Zeynep Bahar Çelik'ten 20 Yılın Hikayesi

Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar.

Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin son konuğu Zeynep Bahar Çelik oldu.

Zeynep Bahar Çelik 21 yıllık Sabancı Üniversiteli. Üniversitenin kapılarını açtığı 1999 yılındaki ilk lisans öğrencileri olan 249 kişiden biri. Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Sosyal ve Siyasal Bilimler (SPS) Programından 2003 yılında mezun olan Zeynep Bahar Çelik, aynı zamanda ünivesitenin ilk lisans mezunlarından. Lisans diplomasını aldıktan sonra hemen Sabancı Üniversitesi’nde Toplumsal Duyarlılık Projelerinde (TDP) çalışmaya başladı. Yüksek Lisansını, 2007 yılında Galatasaray Üniversitesi’nde İletişim Stratejileri alanında yaptı. Zeynep Bahar Çelik 2009 yılından bu yana TDP Yöneticisi olarak görev yapıyor. Ayrıca zorunlu üniversite derslerinden biri olan CIP 101 dersini veriyor.  

Zeynep Bahar Çelik’in sorduğumuz  dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz… 

Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı? 

Z.B.Ç: Sabancı Üniversitesi’ne ilk kez Eylül 1999’da gelmiştim. Her lise son öğrencisi gibi tüm yıl boyunca nasıl bir üniversiteye gideceğimi ve neler yaşayacağımı hayal etmiştim. Sabancı Üniversitesi o yıl ilk kez açılıyordu, o nedenle hakkında duyduğum bir bilgi ya da gördüğüm bir resim yoktu, her şey benim hayal gücüme kalmıştı. Okula ilk geldiğim günü dün gibi hatırlıyorum. Biraz rüzgarlı ama sıcak bir sonbahar günüydü. Kampüse girer girmez büyük bir şok yaşadım, gördüğüm şey bitmiş bir iki bina, bolca inşaat, ve henüz asfaltı bile tamamlanmamış bir yoldu:) Biraz moralim bozulacak gibi oldu ancak şimdiki Diller Okulu otoparkına park edip Rektörlük binasına doğru yürümeye başladığımızda binadan iki kişi koşarak ve kolları açık bir şekilde (evet gerçekten sarılacakmışcasına kolları açık bir şekilde) bize doğru geldi. “Hoşgeldiniz, nasıl sabırsızlıkla bekliyoruz sizleri bilemezsiniz” dediler yüzlerinde sıcacık bir gülümseme ile. O an içimde az önce belirmiş olan olumsuz his tamamen uçup gitti. Belki aklımda canlandırdığım gibi değil ancak içinde olmamın çok beklendiği, çok renkli ve farklı bir maceraya başladığımı hissetmiştim.  

20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız? 

Z.B.Ç: Üniversite öncesi aldığım eğitim ve ailemin bana kattıkları ile aslında özgüvenli büyümüş bir çocuktum ancak Sabancı Üniversitesi’nin benimsediği eğitim anlayışı ile sahip olduğum özgüven hem çok perçinlendi hem de farklı bir boyuta evrildi. Burada SPS okumuş bir öğrenci olarak ilk iki yılda aldığımız ortak ve zorunlu Üniversite Derslerinin bir çoğunda ben ve arkadaşlarım çok zorlanmıştık. Ancak zorlansak da başardık, evet sosyal bilimlere meraklı biriydim ancak ben de eğer istersem DNA replike edebileceğimi ya da entropi değişimini hesaplayabileceğimi gördüm. Üstelik tüm bu alanım ile ilgili değilmiş gibi görünen ancak yapmayı içselleştirerek öğrendiğim şeyleri kendi alanımda da nasıl kullanabileceğimi, nasıl farklı bir göz ile bakabileceğimi ve bakış açımı nasıl zenginleştirdiğini de geçtiğimiz 20 yılda sayısız örnekte deneyimledim. İşte tam da bu nedenle 20 yıl önceki Zeynep ile şimdiki Zeynep arasındaki en büyük farklardan biri, herkesin her şeyi dilerse öğrenebileceği ve bunun o kişiye getirdiği özgüven diyebilirim. Bunu sağlayan ise başlı başına Sabancı Üniversitesi’nin burayı seçmiş her öğrenciye verdiği eşsiz eğitimdir. 

20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir? 

Z.B.Ç: Bence Sabancı Üniversitesi fikri henüz ilk tomurcuklandığı andan itibaren hep anın ötesine, geleceğe bakabilmiş bir üniversite. Eğitim sistemine getirdiği bir çok yenilik ve öncü rol de bunun bir göstergesi. 20 yıl sonra da bunun hiç değişmeyeceğine yürekten inanıyorum. Değişimden korkmadan, değişimin yaratıcısı olmayı ve bundan keyif almayı öğrencilerine aşılayan bir üniversite olarak, 20 yıl sonra da onu takip eden 20 yıla gözünü dikmiş, araştıran, üreten ve yaratan bir üniversite olacaktır.  

20 yıl sonra yolu Sabancı Üniversitesi’nden geçmiş insan sayısı da bugüne oranla çok artacak. Bir üniversiteyi var eden ve kıymetlendiren en önemli unsurlardan birinin mezunları olduğuna inanıyorum. Artacak ve dünyanın dört bir yanına yayılacak mezunlarının, buradan aldıkları eğitim ile yaratacakları farkın, katkılarının ve etkilerinin de o dönemde üniversitede çok hissedileceğine inancım tam.  

Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz? 

Z.B.Ç: Sabancı Üniversitesi’nin farklılıklarından biri de tüm öğrencilerinin almakla yükümlü olduğu dersler arasında Toplumsal Duyarlılık Projeleri (CIP) olması. Buradan mezun olan herkesin hangi programı bitirirse bitirsin, sadece okuduğu alanda bilimsel olarak donanmasının yeterli olmadığını, aynı zamanda aktif vatandaşlık kavramı ile tanışmış, topluma karşı sorumlu bireyler olmasını arzu eden bir üniversite Sabancı Üniversitesi. Ben de ilk yıl üniversiteye girdiğimde bu dersi almıştım elbette. 

1999 senesi aynı zamanda İzmit depreminin de yaşandığı seneydi ve henüz okul yeni açılmışken oradaki ihtiyaçlara el uzatmamak o zamanın gençleri olarak düşünülemezdi. CIP dersinin de hem şekillenmesi hem de başlangıcında bunun büyük etkisi olmuştu. Dersi aldıktan sonra mezun olana kadar CIP’nin bir parçası olmaya devam ettim, önce süpervizör sonra danışman olarak. Üniversite hayatımın en büyük kısmı sosyal sorumluluk projelerinde ve CIP içinde geçti diyebilirim. Orada edindiğim dostluklarımın çoğu hayatımda baki kaldı. Ve elbette en önemlisi CIP içindeki deneyimim mezuniyet sonrasındaki kariyer yolumu çizdi. Eğer Sabancı Üniversitesi’nde okumamış olsaydım belki farklı bir alanda, belki benzer bir alanda ama çok farklı bir rota ile hayatımda ilerlemiş olacaktım. Bugün üniversiteli gençlere toplumsal sorumluluklarını hatırlatabildiğim, sahaya çıkarak her birinin ufak ufak da olsa fark yaratabildiğini onlara gösterebildiğim ve büyük keyif ile yürüttüğüm işime ulaşan yolun ilk adımlarını da 20 yıl önce Sabancı Üniversitesi’nde attım diyebilirim.