yeterli olduğunu biliyorsun ve bunu karşı tarafa kanıtlamak için o kadar kısıtlı kaynağın var ki… Her şeyin kesinlikle kusursuz olmasını istiyorsun. Bunun için gerekli sınavlara girmeyi mümkün oldukça ertelememelerini öneririm. Başvuru mektuplarını yazmaya erken başlasınlar ve mümkün olduğunca fazla kişiden yorum alsınlar, Özge (Akbulut) Hoca ve Canan (Atılgan) Hoca’dan aldığım yorumlar başvurumu hazırlamamda çok önemli rol oynadı. Aynı zamanda, tavsiye mektubu isteyecekleri insanları da bilgilendirmekte geç kalmamaları önemli. Kısacası, planlı ve hazırlıklı olmaları önemli. Benim şansım, program olarak hiç rekabete girmeyip, bir WhatsApp grubu vasıtasıyla birbirimizi haberdar etmemiz oldu, çünkü bu süreç tek başına yaşamak için fazlasıyla yoğun bence. Tercih kısmına gelirsek, benim için çok kolay oldu ama tavsiyem gereğinden fazla düşünmesinler ve etraflarındaki bilgili kişilerden yorum aldıktan sonra kalplerini dinlesinler. Lisansüstü eğitim, hele ki benimki doğrudan PhD gibi 5 yıllık bir süreç, kesinlikle katlanayım da geçsin denecek bir süre değil. Mutlu olmaya baksınlar.