Sabancı Üniversitesi Elektronik Mühendisliği yüksek lisans mezunumuz Eşref Türkmen; eğitim hayatı, kariyer yolculuğu ve yeni girişimi ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Sabancı Üniversitesi’nde aldığınız eğitimden bahsedebilir misiniz?
Lisans eğitimimi 2015 yılında İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünde tamamladım. Ardından Sabancı Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümünde bütünleşik doktora programına başladım. Bir yıl sonra kendi hedeflerim doğrultusunda yüksek lisans programına geçiş yaptım ve iki yılda tamamladım. Böylece Sabancı Üniversitesi’ndeki eğitim yolculuğum üç yıl sürmüş oldu.
Sabancı Üniversitesi’nin diğer üniversitelerden en önemli farklarından olan “program seçme özgürlüğü” ve “özgürlükçü yaklaşımı” ile öğrencilerinin gelişim yolculuğunda nasıl bir fark yarattığını düşünüyorsunuz?
Türkiye’de eğitim sisteminin iki farklı ucunu deneyimledim. İTÜ’de, üniversiteye başlarken ÖSYM sonucu ile doğrudan bir uzmanlık alanı seçiyorsunuz. Sabancı Üniversitesi’nde ise öğrenciler, üniversite ortamını deneyimledikten sonra kendilerine en uygun bölümü seçme şansına sahip. 18 yaşında, sınırlı bilgiyle yapılan bir tercihle, birkaç yıl üniversite tecrübesi kazandıktan sonra yapılan tercih arasındaki farkı herkes öngörebilir. Bu, Sabancı Üniversitesi’nin en özgün yanlarından biri. Diğer önemli fark ise özgürlükçü yaklaşımı. Özgür bir akademik ortam, hem bireysel hem de kurumsal gelişim için olmazsa olmaz bir değer.

Sabancı Üniversitesi’nde sunulan araştırma ve alt yapı olanaklarıyla aldığınız eğitim ve kazandığınız yetkinlikler size iş ve özel hayatınızda neler kattı?
Sabancı Üniversitesi’nde en çok etkilendiğim nokta, araştırma odaklı yaklaşımı ve buna uygun altyapısıydı. Prof. Dr. Yaşar Gürbüz’ün liderliğindeki Mikroelektronik Araştırma Grubu (SUMER), ileri düzey çip karakterizasyonu için gerekli altyapıya sahipti. Ayrıca, Almanya’daki IHP Microelectronics ile anlaşmalar sayesinde, dünyanın en hızlı yarı iletken teknolojilerine doğrudan erişim imkânımız vardı. Bu sayede sadece teorik bilgi edinmekle kalmayıp, son güncel teknolojilerle çip tasarlayıp ürettirme ve karakterizasyon yapma deneyimi kazandım. Bu düzeyde bir imkân, dünya çapında sadece sınırlı sayıda üniversitede bulunuyor ve Sabancı Üniversitesi de bunlardan biri.
Çevrenizdeki mezunlarımız arasında akademik dünyada başarılar kazanmış ya da sektörde fark yaratarak başarıya ulaşmış bazı örneklerden bahsedebilir misiniz?
Kendi alanımdan Prof. Dr. Yaşar Gürbüz’ün araştırma grubundan mezun olan iki başarılı mezundan bahsedebilirim. Tolga Dinç, Columbia Üniversitesi’nde doktora yaptı. Doktora çalışmaları birçok ödüle layık görüldü ve Nature Communications dergisinde yayımlandı. Bizim alanımızda bu dergide yayın yapmak oldukça nadirdir ve bunu Türkiye’de yüksek lisans yapmış birinin doktora sırasında başarması büyük bir başarı. Bir diğer örnek ise Samet Zihir. Yüksek lisansını Sabancı Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra, University of California San Diego’da doktorasını yaptı. Mezuniyetinin ardından, Kaliforniya’da yüksek frekans elektroniği alanında bir çip tasarım şirketi kurdu. Bu şirket daha sonra dünya devlerinden Renesas’ın uydu haberleşmeleri grubunun temellerini oluşturdu. Bu gibi mezunların başarı hikâyeleri, özellikle kendi bakış açım doğrultusunda Samet Zihir’in başarmış oldukları, benim için büyük bir ilham kaynağı oldu.
Sabancı Üniversitesi’nden mezuniyetiniz sonrası kariyer yolculuğunuz nasıl gelişti?
2018 yılında yüksek lisanstan mezun olduktan sonra Almanya’daki Silicon Radar şirketinde RFIC Tasarım Mühendisi olarak çalışmaya başladım. Küçük bir şirketi tercih etme sebebim, lise çağlarımdan gelen bir start-up kurma hayalime yönelik olarak gerekli bilgi ve deneyimi daha hızlı kazanmak istememle ilgiliydi. Silicon Radar, 10 yıllık ve 40 kişilik bir ekip olmasına rağmen hâlâ start-up mantığıyla yönetiliyordu. Sabancı Üniversitesi’ndeki yüksek lisans sürecimde kazandığım proje yönetimi, tasarım yetenekleri ve yüksek frekansta çip karakterizasyonu becerileri sayesinde kısa sürede birçok sorumluluk aldım. Böylece, 6 yıl içinde bir start-up kurmak için gerekli endüstriyel tasarım ve proje yönetimi deneyimini edindim. Aynı zamanda teorik bilgimi ilerletmek ve araştırma odaklı bakış açımı geliştirmek için bu süreç boyunca paralelde Karlsruhe Institute of Technology’de doktoramı tamamladım. Böylece hem akademik hem de endüstriyel deneyim kazanma fırsatım oldu.
Milli IC GmbH adlı girişiminizin hikayesini öğrenebilir miyiz?
2023 yılında hâlâ Silicon Radar’da çalışırken, şirket ABD merkezli Indie Semiconductor tarafından satın alındı. Bununla birlikte, Almanya’daki küçük teknoloji şirketlerinin büyük uluslararası firmalar tarafından satın alınmasıyla oluşan boşluğu ve bunun getirdiği fırsatları düşünmeye başladım. Zaten bir start-up kurma fikrim hep vardı ve bu gelişmeler, bunun için uygun bir zemin oluşturdu. Bu noktada şirketin isminin nereden geldiğinden de bahsetmek isterim. Çünkü konuyla ilgisi olmayan birçok kişi, Almanları “milli” ismine nasıl ikna ettiğimi soruyor. Hikâye, 2017’de Sabancı Üniversitesi’ndeki yüksek lisans eğitimimin ikinci yılında başladı. Tasarladığım bir çipi karakterize etmek için Finlandiya’daki milliLab adlı laboratuvara gitmiştim. Bu isim, yüksek frekans elektroniğini anlatan millimeter-wave kelimesi ile laboratuvar kelimesinin birleşiminden oluşuyordu. O dönemde, SUMER grubundaki arkadaşlarla bu kelimeyi özellikle Türkçe telaffuz ederek şakalaşıyorduk çünkü Türkiye’de de sıkça kullanılan bir kelimeydi. Daha sonra, Silicon Radar sürecinde hayalimdeki şirketin adı milliRadar oldu. Nerede kuracağımı bilmediğim için hem Türkçe hem de uluslararası anlamda güçlü bir isim olarak aklımda şekillendi.
Bu sırada, Silicon Radar’ın satılmasıyla ortaya çıkan durum, yüksek frekans radarları kullanarak endüstriyel sensörler geliştiren ve bu alanda dünya liderlerinden biri olan VEGA şirketi için de önemli bir durumdu. VEGA, doktoramı tamamladığım Karlsruhe Institute of Technology’deki süpervizörüm Prof. Dr. Ahmet Çağrı Ulusoy’a danışarak, bu alanda kendi tasarım ihtiyaçlarını nasıl karşılayabileceği konusunda fikir alışverişinde bulundu. Daha önce hocamla bu konulardaki fikirlerimi paylaşmıştım. Aynı zamanda, hocanın grubundaki doktora öğrencisi Alexander Haag da güç kuvvetlendiricileri üzerine bir start-up fikri üzerine düşünmekteydi.
VEGA’nın hem yatırımcı hem de müşteri olarak ilgilenmesiyle, ben, Alexander, Prof. Ulusoy ve VEGA iş birliğiyle bir şirket kurmaya karar verdik. Başlangıçta, noter belgelerinde şirketin adı milliRadar olarak geçti çünkü bu alandaki herkes için çok çarpıcı ve akılda kalıcı bir isimdi. Ancak resmi başvurudan hemen önce, "Radar" kelimesinin ilgi alanımızı gereksiz yere daraltabileceğini düşündük ve bunun yerine IC (Integrated Circuit – Tümleşik Devre) kelimesinin daha uygun olacağına karar verdik. Böylece milli IC, Mayıs 2024’te Almanya’da resmi olarak kuruldu.

Bir elektronik mühendisi ve sektörde başarılı girişimci olarak bu mesleğin günümüz dünyasında ve insanların hayatındaki yeri ve gelecekteki önemi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Öncelikle, henüz sadece bir girişimci olduğumu ve başarılı olup olmadığımı zamanın göstereceğini belirtmek isterim. Günümüz, bilgi çağı ve bilginin hızlıca herkese ulaştırılması, doğru şekilde işlenmesi ve insanlık yararına kullanılması kritik bir konu. Elektronik mühendisleri, bu süreçte anahtar bir rol oynuyor ve oynamaya devam edecek.
Mezun olan arkadaşlarımıza Türkiye ve yurt dışındaki iş fırsatları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Sabancı Üniversitesi mezunları olarak çok iyi bir eğitim aldığınızı, uluslararası bakış açısına sahip olduğunuzu ve iyi bir iletişim becerisiyle donatıldığınızı zaten biliyorsunuz. Bu yüzden, istediğiniz sürece, çok çalışarak ulaşamayacağınız bir hedef yok. Önemli olan, elinizdeki fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek, kendinizi sürekli geliştirmek ve olanaklardan en iyi şekilde faydalanarak hayallerinizi gerçekleştirebileceğinizi unutmamak.
Sizin gibi girişimci olmak isteyen, kendi işini kurmak isteyen öğrencilere neler önerirsiniz?
Öncelikle, girişimci olmak isteyenlerin kuracakları şirketin faaliyet göstereceği alanı, teknik gereksinimlerini, endüstriyel ihtiyaçlarını ve sektördeki ilişkileri çok iyi anlamaları gerekiyor. Sadece teknik bilgiye sahip olmak yeterli değil; aynı zamanda sektörün dinamiklerini, müşteri beklentilerini ve iş dünyasındaki stratejik kararları da anlamak büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda, mezun olduktan sonra kendilerini geliştirebilecekleri bir pozisyonda ya da küçük-orta ölçekli bir şirkette çalışarak sektörü yakından tanımalarını tavsiye ederim. Büyük kurumsal firmalarda çalışmak da birçok şey öğretebilir, ancak küçük ve orta ölçekli şirketlerde doğrudan sorumluluk alarak, daha geniş bir perspektife sahip olabilirsiniz. Ben de bu yaklaşıma inandım ve kariyerimi bu doğrultuda şekillendirdim. Şu an için bunun işe yaradığını söyleyebilirim. Sabırlı olmak, fırsatları iyi analiz etmek ve doğru zamanda risk almak çok önemli ki bence bunlar bir mühendisi bir girişimciye çeviren temel kabiliyetler. Son beş yıl içinde, önemli kararlar almadan önce, başarısız hissettiğimde ya da hedeflerime ulaştığımda defalarca Kenny Rogers’dan “The Gambler” şarkısını dinledim ve hâlâ hergün işe giderken ve işten dönerken dinlemeye devam ediyorum. Girişimci olmak isteyen arkadaşlara da bu şarkıyı öneririm; çünkü içinde barındırdığı risk, zamanlama ve karar alma üzerine verdiği mesajlar, girişimcilik yolculuğuna çok benziyor.
Bildiğiniz gibi Üniversitemiz 25 yılı geride bıraktı. Bu süre içinde Üniversitemizin kat ettiği yol ile ilgili görüşleriniz ve geleceği ile ilgili hayallerinizi paylaşır mısınız?
25 yıl, bir üniversitenin tarihi açısından henüz başlangıç sayılabilir. Ancak bu süre içinde Sabancı Üniversitesi'nin elde ettiği başarılar ve geldiği nokta gerçekten etkileyici. Bu gelişimi önümüzdeki 25 yıla projekte edersek, Sabancı Üniversitesi’nin 50. yılında, Avrupa'nın herkes tarafından tanınan sayılı araştırma üniversitelerinden biri olacağına inanıyorum. Bununla birlikte, en büyük temennim, çevresel faktörlerin bu yolculuğu olumsuz etkilememesi ve üniversitenin hedeflerine daha hızlı ulaşmasına yardımcı olacak şekilde şekillenmesidir.
Teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.
Ben de çok teşekkür ederim. GazeteSu ekibine yaptıkları çalışmalar için teşekkür eder, başarılarının devamını dilerim.