İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin Kasım ayı konuğu Ali Akay oldu

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri" söyleşi serisinin 9’uncusunasosyolog, küratör Ali Akay konuk oldu. Akay, son dönemde İstanbul’da kadın sanatçıların kuvvetli birer öncü olduğuna dikkat çekti. 

İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisinin konuğu Ali Akay

İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmayı amaçlayan "İstanbul Perspektifleri Söyleşi Serisi"nin 9’uncusunda sosyolog, küratör Ali Akay ağırlandı. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınıyor. 

 “İstanbul’da Çağdaş Sanat: Yapılar, Süreçler” başlıklı İstanbul Perspektifleri buluşmasında 10 yıllık dönemler itibariyle dünyadaki sanat akımlarına değinen Akay, şöyle konuştu:

“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1950’lerde dünyada Paris’in yerini alan New York merkezli bir sanat merkezli bir sanat dünyası hakim olmaya başladı. 1964 yılında Venedik Bienali’nde ilk defa ABD’li bir sanatçı ödül alınca çağdaş sanat dünyasında ABD hakimiyeti belirginleşmeye başladı. Aynı zamanda şunu söylemek gerek: Modern dönem içinde yeni bir modernite ortaya çıkmıştır. Örneğin Pop -Art kendinden önce gelen maço sanat dünyasıyla oldukça farklıdır. Andy Warhol yüksek sosyete ile çağdaş sanatı birleştirdi. İstanbul’da ise Safran Beyoğlu’nda benzer bir işlemi gerçekleştirmişti.” 

Sanatta Batıdan Gelme Diye Bir Şey Yoktur 

Sanatın globalliğine vurgu yapan Akay, “Modern sanatlar Japon estampları, Tahiti yerli resimleri, eski Mısır ve Afrika ilkel sanatları ile beslenmiştir. Çağdaş sanat ise yine primitivizme dönerek Kızılderili ritüellerinden etkilenmiştir. Sanat asla Batı merkezli olmamıştır bu anlamda. Kavramsal sanat fikri öne çıkarmıştır; eserin bir nesne olarak yapılıp yapılmaması önemli değildir. Beşeri bilimler, doğa bilimleri, jeoloji, fizyoloji, antropoloji, sosyoloji ve siyasetin yan yana gittiği bir dünya içindeyiz. 17. Yüzyıl tabiat bilimine bakar gibi sosyolojiye bakmaya başladık. Sanat da gündelik yaşamın bir parçası olduğu için doğal olarak içinde yaşamış olduğu zamanın etkilerini alıyor” dedi. 

İstanbul’da Kadın Sanatçılar Çok Kuvvetli 

Türkiye’de sanata yaklaşımı da değerlendiren Akay, sözlerini şöyle sürdürdü:

Modernden çağdaşa, çağdaştan da kavramsala evrilen sanat Türkiye’de “güncel sanat” betimlemesini alır. Türkiye, her şeyi birbirine karıştıran, zamanında değil ama aklı sonradan gelen ve bütün batıdaki tarih boyunca gerçekleşen sanatsal akımları sanki aynı anda oluyormuşçasına aynı anda düşündüğü için bunları çizgisel anlamda aynı çizgide algılayan bir sanat ortaya çıkar. Tarihi boyunca görsel bir şekilde alır düşünsel şekilde almaz. O yıllarda sanat okuyan çoğu öğrenci yurtdışına gidemez ve hocaların bile bazen şaheserleri boyutları ve renkleri ile değil iki boyutlu basılmış broşürlerden anlamaya çalışır. Kabiliyetleri de bu kadar kısıtlı imkanlara rağmen iyidir ve bence en çok takdir edilmesi gereken tüm imkansızlıklara rağmen bu yaratma arzusudur. Aynı felsefede olduğu gibi sanat okuyan kişiler yurtdışına gittiklerinde kafalarındakini buldukları zaman ancak 30 yıl geriden takip etmiş olabiliyor. Aradıkları hep  Türkiye de duydukları geçmiş olmaktaydı. Bugün bu durum azaldı ve hatta bitti. Türkiye’de tıpkı kaç-kaç oyununa benzeyen bir sanat tarihi var. Tam yakalamış gibiyken güncel akımları o kaçıp başka yere gidiyor. 90’larda bienallerde gerçek görünmeye başlıyor. 2000’lerde ekonominin yükselişe geçmesiyle sanatçılar da daha eğitimli olmaya ve sanat dünyası da yükselişe geçmeye başladı. 2000’li yıllarda çağdaştan ziyade “güncel sanat” betimlemesi oluştu. Bu yaklaşım, sanattan öte daha siyasi bir konudur. 2014-2015 yılına kadar büyüyen sanat dünyası ekonomik krizle birlikte sıkıntılı bir alan haline geldi. Ancak diğer taraftan 2019 yılına geldiğimizde galerilerde gayet iyi sergilerin kadınlar tarafından yapılıyor olması ve hepsinin birbirinden kuvvetli bir şekilde kendilerini göstermesini gördük.” 

Güncel Sanat: Sanatın Malzeme Olması 

Sanatın sosyal ve siyasi değil düşüncede bir malzeme olmaya başladığının altını çizen Akay, şöyle konuştu:

“Dilde ve kültürde sanatın kimlikçi olması güncel sanatın belirleyici ögesi oldu. Hatta siyasi bir konu yoksa malzemenin önemi yoktur gibi bir algı oluşmaya başladı. Halbuki sanatın ve siyasetin kendi dili var. Türkiye kimlikçi siyasete yaslandığında sanat kısmı eksik kaldı. Konu ve siyaset kısmı öne çıktı. Son 20 yılda sanat enformasyon olarak işlemeye başladı, halbuki sanatta yaratı öne çıkmaktadır ama sanat bugüne kadar asla iletişim değildi. Ama iletişim haline gelmesi ve bir konuyu iletmeye başlaması sadece Türkiye’de değil dünyada da bunu yapması söz konusu oldu. Ancak şunu söylemem gerek bence sanat son dönemlerde siyasi olan bakıştan ve konudan bıktı. Bunun sonucu olarak, sanat tekrar kendi ögeleri üzerinden sanat yapmaya dönüş yollarını aramaya başladı.” 

Söyleşinin moderatörlüğünü gerçekleştiren Asuman Süner, sanatın tarihsel derinliğinin yanı sıra kavramsal çerçevede de anlamaktan dolayı çok memnun olduklarını ifade ederek Aralık ayı “İstanbul Perspektifleri” konuğu olarak Bilgi Üniversitesi’nden Asu Aksoy’u ağırlayacakları duyurusunu yaptı.