Üzgünüm Leyla / I'm sorry, Leyla

Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı 2010 Mezunumuz Sinan Tuncay'ın New York'taki kişisel sergisi Üzgünüm Leyla / I'm sorry, Leyla üzerine

Röportaj: Şule Yalçın


ABD, New York Mezunlar Buluşması için Newyork’a henüz varmıştım ki mezunumuz Sinan Tuncay beni aradı. Sesindeki enerji ve heyacan bana da bulaşmış olmalı ki beni sergisini gezmeye davet ettiğinde yol yorgunu olmama rağmen kendisini kıramayıp hemen teklifini kabul ettim. Sinan’la buluştuk ve sergisini birlikte gezdik. O kadar gurur duydum ki hemen sizleri de bundan haberdar etme isteği ile Sinan’la New York’taki ilk kişisel sergisi “Üzgünüm Leyla / I’m Sorry Leyla” üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.

Kişisel sergi projesi nasıl gelişti Sinan, bize biraz bahseder misin?

Geçtiğimiz yıl, New York Times tarafından düzenlenen Lens Blog Portfolyo değerlendirmesine başvurdum. 3500 fotoğrafçı arasından seçilen 150 kişiden biri oldum. Bu sayede çeşitli kürator, editor ve galericiye işlerimi gösterme şansını yakaladım. Onların birebir yorumlarını almak gerçekten ufuk açıcıydı. New York'taki bu ilk kişisel sergimi açtığım United Photo Industries ekibiyle de orada tanıştım. İşlerimle yakından ilgilendiler ve bir kaç ay sonra da sergi teklifinde bulundular.  

Açılış ne zaman oldu, neler hissetin?

Sergi 7 Nisan'da başladı. Fazla adrenalinden olsa gerek, açılışı parça parça hatırlayabiliyorum. Her işle birlikte, kendi iç dünyanızı, sizi belki de hiç tanımayanların önüne serdiğinizi, kalabalığın içindeyken daha da iyi farkediyorsunuz. Aynı anda hem çok açık hem de çok utangaç hissedebildiğiniz tuhaf bir an. Özellikle en son hazırladığım video işlerinin nasıl okunacağı konusunda oldukça heyecanlıydım. Beklediğimin üzerinde olumlu geri dönüşler almak; en önemlisi de işler arasındaki diyalogun izleyiciye geçtiğini görmek müthiş bir tatmindi.

Serginin ismi ilginç gerçekten, neden I'm sorry, Leyla? 

Yeşilçam melodramlarının bir etkisi olsa gerek, Leyla, bana melankolik bir duyguyu çağırıştırıyor; istenen ama asla ulaşılamayan nostaljik bir arzu nesnesini simgeliyor. Sergi için hazırladığım 'Leyla, Otoportre'den esinlenerek, serginin ismini 'Üzgünüm Leyla' koymaya karar verdim. Bu şarkı aynı zamanda Zeki Müren'in yarı-mahrem sesi demek benim için. Zaten serginin hikayesini oluştururken de zihnimde onun sesi vardı. Serginin tümü, tıpkı şarkının kendisi gibi, biraz dert yanma, biraz da günah çıkarma şeklinde okunabilir.

Sergi hazirlik süresince ne gibi zorluklarla karşılaştın, bunları nasıl aştın?

Projelerin oluşmundan sergi kurulumuna kadar her aşama çetrefilli geçiyor. En baştan itibaren kafamda işe dair bir görüntü oluşuyor ve de tüm süreç ona ulaşmaya çalışmak ama asla tatmin olamamakla geçiyor. Ne kadar plan program oluştursam da teknik aksaklıklar ve son dakika değişiklikleri kaçınılmaz oluyor. Bu sergiyi hazırlarken, tüm bu iniş çıkışları sürecin gerekli bir parçası olarak kabul etmeye başladım.

Sergiyi kimler ziyaret ediyor?

Birbirinden çok farklı profilde ziyaretçinin geldiğine tanık oluyorum. Bu biraz da New York'un büyüsü olsa gerek. Ders icin School of Visual Arts'dan öğrenciler de geldi; mezunlar buluşmamız için New York ta bulunan sevgili Güler Sabancı da ziyaret etti. 

işlerinde nasıl bir teknik kullanıyorsun?

Gerçek ölçekle minyatür arasında gidip gelen fotoğraf ve video kolajları yapıyorum. Kimi zaman kendi yaptığım maketler, kimi zaman da çektiğim ya da bulduğum fotografik imajlar üzerinden gerçeküstü mekanlar oluşturuyorum. Ayrıca görüntülediğim figürleri de bu kurgusal alanlara dahil ediyorum. Mekan ve insan arasındaki bu görsel gerilim üzerinden de kültür ve cinsiyete dair anlar/durumlar sunmayı amaçlıyorum.

Ele aldığın konular nedir?

İşlerim de, tıpkı Türkiye'nin kendisi gibi, kamuyla özel, moderniteyle gelenek arasındaki çelişkilere paralel şekilleniyor. Bireyin, kadın bekareti ve heteronormatif erkeklik imajına indirgenen cinsiyet kavramıyla olan çatışmasını yansıtmayı amaçlıyorum.

Peki son olarak Türkiye'de yakın bir zamanda sergi açacak mısın?

İstanbul'daki ilk kişisel sergim Eylül aynın sonunda C.A.M Galeri'de açılacak. Bu sıralar da onun üzerinde çalışıyorum.

Bu keyifli sohbet için çok teşekkürler Sinan, mezunlarımızın adını böyle güzel işlerle duyunca çok mutlu oluyoruz, başarılarının devamını dilerim.

Sinan Tuncay, Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı lisans programından 2010 yılında mezun oldu. Yüksek lisans öğrenimini ABD New York’ta bulunan School of Visual Arts’ta tamamladı. 

http://www.sinantuncay.com/