Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar.
Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Mümin Özkan oldu.
Mümin Özkan 12 Mayıs 1997 tarihinden beri Sabancı Üniversiteli. 23 yıldır Sabancı Üniversitesinde Mali İşler biriminde çalışan Mümin Özkan, muhasebe sorumlusu olarak başladığı görevini 2014 yılından beri Finansal Operasyon Müdürü olarak sürdürüyor..
Mümin Özkan’ın sorduğumuz dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz…
Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı?
M.Ö: Sabancı Üniversitesi ile ilk tanışmam askerlik görevimin bitişinin hemen sonrasına rastlıyor.
Sabancı Holding'in 17. katında rahmetli Hüsnü (Paçacıoğlu) Beyin uzun uzun ve coşkuyla, üniversitenin kuruluşu ile ilgili çalışmaları anlatışını zevkle dinlediğimi hatırlıyorum.
Konu işe gelince, kendisi bana; tabii o zamanın şartlarında alternatif muhasebe/finans programlarının azlığı sebebi ile de ‘‘yapılacak işleri hesap makinesi yardımı bile olmadan elle yapabilir misin?’’ sorusunu yöneltti. Hala hatırımdadır, bu soru karşısında bir anda kendimi bir kağıt üzerinde elle bordro yaparken ve kendisine nasıl yapıldığını heyecanla anlatırken buldum.
Bu diyalog ikimiz açısından da 23 yılın başlangıcı oldu aslında…
Askerlik görevim henüz bittiği için bana, ‘’bir hafta tatil yap ve sonra aynı heyacanla başla’’ demesi aklımda kalan önemli anekdotlardan biridir.
Üniversite kurulup, gelişirken ve büyürken benim de bu ailenin uzun yıllar bir parçası olmam son derece onur verici.
20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız?
M.Ö: 23 yıl boyunca üniversitemle birlikte yaş almak, büyümek ve birlikte şenelmek, az insana nasip olacak kıymetli deneyimler benim için. Bu sebeple şanslı azınlıkdan biri olduğumu itiraf edebilirim.
Yıllar içerisinde, evrensel değerler ve amaçlar doğrultusunda üniversitemle birlikte yol alırken ve gelişirken, kendimi ve yapabileceklerimi fark edip, insana ve işe değer katabilmeyi aynı zamanda sürekli değişen ve gelişen dünyada farklı bakış açılarına büyük ihtiyaç olduğunu ve yaptığımız her işte fark yaratabilmenin önemli ve mümkün olduğunu bu kurumda deneyimledim. Bu anlamda Sabancı Üniversitesi’nin bakış açıma evrensellik kattığını ifade edebilirim.
Özetle; büyük ve içinde evrensel zenginlikler barındıran bu güzel ailenin bir parçası olmaktan her zaman çok büyük gurur duydum ve duymaya devam ediyorum…
20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir?
M.Ö: 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde: Her alanda teknolojiyi en üst düzeyde kullanan ve teknolojinin gelişimine katkı sağlayan, öğrencileri, mezunları, akademisyenleri ve tüm çalışanlarıyla örnek ve öncü olmaya devam eden, topluma ve eğitime katkıları ile her platformda adından saygı ile söz ettiren bir bilim yuvası olup, hususi bir üniversite olarak anılmaya devam etmesini temenni ediyorum.
Kurumlar çınar ağaçları gibidir. Doğru ellerde asırlarca yaşarlar. Sabancı Üniversitesi’nde azimli bir çok değerli elin olduğunu biliyorum. Dileğim bu değerli ellerin çoğalması ve uzun yaşam döngüsünde ÇINARLAR GİBİ ASIRLARCA ayakta kalmasıdır.
Sağlık, mutluluk ve huzur dolu bir yaşam herkes gibi benim de isteğim. Tüm bunlar sevdiklerim yanımda, masmavi bir gökyüzü altında, yeşillikler arasında ve de denizin kıyısında hayat bulursa şahane olur. İşte bu da benim hayalim…
Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz?
M.Ö: Bu sorunuza dilimden dökülen ilk “kesişti” cevabı oldu.
Sabancı Üniversitesi ile beraber yaş aldığım için başa dönüp nerede ve nasıl olurdu sorularını hiç düşünmedim açıkçası. Birlikte yürüdük, birlikte geliştik, birlikte büyüdük.
Benim özelimde Mevlana’nın da dediği gibi: “Herşey neye layıksa, ona dönüşür’’