Üniversitemizin 20 yılı geride bıraktığı bu süreçte Sabancı Üniversitesi’nin ilk kuruluş yıllarından itibaren görev alan, çalışmaları ile varlığı ile üniversitemize katkıda bulunan akademisyen, idari çalışan ve ilk öğrencilerimize yönelttiğimiz dört sorudan oluşan röportaj serisi hazırladık. “20 Yılın Hikayesi”ni kendi pencerelerinden anlatıyorlar.
Her hafta isme göre alfabetik sıra ile yer verdiğimiz röportaj serisi “20 Yılın Hikayesi”nin konuğu bu kez Bahri Yılmaz oldu.
Bahri Yılmaz 1 Haziran 1998 tarihinden beri Sabancı Üniversiteli. 22 yıldır Sabancı Üniversitesi’nde Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (SSBF) Öğretim Üyesi olarak görev yapan Bahri Yılmaz Şubat 2013 tarihinden beri de Emeritus Öğretim Üyelerimizden biri.
Bahri Yılmaz’ın, sorduğumuz dört soruya verdiği cevaplarını aşağıda okuyabilirsiniz...
Sabancı Üniversitesi ile ilk tanıştığınız zamandan aklınızda kalan kısa bir anı/izlenim var mı?
B.Y: 1990’lı yıllarda Bilkent Üniversitesi’nde görevliydim. Oğuz Babüroğlu ile uzun süre birlikte aynı üniversitede çalıştık. O daha sonra Ankara’dan ayrıldı ve İstanbul’a döndü. Bir süre sonra beni telefonla aradı ve Sabancı Üniversitesi’nin kuruluşu için değişik alanlarda tasarım kurulları oluşturduklarını, benim de sosyal bilimler komitesine katılmamı teklif etti. Ben de kabul ettim. 1996-1997 yılları arasında İstanbul’ daki kurul çalışmalarına katıldım. Kurulda çok değerli meslektaşlarım ile birlikte sosyal bilimler fakülte program taslağı üzerinde çalıştık. Benim için bu deneyimin en ilginç yanı ilk toplantıların Sabancı Holding’in bulunduğu ikiz kulelerde yapılmasıydı, zira ilk defa bir holding binasında o zamanlar sadece kağıt üstünde hayal edilen bir üniversitenin temeli atılıyordu. Daha sonraları değişik mekanlarda farklı akademik çevrelerden gelen bilim insanları ile tasarım çalışmalarımız devam etti. Tosun Terzioğlu’nun birlikte çalışma teklifi üzerine Haziran 1998’de de Sabancı Üniversitesi’ne katıldım.
20 yıl önceki haliniz ile 20 yıl sonraki haliniz arasındaki fark ve bu süre içinde Sabancı Üniversitesinin size kattıklarını anlatır mısınız?
B.Y: Ankara’dan İstanbul’a gelişimiz ile birlikte yaşamımızda değişiklikler oldu. Bir kere Ankara’nın sakinliğinden sonra İstanbul’un kalabalıklığı yeterince bir değişiklikti. Ancak yeni çalışmalar, önceleri Karaköy’de Minerva Han’da, çok verimli bir birlik ve beraberlik içinde adeta bir sınıf havasında yürütüldü. Bir yıl sonra ise üniversitenin Bilgi Merkezi binası tamamlanmıştı. Artık çalışmalar kampüste açık ofis sistemiyle, bu binada yürütülüyordu. Herhangi bir sorun söz konusu olduğunda hemen imece usulü ile çözülüyordu. Bu dönem çok keyifli geçti. Bir yandan inşaatlar devam ederken, 1999 yılına açacağımız eğitim döneminin heyecanını yaşıyorduk. Üniversitenin ismi vardı ve kendisi fiziksel olarak henüz tamamlanmamıştı. Öğrenci tercihleri nasıl olacaktı? İlk öğrenciler kimler olacaktı? 1999-2000 akademik yılı güz döneminde bizi tercih eden öğrenciler ile karşılaştığımızda bu heyecanın yerini büyük bir sevinç ve gurur aldı. Zannediyorum o yıl 251 öğrenci bizi tercih etmişti. Benim ilk 12 öğrencimin büyük bir bölümü yurt dışında eğitimlerini tamamlayarak akademik kariyeri seçtiler.
Şimdi ise aradan geçen yıllarda her geçen gün üniversite akademik ve idari kadrolarıyla, öğrencileriyle birlikte gelişerek, sürekli yenilenerek ve kurumsallaşarak bugünkü ulusal ve uluslararası hakkı olan yerine ulaştı.
Bana kattıklarına gelince, Sabancı Üniversitesi, bana sağladığı mali ve idari destekler yardımıyla uluslararası bir akademik network kurmama yardımcı olurken, her türlü araştırma ve çalışma ortamının rahatlığı ve verdiği akademik özgürlük sayesinde başarılı ve vasıflı öğrencilerle buluşarak kariyerimin verimli olmasını mümkün kılmıştır.
20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi dendiğinde aklınıza gelen nedir? Bundan 20 yıl sonra Sabancı Üniversitesi için hayaliniz nedir? Kendinize ilişkin hayaliniz nedir?
B.Y: Sabancı Üniversitesinin bugün geldiği konum son derece önemlidir, yurtiçi ve yurtdışında tanınan ve mezunlarına gerek iş piyasasında gerek akademik camiada öncelik verilen bir yerdedir.
Bundan sonraki 20 yıl özellikle bilimsel ve sosyal gelişmeler dikkatle izlenerek yurtiçi ve yurtdışındaki yerini koruyarak ‘daha da ileriye nasıl ulaşılır’ en önemli amaçlarından biri olmalıdır. İçinde bulunduğumuz küreselleşme çağındaki gelişmelerin gerisinde kalmadan, bilimdeki gelişmeleri yakından izleyebilmemiz ve katkıda bulunulabilmemiz son derece önemlidir.
Yolunuz Sabancı Üniversitesi ile kesişmeseydi nerede ve nasıl olurdunuz?
B.Y: Herhangi bir tahminde bulunmam güç. Muhtemelen Bilkent Üniversitesi’nde akademik yaşamıma devam edecektim.