13/01/2020
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), IICEC Energy Market Newsletter'ının yedinci sayısını yayınladı.
IICEC Energy Market Newsletterını okumak için lütfen tıklayın.
13/01/2020
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC), IICEC Energy Market Newsletter'ının yedinci sayısını yayınladı.
IICEC Energy Market Newsletterını okumak için lütfen tıklayın.
13/01/2020
Sevgili Öğrencilerimiz,
2019 - 2020 Akademik yılı BAHAR DÖNEMİ öğrenim-yurt ücretleri ve ödeme tarihleri için lütfen TIKLAYINIZ.
Sevgilerimizle,
Öğrenci Kaynakları Birimi
10/01/2020
Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (SUNUM) tarafından düzenlenen Nano Open Seminer Serisi 11 Mart 2020 Çarşamba günü Arçelik ARGE Merkezi Sensör Teknolojileri Yöneticisi Bekir Özyurt’un “Gaz Fazı Sensörleri” konulu semineri ile devam ediyor.
Gaz fazı sensörleri gıda bozulmasından, hava kalitesine kadar birçok farklı alanda hayatımızı girmektedir. Son on yılda teknolojik gelişmeler alınan patentler ile güvenilir, hassas, düşük enerji tüketimine sahip ürünler piyasaya çıkmaktadır. Önümüzdeki dönem araştırma alanları özellikle gaz fazı sensörlerine seçici özellik kazandırılması üzerine yoğunlaşacağı düşünülmektedir. Nanosis Platformunda “Aeresol ve gaz fazında kontaminasyon uyarısı verebilen nanoteknolojik sensörlerin geliştirilmesi” başlıklı araştırma programı kapsamında ortak araştırma kurumları ile beraber toplum sağlığını etkileyecek kontaminasyonların gaz fazında algılanmasına yönelik sensör geliştirme ve validasyon çalışmaları üzerine çalışılmaktadır.
*Seminere tüm Sabancı Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve çalışanları davetlidir.
Dr. Bekir Özyurt; Arçelik A.Ş. ARGE Merkezi’nde Sensör Teknolojileri Yöneticisi olarak görev yapmaktadır. Grubun ana çalışma alanları beyaz eşya ürünlerindeki sensör uygulamaları, sensör tabanlı akıllı ev ürünleri tasarlanması, sensör veri analitiği ve yapay zeka çalışmaları ve özgün sensör geliştirme çalışmalarını kapsamaktadır. Yaklaşık 20 yıldır Arçelik ARGE Merkezinde soğutucu, pişirici ve yıkayıcı cihazlar üzerine enerji tüketimi iyileştirme, matematiksel modelleme ve simülasyon, yeni özellik tasarımı, yeni ürün geliştirme çalışmaları gerçekleştirmiştir. 2015-2016 yıllarında Arçelik Cambridge Arge Merkezi kurucu yöneticisi olarak İngiltere’de görev yapmıştır. Doktora çalışmasını 2011 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünde, MBA çalışmasını da 2013 yılında Bilgi Üniversitesinde tamamlamıştır. Yurtiçi ve yurtdışında birçok destekli araştırma projelerinde araştırmacı ve yürütücü olarak yer almıştır.
10/01/2020
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi (SU Gender), Chrest Vakfı ve Sigrid Rausing Trust desteğiyle, toplumsal cinsiyet odaklı çalışan sivil toplum çalışanları ve aktivistlerin katılımına açık bir dizi atölye çalışması düzenliyor.
Dönüştürücü Aktivizm: Toplumsal Cinsiyet ve Siyaseti Yeniden Düşünmek
(Şubat 2020 - Aralık 2020)
Gündelik hayatımızda ve dahil olduğumuz, aidiyet hissettiğimiz çevrelerde toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve ayrımcılıklardan kaynaklanan çatışma ve sorunlar ile başa çıkma araçlarımız neler? Cinsiyetlendirilmiş bir dünya düzeni içinde oluşturduğumuz dayanışma ağları ve inisiyatifler; toplumsal cinsiyet farkındalığı yaratmak, ataerki ve heteroseksizm ile mücadele etmek için bir araya geldiğimiz sivil toplum kuruluşları ve dernekler içerisinde kendimizle ve çevremizdekilerle nasıl ilişkiler kuruyor, yaşadığımız iletişim problemlerinin üstesinden nasıl geliyoruz? Başka bir dünya mümkün derken nasıl bir gelecek, nasıl bir dünya ve nasıl toplulukların içerisinde yaşamayı hayal ediyoruz? Bu dünyayı inşa edebilmek için yöntemlerimiz neler? Bireysel ve toplumsal dönüşümü mümkün kılacak yeni yöntemler neler olabilir?
Sosyo-kültürel, politik ve ekolojik gelişmelerin bedenlerimize, duygularımıza ve ilişkilerimize yansıyan negatif etkilerinin üstesinden nasıl geliyoruz? Hem kendimize hem de sosyal çevremize zarar verebilen kaygı, korku ve suçluluk gibi duyguları; sıkışmışlık, yorgunluk ve tükenmişlik gibi birlikte üretme ve yaratma pratiklerimize ket vuran durumları bireysel ve toplumsal dönüşüm için harekete geçirici güçler olarak düşünmemiz mümkün mü?
Toplumsal cinsiyet farkındalığına dair yaptığımız çalışmaları sürdürülebilir kılmak; hassasiyet ve kırılganlıklarımızı paylaşabileceğimiz, şiddetsiz ve barışçıl bir şekilde bir araya gelebileceğimiz alanlar oluşturmak için bireysel ve toplumsal farkındalığımızı nasıl arttırabiliriz?
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi (SU Gender), Chrest Vakfı ve Sigrid Rausing Trust desteğiyle, toplumsal cinsiyet odaklı çalışan sivil toplum çalışanları ve aktivistlerin katılımıyla tüm bu sorulara cevaplar oluşturmayı amaçlayan bir dizi atölye çalışması düzenliyor. Atölye çalışmaları kapsamında sivil toplum çalışanları ve aktivistlerin duygusal ve fiziksel anlamda daha dengeli bir şekilde çalışmalarını sürdürmelerine destek olacak beden çalışmaları, yoga, meditasyon, dans, müzik, sanat terapisi ve hikaye anlatıcılığına odaklanan aylık buluşmalar gerçekleştirilecek.
Bu buluşmalarda; yerel ve uluslararası uzmanların desteğiyle bir araya gelerek düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki ilişkiyi fark etmeye, şiddet ve acının bedenler ve sosyal çevre üzerindeki etkilerini anlamaya ve dönüştürmeye yönelik çalışmalar yürütülecek; duygusal ve fiziksel bütünlüğü dengede tutacak, ilişkileri geliştirecek zihinsel ve fiziksel yöntemleri tecrübe etmek, yeni yöntemler keşfetmek ve bu süreçteki deneyimleri paylaşmak için kolektif bir alan açılacak.
Buluşmalara katılmak isteyen sivil toplum çalışanları ve aktivistler ayrıntılı bilgi için 20 Ocak Pazartesi gününe kadar ta@sabanciuniv.edu adresine yazabilirler.
Katılım 20 kişi ile sınırlıdır ve tüm etkinlikler ücretsizdir.
İstanbul dışından katılım için lütfen bizimle iletişime geçiniz.
10/01/2020
"İklim Değişikliği Bağlamında Türkiye’de Tarımın Dönüşümünün Politik Ekolojisi” başlıklı çalışma kamuoyu ile paylaşıldı
İklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkisine disiplinlerarası bir yaklaşımla bakılması gerekiyor
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), “İklim Değişikliği Bağlamında Türkiye’de Tarımın Dönüşümünün Politik Ekolojisi” başlıklı konferansa ev sahipliği yaptı. Konferansta, Türkiye tarımında 2000 sonrasında yaşanan dönüşümleri iklim değişikliği ve diğer ekolojik sorunlar bağlamında ele alan ve tarımda iklim değişikliğine dayanıklılık ve sürdürülebilirlik için farklı aktörlerin ortaya koydukları yaklaşım ve çabalara odaklanan proje çalışmasının ilk sonuçları paylaşıldı.
İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi, adil ve ekolojik bir tarım-gıda sisteminin kurulması için ortaya konan çabalara katkı sunmak amacıyla ana çalışma alanlarından biri olan iklim değişikliği kapsamında “İklim Değişikliği Bağlamında Türkiye’de Tarımın Dönüşümünün Politik Ekolojisi” başlığıyla, Minerva Han’da bir konferans düzenledi.
Fikret Adaman, Duygu Avcı, Umut Kocagöz ve Gökçe Yeniev’den oluşan araştırma ekibi; Türkiye tarımında 2000 sonrasında yaşanan dönüşümleri iklim değişikliği ve diğer ekolojik sorunlar bağlamında ele alan ve tarımda iklim değişikliğine dayanıklılık ve sürdürülebilirlik için farklı aktörlerin ortaya koydukları yaklaşım ve çabalara odaklanan proje çalışmasının ilk bulgu ve değerlendirmelerini katılımcılarla paylaştı.
Çalışmanın amacı; politik ekoloji perspektifinden Türkiye’de iklim değişikliği-tarım ilişkisi Türkiye’de tarımının son 20 yıldaki dönüşümü ve ileriye yönelik senaryolar, teknolojik gelişmeler, tarımda yeni aktörler ile imkanlar, fırsatlar ve kısıtları değerlendirmek olarak özetlendi.
Çalışmanın kapsamı ise; iklim değişikliğine uyum odaklı, gıda zincirinin tarımsal üretim halkasına odaklı, tarımsal üretim içerisinde bitkisel üretime odaklı Türkiye tarımındaki genel manzarayı anlamak, çeşitliliği/farklılaşmayı yakalamak ve iklim değişikliği-tarım ekseninde ileriki çalışmalara altlık oluşturmak şeklinde belirtildi.
Türkiye’de tarımın yerine ilişkin olarak 1980 ile günümüz arasında yapılan kıyaslamada Gayrisafi Milli Hasıla’da tarımın kapladığı yerin %25’ten %7’ye düştüğü ve tarımın 1980’de istihdamın %50’sini karşılarken bugün %20’ye düştüğü ifade edildi.
Türkiye’de halihazırda yaklaşık 3 milyon adet tarım işletmesinin olduğu, işletmelerin %80’inin toplam arazinin %30’una karşılık gelen 100 dekardan küçük araziye sahip olduğu ve %25’sinin sulu tarım, %75’inin kuru tarım olarak işlem gördüğü ve tarımsal arazide 1980’lere göre %15’lik bir azalış olduğu ve bunun yarısından fazlasının konuta ayrıldığı belirtildi.
Çalışmanın metodolojisi olarak; literatür taraması, saha çalışması, yerel atölyeler, akıllı tarım atölyesi ve konferans & panel katılımlarının benimsendiği ifade edildi.
Saha çalışmasında görüşülen aktörlerin ise; kamu kurumları, çeşitli üretici grupları, yerel yönetimler, alternatif tarım-gıda inisiyatifleri, sivil toplum örgütleri, özel sektör temsilcileri ve akademisyenler olduğu söylendi.
Çalışmanın analitik çerçevesi olarak iklim değişikliği etkilerine karşı kırılganlıklar ve tarımda iklim değişikliğine uyum için farklı aktörlerin ürettiği cevapların üretim ilişkilerinin dönüşümü ve üretim süreçlerinde pazara bağımlılık ile üretim pratiklerinin değişimi üzerinden çözümlenmesinin benimsendiği belirtildi.
Konferansta ayrıca iklim değişikliği çağında tarımdaki dönüşümlere yön vermesi beklenen kamu politikaları, yerel yönetimler, akıllı tarım ve alternatif gıda ağları görüşüldü.
İklim Değişikliğine Uyum Politikaları başlığı altında; kamu politikalarında benimsenen gıda güvencesi yaklaşımı, iklim değişikliği ve su kaynaklarına etkileri üzerine modelleme çalışmaları, kuraklık yönetim planları ve su yönetimi planları, destekleme mekanizmaları, kuraklık ve hastalıklara dirençli bitki çeşitlerinin ıslahı çalışmaları ve tarım sigortası tartışıldı.
Akıllı tarım kapsamında ise; tarım 4.0 ve dijital tarım olarak da ifade edilen bu yaklaşımın tarımda dijital teknolojinin kullanımını teşvik ettiği; tarımda verimliliği, dolayısıyla gıda üretimi ve üretici gelirlerini arttırırken aynı zamanda da iklim değişikliği azaltım ve uyum hedeflerine ulaşmak iddiasında olduğu; bu teknolojilerin tarım sektörüne giren teknoloji şirketleri tarafından üretildiği ve yaygınlaştırıldığı belirtildi.
Alternatif gıda ağları konusunda ise; bu ağların dayanışmacı ilişkiler kurmayı, adil üretim ve aracısız tedarik ilişkileri inşa etmeyi, ekolojik tarım yöntemlerini (onarıcı, koruyucu, yerel) kullanmayı hedeflediği ve politik olarak gıda egemenliği yaklaşımına yakın durduğu ifade edildi.
Konferansın açılışında konuşan ile İPM Direktörü ve Sabancı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Fuat Keyman, “İPM, demokrasiden sosyal konulara küresel düzeyde çalışmalar yürüten bir politika araştırma kuruluşu. Son 5-6 yıldır Mercator ile işbirliği çerçevesinde iklim değişikliği de önemli faaliyet alanlarımızdan birini oluşturuyor. İPM, Ümit Şahin liderliğinde önemli çalışmalara imza atan bir platform haline geldi. Bunu yenilenebilir enerjiyle genişlettik. Bugün de tarımla iklim arasındaki ilişkiye odaklanıyoruz” dedi.
Türkiye’nin ürettiği sera gazlarının %12’si tarım kaynaklı
Proje ekibinden Fikret Adaman, Türkiye’nin ürettiği sera gazlarının yüzde 12’sinin tarım kaynaklı olduğunu, bunun da yüzde 50’sini hayvancılığın oluşturduğunu söyledi. Adaman, “Artan sıcaklık, yağış değişiklikleri, mevsim kaymaları, deniz seviyesinin yükselmesi ve artan şiddetli hava durumu (hortum vs) gibi iklim değişiklikleri tarımı etkilemekte” dedi.
Proje sunumu sonrasında konuşan Zülküf Aydın, “Projede disiplinlerarası bir yaklaşımla meselelere bakılması beni çok mutlu etti” diyerek, şunları söyledi: “İklim değişikliklerini dünyada yerleşen küresel kapitalizmle iç içe ele almak gerekiyor. Sanayi devriminden sonra iklim değişikliği konuşulmaya başlandı ve 1980 sonrası Neoliberal politikalar ile birlikte iklim değişikliği konuşmaları arttı. Türkiye’nin kendi başına bağımsız bir tarım politikası da söz konusu değildir. AB ve küresel politikalar da bu politikada etkilidir.”
Huricihan İslamoğlu ise Türkiye’nin uyguladığı politikalarla küçük ölçekli tarımı bertaraf edip büyük ölçekli tarımı geliştiren politikalar uyguladığını söyledi. İslamoğlu, “Tarımda fakirleşme ve yoksullaşan çiftçiler arasında da eşitsizlik var. Tarımda kriz yaşanıyor. Toplumun diğer kesimleri bu krizden haberdar değil, tarımın dışlanmışlığı söz konusu. Yüksek borçlanma oranları krizin göstergesi” dedi.
Konferansın sonunda yapılan genel değerlendirmede şu hususlara değinildi:
10/01/2020
Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörlüğü (ALP), Sanayi İşbirlikleri ve Teknoloji Lisanslama Ofisi (İLO) ekibinin sunduğu ve yürütücüsü olduğu, 21 ay süreli ve 750.000 bütçeli AToMIC projesi, Mentor Arayüzü (BİGG+) çağrısı kapsamında desteklenmeye hak kazandı.
BİGG+ çağrısı, TÜBİTAK tarafından Araştırma ve Yenilik alanlarına ayrılan kamu kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanılabilmesi amacıyla, TÜBİTAK TEYDEB Programları kapsamında desteklenen KOBİ’lerin ürün ve hizmetlerinin ticarileştirmesi, bu KOBİ’lerin yeni pazarlara girmesi ve ihracat kapasitelerinin artırılması için mentörlük mekanizması geliştirilip uygulanması gerekçesiyle açılmış.
Proje kapsamında İstanbul ve Kocaeli bölgesinde bulunan, belli kriterlere göre seçilecek 25 KOBİ ve büyüme aşamasındaki start-up’ın iş geliştirme ve yenilik kapasitelerini artırmaya yönelik mentorluk mekanizmaları oluşturulacak ve yürütülecek.
Projeden mentorluk hizmeti alan KOBİ’lerin aşağıdaki alanlarda gelişme göstermeleri bekleniyor:
· Ciroda artış
· Mevcut pazar payında artış
· Yeni pazarlara giriş
· Yurtdışına satış ya da mevcut yurtdışı satışlarında artış"
09/01/2020
Avustralya'da bir aydır devam eden yangınlarının, onlarca insanın ve yarım milyara yakın hayvanın ölümüne yol açmasının derin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) İklim Çalışmaları Koordinatörümüz Ümit Şahin:
“Avustralya'da bir aydır devam eden benzeri görülmemiş orman ve çalılık yangınları onlarca insanın ve yarım milyara yakın hayvanın ölümüne yol açtı, canlıların yaşam alanlarını yok etti, alevler yüzlerce evi yok etti ve çok sayıda yerleşim yerinin tahliye edilmesine neden oldu.
Bu felaketin nedeni; iklim değişikliği nedeniyle kıtada uzun süredir devam eden aşırı kuraklık ve yaz ayları daha tam olarak başlamadan sıcaklıkların 45 dereceleri bulduğu sıcak dalgalarıdır. Bu sıradışı iklim şartları nedeniyle kuruyan bitki örtüsü kıtanın dört bir yanında alev aldı ve şiddetli rüzgarın da etkisiyle hızla yayılarak kontrol altına alınamaz hale geldi, çünkü bu ölçekte bir felakete cevap verebilecek altyapıya hiçbir ülke sahip olamaz. Bu yangınların ilk olmadığını, daha birkaç ay önce Amazonlar'da, Sibirya'da, Kaliforniya'da, Afrika'da ve pek çok başka yerde milyonlarca hektar ormanın yine iklim değişikliği nedeniyle yandığını ve yanmaya devam ettiğini unutmamalıyız.
Bu yaşananlar iklim krizinin neye benzediğini bize acı bir şekilde öğretiyor. Avustralya yangınları iklim değişikliğinde yıllardır korkulan eşik noktaların birinin gözlerimizin önünde aşılmakta olduğunu gösteriyor.
Eğer küresel sıcaklık artışı 1,5 derecenin altında sınırlandırılmazsa bu yangınlarda olduğu gibi hayal bile edemeyeceğimiz daha çok iklim felaketiyle, kasırgalar, seller, kuraklık ve sıcak dalgalarıyla karşılaşacağız. Bu nedenle küresel iklim sistemini ayakta tutan bütün ekosistemler birer birer çökmeden, fosil yakıtları yerin altında bırakacak, karbonsuz bir ekonomik sistem kuracak, köklü bir enerji dönüşümü ve aynı zamanda tüketim ve yaşam biçimlerini de değiştirecek bir zihinsel dönüşüm şarttır. Bunun için de Greta Thunberg'in dediği gibi önce iklim krizine gerçekten bir krize nasıl yaklaşılması gerekiyorsa öyle yaklaşarak işe başlamalıyız.”
08/01/2020
7 Ocak ELAE sonuçları ile ilgili açıklamalar aşağıdaki gibidir:
SL (Satisfactory in the ELAE): 7 Ocak 2020 ELAE’de yeterli başarıyı sağlayan ve 2019-2020 Akademik Yılı Bahar döneminde fakültelerine Freshman statüsünde başlamaya hak kazanan öğrencilerimizi gösterir.
UL (Unsatisfactory in the ELAE): 7 Ocak 2020 ELAE’de yeterli başarıyı gösteremeyen adayları gösterir.
NA (Non-attendance): Sınava katılmayan adayları gösterir. NA notu, “UL” notu gibi değerlendirilir.
Not Baremleri aşağıdaki gibidir:
SL not baremleri | UL not baremleri |
A-SL:85-100 | D-UL:55-64 |
7 Ocak 2020 ELAE’ ye giren lisansüstü adaylar, sınav sonuçlarını bağlı bulundukları enstitülerden öğreneceklerdir.
Beklemeli veya Dışarıda Hazırlanan Statüsünde olan öğrencilerden TGY’ye devam etmek isteyenlere 10 Ocak 2020 Cuma günü saat 10:00’da Seviye Belirleme Sınavı yapılacaktır. Sınava katılmak isteyen öğrencilerin 9 Ocak 2020 Perşembe günü (yarın) saat 12:00’ye kadar Diller Okulu Direktörlüğü ile iletişime geçmeleri gerekmektedir.
ELAE sonucunuzu görmek için tıklayınız.
Başarılar dileriz,
Diller Okulu Direktörlüğü
08/01/2020
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi dünyanın önde gelen lisansüstü işletme okulları derneği olan Graduate Management Admission Council’e ™ (GMAC ™) Türkiye’den üye olarak seçilen tek okul oldu.
GMAC üyesi olabilmek için; komite tarafından aday gösterilme, yaklaşık üç yıl aktif olarak GMAC ile çeşitli konularda iş birliği gerçekleştirerek neticesinde okulun faaliyetlerini içeren bir rapor, GMAC üyesi iki farklı üniversitenin en az dekan veya dekan yardımcısı seviyesinden alınan referans mektubu ve okulun programlarının profili ve kabul şartları ile ilgili ayrı raporlamalar yapma şartları aranıyor.
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi tarafından hazırlanan raporda; fakültenin akreditasyonu, uluslararası üyelikleri ve sıralamaları; sunduğu programlar, GMAC üyesi olarak yapabileceği katkılar; etik ve şeffaf eğitim konularına yer verildi.
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Nihat Kasap “3 senedir üzerinde emek verdiğimiz üyelik görüşmelerinin başarı ile sonuçlanması ve Türkiye’den üyeliğe kabul edilen tek üniversite olmaktan mutluluk ve gurur duyuyoruz. Bu üyelik küreselleşen dünyada uluslararası düzeyde eğitim kalitemizi tescillemekle birlikte ‘GMAC’in üniversitelerin birbirlerini keşfetmeleri ve değerlendirmeleri için gerekli araç ve bilgileri sağlama misyonuyla’ uyumlu olarak kendi tecrübelerimizin ve görüşlerimizin aktif olarak bu üyelik içerisinde paylaşılması üniversitemizin değerini bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.
07/01/2020
Sabancı Üniversitesi mensupları, üniversiteyi vizyon, misyon ve stratejik hedeflerine taşıyacak değerleri yeniden belirlemek amacıyla “Sabancı Üniversitesi Değerler Çalıştayı”nda bir araya geliyor.
Sabancı Üniversitesi’nin 20. yılını kutladığı ve hedeflerine daha güçlü adımlarla yürüdüğü bu günlerde düzenlenen Değerler Çalıştayı’nın önemiyle ilgili olarak Sabancı Üniversitesi Rektörü Yusuf Leblebici:
“Bir kurumun değerleri kurumun nasıl bir yolda yürüyeceğini, davranış şeklini ve kültürünü belirleyen en temel ilkelerdir. Üniversitenin faaliyetlerini ve işleyişini hep birlikte oluşturacağımız değerlerin üzerine inşa edeceğiz. Bu değerler yürüdüğümüz yolda bize rehberlik edecek, karar verme mekanizmalarımızda destek olacak. Bizi ulusal arenada liderliğe, uluslararası alanda ise ön sıralara taşıyacak hedeflerimizi gerçekleştirirken ortak bir dil ve kültür yaratmamızı sağlayacak” dedi.
Sabancı Üniversitesi Değerler Çalıştayı; Sabancı Üniversitesi Rektörü, Genel Sekreteri, Dekanları, Direktörleri, üniversiteyi temsil eden öğretim üyeleri, idari çalışanları ve öğrencilerinin katılımıyla 9 Ocak 2020 Perşembe günü gerçekleşecek.
Değerler Çalıştayı ile belirlenecek değerler, üniversitenin her bireyi tarafından benimsenip yaşam kültürüne dönüştürülmesi amacıyla tüm üniversite mensupları ile paylaşılacak.