“Enerji teknolojileri ile sağlanacak gelişmelerle, enerji sektörünü iklim değişikliğinin “nedeni” değil “çözümü” olma noktasına getirebiliriz”.
“Paris İklim Zirvesi Ardından Dünya Enerji ve İklim Görünümü” toplantısı yapıldı. Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol World Energy Outlook 2015 raporunu sundu
TÜSİAD ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) işbirliğiyle, "Paris İklim Zirvesi Ardından Dünya Enerji ve İklim Görünümü" başlıklı bir toplantı düzenlendi.
Toplantının açılış konuşmaları, Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes tarafından yapıldı.
Güler Sabancı konuşmasında, “Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanında yapılması gereken atılımın yanı sıra; enerji teknolojileri ile sağlanacak gelişmelerle, enerji sektörünü iklim değişikliğinin “nedeni” değil “çözümü” olma noktasına getirebiliriz. Tüm dünya ülkelerinin, birlikte hareket ederek, enerji sektöründe sürdürülebilirliği sağlayacak dönüşümün üzerinde çalışmaları gerekiyor. Sürdürülebilir bir dünyayı ancak bu şekilde gelecek nesillere aktarabiliriz.
Dağıtımda 2016-2020 yıllarını kapsayan yeni tarife döneminin esasları belirlendi. Liberalleşme ve serbest piyasadan vazgeçemeyiz. Perakende liberalleşmesinde, arzu edilen seviyede olmamakla birlikte bazı gelişmeler kaydedildi. Önümüzdeki günlerde liberalleşme adımlarını hızlandırarak daha ileriye taşımalı, tüketicinin lehine olan bir piyasaya daha fazla işlerlik kazandırmalıyız. Bunu sağlamak üzere, enerji piyasalarımızda düzenleyici çerçeveyi; piyasanın rekabetçiliğini, şeffaflığını ve öngörülebilirliğini artıracak şekilde güçlendirmeliyiz. İçinde bulunduğumuz arz fazlası ve düşük enerji fiyatları dönemini, bu yönde cesaretli adımlar atmak için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.” dedi.
Cansen Başaran-Symes ise konuşmasında, “Geçtiğimiz sene, “World Energy Outlook 2014” Rapor tanıtımı toplantısında TÜSİAD olarak “düşük enerji fiyatlarının rehavetine kapılmamalı, enerji piyasasının serbestleşmesine yönelik düzenlemeleri hayata geçirmeli; düşük karbon teknolojilerine geçişi ve enerji verimliliği yatırımlarını hızlandırmalıyız” demiştik. Düşük karbon ekonomisine geçişte önemli bir role sahip olan yenilenebilir enerji kaynakları aynı zamanda enerji güvenliğimiz açısından da önemli bir fırsat sunmaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızın değerlendirilmesi hususunda son yıllarda önemli bir ivme yakaladık. Bu sürecin artarak devam ettirilmesiyle, kullanılan ekipmanın tümünün ülkemizde üretilmesi aşamasına da geçebileceğimizi düşünüyorum. Ekipman imalatının yaratacağı üretim, istihdam ve ihracat olanakları sanayimize ve ekonomimize de son derece önemli katkı sağlayacaktır. Ülkemizin yüksek yenilenebilir enerji potansiyelinden azami düzeyde faydalanmak için yatırımları destekleyici politikaların devam ettirilmesi ve yatırım ortamını iyileştirici tedbirlerin alınması sürece kayda değer bir ivme kazandıracaktır.
Serbest ve şeffaf enerji piyasalarının verimli yatırımları ve verimli enerji tüketimini teşvik edeceğine inanıyor; bu yatırımların ülkemizin daha düşük karbonlu bir enerji sistemine geçişini de sağlayacağını biliyoruz. Enerji sektöründeki bu dönüşümün, sanayimizle birlikte eşgüdümlü bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini her fırsatta savunuyoruz. Ancak bu şekilde büyüme zorunluluklarımızın çevresel sorumluluklarımız ile uyumlu olmasını sağlayabiliriz.” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol “World Energy Outlook 2015” raporunun tanıtımını yaptı.
Birol, enerji sektöründe öngörülebilirliğin daha önce hiç bu kadar düşük olmadığını dile getirdi. Fatih Birol, öngörülebilirliğin düşük olmasının dört nedeni olduğunu aktararak, şöyle konuştu: “İlki, jeopolitik durum. Dünyanın en önemli petrol üreticilerinin olduğu Ortadoğu bölgesinde ciddi sorunlar var. Yarın düzeleceğine ilişkin olumlu işaret görmüyorum. Rusya gibi diğer üretici ülkelerde de jeopolitik sorunlar ciddi. İkinci etken ekonomik büyüme. Yıllardır dünya ekonomisinin büyümesini sağlayan BRICS ülkelerinde durum pek iç açıcı değil. Paris anlaşması üçüncü etken, tarihte ilk defa tüm dünya ülkeleri bir metin üzerinde anlaştı ama bilinmeyen şu, gerçekten anlaşma önemli değişiklik yaratacak mı? Son olarak düşük enerji fiyatlarının nasıl gelişeceği konusundaki belirsizlikler öngörülebilirliği düşürüyor.” dedi. Fatih Birol ayrıca “Enerji fiyatlarındaki belirsizlik çok büyük bir soru işareti. 2015 ve 2016 da üst üste iki yıl enerji fiyatlarında düşüş oldu ve devam edecek. 2016 yılında İran’a olan yaptırımlar kaldırılırsa enerji fiyatlarında aşağıya doğru düşüş devam edebilir. Düşük fiyatlar elbette bizim gibi enerjisi ağırlıklı olarak ithalata dayalı ülkeler için iyi ama rehavete kapılmamalıyız.” dedi.
Petrol piyasalarında iki görüş olduğuna dikkati çeken Birol, “İlki 30-40 doların yeni normal olduğu, ikincisi ise fiyatların yakın zamanda yukarı çıkacağı ve pazarda yeniden denge sağlanacağı şeklinde. Ben, fiyatların uzun süre 30-40 dolar ya da daha düşük düzeyde kalacağını düşünmüyorum” diye konuştu.
Fatih Birol, Paris’teki iklim konferansının güzel bir ilk adım olduğunu ve enerji sektörüne önemli sinyal gönderdiğini de dile getirdi.
Yenilenebilir enerji artık romantik bir hikaye değil
Paris’teki toplantının dünyada inovasyona yapılan yatırımları artıracağını savunan Birol, “Paris’te 20 ülke enerjiyle ilgili AR-GE yatırımlarını beş yılda ikiye katlama taahhüdü verdi. Yatırım yapılması temiz enerji teknolojilerinin maliyetinin düşmesine neden olacak” diye konuştu. Birol şöyle devam etti: “Dünyada maliyetler düştükçe, yenilenebilir yatırımları artacak ve üçte ikisi gelişmekte olan ülkeler kaynaklı olacak. Gelecek 5 yılda dünya elektrik sektörü yatırımlarında her 10 doların 6,5 doları yenilenebilir enerjiye gidecek. Paris, enerji sektörüne önemli sinyal gönderiyor, atılan adımlar takip edilip izlenecek. Dünyada geçen yıl devreye giren santrallerin yüzde 50’si yenilenebilirdi. Diğer yüzde 50’lik kısım ise kömür, doğalgaz, nükleer ve petrol santrallerdi. Bu, yenilenebilirin romantik bir hikaye değil gerçek bir iş sektörü olduğunun rakamlarla ispatıdır.”
“Hindistan’ın Çin’in nöbetini alacağını düşünüyoruz”
Birol, Hindistan’ın yakın zamanda enerji talebi konusunda Çin’den nöbeti devralacağını kaydederek, “Çin’in dünya enerji talebi büyümesini dikte etmesinin sonuna gelindi. Enerji talebindeki büyümesi yavaşlıyor. Hindistan ise ekonomi ve enerjide ciddi adımlar attı. Ülkenin dünya enerji merkezine geldiğini görüyoruz. Kömür talebinde en büyük pay buradan gelecek, güneş enerjisinde de önemli adımlar atmaya devam edecek. Bu alanda Çinden sonra en büyük ikinci ülke konuma yakın zamanda gelecek" diye konuştu.
Çin’deki kömür talebi en yüksek noktasında. Talep ABD ve AB’de düşüyor. Hindistan ve Doğu Asya’da ise yükseliyor. Dünya taleplerinde ciddi düşüşler var. Gelişmiş ülkelerin enerji tüketimleri azalıyor. Ekonomide doyum oldu. Enerji daha verimli kullanılıyor. Çin için çok önemli bir enerji hikayesinin sonuna geldik.
Çin ekonomisi ve enerji talebi hemen hemen paralel gidiyor. Enerji talebinde yavaşlama var. Çin hükümeti ekonomiyi dengeye oturtma kararı aldı. Serbest ekonomiye geçiş için çok ciddi çalışmalar var. Çin talebi yavaşlıyor. Enerji verimliliği için çok ciddi çalışmalar yürütüyorlar. Çin’de yenilenebilir enerjide yapılan yatırımlar tüm dünyada yapılana eşit. Çin’in bunu yapmasındaki esas itici güç iklim değişikliği ve şehirlerdeki hava kirliliği.
Hindistan da ekonomi ve enerjide çok ciddi adımlar attı. Paris’te daha adil bir anlaşma çıkmasına da yardımcı oldu. 240 milyon insanın hala elektrik erişimi yok. Nüfus ise 10 yılda Çin’i geçecek. Kömür talebindeki en büyük pay Hindistan’a ait. Petrol talebinde de en büyük pay Hindistan’ın. Güneş enerjisinde de büyük atılım yapıyor.