Öğrencimiz Nilay Düzen’in kaleminden 2014 Mezunlar Buluşmasında
Tolga Sütlü’04 ile SUNUM Gezisi;
Nanoparçacıklı ürünler, akıllı malzemeler, yapay organlar, yapay zekâlar, dokunmatik ekranlar, cebimize sığan bilgisayarlar, kendi kendini temizleyebilen binalar, hızla çare bulunan ölümcül hastalıklar, enerji kullanımı için yeni fikirle... Kısacası akılalmaz teknolojilerle içiçe olan hayatlarımız artık yeni yüzyılımızın kaçınılmaz, inkâr edilmez birer parçaları. Her geçen gün hızına hız katan bu inovasyon ve gelişim dünyasını takip etmek ve kullanmak artık bir avantaj sayılmıyor malesef. Geleceğin anahtarları, bu dünyaya en çok katkıyı ve emek-beyin-sermaye yatırımını yapan insanların, kurumların, ülkelerin ellerinde parlıyor. Peki, teknolojinin, bilimin bu denli önemli olduğu rekabet ortamında bizim bu alandaki yerimiz ne? Örneğin, yanıbaşımızdaki bilim ve teknoloji üssü SUNUM (Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Uygulama Merkezi)’u ne kadar tanıyoruz? Geleceğe yön verecek projelere ev sahipliği yapan bu binada neler olduğuyla ilgili bir fikrimiz var mı? Mezunlar Buluşması organizasyon komitesi de aynı soruları sormuş olacak ki 2010 yılından önce otopark olarak kullanılan alanda şimdilerde heybetle boy gösteren SUNUM’u, bilen bilmeyen bütün mezunlara tanıtmayı amaçlayan bir gezi aktivitesi düzenlemiş. Hem de okulumuzun Biyoloji ve Biyomühendislik bölümü ilk mezunlarından ve yapay organ nakli alanındaki başarılarıyla adından yurtiçi ve yurtdışında sıkça söz ettiren, şimdilerdeyse tersine beyin göçüyle üniversitemiz bünyesinde araştırmalarını sürdüren Tolga Sütlü’nün anlatımıyla... İşte SUNUM binasına yolculuktan notlar:
Fasshane’nin önünde tura katılacaklar olarak buluşup Tolga Hoca’nın peşi sıra SUNUM binasına giriş yapıyoruz. Daha girer girmez mimarisinin ve ortamının etkisiyle kendimizi bilimkurgu filmlerinden birinin stüdyosunda hissediyoruz. SUNUM Direktörü Volkan Özgüz bizi karşılıyor ve genel bilgileri paylaşmaya başlıyor. Nanoteknoloji odaklı çalışan binanın mimarisi insan hücresinden esinlenilerek tasarlanmış. DNA sarmalı merdivenler, binanın ortasından yükeselen çekirdek niteliğindeki yuvarlak sütun, dış cephedeki zarımsı yapıyı andıran dörtgen cam kaplamaları ve nanoteknolojinin olmazsa olmazı karbon nanotüplere benzetilen silindirik yapıyı inceledikçe açıkça fark ediyoruz bu durumu. Volkan Bey’in en çok üzerinde durduğu konulardan biri de, buranın son derece ‘yeşil bir bina’ olması. İngiltere ve Amerika’dan aldığı sertifikalarla, Türkiye’de çifte tescillenen tek yeşil bina olma özelliğine sahip SUNUM, 155 tane güneş enerjisi kollektörüyle kendi ısı-enerji döngüsüne katkı sağlıyor. Ayrıca yapım aşamasında kesilmek zorunda kalınan ağaçlar yerine binanın çevresi Marmara’ya has endemik bitkilerle donatılmış. Gelelim bu ‘yemyeşil bina’nın içinde olanlara. SUNUM, 7 bin 368 metre kare içinde, toplam bin 500 metre karelik 12 adet laboratuvar, 850 metre kare civarında temiz oda ve 2 bin 400 metre kare ofis ile ortak kullanıma açık alanlara ev sahipliği yapıyor. Yurdışında önde gelen araşırma merkezleriyle rekabet eden SUNUM’da ilk ve ortak hedef; malzeme bilimleri, gıda güvenliği ve ziraat, tıp ve biyoloji gibi alanlarda nano uygulamalar için geniş araştırma alanları ve imkânlar yaratmak. Böylelikle Türkiye’nin bu alanlardaki ithalatını azaltıp yeni buluşlarla adından söz ettirmek planlanıyor. Bu amaçları gerçekleştirmek için atomik ve atomlar arası boyutlarda görüntüleme yapabilen elektron mikroskopları, değişik hücrelerin DNA'larını hızlı şekilde analiz edebilecek cihazlar, 1-2 atom kalınlığında metal veya yarı iletken katmanlar oluşturabilen sistemler de dâhil olmak üzere her türlü teknolojik teçhizat sağlanmış. Bu laboratuvarları daha yakından tanımak için uzun koridorlara dalarak sırasıyla gezmeye başladık. İlk gördüklerimiz biyo ve doku mühendisliği labları oldu. Tolga Hoca anlatmaya başlıyor. Çift kapılı ve özel hava basıncı sistemine sahip bu laboratuvarlarda daha çok, insan hücreleri, insan hücre atıkları, kanserde kullanılabilecek bağışıklık hücreleri ve yapay organlar üzerinde çalışılıyor. İlaçların canlı hayvanlar üzerinde denenmesinin önüne geçilebilecek dokuların üretimi, hücrelerin büyütülüp yapay organa dönüşürülme araştırmaları ve 3D yazıcılarla canlı doku üretimi çalışmaları burada yürütülen en önemli projelerden. Ayrıca bir başka laboratuvarda, geleceğimizin en büyük sıkıntılarındna biri olarak gösterilen dünya nüfusunu besleme problemine katkı sağlayabilecek buğday genom projesi üzerinde çalışılıyor. Nörobilim alanında şimdiye kadarki en iddialı projelerden biri olan, dünya üzerinde 130’u aşkın saygın araştırma kurumunun bünyesinde yer aldığı ve AB tarafından desteklenen Human Brain Project ile ilgili araştırmalar da yürütülüyor. Bu projenin Türkiye’deki tek partneri olan üniversitemiz, insan beyninin anlaşılması, sağlık ve bilişim araştırmalarına yön vermesi ile iligili platforma ev sahipliği yapıyor. SUNUM’da biyoloji bilimlerinin haricinde malzeme bilimleri, fizik ve kimya alanlarında da çığır açıcı projeler yürütülüyor. Grafen projesi bunlardan birisi. Mucitlerine Nobel Fizik Ödülü’nü kazandıran grafen maddesi keşfedilen ilk iki boyutlu atom kristali olmanın yanı sıra bilinen en ince malzeme ve dünyanın en sert maddesi olma özelliklerini taşıyor (elmastan bile sert ve daha hafif!). Isı ve elektrik iletkenliği ve elastikiyet bakımından son derece kullanışlı olan malzeme yakıt pillerinden DNA ayrıştırılmasına, biyoteknolojik ve tıbbi uygulamalardan doku mühendisliğine kadar yüzyılımıza damgasını vuracak devrim niteliğindeki araştırmaların gözdesi konumunda. SUNUM’da ise bu maddenin yakıt pili olarak kullanımına ilişkin araştırmalar sürdürülüyor. SUNUM’da yer alan Enerji ve Yüzey kimyası, ileri mikroskopi ve hücre kültürü, yankısız oda gibi laboratuvarlar bu araştırmaların hayat bulduğu yerler. Temiz Oda ise SUNUM’daki en ilgi çekici yerlerden birisi. Gezimizin sonunda sadece dışardan bakma fırsatı bulduğumuz bu oda nanoelektronik ve mikroelektronik deneyler için tasarlanmış. Saatte 20 kere içerideki hava, özel filtrelerden geçirilip oda bütün tozlardan ve parçacıklardan arındırılıyor. Temelleri binanın geri kalanından ayrılan ve kendi havuzunda konuşlandırılan, böylece dışarıdaki herhangi bir etkiye karşı koruma sağlanılan odada 20 değişik cihaz bulunuyor ve içeriye girebilmeniz için kıyafetlerinizi değiştirip sizi tozlardan arındıran bir araçtan geçmeniz gerekiyor.
Gezimiz burada sonlanıyor ve laboratuvarların olduğu koridorlardan çıkarak avluya geçiyoruz. Milyonlarca dolarlık araştırmaların yürütüldüğü, geleceğe dair projelerin hayat bulduğu ve bilim ve teknoloji yarışında sadece takip eden değil şekillendiren konumda olmamıza olanak sağlayan bu üssün çalışmalarının devamının gelmesini dilemek ve burada çalışan katkı sağlayan herkese teşekkür etmekten başka söyleyecek bir söz bulamayarak dışarı çıkıyoruz.
Nilay Düzen
Malzeme Bilimleri ve Mühendisliği öğrencisi