Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyesi Murat Germen’in kişisel sergisi “Nisyân-Kadim Antalya’nın Güncel Portresi” Antalya Kültür Sanat (AKS) Müzesi’nde. Salgın nedeniyle şimdiye kadar sanal ortamda gezilebilen sergi AKS’nin kapılarının açılması nedeniyle 1 Haziran 2021 tarihine kadar fiziksel olarak da gezilebilecek.
Çalışmalarını kent ve çevre odağında sürdüren SSBF Öğretim Üyesi, şehir plancısı, sanatçı Murat Germen’in objektifinden Antalya’ya bakan ve bugünkü kenti anlamaya çalışan sergi, izleyicinin dikkatini kentin ‘kadim zamanlardan bugüne taşınan emanetleri’ ile ‘bugünden geleceğe aktarılan ihanetler’e çekmeyi amaçlıyor.
Yeşim Demir’in küratöryel tasarımıyla, AKS’ın iki katında düzenlenen sergi, bir katta, kentin her gün önünden geçildiği halde kanıksanan, emanet ya da ihanet olduğu fark edilmeyen yüzlerine mikro ölçekte bakarken, diğer katta objektifini geniş açıya çeviriyor; kenti farklı açılardan panoramik görüntülerle gözler önüne sererek emanet ve ihanetleri makro ölçekte gözler önüne seriyor. Bu bakışta şehrin son 20 yıldaki dönüşümü, uydu fotoğraflarıyla sergi izleyicisinin dikkatine sunuluyor.
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin yanı sıra Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve Peyzaj Mimarları Odası Antalya şubeleri ile Antalya Kent İzleme Platformu’nun yol göstericiliğinde hazırlanan sergiye Türkiye’nin ambalaj sanayiinde önde gelen firmalarından ANKUTSAN malzeme desteği sağlamış.
Görsel anlatım dilinin, çağdaş Türk şiirinin önde gelen isimlerinden Ferruh Tunç’un şiirlerinden alıntılarla zenginleştirildiği “Nisyân-Kadim Antalya’nın Güncel Portresi”, Antalyalıları ve Antalyayı sevenleri romantik bir nostalji ve iç geçirmeye değil, kentlerinde olan biteni görmeye ve bunda kendi paylarını, sorumluluklarını düşünmeye davet ediyor.
Murat Germen “Nisyân-Kadim Antalya’nın Güncel Portresi” başlıklı sergisi bağlamında "sanatçı sözü" olarak kaleme aldığı kavram metninde şunları ifade ediyor:
“Hafıza, varolmayı sürdürmek için gerekli bir kavram. Bellekte biriktirdiklerimiz, bir süre sonra adına tecrübe dediğimiz bilgiler bütününe dönüşüyor ve bizim hayattaki duruşumuzu, tepkilerimizi, içgüdülerimizi yönlendiriyor.
Belleğe kişisel ölçekte hatıra, toplumsal ve millî müşterekler ölçeğinde tarih diyoruz. İkisi de meşrulaştırıcı kavramlar. Çünkü bireyler ve toplumlar istedikleri şeyleri hatırlar, anımsamaktan hoşlanmadıkları şeyleri ise unutur, olmamış gibi davranırlar. “Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür” cümlesi, insanın yaşamını devam ettirebilmesi için işine gelmeyen şeyleri unutmaya temayülü olduğunu ima ediyor.
Unutma hallerini emanet ve ihanet kavramlarına da bağlamak olası. Emanet olarak algılanan şeyler neredeyse ebediyen hatırlanıyorlar çünkü bireyden “büyük”ler; sayılıyor ve seviliyorlar. İhanet ise insanın erk sahibi olabilmek veya hayatta kalabilmek için başkasını hor ve “küçük” görmeyi meşru saymasından yola çıkıyor ve bilerek unutmak üzerinden gerçekleştirilen bilinçli bir eylem olarak tezahür ediyor.
Emaneti unutmak, farkında olarak ya da olmayarak ihanete dönüşebiliyor.
Günümüzde bize dayatılan hız ve rekabet yüzünden paylaşmayı / vermeyi / yardımlaşmayı, yetinmeyi, tevazuyu, nezaketi, zerafeti, sadeliği, tasarruf etmeyi, küçülmeyi ve emaneti unutmuş; bunun yerine duraksız büyümeyi, israf ve ifratı, gösterişi, vermeden almayı, patırtılı bir zevksizliği, hoyratlığı, zulmü, riyayı, hakareti, hedef göstermeyi, kötülüğü ve ihaneti benimsemiş görünüyoruz.
Çeşitli boyutlardaki bu nisyân insanın içinde isyana yol açmalı, yoksa sonumuz iyi görünmüyor.
Doğa kendi dizgesel yapısını hatırlar ve yeniden canlandırabilirken, insan bitmeyen hırsından dolayı, parçası olduğu sistemin içyapısını unutuyor, tekrarlayamadığı için yozlaştırıyor ve böylece aslında kendi soyunun tükenmesine neden oluyor.
İnsanoğlunun kazanamayacağı tek savaş, yüce ve yok edilemez doğa ile olan savaşı; kaybedince kazanacak…”